19 Nisan 2019
Sayı: KB 2019/16

Yıkım saldırısını püskürtmek için 1 Mayıs’ta alanlara!
İçeride işçi sınıfına savaş ilanı, dışarıda para dilenme!
Baskı ve zorbalık seçimlerin ardından da sürüyor
İBB ihaleleri ve yandaş sermaye
Savaşın rantını zenginler yer, bedelini yoksullar öder!
“Yeni Ekonomi Programı” sosyal yıkım programıdır!
Sosyal yıkım paketi sendikaların gündeminde
Greif davasında 2. duruşma
Tuzla’dan işçiler fabrika ve ülke sorunlarını değerlendirdi
TKİP VI. Kongresi Belgeleri... Devrimci örgüt ve kadro sorunları üzerine
Üçüncü Enternasyonal ve tarihteki yeri - V. İ. Lenin
Sudan’da diktatör yıkıldı, cuntaya karşı mücadele devam ediyor
Cezayir’de eylemler büyüyerek devam ediyor
Kapitalizme köle, karanlığa teslim olma! 1 Mayıs’ta alanlara!
Sosyal yıkım paketi ve “istihdam bazlı eğitim”
Sınıfı ve devrimi örgütlemede parti kadrosunun tayin edici rolü - Hatice Yürekli
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tuzla’dan işçiler fabrika ve ülke sorunlarını değerlendirdi

 

İstanbul Tuzla’da, sınıf devrimcilerinin farklı işkollarından işçilerle yaptıkları anketlerde işçiler yaşadıkları temel sorunların düşük ücretler, işsizlik, uzun çalışma saatleri, iş güvencesinin olmaması olduğunu belirtirken kriz ve hayat pahalılığının bu durumu daha da zora soktuğuna dikkat çektiler.


Mata Otomotiv’de polyester zımpara bölümünden bir işçi aldığı ücretlerle geçinemediklerini, fabrikada ücret düşüklüğü başta olmak üzere ağır, sağlıksız çalışma koşullarından muzdarip olduklarını dile getirdi. Sendikalı olmalarına rağmen, örgütlülüğün zayıf, temsilci ve sendika yönetiminin ise yetersiz olduğunu vurguladı. Ayrıca çalışma ortamında yoğun olarak mobbinge maruz kaldıklarını dile getirdi.

Ülke çapında enflasyon ve hayat pahalılığı, ardından işsizlik ve iş güvencesinin olmamasını en temel sorunlar olarak gördüğünü, eğitimin de buna dahil olduğunu ekledi. Ülkedeki krizin ekonomik yapıyla ilgili olduğunu düşündüğünü söyleyen Mata işçisi, AKP döneminde geleceklerinin güvende olmadığını söyledi. Bu sorunlara karşı birlik ve beraberliğin çözüm olacağını vurguladı. 

Maret’te çalışan bir işçi İstanbul gibi büyük bir şehirde ücretlerin hiçbir şeye yetmediğini söyledi. Çalıştıkları yerde ücretlerin düşük olduğunu, sosyal hakların olmadığını, sendikalı olmadıklarını ayrıca pek çok işçi gibi işsiz kalma korkusu yaşadığını belirtti. Ülkede en önemli sıkıntının hayat pahalılığı, geçim derdi ve işsizlik olduğunu ifade etti. Bu sorunların krizin en temel belirtileri olduğunu, böylesi bir ortamda yaşama dair bir güvencenin bulunmadığını sözlerine ekledi. Yaşanan sorunlara karşı işçilerin kendi aralarında örgütlenmesinin önemine değindi. Patronların işçi örgütlenmesi karşısında zayıflayacağını vurguladı.

Aslar Pres’te çalışan bir kadın işçi sendikalı olmasına rağmen fabrikalarında taşeron çalışmanın olduğunu, ücretlerin çok düşük, çalışma saatinin ise uzun olduğunu, ayrıca mesaiye kalmaya zorunlu tutulduklarını belirtti. Fabrikalarında ayrıca servis sorunu çektiklerini de dile getirdi.

