21 Haziran 2019
Sayı: KB 2019/23

Sermayenin çarkını kırmak için sınıf mücadelesine!
AKP-saray rejimi İdlib’de yolun sonuna yaklaşıyor
Türkiye kapitalizminin kaçınılmaz akıbeti
Krize “operasyonel” çözüm
“AKP ‘eğitimde, kültürde iktidar olamadık’ demeye devam edecek!”
MİB MYK Haziran ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Kamu işçilerinin TİS süreci…
İstihdamda “seferberlik” yalanı: Bir yılda 700 bini kişi azaldı
TKİP VI. Kongresi tutanakları... Sınıf çalışmasının sorunları
Avrupa Parlamentosu seçimleri ve Almanya’da yönetim krizi
Emperyalist saldırganlığın bir perdesi: Birleşmiş Milletler
İsviçre’deki görkemli Kadın Grevi’nin ardından...
Kapitalizmde konut sorunu
Medeni Yıldırım 6 yıl önce katledildi
DİSK’in Ankara paneli üzerine
BDSP’den İstanbul’da 15-16 Haziran piknikleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MİB MYK Haziran ayı toplantısı sonuç bildirgesi

Kenetlenelim, bizi bekleyen çetin mücadelelere hazırlanalım!

 

Geçtiğimiz günlerde toplanan MYK’mız, bir dizi gündem çerçevesinde Haziran ayı toplantısını gerçekleştirmiş bulunuyor. Toplumun bütününün gündemi haline gelen İstanbul seçimleri, giderek derinleşen ekonomik kriz, işçi sınıfına yönelik kapsamlı saldırılar, işkolundaki sendikalar, metal sektöründe yaklaşan Grup TİS süreci ve tüm bu gündemlerin metal işçilerine yansımaları MYK toplantımızın değerlendirmelere konu ettiği gündemler oldu.

***

Türkiye ağır bir siyasal gerilim içinden geçiyor. İçeride ve dışarıda ortaya konulan AKP politikalarının iflası, ekonomik krizle birlikte derinleşen bir tablo yaratıyor. Yıllardır işçi sınıfı ve emekçi kitlelere yönelik birçok yıkım saldırısına imza atan, sermayedarların bir istediğini iki etmeyen, baskı, zorbalık ve antidemokratik uygulamalarıyla toplumu ve özellikle işçi sınıfını nefes alamaz hale getiren AKP iktidarı ile karşıya bulunuyoruz. Dün patronlar karşısında grevi yasaklamakla övünenler, giderek kitle desteğinin zayıflamasını, hırçınlaşarak, kural tanımaz uygulamaları kullanarak kapatmaya çalışıyorlar. Kendi kazanamadığında seçimleri yok saymaya, kirli ve manipülasyona dayalı söylemlerle bilinçleri bulandırmaya, bu yolla ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar.

Yaşanan bu tablo ve gerilim işçi sınıfına doğrudan yansıyor. Bilinç ve örgütlülük planında yaşanılan zayıflık, işçileri gerici siyasal kutuplaşmanın bir parçası haline getiriyor. Sermaye düzeninin bugünkü demir yumruğu AKP iktidarıdır. Güncel yaşamda atılan her adım buna göredir. Çıkartılan yeni ekonomi paketleri sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük çabalardır. Bu çabaların diğer yüzü işçi sınıfını kölece çalışma ve yaşam koşullarına mahkum etmektir. Yaşadığımız budur. İşçi düşmanı politikaların, ekonomik kriz eksenli saldırıların vb. birinci dereceden sorumlusu olan AKP iktidarına karşı mücadele bugün ertelenemez bir görev olarak durmaktadır. Bu öncelik başka sermaye partilerinin peşinden gitmeyi değil, işçi sınıfının bir bütün olarak sermaye karşısında mücadelesini güçlendirmeyi esas alarak gerçek bir sonuç yaratabilir. CHP, İyi Parti gibi partiler de sermaye partileridirler. Güncel söylemleri AKP’nin yarattığı yıkıntı sonucu artan tepkiyi istismar etmek ve kitle desteğini arttırmak çabasından öteye bir anlamı yoktur. Başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfımız emeği, alınteri ve geleceği için sermaye düzenine, onun partilerine karşı “sınıfa karşı sınıf” tutumunu ve mücadelesini eksen almalıdır. Her türlü yapay ayrıma, kutuplaşmaya işçi sınıfının tabandan örgütleyeceği birleşik, kitlesel mücadelesini güçlendirerek yanıt vermelidir.

