18 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/20

24 Haziran seçimleri ve işçi-emekçileri bekleyen yıkım
Sermayenin seçimlerden beklentileri
İktidar yolunda her şey mubah!
İsrail’in katliamlarına ‘tepki’ler ve gerçek dayanışma
“Tamam”ı sandık değil mücadele
Hasta tutsaklar yaşamak için açlık grevine gidiyor
Sendika bürokratlığından vekilliğe uzanan yol
TOMİS MYK Mayıs ayı toplantısı sonuçları
Seçim çare olmaz, bu düzen dikiş tutmaz
Burjuva parlamentosu ve burjuva düzen altında genel oy
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve ötesi
Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinde kritik bir sürece doğru
İsrail protestolara saldırdı: Onlarca Filistinli katledildi!
Gençlik seçimini yaptı
“Baskı ve tehditlere karşı mücadeleye devam!”
TAMAM ama sömürü çarkına TAMAM!
Mezarının üstünde bir dünya olacak, mutlak!*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinde kritik bir sürece doğru

 

Fransa Ulusal Demiryolları SNCF’de örgütlü olan sendikalar ile Başbakan Eduard Philippe arasında 7 Mayıs’ta gerçekleşen görüşmede de herhangi bir uzlaşma sağlanmadı. 7-8 Mayıs’ta 8., 14 Mayıs’ta 9. kez sahne alan grev ve eylemler yeni katılımlarla devam ediyor. Belirli bir takvime bağlı biçimde gerçekleştirilen grev ve eylem dalgasına 7-8 Mayıs’ta mezarlık çalışanları, 14 Mayıs’ta da hatlarda çalışan kondüktörler dahil oldu. Grevler bu kez çok daha etkiliydi. Örneğin elektrikler kesildi, atölyeler ve depolar işgal edildi. Kontroller %70’lerin üzerinde yapılamaz hale getirildi.

Demiryolu işçilerinin grevleri her defasında hem yerel hem de ülke çapında ulaşımı felç ediyor. Zira grevler sonucunda sadece demiryolu trafiği değil, şehir içi ve dışı kara ulaşımı da çok ciddi biçimde aksıyor. Belirtmek gerekir ki işçilerin grevleri her defasında Fransız çevik polisinin acımasız saldırılarına uğruyor. Ne var ki işçiler çatışmaları göze alarak, tam bir kararlılıkla grevleri hayata geçiriyorlar.

Havayolu işçileri de aylardır grev hattında yürüyorlar. Son iki ay içinde 11 kez greve başvurdular. Her defasında uçuşların %30’u yapılamaz hale geldi. Yani havayollarındaki grev ve eylemler de etkili oluyor. Air France’ın patronunun istifa etmesi bunun somut ifadesidir. Air France’ın borsada düşüş yaşaması, sektördeki grev dalgasının etkili olduğunun bir başka kanıtıdır ve bu gelişmenin Fransız başbakanını oldukça endişelendirdiği söyleniyor.

Bu arada, işçi ve emekçi düşmanlığında sınır tanımayan Emmanuel Macron ve hükümeti toplam 120 bin kamu çalışanını işten atmaya hazırlanıyor. Kamu çalışanları bu saldırıya grevle cevap vermek için şimdiden hazırlık yapıyorlar. Tüm bunları, bir yandan polisin giderek azgınlaşan terörüne ve Marine Le Pen yanlısı sivil faşist çetelerin saldırılarına rağmen boykot ve blokaj eylemleri ile kitleselliğinde düşüş yaşamayan protesto gösterileri tamamlıyor.

İşçiler kararlı, sendikacılar kararsız

Yeniden yapılandırma adı altında işçilere dayatılan saldırı hızlı tren hatlarını rekabete açmak olarak kodlanıyor. Nedir ki işçiler bunun hızlı özelleştirme olduğunu biliyorlar. Öte yandan bu aynı reform paketi işçilerin statülerini de değiştiriyor. Bu da çalışma ve yaşam koşullarının daha da çekilmez hale geleceğini anlatıyor. Bu durum demiryolu işçilerinin hem de uzun vadeye yayarak grev hareketinde ısrar etmesinde ve kararlılığında önemli bir rol oynuyor.

Demiryolu işçileri bugüne dek hükümetin günbegün artan bakılarına, polis ve sivil faşist çetelerin koordineli saldırılarına ve medyanın grevleri ve kitle eylemlerini kriminalize etme çabalarına başarı ile göğüs gerdiler. Gün oldu öğrenci gençliğin yardımına koştular. Gün oldu hakları için direnen Carrefour işçileriyle dayanışmayı yükselttiler. Kısacası, ülke çapında sürmekte olan grev ve eylem dalgasının öncülüğünü demiryolu işçileri yaptılar.

Sınıf ve kitle hareketi şimdi kritik bir sürece doğru seyrediyor. Grevler Haziran sonuna dek planlanmıştı. Bu tarih yaklaşıyor. Önümüzde yaz tatili var. Şimdi karar verme zamanı. Grev ve eylemler devam edecek mi? Hatırlanacağı gibi, Macron’un çalışma yasasına karşı mücadele de benzer bir aşamaya gelmiş, sonuçta, yeniden ve daha güçlü eylemlerle sahne almak gerekçesi ile mücadeleye ara verilmişti.

Daha önceki saldırıya karşı yaz tatili ve diğer gerekçelerle mücadeleye ara vermek, harekette rehavete, daha da önemlisi yeniden toparlanıp daha güçlü biçimde yola devam etmeyi güçleştiren bir dağınıklığa yol açmıştı. Şimdi yine benzer bir durum mu yaşanacak sorusu yakıcı olarak gündemdedir. Ve bugünkü sınıf ve kitle hareketinin geleceği bu soruya verilecek cevapta saklıdır.

Şu sıralar sendikalar Macron’un reform paketi ile ilgili bir referandum hazırlığı yapıyorlar. Referandumda işçilerden reform paketi konusunda cevap vermeleri isteniyor. İşçilerin hayır cevabı verecekleri kesindir. İşçiler cephesinden bu cevabın anlamı, grev ve eylemlerin ara verilmeksizin devam etmesi kararı ve kararlılığı demektir. Bu takdirde sendikaların ve sendika yöneticilerinin tutumunun ne olacağı merak konusudur ve bir diğer yakıcı sorudur.

Macron’un reform paketi Temmuz ayının ilk haftasında Fransız senatosunda oylanacak. Sendikacılar hiç değilse bu oylamanın yapılacağı günlerde de grevlerin yapılmasından yana görünüyorlar. Yaz tatili sırasında iç ve dış hatları kilitleyen etkili grevlerin sonuç alıcı olacağı bir başka görüş olarak dile getiriliyor. Ancak yine de henüz sendikacılar cephesinde kesin ve kararlı bir eğilim ve tutumdan söz edilemez. Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinin yumuşak karnını, diğer şeylerin yanı sıra, yine bu bürokrat takımı oluşturuyor.

Kavga, sonuna kadar...

Fransız burjuvazisinin yeminli uşağı Macron geri adım atmaya hiç ama hiç niyetli görünmüyor. İşçi ve emekçilerin tarihsel kazanımlarından geriye ne kalmışsa onları da tırpanlama konusundaki kararlılığını devam ettiriyor. Onun, kapitalist sınıfa ve onun örgütü MADEF’e sözü var. Fransız burjuvazisi ve devleti grev ve eylemler nedeniyle yaşanan/yaşanacak olan kayıpları göze almış görünüyor. Fransız burjuvazisi söz konusu reformları, içinde debelendiği krizden çıkış için acil ve zorunlu görüyor. Bu tablo, Macron ve işbaşındaki hükümetin reform konusundaki kararlılığını daha da biliyor, cesaretini ayrıca tetikliyor.

Hollande ve Walls dönemindeki “içeride savaş, dışarıda savaş” parolası Macron’un da ana şiarıdır. Zira büyük güç olmak, ABD, Rusya, Çin gibi büyük güçlerle rekabet koşullarına sahip olmayı gerektiriyor. Bunun ilk şartı içeride dur durak bilmeyen, biri diğerinden ağır ve acımasız sosyal yıkım paketleri demektir. Dışarıda ise militarizmi azgın boyutlara çıkartarak, silahlanmayı öncelikli icraat haline getirerek, harıl harıl yeni bir paylaşım savaşına hazırlık yapan bir emperyalist savaş hükümeti olarak iş görmektir. Macron ve emrindeki hükümet tam da bu işlevi yerine getiriyor.

Ne yazık ki Fransız işçileri ve emekçilerinin grevleri ve takvime bağlanmış eylemleri, gündemdeki yoğun çabalara rağmen rutini aşamadı, birleşik bir hareket düzeyine çıkamadı. Devrimci bir önderlikten yoksunluk zaten başlı başına bir büyük tehlike olarak devam ediyor. Sendikalar ve sendikacılar cephesinde ise sallantılı bir durum var. Daha şimdiden yaz tatilini dillendirmeye başladılar. Senatoda yapılacak olan oylama ve ardından anayasaya itiraz başvurusuna ümit bağlamak, çalışma yasasına karşı mücadele sırasında yaptıkları gibi sorunu yine işçilerin yararına hiçbir karşılığı olmayacak olan hukuk labirentlerinde aramak derdindeler.

22 Mayıs’ta başını CGT’nin çektiği belli başlı 9 sendikanın çağrısı ile ülke çapında büyük bir eylem yapılacak. En başta demiryolu işçileri olmak üzere, eğitim ve sağlık çalışanları, havayolu işçileri ve öğrenciler bir kez daha sokaklara akacaklar. Bu büyük eylemi politik parti ve kurumlar da destekliyor.

Bilindiği üzere işçilerin en büyük silahı grevdir. İşçi sınıfı ve emekçiler ancak kapitalist sınıfa karşı grev silahını kuşanmayı elden bırakmadıkları, sendika bürokratlarına değil, sadece ve sadece sokağın gücüne güvendiklerinde kazanabilirler.

 
§