Ülkedeki en temel sorun olarak doğallığında enflasyonu gördüğünü, bununla birlikte yolsuzluk ve rüşvetin, insan hakları ihlalleri ve baskının yoğun bir şekilde yaşanmasının büyük bir sıkıntı olduğunu vurguladı. Fabrika ve ülkede yaşanan sorunlara karşı örgütlü bir şekilde karşı koymanın önemine değindi.

Mata Otomotiv’de çalışan bir başka işçi de benzer şekilde fabrikalarında ücret düşüklüğü, ağır, sağlıksız çalışma ortamı ve uzun çalışma saatlerine dikkat çekti. Bununla birlikte önemli bir sorunun da sendika ve temsilcilerinin yetersizliği olduğunu belirtti. Fabrikalarında mobbing uygulamalarından bahsetti.

Ülke genelinde en temel sorun olarak insan hakları ihlali ve baskının olduğunu, hayat pahalılığı, rüşvet ve yolsuzluğun yanında bir işçi olarak Türkiye’nin dış politikasını sorun olarak gördüğünü ifade etti. Böylesi bir ortamda geleceğin belirsiz olduğunu söyleyen Mata işçisi, güçlü bir muhalefetle sorunların kısmen çözüleceğini, halk kesimlerinin iktidarıyla ancak çözüme kavuşabileceğini vurguladı.

HT Solar’dan bir işçi ücretlerin düzensiz ve düşük, sosyal hakların sınırlı, çalışma koşullarının ağır olduğunu ve iş kazalarının sık yaşandığını belirtti. Sendikalı olmalarına rağmen sendika ve temsilcilerinin yetersiz olduğunu ifade eden işçi ayrıca mobbinge maruz kaldıklarını söyledi.

Ülke çapında en temel sorun olarak rüşvet ve yolsuzluğu gördüğünü, bunun yanında işsizliğin, ardından baskı ve yasakların da önemli sorunlar olduğunu sözlerine ekledi. Dinsel, milli vb. temelde kutuplaştırmaların da günlük yaşamda, çalışma ortamında yaygın olduğunu belirtti.

Sorunların çözümünün, kendi fabrikalarında yaşanan altı boş sendikal örgütlülük gibi değil tam bir birlik ve beraberlikten geçtiğinin altını çizdi.

Mermerciler OSB’de bulunan Tümsan fabrikasından bir metal işçisi ev ekonomisinin çöktüğünü, ücretlerin çok düşük olduğunu söyledi. Çalıştığı yerde çalışma saatlerinin uzun ve koşullarının ağır olduğunu, servis sıkıntısı çektiklerini dile getirdi.

Fabrikanın dışında ülke gündeminde en temel sorunların eğitim, hayat pahalılığı, işsizlik ve gelecek kaygısı olduğunu belirtti. Dinsel, milli sorunların ön plana çıktığını, sağlık hakkının özelleştirilmesinin de ciddi problem olduğunu söyledi. Ülkede bir beka sorunundan ise söz edilemeyeceğini vurguladı.

İşçiler olarak açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildiklerini, ihtiyaçlarını alabilmek için ellerine hiçbir şeyin geçmediğini ve bu nedenle kriz ortamı olduğunu söyleyen işçi, sorunlardan haberdar olup birlikte hareket etme anlayışının geliştirilmesini çözüm olarak gördüğünü belirtti. İşçilerin grevle patronlara karşı koyması gerektiğini ayrıca vurguladı.

Fontana’da çalışan bir işçi piyasa şartlarına göre ücretlerinin çok düşük olmadığını fakat fabrikalarında çalışma koşullarının ağır olduğunu söyledi. Hemen hemen her işçinin işsiz kalma korkusu yaşadığını dile getirdi. Fabrikalarda çalışma saatlerinin düşürülmesi ve en az iki gün tatil olması talebinin yakıcılığından bahsetti.