***

Diğer yandan ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Dövizdeki dalgalanma durdurulamıyor. Hayat pahalılığı, enflasyon ve işsizlik engellenemiyor. Otomotiv sektörünün ve imalat sanayinin genelinde daralmalar sürüyor. Buna bağlı olarak işten çıkarmalar ve üretim duruşları devam ediyor vb. Krizin faturası her yolla emekçilere ödetilmek isteniyor. Bununla da yetinmeyen asalak patronlar ve AKP iktidarı yeni yasalar ile bu faturayı daha ağırlaştırmak niyetindeler. Damat Albayrak’ın açıkladığı; kıdem tazminatının fona devri, BES’in yaygınlaştırılması ve emeklilik fonu ile kıdem tazminatı fonu birleştirerek patronların sömürüsüne açma planlarının açıklandığı YEP biliniyor. Yanı sıra Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) aracılığı ile de sermayedarların istekleri ve çıkarları doğrultusunda yeni hak gasplarının önünü açmanın derdindeler. MYK’mız kriz eksenli saldırı dalgası karşısında metal işçilerini, safları sıklaştırmaya, birliğini kurmaya, omuz omuza mücadeleyi güçlendirmeye çağırmaktadır.

***

MYK’mız işçi sınıfının ağır saldırılar altından geçtiği bu dönemde işkolunda bulunan sendikaların tablosu ve sendikal ağalık düzenine karşı mücadelenin görevleri üzerinde durmuştur. Dünya geneli sendikaların çatı örgütü olarak kabul edilen IndustriALL aracılığı ile Türk Metal ve Birleşik Metal-İş arasında imzalanan protokol, metal işkolunda olumsuz anlamıyla önemli bir gelişmedir. Birleşik Metal-İş’in “tarihi” olarak ifade ettiği protokol, bir dizi başlık içermekle birlikte esasta bir prosedürün yerine getirilerek Türk Metal’in IndustriALL üyeliğini sağlama amacı taşıyor. Zira Türk Metal’in protokol üzerinden hiçbir şey söylemeyerek yok gibi davranması ve sadece IndustriALL üyesi olduğunu propaganda etmesi akıllara başka birşey getirmiyor.

Protokolün içeriğine dair yapılan vurgular ve maddelere bakıldığında ise, her ne kadar sendikal uyuşmazlıkların giderilmesi gibi önemli bir anlam yüklense de Türk Metal’in elinin güçlendirilmesi dışında hiçbir önem taşımıyor. Kimi fabrikalardan yansıyan bilgiler ise Türk Metal’in protokolü işçilere bir baskı olarak kullanmaya başladığı yönünde. “Protokol imzaladık artık başka sendikalara gidemezsiniz” vb. söylemlerle tehdit ettiği gelen bilgiler arasında. Böyle bir protokolü ne için, hangi tartışmalar ve ihtiyaçlar üzerinden imzaladığını, son dönemde bir dizi uygulamayla Türk Metal’leşmek yolunda hızlı mesafeler kat eden Birleşik Metal-İş bürokratları açıklamalıdır. Protokol vesilesiyle ortaya çıkacak her türlü olumsuzluğun sorumluluğunu taşıdıklarını akıllarından bir an bile çıkartmamalıdırlar.

