13 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/33

Ablukayı dağıtmak için birleşik, kitlesel mücadele!
Demokrasi mücadelesi kiminle, kime karşı?
Artan zorbalığa dur diyelim!
Kızılay’ın yardımseverliği yönetici kadrolarına
Hakkımız olanı almak için daha çok grev, daha çok direniş!
Metal işçisinin tarihi, gücünün ifadesidir!
Metal iş kolunda TİS süreci: İşçiler şer üçlüsüne karşı
“Metal işçisinin kazanması için çabamızı sürdüreceğiz!”
Lenin Marks’ı nasıl çalışırdı? - Nadejda Krupskaya
İngiltere’nin Brexit krizi ve AB
Amazon yangınları ve İsviçre’deki uluslararası tekeller
Yeni bir eğitim-öğretim döneminin başında...
Bir fabrika deneyimi
Kocaeli’de bir yaz stajı deneyimi
Petlas direnişi üzerine...
DGM düzeni AKP eliyle sürüyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal iş kolunda TİS süreci: İşçiler şer üçlüsüne karşı

 

8 Eylül Pazar günü toplanan Türkiye MİB Meclis’inde yapılan TİS sunumunun elden geçirilmiş halidir.

Son yıllarda kapitalistler ağır bir ekonomik krizin içindeler. Bunun oluşan faturası her zaman olduğu gibi yine bizlere kesilmeye çalışılıyor. Kapitalistlerin kâr hırsı ve buna dayalı plansız ekonomik sistemleri sorumlu iken fatura bizlere kesilmek isteniyor. Bugün iğneden ipliğe her şeye zam geldi. Birçok hakkı elinden alınan sınıfın elinde kalan son kırıntılara da göz dikilmiş durumda. BES, işsizlik fonu, esnek çalışma gibi yöntemlerle, yeni vergiler, mevcut vergilere yapılan zamlar, başta temel tüketim mallarına dönük uygulanan fahiş fiyatlarla sömürü katmerleşmeştiriliyor.

Sınıfa dönük saldırıların bugün en gündemde olanı ise kıdem tazminatının gaspı. Kurulacak fon ile sermayeye kaynak oluşturulacak ve sınıfın elinde kalan son hak da gasp edilecek. Bugün sınıf için bir başka sorun da işsizliktir. Üretim daralması, dövizin yükselmesi, ihracatın durması gibi sebeplerle işten çıkartmalar yoğunlaşmıştır. Resmi rakamlara göre 4 milyondan fazla, gerçekte ise 8 milyona yakın kişi işsizdir. Çalışanlara da işsizlik sopası gösterilerek ağır çalışma koşulları ve düşük ücretler dayatılmaktadır.

İhanete geçit vermemek için hazırlanalım

İşte böyle bir dönemde 140 bin metal işçisini doğrudan, milyonlarca metal işçisini ise dolaylı etkileyecek metal grup TİS sürecine girmekteyiz. İlk olarak 2019 yılında yaşanan birkaç sözleşmeye bakarak kendi TİS sürecimizde karşılaşacaklarımızı görebiliriz. Yakın süreçte imzalanan TÜPRAŞ, MATA sözleşmeleri, kamu işçi ve emekçilerine dayatılan sözleşmeler bugün metal işçisinin de karşılaşacağı saldırılara ışık tutmaktadır. 3 yıllık sözleşme dayatması, resmi enflasyon rakamları altında zam oranları, çalışma yaşamında kazanılan hakların elimizden bir bir alınması… Ve bütün bunlar sermaye ve devlet işbirliği içinde koordineli bir şekilde gerçekleşmektedir. Öyle ki TÜPRAŞ sözleşmesi ayrıca ibretliktir. Sözleşme Koç sermayesinin verdiğinin de altında bir rakama, Yüksek Hakem Kurulu kararı ile %6’ya bağıtlanmıştır. Kamu TİS’leri ise sendikal bürokrasinin uğursuz rolünü göstermesi açısından önemlidir. Kamu TİS’leri 150 lira seyyanen, ilk yıl için %8+4, ikinci yıl için %3+3’lük sefalet zammı dayatmasında bulunan AKP’nin isteği doğrultusunda gerçekleşti. İmzalar öncesinde grev söylemleri ile sözde mücadele pozları veren Türk-İş başkanı hain, imza sonrasında yaptığı açıklamalar ile sınıfa ihanetini belgelemiştir.