Ülke gündemine dair dinsel ve milli sorunların ciddi bir problem olduğunu dile getiren işçi eğitimin ikinci temel sorun olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye’de yoğunlaşan baskı, insan hakları ihlallerine ayrıca dikkat çekti.

Krizin ülkedeki yönetimden kaynaklandığını ifade eden işçi, eğitimde çok geri kalınmasının da bunda payının olduğunu düşündüğünü ifade etti. Artık partilerin halkı kullanmasına son verilmesi, işçilerin örgütlenmesi, işçiler ve bütün bir halkın birlikte hareket etmesiyle sorunlara çözüm bulunabileceğini dile getirdi.

Çimse-İş’in örgütlü olduğu Duravit Seramik’te çalışan bir işçi fabrikalarında TİS görüşmelerinin sürdüğünü, patronun %10 gibi çok düşük bir zam oranında direttiğini belirtti. Kriz ortamında patronun kısa çalışma ödeneğinden faydalandığını fakat işçilere hiçbir güvence verilmediğini ve en aza razı edilmeye çalışıldığını dile getirdi. Genel olarak işçilerin ücret düşüklüğünden şikayetçi olduklarını söyleyen işçi, iş kazalarının yoğun olduğundan, sendikalı olmalarına rağmen sendikanın yetersiz kaldığından söz etti. 10 yıldır görev yapan temsilcilerini daha yeni değiştirebildiklerinden bahsetti.

Ülke gündemi üzerine en temel sorun olarak geçim sıkıntısını gördüğünü, ardından eğitimin geldiğini ifade eden işçi, sorunlara karşı eğitimle başa çıkılacağı ve cahilliğin önüne geçilmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Arvato deposunda çalışan bir kadın işçi, genel sorunlarını ücret düşüklüğü, uzun çalışma saatleri, keyfi tutanaklar ve prim kesintileri olarak sıraladı.

Ülke gündemine dair mazbata sorununa değinerek seçilmişlere yetki tanınmaması durumunu teşhir etti. Genel olarak hayat pahalılığı, işsizlik, güvencesizliğin önemli sıkıntılar olduğunu belirten işçi, eğitimin bir probleme dönüştüğünü söyledi. Yönetimdekilerin sürekli alt kesimlerin sırtından geçindiği için krizin olduğunu belirten kadın işçi, buna karşı öncelikle bilinçlenmenin ve sonrasında birlikte hareket edebilmenin önemine değindi. Diğer taraftan baskı ve bunun yarattığı korkunun da birleşmenin önüne geçtiğini ifade etti.

Arçelik’e üretim yapan Passel fabrikasında çalışan bir metal işçisi, alınan ücretle geçinilmeyeceğini işçilerin sürekli kendilerinden kıstıklarını, bu şekilde yaşamaya mecbur edildiklerini belirtti. Fabrikalarında sosyal hakların bulunmadığını, buna karşı örgütlenme girişiminde bulunduklarını fakat bilinçsizlik nedeniyle bu sürecin de sürüncemede kaldığını, sendikalar tarafından oyalandıklarını ifade etti. Fabrikalarında işlerin yoğun olduğu zamanlarda mobbingin azaldığını diğer zamanlarda arttığını söyleyen işçi, adaletsizlik ve eşitsizliğin en temel sorun olduğunu, bununla her yerde karşılaşıldığını dile getirdi.

Ülkede en ciddi sorun olarak eğitimin geldiğini, işsizliğin büyük boyutlarda olmasının da kriz yarattığını söyledi. Sorunların çözümü ayrıştıran, kutuplaştıran siyasetin yok edilmesi olduğunu belirtti.

