13 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/33

Ablukayı dağıtmak için birleşik, kitlesel mücadele!
Demokrasi mücadelesi kiminle, kime karşı?
Artan zorbalığa dur diyelim!
Kızılay’ın yardımseverliği yönetici kadrolarına
Hakkımız olanı almak için daha çok grev, daha çok direniş!
Metal işçisinin tarihi, gücünün ifadesidir!
Metal iş kolunda TİS süreci: İşçiler şer üçlüsüne karşı
“Metal işçisinin kazanması için çabamızı sürdüreceğiz!”
Lenin Marks’ı nasıl çalışırdı? - Nadejda Krupskaya
İngiltere’nin Brexit krizi ve AB
Amazon yangınları ve İsviçre’deki uluslararası tekeller
Yeni bir eğitim-öğretim döneminin başında...
Bir fabrika deneyimi
Kocaeli’de bir yaz stajı deneyimi
Petlas direnişi üzerine...
DGM düzeni AKP eliyle sürüyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

DGM düzeni AKP eliyle sürüyor!

 

Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra İtalya’da iktidara gelen faşist Mussolini, toplumsal ayağa kalkışı önlemek için özel mahkemelere ihtiyaç duymuştu. Bunun bir örneği 1960’larda Cezayir’in kurtuluş savaşını bastırmak isteyen emperyalist Fransa’da uygulandı. İtalya ve Fransa’daki sınıfdaşlarının izinden giden Türk egemen sınıfı 1971 muhtırası sonrası dönemde benzer ihtiyaçlarla Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni sahneye sürdü.

Sıkıyönetimsiz bir sıkıyönetim ilanı olan DGM’ler 1975’te iptal edildiler. Fakat güçlenmekte olan işçi sınıfı ve devrimci hareketi bastırmak için 1976 yılında Demirel ve Erbakan tarafından kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti eliyle yeniden gündeme getirildiler.

Uzun gözaltı süreleri, savunma hakkının ortadan kaldırılması, terör kavramının alabildiğine genişletilip suçlular yaratılması, polis fezlekelerine dayanan iddianameler hazırlanması, askeri hakim ve savcıların işe koşulması vb. üzerinden Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri olarak işleyecek DGM’ler yaşam şansı bulamadı. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler, sınıf mücadelesine ket vurmak için burjuvazinin attığı bu adımı örgütlülükleri sayesinde boşa düşürdüler.

12 Mart’ta kurulamayan DGM’ler ancak 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden sonra yürürlüğe girebildi. Faşist darbenin liderlerinden Kenan Evren, “Sıkıyönetimin sona ermesi halinde, sıkıyönetim mahkemelerinin görevlerine devam etmesi sağlanmalıdır” sözleriyle, DGM’lerin düzen için önemini vurguluyordu. Nitekim uzun yıllar yürürlükte kalan DGM’ler 2004’te lağvedilseler de yerlerini alan özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleriyle DGM düzeninin sürekliliği sağlandı.

Günümüzde, 12 Eylül’ün bir ürünü olan AKP iktidarı geçmişinden devraldığı bu mirası daha da ileri taşımaktadır. Dünün “sıkıyönetimsiz sıkıyönetim ilanı” olan DGM’ler bugün hukukun olağan hali olarak işletilmektedir. İlan edilmemiş sıkıyönetim kuralları toplumsal yaşamın her alanında hakim hale getirilmiştir. Avukatsız, savunmasız, delilsiz, tanıksız mahkemeler, KHK’larla ihraçlar, suç unsurunun oluşmadığı siyasi davalar, kayyımlar, idari kararlarla seçilmişlerin görevlerinden uzaklaştırılmaları vb. saymakla bitemeyecek pek çok örnekte görüldüğü üzere, sıkıyönetimsiz sıkıyönetim bugün hala geçerli bir uygulamadır.

