22 Mart 2019
Sayı: KB 2019/12

Çözümsüzlük ve çıkış yolu
Kriz karşıtı mücadeleyi büyütelim!
Seçim malzemesi yapılan katliamlar
Savaşın 8. yılında Suriye: Halk için yıkım devam ediyor
Marmaray ve tren “kazaları”
“Sınıfa karşı sınıf!”
Sendika ağaları, korkunun ecele faydası yok!
“Sandık”larından güçlüyüz!
Emek cephesinin sırtını yere sermek istiyorlar
Bir yılda 1 milyon yeni işsiz
Komünist Enternasyonal için olgunlaşan koşullar - H. Fırat
Macar Devrimi’nin 100. yılı...
Kapitalizm dinci ve ırkçı terörün kaynağıdır!
AB emperyalizmi ve yeni sömürgecilik
2019 8 Mart’ı geride kalırken…
Gençlik hareketi olarak iklim grevi ve Türkiye
Kendi keyfinde
ESKON şirketinin işçi sömürüsü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaşın 8. yılında Suriye: Halk için yıkım devam ediyor

 

Emperyalist kapitalizmin en çıplak yüzünü sergilediği Ortadoğu toprakları kana bulanmaya devam ediliyor. Suriye’de taşeron cihatçı çeteler, zaman zaman da bizzat emperyalist haydutlar ve işbirlikçileri eliyle yürütülen kirli savaş 8. yılını doldurdu. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük dramlardan birini yaşayan Suriye halkları -ülkelerinde ya da göç yollarında katledilmemişlerse eğer- sığındıkları ülkelerde ağır bir emek sömürüsüne, insanlık dışı yaşam koşullarına, ayrımcılık ve ötekileştirilmeye maruz kalıyorlar.

CHP’nin Suriyeli göçmenler konusunda kamuoyuna sunduğu son raporda da bu gerçekler gün yüzüne çıktı. Rapora göre Ortadoğu’daki her 3 Suriyeli sığınmacıdan 2’si Türkiye’de kalıyor. Türkiye’deki Suriyeli sayısı 4 milyona yaklaştı. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 5’i Suriyelilerden oluşuyor.

Suriye’deki savaşın bitmesinin önündeki en büyük engellerden olan AKP, oluşan bu yoğunluktan da faydalanmaya çalışıyor. Sığınmacıların ülkeye yerleşmesi için savaşın diğer bir sorumlusu olan Avrupa Birliği ile yaptıkları para anlaşmasını “Kayserili pazarlığı” olarak tanımlayan bu zatlar, ABD ve Avrupa’dan gelen paraları da iç ediyorlar. Suriyeli mülteciler için harcandığı iddia edilen meblağ 190 milyar TL’yi buluyor. Oysa bu paranın ne kadarının gerçekten mültecilerin ihtiyaçları için kullanıldığı meçhul. ABD Uluslararası Yardım Ajansı yolsuzluk yapıldığını söyleyerek yardımlarını askıya aldı. Avrupa Birliği ise 2018 yılında yayımladığı raporda, Suriyeliler için Türkiye’ye verdikleri 1,1 milyon avronun nereye harcandığının belli olmadığını açıkladı. Suriyeliler için gönderilen paraları kendi kasasına aktaran AKP, mülteciler için 10 ilde kurulan 25 barınma merkezinden 12’sini “tasarruf” gerekçesiyle kapattı.

AKP, çektikleri acılardan birinci derecede sorumlu olduğu Suriyelileri aynı zamanda oy deposu olarak kullanma hesapları da yapıyor. 2019 Ocak ayında İçişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre 76 bin 443 Suriyeli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alındı. Önümüzdeki yerel seçimlerde 53 bin Suriyeli oy kullanacak. Ölüleri diri olarak gösterenlerin, 4 katlı apartmanların 5. katına yüzlerce seçmen kaydedenlerin, Suriyeli oylarını çeşitli hile, şantaj ve rüşvetlerle değerlendirmesi kimse için şaşırtıcı değil.