AKS Otomotiv’de çalışan bir işçi fabrikalarında en sık iş kazaları ve en yaygını bel/boyun fıtığı olan meslek hastalıkları çektiklerini belirtti. İşsiz kalma korkusunun pek çok yerde olduğu gibi yaşandığını dile getirdi. Ayrıca sendikayı yetersiz gördüğünü ekledi.

Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluğun birinci sırada geldiğini söyleyen işçi, ülkede işsizliğin yoğun olduğu, geçim derdinin çözülemez duruma geldiğini ekledi. Ülkede yaşanan bir diğer ciddi sorunun dinsel ve milli temelde bölünme, kutuplaşma olduğunu, fabrikalarında da bunun yansımasını an be an yaşadıklarını söyledi.

Türkiye’de istikrar ve güven ortamının olmadığını, yalan üzerine kurulu bir işleyişin döndüğünü belirten işçi, birlik ve beraberliğin işçiler adına bu dönemde çok daha önemli olduğunu vurguladı.

Valfsan’da çalışan bir işçi çalışma saatlerinin uzunluğu, düşük ücret, çalışma koşullarının ağırlığını ilk sıralardaki sorunlar olarak gördüğünü belirtti. Özellikle taşlama bölümünde bel, boyun fıtıklarının sık yaşandığı fakat kriz, işsizlik, baskı ortamı nedeniyle rapor almaktan imtina etmek zorunda kaldıklarını ifade etti ve sendikanın yetersiz kaldığını vurguladı.

Genel olarak işsizlik ve gelecek kaygısının en büyük sorun olduğunu düşündüğünü belirtti. Ülkede rüşvet ve yolsuzluğun artışta olduğunu söyleyen işçi, enflasyondan, eğitime her yerde ciddi sıkıntılar yaşandığını dile getirdi.

Krizin patronlar açısından olmadığını, sadece işçilerin kriz içinde olduğunu söyleyen işçi, birlik ve beraberliğin çözücü olduğunu dile getirdi.

Katsan Kimya’da çalışan bir işçi iş kazalarının sıklığından, çalışma koşullarının ağırlığından, ek olarak yemeklerin sağlıksız olduğundan şikayet etti.  Sendikasız çalışmalarının da sorun teşkil ettiğini dile getirdi. 

En çok hayat pahalılığından çektiğini dile getiren işçi, ülkedeki rüşvet ve yolsuzluklardan rahatsızlığını dile getirdi. Bununla birlikte eğitim ve sağlık sorunun ülkede önemli sorunlar olduğunu belirtti.  Ülkenin dış politikasının da yanlışlığına değindi.  Dış politika ve içeride yanlış yürütülen politikalar nedeniyle krizin ağırlaştığını söyleyen işçi bu sorunlar üzerine düşünülmesi gerektiğini ifade etti.

Lehman Metal’den bir kadın işçi 7 yıldır aynı ücrete çalışmak zorunda bırakıldığını söyledi. Ayrıca fabrikada zaman zaman ücretlerin düzensiz yattığını, çalışma koşullarının da ağır olduğunu belirtti. En temel sorunun işçiler adına hayat pahalılığı olduğunu söyleyen işçi, eğitim sorununa da dikkat çekti. Krizin AKP yönetiminden kaynaklı  iyice ağırlaştığını düşündüğünü söyleyen işçi, sistemin değişmesinin de gerekli olduğunu söyledi.

Kızıl Bayrak / Tuzla






TÜPRAŞ’ta TİS süreci ve iş bırakma

 

TÜPRAŞ’ın Batman, Kırıkkale, Kocaeli ve İzmir’de bulunan 4 rafinerisinde çalışan işçileri kapsayan toplu iş sözleşmesi (TİS) süreci, TÜPRAŞ yönetiminin kölelik dayatmalarıyla, taraflar arasındaki anlaşmazlıkla devam ediyor.

