7 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/26

AKP iktidarının savaş ve işgal histerisi
Kürt kentleri neden yıkılıyor?
Suriyelilere yönelik saldırılara dair…
Nuriye ve Semih’i yaşatacak olan, sokakların gücüdür!
“Kitlelerin tepkisi, yolunu bulduğunda patlayacaktır!”
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
“İşçi sınıfı ya devrimcidir ya da hiçbir şey!”
Yazaki’de direniş ve gözaltı saldırısı
TİS ve grev süreçlerinin ardından işçi kıyımları artıyor
Vahşi kapitalizmin pençesinde kıvranan dünya
Kıbrıs sorunu: Çözümün engelleri, çözüm gücü olamaz!
Sömürü çarklarında öğütülen kadın işçiler
“İşçilerin söz ve karar hakkı olmazsa iş cinayetlerini azaltamazsınız”
İş cinayetlerinin son bulması için mücadeleye!
Mesleki teknik eğitimde sömürünün adı: Tematik Lise
Sınıf devrimcilerinden 2 Temmuz anmaları
2. Enternasyonal ve revizyonizm
İnsanlık tarihinde kısa bir öykü: Taşköprü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Nuriye ve Semih’i yaşatacak olan, sokakların gücüdür!

 

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevleri artık gerçek anlamda ölüm sınırında. KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri içinde sadece iki kişiler. Ama OHAL sürecinde sermaye devletinin kamudaki tasfiye saldırılarına karşı direnişe geçen ilk iki kişi… Açlık grevinin 76. gününde tutuklanan Gülmen ve Özakça hapishanede açlık grevini sürdürüyorlar. Yüksel direnişi 240’lı günleri geçti. Yüksel’de her gün devletin saldırısı oluyor. Sınırlı sayıda direnişçi gözaltına alındıkları günün ertesinde yine Yüksel’e direnmeye gidiyorlar. Nuriye Gülmen de 240 gün önce Yüksel direnişine böyle başlamıştı. Nuriye Gülmen’in 240 gün önce başlattığı direnişi hala sürüyor. Direniş nicel olarak değilse bile nitel olarak güçlendi. Sokak da öyle...

Yaşam zaferi sokakta kazanılır

“Gülmen ve Özakça’yı yaşatacağız” demeyen ilerici, devrimci yok gibi. Ne var ki onların yaşamasını yürekten istemek yeterli olmuyor. Bu istek doğrultusunda mücadele etmek gerekiyor. Onları yaşatabilme gücü ancak sokaklarda oluşturulur. Yaşam zaferinin bugün tek adresi var, o da sokaklardır!

CHP’nin “Adalet Yürüyüşü”ne Nuriye ve Semih’in sesini duyurmak için bireysel katılanlar kuşkusuz anlamlı bir iş yapıyorlar. Zira CHP yürüyüşünde bile Gülmen ve Özakça’nın sesini duyuruyorlar. Ne var ki ilerici örgüt ve kurumların “Adalet Yürüyüşü”ne Nuriye ve Semih’in tişörtleriyle katılması, sokaklarda başka bir eylemlilik süreci örgütlenmedikten sonra yeterli olmayacaktır. Zira sokaklarda eylemlilik yerine, gerçek anlamda sermaye adına sokakları mühürleyen “Adalet Yürüyüşü”yle sınırlı bir hat, eve değilse bile AKP’den çok da bağımsız olmamak üzere CHP’nin çizdiği güzergaha hapsolmaktır. Dolayısıyla Gülmen ve Özakça’ya sadece bu yürüyüşte sahip çıkmakla yetinmek, günah savma sınırlarında bir tutum olacaktır. Gülmen ve Özakça’yı yaşatmak için sokaklarda eylemlilik süreci örgütlemek ve eş zamanlı olarak da söz konusu yürüyüş de dahil olanaklı olan her platformda onların sesini duyurmaya çalışmak daha isabetli bir tutumdur.

Sermaye devletinin OHAL, KHK’lar vb. bütün saldırılarına karşı barikat sokakta örülür ve saldırılar sokaklarda püskürtülebilir. Gülmen ve Özakça’yı yaşatmak, kurulacak barikatın bugün için belirleyici öneme sahip tuğlaları olacaktır.