9 Eylül’de ilk görüşme ile başlayacak kendi TİS sürecimize bu gözle bakabilmeli ve yaşanacak olan ihanete geçit vermemek için şimdiden hazırlanabilmeliyiz.

Metal işçisinin karşısında şer üçlüsü var

Toplu sözleşme süreçleri iki sınıfın karşı karşıya geldiği çetin bir mücadele süreçleri olarak gerçekleşmektedir. Bu süreçte biz işçilerin bir sonraki dönemdeki çalışma ve yaşam koşulları belirlenir. Bu yüzden bize ağır çalışma koşulları altında katmerli sömürüyü reva görenlerle hesaplaşma zamanıdır da TİS süreçleri. MESS grup TİS süreci ise birçok metal fabrikasında ortak işleyen bir süreç olduğu için binlerce metal işçisi için bir taraflaşma ve ortak mücadele zeminlerinin güçlenmesidir aynı zamanda. ‘77-‘80 döneminde TİS sürecinin tıkanması ile yaşanan büyük metal grevini parçalamak 12 Eylül’ün hedeflerinden biridir. ‘90’lı yıllardaki grevlerin, ‘98’deki büyük ayağa kalkışın sınıfın sonraki mücadele süreçlerine hep etkisi olmuştur. 2015’teki büyük metal direnişi “Metal Fırtına” ise yine 2014 TİS sürecinin sonucudur.

MESS Grup TİS sürecine hazırlıklar sermaye, devlet ve sendikal bürokrasi cephesinden farklı farklı çalışmalarla yapılmaktadır. Ancak hepsinin tek hedefi vardır; sömürünün katmerleşmesi ve metal işçisinin buna boyun eğdirilmesidir. MESS şimdiden kriz söylemleri, üretim daralması, işsizlik ve imzalanan sözleşmeleri örnek göstermektedir. 3 yıllık sözleşme dayatmasını yaptığı anketlerle pazarlamaya çalışmaktadır. İkramiyelerin performansa dayalı hale getirilmesi ve sosyal hakların tırpanlanması gibi çeşitli saldırıları gündemleştirmektedir. Son yıllarda üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getiren sermaye devleti ise grev yasaklarını, YHK gibi kurumlarını hazır tutmakta. Yetmediği yerde ise Metal Fırtına’da olduğu gibi kolluk güçlerini devreye sokmaya hazırdır. Sendikal bürokrasi ise yıllardır oynadığı uğursuz rolünü oynamak için fabrikalarda hummalı çalışmalar yürütmektedir. Metal işçisinin beklentisini düşürmek, mücadele azmini kırmak için söylemler geliştirmektedir. Muhalif işçileri yalnızlaştırmak ve baskı altına almaktadırlar. Yakın süreçte Türk Metal ve Birleşik Metal-İş arasında imzalanan protokol ise bu süreçte ortak hareket edeceklerinin de bir göstergesidir, belgesidir.

Karşımızda, MESS şahsında kapitalistler, AKP şahsında sermaye devleti ve sendikal bürokrasi şer üçlüsü bulunmaktadır. Bu şer üçlüsünü yıkmak ancak metal işçisinin tabandan birliği ve fiili meşru mücadele hattıyla mümkündür.

