18 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/03

Tek çıkış yolu mücadele!
Seçim sandıkları değil fiili-meşru mücadele!
Adaletsiz bir düzende adil seçim olabilir mi?
Sermayenin 2019 yılı için “yüksek beklentisi” ve kaygıları
Hasta tutsaklar katledilmeye çalışılıyor!
AKP iktidarı ‘büyük yalanlar’a muhtaç!
Tekstil işkolunda TİS sürecine giderken…
Hak-İş: Sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanı
İşsizlikte tırmanış devam ediyor
“Krizde gelir uçurumu büyüdü, maaşlarımız eridi”
Proletarya devriminin manifestosu - Rosa Luxemburg
Emperyalist dünya jandarmasının açmazları derinleşiyor
Kriz ve kitlesel işçi kıyımı
İsviçre’de ikinci büyük kadın grevine doğru
Görmezden gel, önlem alma, işten at!
“Tecavüzcülere af” yasası yeniden gündemde!
Hrant Dink’in ardından…
Paralı eğitim uygulamaları 1,1 milyon öğrenciyi okuldan kopardı!
Sinema sansür tanımaz
Her fabrikaya bir kreş!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sumirico ve Yazaki’nin meslek hastalıklarına karşı tutumu:

Görmezden gel, önlem alma, işten at!

 

Çalıştıkları fabrikalarda meslek hastalıklarına yakalanmış, hastalıklarını raporlamak istemiş iki kadın işçinin yaşadıkları, tek tek kapitalistlerin ve genelde sermaye düzeninin bu konudaki yaklaşımlarının çarpıcı örneklerini oluşturuyor. İki kadın işçi de son birkaç ay içerisinde meslek hastalıklarından kaynaklı işten atılmış bulunuyorlar. İkisi de hastalıklarını raporlamak ve haklarını kazanmak için uğraşıyorlar.

Kocaeli-İzmit Sumirico’da (Dytech) çalışmış olan kadın işçi, çalıştığı yıllar içerisinde kol ve omuzlarda eklem ve kas rahatsızlıklarına yakalanıyor, boyun kırılması, beyin kanaması geçiriyor. Yaptığı işin, taşıdığı yüklerin ağırlığı eklem ve iskelet sistemine yansıyor. Aşırı sıcakta çalışmanın da damarlara verdiği zararın sonucunda beyin kanaması geçiriyor. Her birini tespit ettirmek ve fabrikada buna uygun bir yerde çalıştırılması için uğraşıyor. Karşısına bir sürü engelleme çıkıyor. İşyerinde çalışırken boynu kırılan kadın işçi yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Şiddetli omuz ve kol ağrısı başlayınca işyeri hekimine gittim. Bir şeyim olmadığını söyledi, hastaneye sevk etmedi. Bu şekilde aynı koşullarda çalışmaya devam ettim. Kollarım tutmaz olunca hastaneye gittim. Doktor boynumdaki kırığı görünce çok şaşırdı. Ben bundan sonraki süreçte meslek hastalıkları hastanesine giderek rapor almaya çalıştım. Ön raporu aldıktan sonra işyerine bildirdiğimde sonra arkadan bir sürü şey dönmüş. İşyeri hekimi ve yönetim, meslek hastalıkları hastanesindeki doktoru yanıltmışlar, belki de korkutmuşlar ve raporum iptal edildi. Ben bunun üzerine işyeri hekimi hakkında şikayette bulundum, dava açıldı. Ben bu olayların üstüne çalışmaya devam ettim. Ama her koşulda benden kurtulmak istedikleri açıktı. Hemen olayın üstüne atmamak için beklediler. Sonra tedavi sürecinde aldığım raporları, hastaneye gidişlerde kullandığım izinleri gerekçe göstererek beni işten
çıkardılar. Ta kaç yıl öncesinin izinlerini ortaya dökmeye çalıştılar. Orada da bir sürü yalan yanlış bilgi var, kanıtlayamıyorlar da.“

