22 Şubat 2019
Sayı: KB 2019/08

CHP kuyruğunda demokrasi mücadelesi!
Tarım ürünlerinde olağanüstü ‘Hal Yasası!’
Kürt siyasi hareketine dönük saldırılar sürüyor
Sosyal yardımlar bağlamında AKP iktidarı
Doğa yok oluşa doğru sürükleniyor!
Sendika bürokratlarının yerel seçim heyecanı
MİB MYK Şubat 2019 Toplantısı sonuç metni
YEP balonu işsizlikte erken patladı
“Alman ajanı” Lenin
TKİP VI. Kongresi toplandı!..
Venezuela, Latin Amerika ve hegemonya mücadelesi
Münih Güvenlik Konferansı: Çatışmalar ve zoraki birliktelikler
Varşova zirvesi: İçi boş bir seremoni
“Kadın grevi”ne dair…
Edebiyat ustası koca çınar: Yaşar Kemal
Gebze işçisi safları sıklaştırıyor
Sömürü zincirlerini kırmak, karanlığı parçalamak için örgütlenelim!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MİB MYK Şubat 2019 Toplantısı sonuç metni

Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!

 

Krizin derinleştiği, sınıfa yönelik saldırıların yoğunlaştığı, yerel seçimlerin yaklaştığı bir süreçte Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Şubat 2019 tarihli toplantısını gerçekleştirmiştir. Toplantıda yaptığımız değerlendirmeler ve aldığımız kararlar şöyledir:

Kriz, gerçekler, sınıfa yönelik saldırılar

Sermayenin yaşadığı kriz derinleşmektedir. Her krizlerinde olduğu gibi fatura biz işçi-emekçilere kesilmektedir. Bu fatura artan fiyatlar, zorlaşan yaşam koşullarımız, işsizlik ve işten çıkarmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Milyonlarca işçi-emekçi borç batağına sürüklenmektedir.

Gıda fiyatları son bir yılda ortalama iki katına çıkmıştır. Tanzim satış adını verdikleri 2 aylık göz boyamalarla hiçbir sonuç alamayacakları da açıktır. Seçim döneminde oy kaygılarıyla yapılan hamlelerden başka bir şey değildir.

DİSK-AR’ın açıklamasına göre gerçek işsiz sayısı son bir yılda 501 bin kişi artarak 6 milyon 351 bine ulaşmıştır. Sermayenin arabuluculuk yasasının, hükümetin güvencesi ile keyfi işten çıkarmaların önünü açtığını söylemeden geçmeyelim. Bunu biz değil, sermaye ve hükümet sözcüleri arabuluculuk yasası ile patronların yüzünün güldüğünü ifade etmektedir.

Erdoğan başkanlığında kurulan hükümet ise sermayenin krizi aşabilmesi için bütün kaynakları seferber etmiş durumdadır. Kısa çalışma ödeneği, vergi afları, teşvikler, ÖTV-KDV indirimleri ile sermayenin bütün ihtiyaçları karşılanmakta, işçi maaşları ödenmekte, ellerindeki stoklar eritilmektedir. Bütün bunlar ya İşsizlik Fonu’ndan ya da işçi-emekçilerin sırtındaki vergi yükü arttırılarak karşılanmaktadır.

YEP adını verdikleri ekonomi politikaları, teşvik paketleri ile sermayenin önünü açacaklarını açıktan ifade etmektedirler. İşsizlik Fonu’na sermayenin katkısını düşürürlerken, asgari ücrete destek adı altında patronların yükü azaltılmaktadır.