Temel ölçü sermayedarın ne kadar verebildiği değil

Taleplerimize geçmeden önce, yakın zamanda Türk Metal’in açıkladığı sözleşme taslağına bakarsak; ücretlere ilk altı ay için yüzde 26.28 ikinci altı ay için enflasyon+1; üçüncü altı ay için enflasyon+2; dördüncü altı ay için enflasyon+1 zam talebi yer aldı. Bunun içerisinde birçok sosyal haklar üzerine sözde iyileştirmeler var. Türk Metal’in açıkladığı taslak başta söylediğimiz kriz koşullarında yaşanan kayıplar dahi düşünüldüğünde işçilerin beklentilerinin çok çok altındadır. Ücret haricinde metal işçisinin köleliğini sınırlamaya yönelik hiçbir madde sözleşmede yer almamaktadır. Kaldı ki Türk Metal hiçbir sözleşme sürecinde masada istediğini alamamıştır. O yüzden bu taslak ancak ve ancak satış taslağıdır. Metal işçileri olarak bu satış taslağını yırtmalı ve hiçbir koşulda kabul etmemeliyiz. Birleşik Metal-İş taslağını halen açıklamamaktadır. Ancak fabrikalardan gelen bilgiler doğrultusunda taslakta ücret zammı olarak %10+3.80 TL’lik bir artış isteneceği doğrultusundadır. 9 Eylül’de MESS’le yapılacak ilk görüşme sonrası taslağını tüm işçilere açıklayacağını ifade etmiştir. Bu durum bile göstermektedir ki Birleşik Metal-İş taslağını fabrikalarda tartıştırmak istememekte ve işi “oldubittiye” getirmek istemektedir.

Bizleri temsil ettiklerini iddia edenlerin taslakları bizlerin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmamıştır. Peki, metal işçisinin TİS sürecindeki talepleri ne olmalıdır.

TİS süreçleri fabrikalardaki çalışma ve yaşam koşullarını belirler demiştik. Sömürünün sınırlandırılması için önemli imkanlar barındırır. Bu yüzden taleplerimizi belirlerken bizim temel ölçümüz hiçbir zaman sermayedarların ne verebileceği olmamalı, bizim ne kadar alabileceğimiz temelinde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki alacağımız haklar kapitalistlerin bize verdiği değil bizim yarattığımız değerden ne kadar alınacağıdır. Yani TİS süreçlerinde sermayenin bizden ne kadar çalacağı belirlenecektir. O yüzden insanca çalışma ve yaşam koşullarına ulaşmak için istenen her türlü talep, bizim haklı ve meşru taleplerimizdir. Bu ilkeyi her zaman kıstas almalı ve bu bilinçle davranabilmeliyiz.

Metal işçilerinin talepleri ne olmalı?

TİS’lerde işçilerin en çok tartıştığı ve ilgilendiği talep ücret zamlarıdır. TİS süreçlerini sadece ücretler konusuna sıkıştırmamak gereklidir. TİS’e toplam çalışma koşullarının belirlenmesi olarak bakılmalıdır. Ücret zamları konusuna gelince resmi enflasyon rakamları, hayattaki gerçek enflasyonun yarısı bile değildir. Sendikaların açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırları orta yerde duruyorken bugün istenen rakamlar komik ve gülünçtür. Metal işçisi olarak bunu hiçbir şekilde kabul etmemeli ve “İnsanca yaşamaya yetecek ücret” bizim temel taleplerimizden biri olmalıdır.

Gündemdeki bir diğer konu 3 yıllık sözleşme dayatmasıdır. MESS’in özellikle öne çıkarttığı bir saldırıdır. Gerekçe olarak işyerlerinde çalışmanın “istikrarının” sağlanması ve “barış ve huzur” ortamının oluşmasıdır. Gerçekte ise sömürünün arttırılması ve bunu 3 yıl boyunca sorunsuz sürdürebilmektir. O yüzden 3 yıllık sözleşme bugünün koşullarında düşünüldüğünde metal işçisinin ücretlerinin daha da erimesi anlamına gelecektir ve bu dayatma asla kabul edilmemelidir.

MESS’in bir diğer saldırısı da ikramiyeler ve sosyal haklarımızadır. MESS ikramiyelerin performansa ve devamsızlığa göre verilmesini ve sosyal hakların tırpanlanmasını hedeflemektedir. Bu saldırı ile metal işçisi performans dayatması ile bölünmeye çalışılmaktadır. Bu kabul edilmemelidir. İkramiyelerin aylara bölünerek ödenmesi ile aldığımız düşük ücretler gizlenmektedir. İkramiyelerin maaştan ayrı olarak ve aylara bölünmeden verilmesini istemeliyiz.