Sakarya-Kuzuluk Yazaki’den kadın işçinin ise sürekli aynı şekilde çalışmaktan ve küçük parçalarla uğraşmaktan el bileklerindeki tendonlarda güç kaybına neden olacak hasarlar meydana gelmiş. Çalışamaz duruma gelince doktora gidiyor, tedavi görmeye başlıyor. Tedavi sürecinde fabrika yönetimi tarafından yaşadığı baskıyı ve işten çıkarılmasını şu cümlelerle özetliyor:

Bu süreçte raporlu olmam yönetim tarafından sıkıntıya dönüştürüldü. Çalışmaya gitmem için üzerimde sürekli baskı vardı. Güç kaybım var, çalışamaz durumdayım, tedavi görüyorum nasıl gideyim ki. Daha sonrasında iyi çalışabilmem için de bu tedaviyi görmem gerekiyor. Ama böyle bakmadılar. İşten çıkartılacağımı biliyordum. Haklarımı daha iyi öğrenmeye çalıştım, sendikaları inceledim, bu süreçte sendikalı olmanın da güvenceli olabileceğini düşündüm. Raporum bitip de işe gittiğim ilk hafta hemen işlemleri halledip işime son verdiler.”

İlk örnekte hastalıktan sonra uzun yıllar çalıştırmak, diğerinde ise daha ilk tedavi sürecinin raporu biter bitmez işten çıkarmak olsa da kapitalistlerin yaklaşımı aynı. Şirketin prestijini düşünmek, işgücü kaybı yaşamamak...

Meslek hastalıkları kötü çalışma koşullarının kanıtıdır!

Meslek hastalığı çalışılan ortamdan, yapılan işten ötürü oluşan, sorun yaratan duruma sürekli maruz kalındığından veya çalışma ortamının koşullarından kaynaklı geçici veya sürekli bedensel veya psikolojik hastalık halidir. Kimyasal, fiziksel, biyolojik ve psikolojik kaynaklı sorunlar meslek hastalıklarını doğuran nedenlerdir. Günün çalışma koşullarını düşündüğümüzde bunlardan herhangi birine ya da birkaçına maruz kalmamak mümkün değil.

Meslek hastalığının oluşma süreci ile kendini dışa vurma süreci arasında uzun yıllar olabiliyor. Hatta bazı meslek hastalıkları uzun veya kısa vadede ölümle sonuçlanıyor. Meslek hastalıkları için zamana yayılmış veya ötelenmiş iş cinayetleri desek yanlış olmaz.

Meslek hastalığı hemen hemen her işçinin çeşitli düzeylerde karşı karşıya kaldığı bir sorundur. Çok sık rastlanmasına rağmen görünür olmasının engellendiği de bir gerçek. Birçok hastalık iş yaşamından kaynaklansa bile meslek hastalıkları kapsamında sayılmamaktıdır. Meslek hastalığını raporladıktan sonra işten çıkarılmadan duyulan kaygı da sorunun düzeyinin ortaya çıkmasını engelleyen faktörlerdendir.

Örneğin sürekli mobbinge maruz kalan bir işçide psikolojik bazı yansımalar mutlaka oluşur. Fakat belirttiğimiz gibi hastalıklar raporlanamıyor veya ortaya çıkan sonuçların çalışma yaşamı ile bağı kanıtlanamıyor olabilir. En ufak bir sorundan en büyük soruna kadar fabrikada yaşadığımız sağlık sorunlarının tutanağını tutturarak raporlanmasını sağlamak hakkımızdır. Nasıl ki patron sağlık sorunları olan işçi istemezse bizler de sağlığımızı kaybetmek istemeyiz. O işyerine sağlam girmişizdir, işe girişte aldığımız sağlık raporumuz vardır. Ama yine de patron sorunun işyerinden kaynaklı olduğunu kabul etmez ve kanıtlanmasını engeller. Tek başına bir kişiye vereceği tazminat veya maddi hasar da değildir hesapladığı. Meslek hastalıkları açısından raporlanan her şeyin işyerinin kötü çalışma koşullarını açığa çıkartan bir kanıt olmasıdır asıl kaygısı.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları