18 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/03

Tek çıkış yolu mücadele!
Seçim sandıkları değil fiili-meşru mücadele!
Adaletsiz bir düzende adil seçim olabilir mi?
Sermayenin 2019 yılı için “yüksek beklentisi” ve kaygıları
Hasta tutsaklar katledilmeye çalışılıyor!
AKP iktidarı ‘büyük yalanlar’a muhtaç!
Tekstil işkolunda TİS sürecine giderken…
Hak-İş: Sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanı
İşsizlikte tırmanış devam ediyor
“Krizde gelir uçurumu büyüdü, maaşlarımız eridi”
Proletarya devriminin manifestosu - Rosa Luxemburg
Emperyalist dünya jandarmasının açmazları derinleşiyor
Kriz ve kitlesel işçi kıyımı
İsviçre’de ikinci büyük kadın grevine doğru
Görmezden gel, önlem alma, işten at!
“Tecavüzcülere af” yasası yeniden gündemde!
Hrant Dink’in ardından…
Paralı eğitim uygulamaları 1,1 milyon öğrenciyi okuldan kopardı!
Sinema sansür tanımaz
Her fabrikaya bir kreş!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kriz ve kitlesel işçi kıyımı

 

Dünya kapitalizminin bütününü saran ekonomik krizin çok boyutlu ağır faturası, işçi sınıfı ve emekçilere ödettirilmeye devam ediyor. Geniş çaplı sosyal saldırılarla emeğin kazanımları sistemli bir şekilde biçiliyor. Neo-liberal kudurganlıkla toplumun işsizlik, yoksulluk ve açlığın girdabına sürüklenmesi, siyasal gericiliğin giderek kurumsallaşması ve siyasal hak ve özgürlüklerin gaspıyla birleşiyor.

Emperyalist tekeller, bir yanda yatırım ve pazar alanlarını yeniden paylaşmak için kıyasıya bir rekabet kavgasına tutuşmuşken, diğer taraftan da krizden çıkmak hedefiyle neo-liberal saldırıları daha da şiddetlendirerek sürdürüyorlar. Sonuçları işçi sınıfının tüm yaşam alanlarına büyük bir maddi ve manevi yıkım olarak yansımaktadır.

Ödenmeyen ücretler, işgücünün daha da ucuz olduğu yerlere taşınan ve kapanan fabrikalar, kitlesel işçi kıyımları, aşağı çekilen ya da dondurulan ücretler, kötüleşen çalışma koşulları, uzayan iş saatleri, artan vardiyalar, esnekleşme ve taşeronlaşma, sözleşmeli işçilik, güvencesizlik, emeklilik yaşının yükselmesi ve sosyal hakların sistematik gaspı vb. olgular dünyanın dört bir yanında işçilerin hayatını karartmaya devam ediyor.

Sermaye sınıfının işçi sınıfına yönelik saldırılarından biri de bütün sektörlerde işçileri kapı dışarı etmesidir. Bunun kitlesel işçi kıyımı olarak yaşandığı sektörlerden biri de otomotiv sanayisidir.

Otomobil devleri binlerce işçiyi çıkarıyor

Hindistan otomotiv firması Tata Motors bünyesindeki Jaguar Land Rover (JLR) dünya çapında 4 bin 500 personeli işten çıkaracağını açıkladı. İşçi çıkaracağını açıklayanlar arasında Amerikan Ford Motors firması da bulunuyor. Amerikan otomotiv devi General Motors (GM), geçen yılın Kasım ayında Kuzey Amerika’daki beş fabrikasını kapatacağını ve 14 bin çalışanını işten çıkartacağını duyurmuştu. GM ayrıca, 2019’un sonuna kadar, Kuzey Amerika dışındaki üç fabrikasını daha kapatacağını bildirdi. Artan üretim maliyetleri, yavaşlayan otomobil satışları ve başka bazı nedenlerden hareketle 2020 yılının sonuna kadar 6 milyar dolar tasarruf hedeflediğini belirten şirket, dünya genelinde çalıştırdığı işçilerin sayısını yüzde 15 oranında azaltmayı planlıyor.

“Kâr getirmeyen modelleri” üretimden kaldıracağını açıklayan firmanın Avrupa, Ortadoğu ve Afrika birimlerinden sorumlu başkan yardımcısı Steven Armstrong, yaptığı açıklamada Ford’un son yıllarda Avrupa’da gerçek anlamda kâr elde edemediğini belirterek, “Sermayeyi sadece kazanç sağlayacağımız yerlere yönlendirebiliriz” dedi. Avrupa’da özellikle Almanya, İngiltere ve İspanya’da 54 bin kişiyi istihdam eden Ford, önceki yıllarda Belçika’nın Gent şehrindeki fabrikasını da kapatmıştı.

Türkiye ve Rusya’daki satışların düştüğü ve geçen yılın sonlarında Avrupa pazarında 250 milyon dolara yakın kaybı olduğunu iddia eden firma, Brexit’in anlaşmasız yapılması halinde iş dünyasındaki değişikliklerin “çok daha dramatik olacağını” ileri sürdü.