Fabrikalarda her sözleşme sürecinde yaşanan bir tartışma eski ve yeni işçilerin ücret farklarıdır. Bugün halen fabrikalarda ücret makası bulunmaktadır. Ücretler geçmişe göre daha yakındır ama bu yakınlaşma taban ücretlere doğru kaymıştır. Metal İşçileri Birliği olarak kıdem farkı istenmesini toplam sınıfın çıkarlarına uymamasından ve mücadeleyi birleştirici değil bölmeye yaradığından doğru bulmuyoruz. Bizler fabrikada her zaman eşit işe eşit ücreti savunmalıyız. MESS bunu ücretleri tabanda birleştirmeyle çözmeye çalışmaktadır ama buna da izin verilmemelidir.

Her sözleşme sonrası alınan ücret zamları ile kapitalistler yükselen işçi maliyetleri bahanesiyle toplu işten çıkartma saldırısına başvurmaktadır. Bu saldırı aslında fabrikalardaki mücadelede öncü, direngen işçilerin fabrikalardan atılmasıdır. Bu yüzden gerekçesi ne olursa olsun işten çıkartmaların yasaklanması ve herkese iş güvencesi temel talebimiz olabilmelidir. Ayrıca iş güvencesinin olmaması kazanılacak hakların da bir güvencesinin olmaması anlamına gelir.

Bugün fabrikalarımızda yaşanan kuralsız ağır sömürü koşullarındaki çalışma sonucu birçok işçi arkadaşımızı iş cinayetine kurban veriyoruz ve bir o kadar da iş kazalarında sakatlanmalar yaşanmakta. Bu yüzden fabrikalarda İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri de bizim için temel talep olmalı.

Bunların dışında talepleri çoğaltabiliriz. Esnek çalışma, taşeron çalışma yasaklansın. Hafta tatili, fazla mesai ücretleri ve süreleri, çalışma sürelerinin kısaltılması gibi temel çalışma yaşamını ilgilendiren konularda talepler sıralayabiliriz.

Ancak sorun tek başına taleplerin belirlenmesi değil elbette. Bu talepleri kazanmak için nasıl bir örgütlenme ve mücadele hattımızın da konuşulması gerekiyor.

Öncelikle, TİS öncesinde de sonrasında da işçileri sürecin içerisine katacak örgütlenmeler yaratmalıyız. Bilinmeli ki bu sorunların bizzat muhatabı işçiler ise mücadele süreçlerinde özne olmalarını gerektiren örgütlenmeler bizim için olmazsa olmaz örgütlenmelerdir. O yüzden bu süreçte “Söz, yetki, karar hakkı işçilere” ilkesi bizim temel anlayışımız olmalı. TİS masasında oturan işçilerin gerçek temsilcileri olmalı, bütün işçiler süreçten haberdar edilip açık ve şeffaf bir süreç izlenmeli. Bu yüzden her bölümden işçilerin demokratik bir şekilde seçilip temsil edildiği fabrika TİS komiteleri kurulmalı ve süreç bu örgütlenmeler üzerinden yürütülmeli. Ayrıca bu komiteler Metal Fırtına sürecinde de işlevini en iyi şekil görebildiğimiz “fabrikalar arası kurul” ile diğer fabrikalarla koordineli çalışmalı. Yani taban iradesini açığa çıkartacak mekanizmalar bu süreçte olmazsa olmazımızdır.

Karşımızda sermaye, devlet ve sendikal bürokrasiden oluşan şer üçgeni var dedik. Bu yüzden bu mekanizmaları kurmak başarının anahtarıdır ama yeterli değildir. Talepleri kazanmak için dişe diş bir mücadele izlemeliyiz. Burada da temel ilkemiz fiili-meşru militan bir mücadele hattı olmalı. Sermaye devletinin MESS’le ortak hareket ettiğini ve onların çıkarlarına hizmet ettiğini bir an bile aklımızdan çıkartmamalıyız. Yasaklanan grevler, YHK kararları bunun en açık ve somut göstergeleridir. Taleplerimiz için sonuna kadar gitmeli, yaşanabilecek grev yasaklarını tanımamalı, sendika bürokratlarının hiçbir ayak oyununa gelmemeliyiz. Sonuçta bugüne kadar ne kazanıldıysa sermayenin yasaları ve yasakları tanınmadan kazanılmıştır. Grev hakkı bizim için sermayeye karşı en büyük silahımız ve bu silah bugün elimizden alınmıştır. Bu silahı geri kazanmak her onurlu metal işçisinin görevidir.