Özellikle MESS Grup TİS’leri öncesinde gerçekleşen bu gelişmenin işkoluna etkilerini görmek açısından çok bekleyeceğimiz kanaatinde değiliz. İşçi sınıfının birliği ve ortak hareketi öyle yukarıda, bürokratlar arasında masa başı görüşmelerle değil, tabanda mücadele içinde oluşturulabilir. Bunun dışındaki her ittifak ancak sendika ağalarının ittifakı olabilir. Grup TİS süreci bunun en yakın sınama süreci olarak da yaşanılacaktır. MYK’mız metal patronlarına karşı olduğu gibi sendikal ağalık düzenine karşı mücadeleyi de güçlendirmenin öneminin altını bir kez daha çizmektedir.

***

Yeni bir TİS süreci tartışmaları başlamış bulunuyor. Krizin derinleştiği, hak kayıplarının arttığı, çalışma ve yaşam koşullarının daha da kötüleştiği bir dönemde karşıladığımız TİS mücadelesi önemli bir noktada duruyor. Geçmiş TİS sürecinin derslerinden ve deneyiminden yararlanarak önümüzdeki yeni ve çetin mücadeleye hazırlanmak acil bir ihtiyaç olarak kendini dayatıyor. “Krizin faturasını ödemeyeceğiz” bakışı ve kararlılığı ile metal işçileri inisiyatifi ele almalı, sürecin her aşamasında söz, yetki ve karar hakkını kullanmalıdır. Sendika bürokratlarının oldu bittilerine, göstermelik kimi girişimlerine prim vermemelidir. Metal patronlarının ne vereceği değil, metal işçisinin ihtiyaçları taleplerin belirlenmesinde esas kriter olmalıdır. Talepleri kazanmak için fiili-meşru mücadele bakışı temel alınmalı, her türlü baskı, engelleme, grev yasağı vb.’ni boşa çıkartacak hazırlıklara bugünden başlanmalıdır. Sürecin tüm aşamasında olduğu gibi masada metal işçisinin onay vermediği hiçbir sözleşme imzalanamaz. Metal işçileri, sendika ağalarının ter türlü satışına, yalpalamalarına karşı uyanık olmalı, tabandan yaratacağı birlik ile mücadelesini güçlendirme çabasını yoğunlaştırmalıdır.

TİS süreçleri sınıf mücadelesinin önemli bir yanıdır. TİS süreçlerinin kazanımla noktalanması, kazanımların korunabilmesi metal işçilerinin birliğini ne kadar sıkı kurabildiği ile doğrudan ilişkilidir. Ekonomik krizin yıkımı TİS beklentilerini de yükseltmektedir. Fakat birçok deneyimin gösterdiği gibi biz kararlı bir mücadele yürütmeden, sermaye kolay kolay bir hak kırıntısı dahi vermeme eğiliminde. Sendika ağaları süreci geçiştirmeye, kuru gürültü ile günü kurtarmaya çalışmak dışında bir şey yapmamakta. Kriz koşullarında karşılamaya hazırlandığımız bu TİS süreci, hangi sendikadan olduğuna takılmadan, metal işçisinin biriken öfkesinin, mücadele isteğinin birleştirildiği, örgütlendiği ve taleplerinin kazanılması için tabandan birbirine kenetlendiği bir süreç olabilmelidir.

MYK’mız bu vesileyle tüm metal işçilerini birliğini kurmaya, kenetlenmeye, hakları ve özgürlüğü için mücadeleyi güçlendirmeye çağırmaktadır.

Metal İşçileri Birliği

18 Haziran 2019

 

 

 

 

Kardeşim! Sınıfını bil safa gel!

Kurtuluşu ancak hep birlikte başarabiliriz!

 

Her günümüz bir öncekini aratıyor. Çalışma koşulları ağırlaşıyor, yoksulluk ve sefalet derinleşiyor, işsizlik almış başını gidiyor. İşten atma baskısı üzerimizden hiç eksik olmuyor. Pazar fiyatları el değil can yakıyor. Doymuyoruz, dinlenmiyoruz, insanca koşullarda çalışmıyor ve yaşamıyoruz. Damat Bakan her çıktığında tam tersini söylese de işin öyle olmadığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Belli ki kendi yaşamını bizlere anlatıyor. Nisan marttan, mayıs nisandan, haziran mayıstan iyi olacak diye. O dedikçe biz biraz daha yükleniyoruz ağırlığı.

