24 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/45

Sermaye düzeni krizin faturasını emekçilere ödetmeye hazırlanıyor!
Kuklaların isyanı!
Ekim Devrimi’nin 100. yılı kutlamaları ve devrimci duruş
Kimin için “güvenlik”?
Sınıfın devrimci geleceği ve mesleki eğitim
Türkiye’de haklar kullanılmadığı sürece var!
MESS Grup Sözleşme sürecinde durum ve görevlerimiz
Posco Assan ve Birleşik Metal-İş gerçeği
İhraçlara karşı İstanbul’daki direniş 40. haftasında
Yeni Ekimler ve sosyalizm için ileri!
100. yıl etkinliğine mesajlar
Devrimci, coşkulu ve her bakımdan başarılı bir etkinlik
Ekim Devrimi’nin 100. yılı etkinlikleri ve iki yol!
Suriye’de “siyasi çözüm” mü?
Gericiliğe karşı mücadeleye!
Kadın hak ve özgürlüklerine kağıt üzerinde dahi tahammülleri yok!
Denizler ve Nazım bize aittir!
Mirabel kardeşler yol gösteriyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

100 yılın çağrısı…

Gericiliğe karşı mücadeleye!

 

Bugün ağır sömürü, baskı ve gericilik ortamında işçi ve emekçiler çok yönlü olarak kuşatılmış ve sersemletilmiş durumdalar. Pek çok emekçi kadın, işçi ve emekçiler üzerindeki bu gerici kuşatmaya işaret ederek, devrimin zorluğundan dem vuruyor, dinsel gericiliğin etki alanından yola çıkarak imkansız olduğunu iddia edebiliyor. Peki, bundan 100 yıl önce büyük toplumsal altüstlere yol açan Ekim Devrimi’nin gerçekleştiği Rusya’da durum neydi?

Çarlık Rusyası’nda işçi sınıfının durumuna baktığımızda, bugüne göre çok daha geri bir tablo söz konusuydu. Kadınların durumu ise çok daha ağırdı. Kadınlar için Çarlık düzeni, kilise ve koca denetimi altında bir yaşam söz konusuydu. Kadınlar yasal olarak herhangi bir hakka sahip değillerdi. Okuma yazma oranı yüzde 11 idi. Avrupa Rusya’sında kilisenin egemenliği söz konusu iken, islamiyetin egemen olduğu Orta Asya’da ise durum çok daha vahimdi. Şeriat kanunlarının hüküm sürdüğü bu coğrafyada kadın dört duvar arasına kapatılmıştı; küçük yaşta alınıp satılan, adının-sanının dahi yok sayıldığı bir konumda idi.

Rusya’da kapitalizmin gelişmesi ile birlikte kadınlar da üretim alanlarına çekilmeye başladılar. Büyük kentlerde 1800’lü yılların sonlarında, hizmetçiliğin yanı sıra, özellikle büyük tekstil atölyelerini doldurmaya başladılar. Üretime çekilmeleri kadınların konumunda ilerleme sağlasa da, çifte sömürü, çalışma ve toplumsal yaşamda ikinci konum devam etmekteydi. 1905 öncesinde kadın işçiler içinde yürütülen devrimci çalışmaya verilen yanıt oldukça sınırlıydı.

Rusya’da işçi sınıfı için olduğu gibi kadın işçilerin dönüşümünde de en sarsıcı etkiyi yaratan 1905’in 9 Ocak’ında gerçekleşen Kanlı Pazar oldu. Çara taleplerini iletmek için toplanan, o güne kadar Çara “baba” diyen, Çarın portreleri ile azizlerin resimlerini taşıyan yüz bini aşkın işçinin üzerine ateş açılması sonucu binin üzerinde işçi yaşamını yitirdi. Bu katliam kadın işçileri de derinden etkiledi. “Artık Çar babamız yok” diyerek aynı gün gösterilere devam eden işçilerin içinde kadın işçiler azımsanmayacak sayıdaydılar.

