Rant kapısı belediyeler borç batağında
Yerel seçimler yaklaşırken gündeme gelen belediye borçları bir kez daha düzen siyasetinin gerçek yüzünü; rant ve talan düzenini somut verilerle ortaya koymaya devam ediyor.
Öyle ki, devasa bütçelere sahip olan belediyeler nasıl oluyorsa borç batağında yüzüyor. Her ne kadar da AKP’li belediyeler Hazine ve Maliye Bakanlığı’na borcu olanlar listesinde ilk sıralarda yer alsa da CHP’li belediyelerde de durum çok farklı değil.
Belediyeler bir rant kapısı olarak görülüp, işçi ve emekçilerden kesilen vergilerden oluşan bu bütçeler yağmalanırken göstermelik hizmetlerle göz boyanıyor. Üstelik seçim süreci yaklaşırken burjuva siyasetçiler zaten talan ettikleri belediye kasalarının içini bir yandan kendi partilerinin seçim çalışmalarına aktarmak üzere boşaltırken diğer yandan da tekrar kazanamama korkusu nedeniyle de yeni alım ve ihaleler yoluyla bu belediyelerdeki paraları kendi ceplerine aktarmaya devam ediyorlar.
Bütün bunların acısını yine işçi ve emekçiler çekiyor. Belediyelerde çalışan işçiler sefalet ücretine mahkum edildikleri gibi maaşlarını dahi alamazken emekçilerin yaşadığı semtlerde doğru düzgün belediye hizmetleri de yürütülmüyor. Hazine’nin açıkladığı borç verilerini de bu gözle okumak gerekiyor.
Belediyelerin ve bağlı idarelerin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na toplam borç tutarı 11 milyar 741 milyon TL. Üstelik bu borçların 135 milyon TL’sinin vadesi geçmiş durumda. Belediyelerin Hazine’ye borçları şu şekilde:
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi (AKP): 6 milyar 66 milyon TL
Adana Büyükşehir Belediyesi (MHP): 1 milyar 99 milyon TL
Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (CHP): 655 milyon TL
Antep Büyükşehir Belediyesi GASKİ (AKP) 426 milyon TL
Sakarya Büyükşehir Belediyesi (AKP) 423 milyon TL
Bursa Büyükşehir Belediyesi (AKP) 359 milyon TL
Ankara Büyükşehir Belediyesi Su Kanalizasyon İdaresi (AKP) 243 milyon TL
Antalya Büyükşehir Belediyesi (AKP) 208 milyon TL
Ayrıca 2018 bütçesi 42,6 milyar TL olarak açıklanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ekonomisinin bir ülkeye eşdeğer geliri olmasına rağmen sadece Hazine garantisiz dış borcu 2 milyar 154 milyon dolar. İBB’ye bağlı İETT’nin dış borcu ise 18 milyon dolar.
Kamu İktisadi Teşekküllerinin (KİT) borçları da 3 milyar 333 milyon TL oldu.
TCDD’nin borcu 2 milyar 413 milyon TL, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 767 milyon TL, Elektrik Üretim A.Ş. 147 milyon TL, BOTAŞ ise 5 milyon TL borçlu.
Kamu bankalarının ise hazineye toplam borcu 1 milyar 582 milyon TL’ye tırmandı.
Dövizde Golan tırmanışı
Türkiye kapitalizminin içerisinde bulunduğu açmazlar ve istikrarsızlık, kendisini bir kez daha dövizdeki tırmanış ve esasta da TL’nin döviz karşısındaki değer kayıplarıyla ortaya serdi.
Bir süredir rutin seyirde izleyen fakat seçimler sonrasına ilişkin istikrarsızlık beklentisinin etkisiyle TL’ye karşılık dövize kaçış eğilimi son dönemde öne çıkıyordu. 22 Mart günü yaşanan Golan gerilimi sonrası bu eğilim apaçık bir şekilde su yüzüne çıktı.
ABD-Türkiye geriliminin tekrar patlak verme ihtimali, TL ve İstanbul Borsası’nda büyük kayıplara, dolayısıyla da döviz kurlarında tırmanışa yol açtı. Bunun başlıca nedeni de ABD Başkanı Donald Trump’ın Golan Tepeleri’ne ilişkin açıklamasına Tayyip Erdoğan’ın verdiği yanıtı oldu.
Döviz kurunun yanı sıra faizde de sert yükselişler gerçekleşti. 22 Mart’ta 5,46 ile güne başlayan dolar/TL kuru 5,8448 seviyesine kadar çıktı. 23 Mart’ta ise 5,75-5,76 bandında işlem gördü. Avro/TL ise 6.21’den 6.6116 seviyesine kadar sıçrarken 23 Mart’ta ise 6,51-6,52 bandında seyretti.
Borsa İstanbul’da BIST-100 endeksinde kayıplar yüzde 3,45’i, bankacılık endeksinde yüzde 6,64’ü buldu. 10 yıllık tahvilin bileşik faizi yüzde 15,95 seviyesinden yüzde 16,67’ye, iki yıllık gösterge tahvil faizi de yüzde 18,14’ten yüzde 18,58’e yükseldi.
Önceki gün Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin toplantısında ekonomiye güzellemeler dizen damat Berat Albayrak’ın söylemlerinin aksine yaşanan bu durum Türkiye ekonomisinin diken üstünde olduğunun bir doğrulanması oldu. |