TİS görüşmelerinin 8. oturumu 12 Nisan’da yapılırken hiçbir maddede anlaşma sağlanamadı. Bununla birlikte TÜPRAŞ yönetiminin dayatmalarına karşı işçiler ‘uyarı’ eylemlerinin bir yenisini 15 Nisan’da gerçekleştirdi.

Dört rafineride gündüz vardiyası iş bıraktı

Sabah 08.00-16.00 vardiyasında iş başı yapmayan işçiler fabrika önlerinde toplandı. İzmir rafinerisinde saat 09.00 sularında basın açıklaması gerçekleştirildi. Petrol-İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı Ahmet Oktay tarafından yapılan açıklamada, TÜPRAŞ yönetiminin 3 yıllık sözleşme, vardiya sisteminin değiştirilmesi, mazeret izinleriyle ilgili dayatmaları teşhir edildi ve TÜPRAŞ’ın dört rafinerideki işçilerinin bunlara asla izin vermeyeceği söylendi.

Oktay konuşmasının devamında, TÜPRAŞ’ın yıllık net kârını aktardı ve işçiler üzerinden kazanılan bu paralardan pay istediklerini söyledi. Son TİS oturumunda verilen ücret teklifinin rüşvet olduğunu bir kez daha vurgulayan Oktay, fabrika yönetiminin aynı tutumunu sürdürdüğünü belirtti.

Patronun iyisi kötüsü yok, hepsi kârını düşünüyor”

2006’dan bu yana özelleştirmelere karşı verilen mücadele kültürünün bugüne kadar değişmeden sürdürüldüğü ve bundan sonra da sürdürüleceğini belirten Oktay, işçilerin “iyi patron” veya “kötü patron” diye ayrım yapmasının doğru olmadığının altını çizerek her patronun amacının ‘en az işçiyle en fazla kâr elde etmek’ olduğunu söyledi. TİS masasından kalkanın kendileri olmayacağını vurgulayan Oktay sözlerini şöyle sürdürdü: “Kalkacak biri varsa o da işveren yetkilileridir. 8 oturumun beşinde hiçbir madde geçmedi. Sonraki görüşmelerde bizlere aynı tutumla dayatmalarını sürdürürlerse tavrımız değişir, eylemlerimiz farklılaşır.”

Slogan ve halaylarla 16.00’ya kadar süren eylemin ardından iş başı yapıldı.

PİB: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!

Aliağa’da eyleme destek veren Petrokimya İşçileri Birliği (PİB) sınıf dayanışmasının yükseltilmesi temelinde şu çağrıyı yaptı:

TÜPRAŞ yönetimi sermaye hükümeti AKP’yi de arkasına alarak 4300 işçiye dayatmalarda bulunuyor. Krizin derinleştiği, her gün gıdadan faturalara yeni zamlarla uyandığımız bugünlerde sermaydarlar ve onun iktidarı bu faturayı bizlere kesmeye çalışıyor.

Tüm sendikalı işyerlerinde yapılmak istendiği gibi sözleşme süresini Tüpraş yönetimi de 3 yıla çıkartmak istiyor. İşçilere ilk 6 ay zam değil rüşvet vermek istiyor, vardiya düzeninden mazeret izinlerine kadar dayatmalarda bulunuyor. Enflasyonun her an arttığı günümüzde Tüpraş yönetiminin talepleri krizin tüm yükünü işçinin omuzlarına yükleme ve örgütlülüğü zayıflatmayı hedefliyor.

Sözleşme süreçlerindeki dayatmalarla birlikte, kıdem tazminatının gaspı, emeklik hakkımızı bireysel yüke çevirmeye çalışmaları gibi sosyal haklarımıza saldırılar sermaye iktidarının her alanda işçileri köleleştirme çabasıdır. İşçi sınıfının tüm bu ortak sorunlarına karşı topyekûn mücadele vermesi gerekiyor. Bu noktada TÜPRAŞ işçileriyle dayanışmayı yükseltmek geleceği kazanmak için, sermayedarlara önemli bir yanıt olacaktır!”