Dünya genelindeki otomotiv firmaları, otomatik ve akülü arabalara yönelik artan talep nedeniyle son dönemlerde yeni düzenlemelere gitmişlerdi. General Motors da otomatik ve elektrik teknolojisiyle çalışan araçların üretimine odaklanmak amacıyla geçen yıl mevcut tesislerinden beşini kapatarak, Amerika’da 14 bin çalışanı işten çıkarmayı planladığını açıklamıştı. Volkswagen (VW) de Almanya’da üç fabrikasını yeniden düzenleyerek, elektrikli araba üretimine geçeceğini ve bu nedenle de istihdamda azalma yaşanacağını duyurmuştu.

Ford Avrupa Direktörü Steven Armstrong, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden anlaşmasız ayrılması halinde, İngiltere’deki operasyonların tekrar gözden geçirileceğini de söyledi. Armstrong, yaklaşık 6 bin 200 kişiye istihdam sağlayan Almanya fabrikasında işten çıkarmalarla ilgili görüşmelerin devam ettiğini aktardı. Ford, bütün birimlerde işten çıkarmaların olacağını ve bunun “binleri” bulabileceğini ifade ediyor ve Avrupa’da binlerce işçinin işine son vereceğini açıklamış oluyor. Avrupa Ford fabrikalarından sorumlu Steven Armstong, “Geniş bir yeniden yapılandırma planı ile daha kârlı olmak istiyoruz” diyerek, fabrikaların kapatılabilmesi de dahil olmak üzere bütün seçenekleri gözden geçireceklerini açıklıyor.

Öte tarafta VW tekeli de ticari araçların üretildiği Hannover’de 2024 yılına kadar 6 bin istihdam biriminin yok edileceğini açıkladı. Tekel yönetimi iki yıl önce imzalanan “Gelecek-Paktı” kapsamında 23 bin işçinin “fazlalık” olduğunu ilan etmişti. Audi’de de işçiler diken üzerinde bulunuyor. 17 bin işçinin çalıştığı Neckarsulm’daki fabrikanın montaj bölümünde gece vardiyası 2018 boyunca iptal edilmişti. Audi işçileri 2019 yılına işsiz kalma korkusunun kabusuyla girdiler. Üretilen araçların %80’ine yakınının dizel motorlu olması ve dizel satışlarının dibe vurduğu iddiası, işçilerin kaygılarını daha da büyütüyor. Ford, Mercedes ve Opel’de de büyük işçi kıyımları yaşandı ve yenileri de gündemde. Kiralık işçilerin durumu ise içler acısı. İlgili tekeller öncelikle kiralık işçilerin işine son veriyorken taşeron firmalar da aynısını yapıyor.

Romanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Sırbistan ve diğer Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle de buralardaki rejimlerin yıkılmasının ardından adeta Volkswagen, Renault, GM, Daewoo, Ford ve diğer küresel otomotiv devlerinin istilasına uğramıştı. O günden bu yana bu ülkeler, uluslararası tekellerin emeği en ilkel ve en ucuz sömürdüğü alanlar oldu ve Batı’daki işçi sınıfının ücretlerini düşürmek ve çalışma koşullarını geriletmek için bir tehdit haline getirildi.

Gelinen aşamada bütün dünyadaki otomotiv işçileri, düşük ücretler, ardı arkası kesilmeyen hak gaspları, ağırlaşan sömürü ve çalışma koşulları, işten çıkarma ya da fabrika kapatma tehdidi altında bunalmış durumdadırlar ve sendika bürokrasisinin bitmek bilmeyen ihanetlerini yaşamaktadırlar. Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikası ve her biri büyük otomotiv tekellerinin denetim kurulunda yer aldığı ileri sürülen IG Metall gibi sendikaların ağaları işçilerin değil, otomotiv tekellerinin çıkarlarını savunmak için çırpınmaktadırlar. Otomotiv devlerinin bütün dünyada sendikaların desteğini de arkasına alarak sürdürdükleri ardı arkası gelmeyen saldırılarına rağmen bu sektördeki işçiler anlamlı direnişler sergilediler. Amerika’dan Çin ve Hindistan’a, Doğu ve Batı Avrupa’dan Balkanlara, oradan da Türkiye’deki büyük Metal Fırtına’ya kadar otomotiv işçileri dünyanın hemen her yerinde büyük mücadelelere giriştiler.

Küresel ekonomik krizin derinleşmesine, neo-liberal saldırıların daha da ağırlaşmasına paralel olarak işçi sınıfı saflarında büyük mücadele enerjisi birikmektedir. İçinde bulunduğumuz yıl ve önümüzdeki yıllar dünya otomobil sanayisi de büyük altüst oluşlara gebedir.

Krizin kabaran faturası sınıfın yaşamını cehenneme çevirdikçe sert sınıf mücadeleleri kaçınılmaz hale gelmektedir. Her cepheden buna hazırlanmak devrimci partilerin önündeki yakıcı ihtiyaçtır.