Geçmişten öğrenmek

DGM’ler işçi sınıfı ve emekçileri, toplumun tüm ilerici kesimlerini ezmeye yönelik bir adımdı. Buna karşı büyük bir direnç sergilendi. “Tırmanan teröre ve DGM’ye hayır!” mitingleri yapıldı. Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), Türkiye Barolar Birliği gibi kurumlar tasarıya karşı mücadelenin birleştirilmesini savunarak yan yana geldiler. Devlet güdümünde olan Türk-İş’in bünyesindeki ilerici sendikalar sürecin parçası oldular. Meclis DGM yasası için toplanırken, sınıf örgütleri de yasanın iptaline karşı toplantılar yaptılar ve 16 Eylül’de “Genel Yas” ilan ettiler. Pek çok şehirde iş yavaşlatma, iş bırakmalar yaşandı. Pek çok fabrikada üretim durdu. Eylemlere katılım yüz binleri aştı. Patron örgütü MESS de boş durmadı, üç bine yakın işçiyi işten attı. İşçilerin öncülüğünü yapan DİSK üyeleri tutuklandı. Fakat sermaye işçi sınıfının ve emekçilerin örgütlü gücü karşısında uzun süre dayanamadı ve 11 Ekim 1976’da DGM yasası tümden yürürlükten kalktı.

DGM’nin yürürlükten kaldırılmasını sağlayan motor güç işçi sınıfıydı, mücadeleden politik bir zafer kazanarak çıktı. DGM’nin iptali sonrasında, metal işçileri şöyle haykıracaklardı: “DGM’yi ezdik, sıra MESS’te!”

İşçi sınıfının politik zaferi olarak DGM’lerin iptali, bugün sermaye-devlet-sendikal bürokrasi iş birliğiyle yürütülen çok yönlü saldırıların hedefindeki sınıf güçlerinin izleyeceği yola hala ışık tutmaktadır.

 

 

 

 

İşsizlik bir yılda yarı yarıya arttı

 

Türkiye kapitalizminin krizinin en çarpıcı bir şekilde etkisini gösterdiği alanların başında işsizlik ve istihdam geliyor. İş gücünde büyük bir değişim olmamasına karşın istihdamdaki düşüşün etkisiyle işsizlik oranı tırmanmış durumda. Bu ise işten çıkarmaların yaygın bir şekilde yaşandığına işaret ediyor.

Son olarak İŞKUR tarafından yayınlanan Ağustos ayı işsizlik verileri, krizin işsizlikte tırmanışa yol açtığını gözler önüne serdi. Ağustos ayında kayıtlı işsiz sayısı 4 milyon 44 bin 640 kişi oldu. Böylece, işsiz sayısı bir yıl öncesine kıyasla yüzde 47 oranında artmış oldu. İşsiz sayısı 4 milyon 39 bin 541 olduğu Temmuz ayına kıyasla da binde bir oranında arttı.

Kayıtlı işsiz sayısında kadınlar erkekleri geçti. Ağustos ayında önceki yıla kıyasla yüzde 43 artan kadın işsiz sayısı 2 milyon 28 bin 525 kişiye ulaştı. Erkek işsiz sayısı ise yüzde 51,2’lik artışla 2 milyon 16 bin 115’i buldu.

Ağustos ayında işe yerleştirilen kişi sayısı yüzde 12,6 artışla 103 bin 889 kişi olsa da, İŞKUR’un elindeki açık iş sayısı bir yılda yüzde 11,3 azaldı.

İşsizlikte artışın devam etmesi bekleniyor

Öte yandan, TÜİK’in 16 Eylül’de açıklayacağı Haziran ayı iş gücü istatistiklerine ilişkin tahminlerde, bir önceki aya kıyasla artış yaşanması bekleniyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yapılan araştırmaya göre, işsizliğin 0,2 puan artarak yüzde 13’e ulaşması öngörülüyor. Tarım dışı işsizliğin de 0,5 puanlık artışla yüzde 15,5’e yükseleceği tahmin ediliyor.

Bu tahminler, sanayi üretim endeksi, ihracat ve ithalatta Mayıs ayında yaşanan küçülme ile gerekçelendirildi. İhracatın yüzde 31 azaldığı söz konusu dönemde sanayi üretim endeksinin 2,42 puan düştüğü; yatırım malı ithalatında yüzde 13, hammadde ithalatında yüzde 22 azalış yaşandığı belirtildi.