BES uygulamasına tekrardan herkesi dahil etmeye başlamalarından, seçim sonrası kıdem tazminatı fonu için adımlar atacaklarını ifade etmelerine kadar bütünlüklü bir saldırı süreci işletilmektedir. Mezarda emeklilik yasaları ile gelinen yerde EYT adı ile toplumda karşılık bulan Emeklilikte Yaşa Takılanlar azımsanmayacak sayıda işçiyi kapsamaktadır. Sermaye devleti emeklileri bir yük olarak görmektedir. Ve sırtından atmanın hesaplarını yapmaktadır. Zorunlu BES ile sigorta sistemini özelleştirmenin ilk adımlarını atarken, emeklilik yaşını arttırarak, emekli maaşlarını düşürerek işçi sınıfına tam kölelik koşullarını dayatmaktadır.

Krizin etkilerini birçok metal fabrikasında da açıktan görmekteyiz. TOFAŞ’ta kapasitenin düştüğü, satışların azaldığı, 2 vardiyaya düşülerek birçok işçiye kapının gösterileceği herkesçe bilinmektedir. SumiRico Hose’da (eski adı DYTECH) kısa çalışma ödeneği ile sermaye devleti her türlü desteği sunmasına rağmen yaşanan işten çıkarmalar keyfiyeti ortaya koymaktadır. Honda’nın fabrikasını kapatıyor olması ise krizin derinliğini göstermektedir.

Bütün bu veriler krizin etkisini göstermekle beraber metal işçilerinin örgütsüzlüğünü, suskunluğunu da gözler önüne sermektedir. Yer yer öncü ve mevzi çıkışlar yaşansa da, toplamdaki zaafiyet acilen aşılmalıdır. Sendikalı olsun veya olmasın, TİS görüşmeleri yapılsın veya yapılmasın bütün fabrikalarda ortak talepler etrafında kenetlenmek, bunları elde edebilmek için örgütlülüğümüzü güçlendirmeliyiz.

Krizin faturasını ödemek istemiyorsak, kölelik koşullarını dağıtmak istiyorsak örgütlenmekten, fabrika fabrika bir araya gelmekten başka çaremiz yoktur. Taleplerimiz açık ve net olabilir. Ancak bunları hayata geçirecek gücü, örgütlülüğü yaratmadan bir anlam ifade etmeyecektir. Metal İşçileri Birliği olarak bütün metal işçilerini birliklerini oluşturmaya, örgütlenmeye, gücünün farkına varmaya çağırıyoruz.

Kurtuluşumuz sandıklarda değil, mücadelede!

İşçi-emekçilere hiçbir söz hakkının tanınmadığı, sendikal örgütlülüklerin engellendiği, sendikalı olmanın işten atılma nedeni sayıldığı, grevlerin, işçi eylemlerinin yasaklandığı bir tabloda seçim sandıkları kurulacaktır. Bu sandıklar ile önümüze sundukları seçeneklerden birini seçmemiz ve susmamız beklenmektedir. Bu tam bir riyakarlık, ikiyüzlülüktür.

İşçi-emekçilere söz hakkı, kurulan seçim sandıklarıyla verilmez. İşçi sınıfı grevlerle, üretimden gelen gücü ile, örgütlülüğü ile sözünü söyler. Ancak sermaye devleti bunların hepsine engeller çıkarmaktadır. Çünkü işçi sınıfının kendisinden bağımsız hareket etmesini, sermaye iktidarı dışında bir alternatif oluşturmasını istememektedir.

Hatta Erdoğan başkanlığındaki AKP, seçim sonuçlarını garanti altına almak için her türlü baskıya, tehdide, hileye başvurmaktadır. Uygun görmedikleri adayları daha seçilmeden tutuklatmakta, bir kısmını ise kayyımla tehdit etmektedir. Yerel seçimlere, “beka” sorunu olarak yaklaşmaları bile belediyeler üzerinden elde edilecek rantın kendileri için nasıl bir “beka” sorunu olduğunu göstermektedir.