Suriyeli göçmenlerin yaşadıkları azgın emek sömürüsü ise meselenin bir başka boyutunu oluşturuyor. Yine açıklanan rapora göre Suriyelilerin yalnızca yüzde 1,25’i kayıtlı çalışıyor. Göçmen emeği; güvencesiz, savunmasız ve ucuz olmasıyla kapitalistlerin iştahını kabartıyor. Küçük ve orta ölçekli birçok işletmede Suriyeli işçiler kayıt dışı ve yok pahasına çalıştırılıyorlar. Öyle ki bazı fabrikalarda çarklar sadece Suriyeli emeği ile dönüyor.

Küresel sermayeye bağlılığı nedeniyle bazı uluslararası şartlara uymak zorunda olan büyük burjuvazi de Suriyeli ucuz işgücünden sonuna kadar yararlanabilmek için hükümeti bazı yasal prosedürleri oluşturması için zorluyor. Türkiye İşverenler Sendikası’nın üniversitelerle birlikte hazırladığı ve çalışma iznini patronun inisiyatifine bırakan kanun bunlardan birini oluşturuyor. Yapay ayrımlarla bin parçaya bölünmüş işçi sınıfı tablosunda Suriyeli işçiler kapitalistlerin insafına terk ediliyorlar. Sendikaların da boş bıraktığı bu alan, sermayedarların azgınca sömürmesine kolaylık sağlıyor.

Suriyeli mültecilerin yaşadığı acıların farkına varmak, sermaye düzeninin bilinçli bir şekilde ayrıştıran ve birbirine düşüren diline karşı bir sınıf olarak düşünmek ve davranmak Türkiyeli her işçi ve emekçinin görevidir. Düşmanın Suriyeli emekçiler değil, bizzat yarattıkları savaşı fırsata çeviren kapitalistler ile onların devleti olduğunu görerek, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarını yükseltmek gerekmektedir.

 

 

 

 

Tecrite karşı açlık grevleri sürüyor

 

İmralı’daki tecritin kaldırılması talebiyle HDP milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 130’lu günlerindeyken hapishanelerde de yüzlerce kişi süresiz dönüşümsüz açlık grevini sürdürüyor.

15 Mart tarihinde Diyarbakır Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu; Elazığ Hapishanesi’nde açlık grevini sürdürenlerin provokasyon girişimiyle karşılaştığını, eylemi bitirmeleri için baskılandıklarını, ciddi sağlık sorunlarının baş gösterdiğini, B1 vitamini verilmediğini, darp edildiklerini, birinin kolunun kırıldığını açıkladı.

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde açlık grevini sürdüren Zülküf Gezen, tecritin son bulması için feda eylemi yaparak yaşamını sonlandırdı. Gezen’in cenazesi ailesinden habersiz Diyarbakır’da defnedilirken, ailesini arayan polisin “Cenazeye ister katılırsınız ister katılmazsınız” dediği öğrenildi. 18 Mart günü Gezen’in mezarını ziyaret etmek isteyen, HDP milletvekillerinin de aralarında olduğu kitleye polis saldırdı. Mezarlığa girişine izin verilen milletvekillerinin, Gezen’in mezarına gitmesi engellendi.


Açlık grevine desteğe polis saldırısı

 

Leyla Güven’in açlık grevinin 133. günü olan 20 Mart’ta, Diyarbakır Yenişehir’de “durma eylemi” yaparak Güven’e destek vermek isteyen 13 kadın, polisin saldırısına uğradı. HDP, DBP ve TJA yöneticilerinin de aralarında olduğu kadınları gözaltına alan polisler, gazetecilerin görüntü almalarını da engelledi. Gözaltına alınan kadınların isimleri şöyle: Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Rewşen Karademir, HDP Yenişehir İlçe Eşbaşkanı Demet Özkaran, Sur İlçe Eşbaşkanı Sevim Coşkun, HDP Parti Meclis Üyesi Nevriye Çur, TJA aktivistleri Safiye Akdağ, Remziye Sızıcı, Ronda Bat, Halime Akyol, Leyla İnal, Ayten Aytin ve Ayfer Bakır.


Diyarbakır’da bir tutuklama daha

 

Öte yandan HDP Diyarbakır il binasında açlık grevi yaparken 14 Mart günü gözaltına alınanlar 17 Mart’ta adliyeye çıkarıldı. Mahkemeye çıkarılan 2 kişi ev hapsi kararıyla serbest bırakılırken 1 kişi tutuklandı.