Ayrıca bugün metal işçisinin elinde Metal İşçileri Birliği gibi güçlü, kararlı bir örgütlülük vardır. Bu yüzden her öncü metal işçisinin MİB’le bağını güçlendirmesi ve sürecin bir parçası olması gerekmektedir. MİB’in örgütlenme ve mücadele anlayışını bugün her fabrikada var edebilmeliyiz.

 

 

 

 

Metal İşçileri Birliği Türkiye Meclisi toplandı!

 

Krizin faturasının işçi emekçilere kesilmeye çalışıldığı, MESS Grup toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinde olduğumuz bir dönemde farklı illerden ve 20’ye yakın fabrikadan farklı sendikalara üye ya da sendikasız birçok metal işçisinin katılımıyla toplanan MİB Türkiye Meclisi canlı tartışmalarla verimli bir şekilde geçti.

Bütün başlıklardan önce yapılan kısa sunumlarla tartışmaların ana ekseni çizildi. Türk Metal üyesi bir işçi sürekliliği olan bir çalışmayla örgütlenmek gerektiğini söyledi. HT Solar’dan bir işçi, krizin bahane edilerek işten atma saldırısının devreye sokulduğunu, Birleşik Metal-İş Şube Başkanı’nın da yönetimin sözcülüğünü yaptığını söyledi. Mata’da işten atılan bir işçi ise deneyimlerini aktardı.

İlk bölümde gerçekleşen diğer konuşmalarda da birçok deneyim ortaya konarken toplamında işçi sınıfı kendini bir güç olarak ortaya koyamadığı sürece sendikal bürokrasiye karşı da, sermayeye karşı da mücadelede ilerleme sağlanamayacağı vurgulandı.

MESS Grup TİS’leri üzerine yapılan konuşma ile sözleşme süreçlerinin öneminden, geçmiş deneyimlerden ve yakın dönem sözleşmelerden bahsedilerek nasıl bir yol izlenmesi gerektiği ortaya kondu.

Ardından söz alan işçiler birçok konuda konuşmalar yaptılar. Trakya’dan bir metal işçisi, sendikal bürokrasinin rolüne dikkat çekti.

Aranın ardından sendikalar üzerine bir konuşma yapıldı. Deneyimler ışığında Türk Metal ve Birleşik Metal-İş’in tablosu ile TOMİS’in anlamına değinildi.

Türk Metal üyesi bir işçi, TİS süreçlerinin işçilerin algısının açılmasındaki öneminden bahsetti. Trakya’dan bir işçi Birleşik Metal-İş bürokrasisinden söz etti.

Gebze’den bir EKU işçisi Birleşik Metal-İş’in EKU’yu altın tepside Çelik-İş’e sunmasını kendi öz deneyimleri ile anlatırken, Mata’dan bir işçi yaşadıklarını anlatarak Birleşik Metal-İş’in kendisinin gözünde bittiğini ifade etti. Kocaeli’den bir metal işçisi önemli olanın bürokratik anlayışları yıkmak olduğunu vurguladı. İstanbul’dan söz alan bir katılımcı da çözüme vurgu yaptı.

Ardından MİB çalışması ve örgütlenme başlığı üzerine bir konuşma yapıldı. Sonrasında Gebze’den bir metal işçisi, kapitalizme karşı sosyalist bir dünya inşa etmenin insani bir görev olduğunu, her alanda her açıdan sürekli bir mücadele hattı örgütlenmesi, sabırla programın hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Kocaeli’den bir işçi, kapitalizmin yarattığı bireyci yaklaşımlara vurgu yaptı. MİB’in çalışmasına ve misyonuna dair anlamlı tartışmalar yapıldı.