H. Ortakçı

 

 

 

 

Nuriye Gülmen: Kemiklerim batıyordu, havalı yatak verilmedi

 

Açlık grevindeki direnişçilerden Nuriye Gülmen’in 17 Haziran günü yazdığı mektup yayınlandı. Sağlık durumundan bahseden Gülmen, “Kemiklerim batmaya başladı. Bunun bir ileri aşaması, yatak yarası. Ne yapsam diye düşündüm. Mecbur havalı yatak alacağım” derken hapishane yönetiminden “olmaz” yanıtı aldığını aktardı.

Nuriye Gülmen, açlık grevinin 101. gününde yazdığı mektupta şunları söyledi:

“Bildiğiniz gibi bir süredir günü yatakta geçiriyorum. Kas kaybım arttığı için mümkün olan en az seviyede enerji harcamaya çalışıyorum. Daha önemlisi, sandalyede oturmak ağrılarımı, özellikle kasıklarımdaki ve boyun ve sırttaki ağrılarımı arttırıyor. Bu yüzden her bir işimi -gazete okumak, mektup yazmak gibi- yatakta görüyorum. Bazen tam yatar pozisyonda, bazen yarı oturur, yarı yatar pozisyonda oluyorum.

“Hal böyle olunca bir süre sonra kemiklerim batmaya başladı. Bunun bir ileri aşaması, yatak yarası. Ne yapsam diye düşündüm. Mecbur havalı yatak alacağım. Yani isteyeceğim.”

“Hapishane yönetimi ‘olmaz’ dedi. Önce bir uzman doktorun seni görmesi lazım. Sonra havalı yatağı senin için uygun bulması lazım. Baktım ki, ya bu iş uzayacak ya da hiç olmayacak ‘kendi çözüm yollarımızı bulalım’ dedim. Aslında, Gülbeyaz Abla ve Seval’le birlikte dedik ve kendi ellerimizle, resimde görmüş olduğunuz ‘çok havalı yatağı’ yaptık.

“Ekstra yastık satın aldık. Sırtımdakilerin hepsi normal yastık. 4 adet. Dizlerimin altındaki de öyle. Boyun, bel ve kalçanın altında bulunan yastıkları ise Gülbeyaz Abla yaptı. Kalçamın altındaki, bildiğiniz oturma simidi şeklinde. Bir de ayaklarımda iki tane su şişesi var. Onların üstüne çorap geçiriyoruz aslında. Şişelerde sıcak su var, ayaklarımı ısıtmak için kullanıyorum. En sıcak halinde çorapla ve havluyla duruyor. Soğudukça şişeyi soyuyoruz. Üstümde battaniye oluyor normalde. Yastıkları göstermek için onu çizmedim. Bir de size yarı oturur pozisyonda yazı yazmama yardımcı olan ‘portatif yazı masamı’ çizeceğim.

Bugünlük bu kadar yine görüşeceğiz.”

 

 

 

 

Kadıköy’de Gülmen ve Özakça için eylem

 

Açlık grevlerinin 114. günü olan 30 Haziran’da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yla dayanışma eylemi yapıldı. Eylem için İstanbul Kadıköy’deki Süreyya Operası önünde toplanılırken polis de alana yığınak yaptı. Saat 19.30’da başlayan eylemle Khalkedon Meydanı’na yürüyüşe geçildi. Çarşı içinden geçilerek yapılan yürüyüş boyunca sloganlar atıldı. Khalkedon Meydanı’na gelindiğinde okunan basın açıklamasında Gülmen ve Özakça’nın açlık grevlerinin 76. gününde tutuklanmasının, tüm KHK mağdurlarını tehdit anlamına geldiği söylendi. Açıklamada, açlık grevinin 111. gününde 111 aydının Gülmen ve Özakça için yayınladığı bildiriye değinildi. İktidarın aydınların bildirisini tahammülsüzlükle karşıladığı belirtilen açıklamanın devamında Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarına dair bilgi verilerek; Gülmen’in ateşinin bilinmeyen nedenle yükseldiği, kas ve eklem ağrıları çektiği, boynunu dik tutmakta zorlandığı belirtilerek, sinir hasarının başladığının tahmin edildiği söylendi. Özakça’nın ise eklem ve kas ağrılarının yanı sıra kulaklarında tıkanma ve boğazında yanma olduğu aktarıldı. Yanı sıra Özakça’nın yastık talebinin karşılanmadığı, gitarının 2 haftadır verilmediği ve 5 kitap sınırlamasına tabi tutulduğu söylendi. Açıklama talepler sıralanarak sonlandırıldı.


 
§