Seçim sandıkları işçi sınıfına boş hayaller, karşılıksız vaatlerden başka bir şey vermemektedir. İşçi sınıfı sözünü sandıklarda değil, sokakta, üretimden gelen gücünü kullanarak söylemelidir. Kurtuluşumuz sandıklarda değil, mücadelededir.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

128 kadın dokuma işçisinin fabrikalarında yakılarak katledilmesinin yıl dönümü olan 8 Mart işçi sınıfının mücadele tarihine ait bir gündür. Kadın işçilerin çifte sömürüye, kölelik koşullarına başkaldırısı, insanca yaşam için mücadeleyi yükseltmesidir.

Kadın emekçiler çifte sömürüye maruz kalmaktadır. Fabrikada artı-değer sömürüsüne maruz kalırken, kadın olmasından kaynaklı tacize, baskıya, hakarete de uğramaktadır. Bütün ev işleri, çocuk bakımı kadınların görevi olarak görülmekte, kadın emekçiler evde-işte hayatın her alanında baskıya, sömürüye maruz kalmaktadır.

Bugün burjuvazi 8 Martların içini boşaltmaya çalışmakta, Kadınlar Günü söylemi ile kadınlara çiçeklerin, hediyelerin alındığı bir güne çevirmeye kalkmaktadırlar. 8 Mart’ın sınıfsal özü bir kenara bırakılıp kadın mücadelesine dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Ancak bizler biliyoruz ki, 8 Mart emeğin sermayeye karşı mücadelesinde kadın işçilerin ön saflarda olmasının, bugün hak olarak bildiklerimizin can bedeli kazanılmasının tarihidir.

Kadın sorunu sınıflı toplumların tarihsel bir ürünüdür. Toplumsal bir sorundur. Bu ne anlama gelmektedir? Mevcut kapitalist üretim ve toplumsal ilişkilerin beslediği, var ettiği bir sorundur. Bu yüzdendir ki sınıflı toplumların ortadan kalkması ile kadın sorununun çözülmesinin zemini oluşacaktır.

Bu yüzdendir ki, kadın-erkek işçiler el ele örgütlü mücadele vermeden kadının çifte ezilmişliğinden kurtulması hayal olacaktır. Kadın-erkek işçiler nasıl ki hayatta, mücadelede yan yanaysa 8 Mart günü de alanlara omuz omuza çıkmalıdır.

***

Türk Metal çetesi göstermelik genel kurullar gerçekleştirmektedir. Sözde demokrasiyi işlettiğini iddia eden çetenin bütün icraatları aksini göstermeye devam etmektedir. Baştan aşağıya atama usulü oluşturulan çeteci yapılanması, keyfi görevden almalar, ayak oyunları, memleketçilik, akraba ilişkileri, tehditler vb. üzerinden işleyen Türk Metal çetesi varlığını sürdürmektedir. Metal işçilerinin bu sahte demokrasi oyunlarına karnı toktur.

Birleşik Metal-İş’in bulunduğu bir dizi fabrikada MİB’e yönelik kara propagandanın tırmandırıldığı, bunun da bizzat temsilciler ve sendika yöneticileri tarafından yapıldığı MİB MYK’nın gündemine de gelmiştir. Bu tutumun kabul edilemez olduğu, MİB’e yönelik düşmanlığın sınıf mücadelesine düşmanlık olduğu herkesçe bilinmelidir.

Yayınlar

MİB MYK’mız yayınlar gündemini de ele alarak bir dizi karar almıştır. Daha önceki toplantılarımızda olduğu gibi başta bülten ve sosyal medya olmak üzere, metal işçilerinin katkısını alarak, güçlü ve kolektif bir yayın düzeyine gelmemiz için bütün yerellerin ve öncü metal işçilerinin yayınlarına sahip çıkması gerekmektedir. Yayınlarımız bütün metal işçilerinin ortak talepler ve hedefler doğrultusunda hareket etmesini sağlayacak bir düzenliliğe ve güce kavuşturulmalıdır.

Metal İşçileri Birliği olarak bütün metal işçilerini mücadeleye omuz vermeye, birliğimizi güçlendirmeye, özne olmaya çağırıyoruz. Unutmayalım ki; örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

20 Şubat 2019