Kanlı Pazar’ın ardından yükselen kitle grevlerinde kadın işçiler daha belirgin yer alırlar. 1905’in Mayıs-Ağustos ayları arasında Ivanovo-Voznesenk’te çoğunluğu kadınlardan oluşan 70 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği grevlerde kadınlar önemli bir yer tutarlar. 1905 Devrimi ise kadın işçilerin siyasal bilinçlerinde sıçramaya yol açar.

1905 Devrimi’nin ardından Stolipin gericiliği döneminin ağır baskı koşullarında, Bolşeviklerin kadınlar içindeki örgütlenme çalışmaları ivme kazanır. Fabrikalar içinde kökleşmede bu dönemde yürütülen çalışmalar büyük önem taşır. 1910’dan sonra Rusya’da sınıf kimliği kazanmaya başlayan kadın işçiler, cinsel ezilmişliğe, kadın kimliklerine dönük sorunlara karşı grev ve direnişler gerçekleştirirler. 1913 yılında çoğunluğu kadın işçi olan bir tekstil fabrikasında gerçekleştirilen grevde, ücret artışı dışında ücretli hamilelik izni de yer alır. 1913 yılında Moskova’da bir fabrikada gerçekleşen grevde işçilerin taleplerinden biri küfürün yasaklanması ve kadınlara kibar davranılmasıdır. 1911 yılında Khludovskiy isimli fabrikada 5 bin işçinin greve başlamasının nedeni ise bir ustabaşının kadın işçilere davranışlarıdır. Bu süreçte pek çok fabrikada kadınlar cinsel ezilmişlikten kaynaklı sorunlar üzerinden talepler öne sürerler. Ekonomik grevlerin yanı sıra siyasal grevlere de katılan kadın işçiler, sınıf mücadelesi içinde özne haline gelirler.

Kadını ve erkeğiyle işçi sınıfı ve yoksul köylülük tarafından gerçekleştirilen devrimin ardından Rusya’da kadınlar için de yeni bir yaşamın kapıları açılır. Yasalar önünde kadının erkekle tam hak eşitliği sağlanırken, toplumsal kurumlaşmalar yoluyla kadının toplumsal yaşama katılmasının önündeki engeller kaldırılır. “Eski efendi” bakışının yıkılması için ataerkil değerlere karşı sistematik mücadele yürütülür. ‘30’lu yıllara gelindiğinde, çarlık-koca ve kilise üçgenine sıkışan kadınlar, toplumsal ve siyasal yaşamda bir özne haline gelmişlerdir.

Ancak Orta Asya’da yaşayan kadınların durumu çok daha zordur. Bolşevikler gericiliğe karşı mücadelede en ciddi sınavı Türki cumhuriyetlerde verirler. Bu coğrafyada değişim, işçi iktidarının gücüyle, yılları bulan mücadelelerle başarılır. Bolşevik Parti’nin kadın kolu Jenotyellerin inatçı ve kararlı çabaları sonucu, İç Asya’nın müslüman topluluklarında kadınların yaşamında devrim gerçekleşir.

Rusya’da devrimle birlikte toplumda ciddi altüst oluşlar yaşanmasına rağmen, Türki cumhuriyetlerde hâlâ Ortaçağ gericiliği etkisini sürdürmektedir. Evin dört duvarı dışına çıkamayan kadınlar, molla ve kadıların hüküm sürdüğü toplumda, insan yerine dahi konulmamaktadır. Jenotyeller burada ısrarlı, kararlı ve yaratıcı çalışmalar yürütürler, çok sayıda Bolşevik kadının katledilmesi pahasına... Eğitim ve aydınlatma çalışmaları yapılır, kadınlar için okuma yazma kursları açılır, kadının toplumsal üretime katılması teşvik edilir. İşçi iktidarının gücü ve desteği ile yürütülen çalışmaların sonucunda kadınlar, devrimden 7 yıl sonra, kitlesel eylemlerle, köleliklerinin sembolü olan burka ve çarşafları yakarlar.

Ekim Devrimi, gerici-cinsiyetçi bakışın sınıf mücadelesi içinde değişime uğrayabileceği gerçeğini gözler önüne sererken, gerçek eşitlik ve özgürlüğün ise ancak sömürünün ortadan kalkmasıyla olanaklı olduğunu göstermiştir.

 
§