11 Ekim 2019
Sayı: KB 2019/37

İşgal, savaş ve saldırganlık politikalarına karşı halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi!
Kahrolsun sömürgecilik, Kürt halkına özgürlük!
Sürekli güncellenen saldırı programları
Özel sektörün borcunu elektrik faturasına yansıttılar!
Saray rejimi sıkıştıkça saldırganlaşıyor!
Tekirdağ’da DEV TEKSTİL’e yönelik baskınlar
Sendikal ağalık düzenini parçalayalım / 1
HT Solar aynasında delege seçimleri
Birleşik Metal-İş Bursa Şubesi 7. Olağan Genel Kurulu üzerine…
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf ücret için mücadeleye!
Teslim Demir’in anısına... / 1 - H. Fırat
Irak’ta kitlelerin isyanı hükümete geri adım attırdı
Dünya sınıf ve kitle hareketinden…
Nadira Kadirova’nın ölümü: Tek kurşunla örgütlü cinayet
MESS Grup TİS’leri ve kadın metal işçileri
Üniversiteler ranta ve talana açılıyor
Türk dış politikasında riyakarlığa devam
Bize bu ölü yaşamı hazırlayan burjuvazidir!
Anadil bir kültür, bir tarih, bir haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sendikal ağalık düzenini parçalayalım / 1

Haklarımız ve geleceğimiz için birleşelim!

 

Bu ülkenin işçileri giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarıyla karşı karşıyalar. Alım gücü düşüyor, ücretler eriyor, her türlü yaşamsal ihtiyaca sağanak halinde zam yağıyor. Sosyal haklar ortadan kaldırılıyor, kuru maaşa talim eden bir kitle yaratılmaya çalışılıyor. Yetmiyor, çalışma koşulları kölelik uygulamalarını aratmıyor. Esnek, taşeron, güvencesiz çalışma yaygınlaşıyor. Maaşımız daha elimize geçmeden vergiler kesiliyor, dolaylı-dolaysız birçok vergi ile belimiz bükülüyor. Bu ülkede en çok vergiyi biz işçiler öderken, sırtımızdan kâr rekorları kıran şirketlere indirimler geliyor, peşi sıra teşvikler yağıyor, ödenekler ayrılıyor, işsizlik fonu gibi yağmalanacak alanlar açılıyor. Kriz var diyor, işçilerden fedakarlık beklediklerini söylüyorlar. Oysa patronlar kârlarını koruyor, hatta kimisi arttırıyor bile. Krizi fırsata çeviriyorlar. Daha az işçiyle daha fazla iş yapıyor, daha çok kazanıyorlar. İşçilere ise sefalet ve kölece çalışma dayatılıyor. Fabrikalarda baskı, tehdit artıyor. Hatta kapıdaki güvenlik bile işçiyi insandan saymıyor.

***

Tüm bu sorunları ve daha nicesini her birimiz yaşıyoruz. Ses çıkartalım istiyoruz, rahatsızlığı dile getirelim diyoruz, nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Sendikalarımız var, onlardan bir şeyler bekliyoruz, patronlardan dahi gaddar bir yapı ile yüz yüze geliyoruz. Karşımızda işçilerin hakkını savunması gereken sendikalar yerine patron sözcüleri gibi davranan ağaları buluyoruz. En ufak sorunda bile patrondan yana tavır alan, hakkımızı istediğimizde “patronun ne kadar zor şartlarda olduğuna” bizi ikna etmeye çalışan, mücadele etmek istediğimizde önümüze geçen, aklımızı-bilincimizi bulandıran bir sendikal ağalık düzeni bu. Kurmuşlar bir düzen, ağalar da işçinin sırtından günlerini gün etmeye bakıyorlar. Yeri geldiğinde işçinin gırtlağına basmak, engellemek, tepkisinin önüne geçmek işin cabası.

Sendikalar işçilerin mücadeleleri ile kurulmuş örgütlerdir. İşçilerin ekonomik ve sosyal haklarını savunmak, çıkarlarının temsilcisi olmak, işçileri yan yana getirip kaynaştırmak, dayanışmayı yükseltmek sendikaların esas işidir. Sendikanın ortaya çıkış amacı budur. Fakat bugünün mevcut birçok sendikasına baktığımızda bunların zerresini bile göremiyoruz. İşçiden kopmuş, işçi aidatları üzerine saltanat kurmuş bir ağalık düzeni, sendikaları teslim almış durumda. Aldıkları maaşlar dudak uçuklatan sendika yöneticileri, onlara biat etmiş, bu ağalık düzeninin kırıntılarından nemalanan temsilciler gerçeği ortada. İşçilerle hiçbir sosyal ve kültürel bağı kalmamış, yaşam standartları bile farklı olan ağaların ve yandaşlarının işçilerin çıkarlarını savunmasını elbette bekleyemeyiz.

***

Bu tablo metal işçileri açısından daha ağır yaşanıyor. 12 Eylül darbesinin çocuğu Türk Metal, kurduğu saltanatla, lüks arabaları, milyonluk ödenekleri, işçinin bir ömür boyu çalışıp kazanamayacağı kadar maaş alan yöneticileri, beş yıldızlı otelleriyle bir işçi örgütü değil, tam anlamıyla sermaye örgütü olarak çalışıyor. Metal işçilerinin boynundaki kölelik zincirinin bir yanından da Türk Metal ağaları tutuyor.

Öz Çelik-İş’in ağalarının esamesi okunmuyor. Onlar her süreçte üç maymunu oynuyorlar. Açılışlar, toplu resim çektirmeler vb. dışında bir faaliyetleri bulunmuyor. İşçi aidatları üzerine kurdukları sefahat içindeki yaşamlarından başka bir dertleri yok. Ara ara sosyal yıkım saldırılarına destek açıklaması yapmak ise nerede durduklarını gösteriyor.

Birleşik Metal-İş’in başına çöreklenmiş bürokratlar ise diğerlerini aratmıyor. Anti-demokratik uygulamalar, temsilcileri görevden almalar, kendilerine muhalif olan herkesi susturma çabası şu sıralar rutin uygulamalardan sayılıyor. Mücadele süreçlerinde ise ne kadar keskin açıklamalar yaparlarsa yapsınlar, bu bürokratların temel icraatı pratikte havluyu ilk başta atmaktan ibarettir. Düne kadar “Ne yapalım işçiler istemiyor, mücadele etmiyor, kararlılık göstermiyor” söyleminin arkasına saklananlar, bugün işçilerin mücadele istek ve kararlılığını bastırmaya çalışıyorlar.

Türk Metal’in hem Öz Çelik-İş hem de Birleşik Metal-İş ile aralarında protokol imzalayarak kimi “sendikal konularda” mutabakata vardıklarını da geçerken belirtmekte fayda var.

***

Şu sıralar Metal Grup TİS sürecinin içinden geçiyoruz. Açıklanan taslaklar, taslakların hazırlanış yöntemi, taleplerin içeriği birbirinden üç-beş kuruş farklı olsa da yetkili bu üç sendikanın “şanına” yaraşır bir tablo oluşturuyor. Sözleşmenin nasıl sonuçlanacağının da habercisi gibi…

TÜPRAŞ ve kamu TİS’leri sefalet zamlarıyla noktalanmıştı. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, açık kalan mikrofonu fark etmeyip “Uzasa işi karıştıracaktık, böylece kapattım” diyerek, satışı kendi ağzından deşifre etmişti. Sonrasında ise ağababalarından öğrendiği tekerlemeyi yineleyerek “Beni eleştirenler teröristler” demeyi ihmal etmedi tabi. Bu satışa imza atarken yanında bulunan Pevrul Kavlak ise, MKE sözleşmesinde +20 kuruş zamma imza atarak, tüm bunların üzerine tüy dikti. Haklı olarak aylarca sözleşmenin bitmesini bekleyen MKE işçisinin tepkisini de üzerine çekti.

İmzalanan TİS örnekleri, sendikal ağalık düzeninin varlığı Metal Grup TİS sürecinin nasıl işleyeceğine dair açık bir fikir veriyor. Metal işçisi duruma müdahale etmediğinde, malumun ilanı bir kez daha tecelli edecek. Sendikal ağalık düzeni yıkılmadan, sendikalarımızın başına çöreklenmiş bu kast sökülüp atılmadan metal işçisinin önü açılamayacak.

***

Bu ağalık düzeninden nemalanan küçük bir azınlık dışında, metal işçilerinin neredeyse tamamı bu tablodan hoşnutsuz. Fabrikalarda sendika ağalarına tepkiler artıyor. Hem de öyle tekil tepkiler değil bunlar. Fakat tepki duymak, öfkelenmek tek başına yetmiyor. Sendikal ağalık düzeninin panzehiri, işçilerin tabandan kurduğu birliği, örgütlülüğü ve dayanışmasıdır. Metal işçisinin edilgen tablosu, beklemeci ruh hali, dahası birlikte hareket etme kanallarının zayıflığı, bu ağalar düzeninin bu kadar pervasız olmasının tek nedenidir. Şimdi farklı farklı fabrikalarda biriken öfke ve tepkiyi birleştirmek, koordine etmek ve sendikal ağalık düzenini paramparça etmek için elimizi taşın altına koyma zamanı. Metal işçisinin öncelikli hedefi her bir fabrikada birliğini kurmak; sözcü, temsilci, yürütme, kurul -adına ne dersek diyelim ekipler seçmek olmalıdır. Hep birlikte karar almak, hep birlikte hareket etmek için bu olmazsa olmazdır. Ne önde ne arkada, omuz omuza haklarımız için, geleceğimiz için, sendikal ağalık düzenini temellerinden sarsmak için kenetlenelim! Sendikaları tekrardan işçilerin örgütleri haline getirebilmek, mücadeleci sendikal anlayışlar yaratabilmek için çabamızı ortaklaştıralım.

(Devam edecek…)

Metal İşçileri Birliği (MİB)