Türkiye’de işler iyiye gitmiyor. Ekonomi dibe vurmuş, daha en kötünün başlamadığına dair senaryolar ortada dolanıyor. İkide bir bizlere fedakarlık çağrıları yapan sermayedarlar kâr etmekten geri durmuyorlar. Biz çalışıyoruz, yaratıyoruz, üretiyoruz onlar nasıl paylaşacakları kaygısıyla tedirgin oluyorlar. Fabrikalarda ömür tüketiyoruz, elimize tutuşturdukları üç kuruş ile yarın tekrar gelmemizi garanti altına almaya çalışıyorlar. Her gün daha fazla daha fazla diye başımızın etini yiyorlar. Koçlar, Sabancılar, yandaş holdingler büyüyor, sömürü katmerleniyor, kölelik bizim için güncel uygulama haline getiriliyor. Ellerinde bir kırbaçları eksik.

AKP sermayedarları ihya etmek için elinden geleni yapıyor. Yeni paketler açıklıyor, elimizde ne kaldıysa çekip almaya, ülkeyi patronlar için cennet haline getirmeye çalışıyor. Yetmiyor, her türlü vergi ile bizi ezerek topladıklarını sermayeye akıtıyorlar. O teşvik, bu teşvik derken bizim hanemize gece gündüz demeden çalışmak bir de onlar semirsin diye fedakarlık etmek düşüyor. Vergiyi daha da tabana yaymaktan bahsediyorlar, BES ile beslenmeye çalışıyorlar, grev hakkımızı yasaklıyorlar, üstüne çıkıp her gün binbir türlü yalanlarına kanmamızı bekliyorlar.

Doymuyorlar! Ne sermayesi doyuyor, ne AKP’nin rant iştahı. Sermaye hep bana diyor, AKP seçimleri kabul etmiyorum bir daha diyor. Şirketler büyüyor, belediyeler ihale koşturan, doğayı yağmalayan, yandaşlara kaynak yaratılan alanlar haline geliyor. Demokrasi nutukları, halkın kendi kendini yönetme özgürlüğü üzerine edilen onca boş laf, AKP’nin istediği gibi olmayınca yok sayılıyor. Kadro isteyene “zurna gibi uzatma” deniyor, iş isteyene “kocan çalışıyor” diye azar çekiliyor, mezarda emekli olmayacağız diyene bütçeye getireceği yükten bahsediliyor.

Adına kapitalizm dedikleri bu sömürü dünyasında biz işçilerden ise sadece susmamız, itaat etmemiz isteniyor. Evet patronu, bürokratı, hükümeti, bakanı o tarafta yani sömürenler tarafında. Biz işçiler ise sömürülenler. Onlar kendi dünyalarının çıkarı için çalışıyorlar. Bizler de sustuğumuz, boyun eğdiğimiz sürece değirmenlerine su taşıyoruz.

Böyle gelmiş böyle gitmez. İşçi sınıfı olarak birleşmek, örgütlenmek ve kendi çıkarlarımız için mücadele etmek dışında bir çözüm yolu yok. Kendi gücümüze, kendi irademize güvenmek, inisiyatifi elimize almak dışında çıkış yok. Akbabalar gibi etrafımızda dolanan bil cümle sermayedar ve onların uşaklarına karşı yaşamı emeğiyle yaratan milyonlar birleşmeli. Fabrikada patronundan yalakasına, meclisinde patron yandaşı partisinden vekiline, sendikada ağasından ayakçısına kadar hepsi de işçi düşmanı. Kardeşim! Sınıfını bil safa gel. Kurtuluşu ancak hep birlikte başarabiliriz.

(Metal İşçileri Bülteni’nin Haziran 2019 tarihli sayısından alınmıştır...)