9 Ekim 2020
Sayı: KB 2020/Özel-17

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Saray rejiminin skandalları bitmiyor!
Demokrasi mücadelesi ve reformizm
Rejim, kurumları tahkim etmeye çalışıyor
Saray rejimi Karabağ’da da savaşı körüklüyor
AKP’nin vurucu gücü: Cemaat ve tarikatlar
10 Ekim Katliamı’nın faili sermaye devleti!
MİB: İşçi sınıfımıza açık mektup…
İşçi sınıfını hedef alan saldırı dalgası
Korona salgını da, işçilerin tepkisi de büyüyor!
Türkiye’de İşçi Hareketi - P. Kitaygorodski
Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı saygıyla anıyoruz…
Kriz, pandemi ve işçi sınıfını bekleyen felaketler
Milyarderler zenginlik rekoru kırıyor
Sudan hükümeti ile “Devrimci Cephe” arasında “barış”
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Covid-19 döneminde kadınlara ve çocuklara ağır fatura
Pandemi ve eğitim hakkı sorunu
Eğitimde dinci-gerici kuşatmayı kıralım!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İktidardan işçi sınıfını hedef alan saldırı dalgası

 

İşçi ve emekçiler salgın sürecinde derinleşen sorunlarla boğuşarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Pandemiyi istismar eden sermaye iktidarı elindeki bütün araçları kullanarak sınıfın elinde kalan son hak kırıntılarını da ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunun için “geçici” diye sunulan yasal düzenlemeler, esnek çalışma modellerinin kalıcılaşmasına uygun bir şekilde hazırlanıyor. Yasayı hazırlayan AKP-MHP rejiminin amacı, emek gücünün kuralsızca sömürülmesi için “esnek çalışma düzeni”ni egemen kılmaktır.

Saldırıda öne çıkan, işçi ve emekçilerin kabusuna dönüşen ücretsiz izni, kısa çalışma ödeneğini, esnek çalışmayı yasalaştıran 7244 nolu torba yasadır. Bu yasa, işsizlik sopasıyla tehdit edilen işçiler için fabrikaların toplama kampına dönüştürülmesinin önünü açtı. Belirli süreli çalışma gibi uygulamalar da bu sayede hayata geçirilmiş oldu. Üstelik bugün ücretsiz izne çıkarılan aylık 1.168 TL nakdi destek ücreti ile yaşaması mümkün olmayan işçilerin büyük bir bölümü düşük ücretlerle merdiven altı atölyelerde yevmiyeli olarak çalışmaya itiliyor. Kısa çalışma ödeneğine başvuran fabrikalarda çalışan işçilerin de karşı karşıya kaldığı tablo aynıdır.

İşçi sınıfını dört bir yandan kuşatan kapitalistlerle saray rejimi, azgın emek sömürüsüne dayalı sistemi kalıcı hale getirmek istiyor. Tekelci sermayenin ekonominin daraldığı salgın sürecinde bile kârını arttırması, bu azgın sömürünün dolaysız sonucudur. 7244 nolu yasanın ağlarına takılan geniş işçi kitlesi, salgına karşı göstermelik önlemler bile alınmadan 12 saat çalışmak zorunda bırakılıyor. Zira atölyelerde, fabrikalarda, sigortasız bir şekilde çalışmayı aç kalmamak için kabul etmek zorunda kalıyorlar. Metalden plastiğe kadar pek çok işkolunda, taşeronlaşmanın hüküm sürdüğü hizmet sektöründe, salgın sürecinde genişleyen maske üretiminde, ücretsiz izne çıkarılan işçiler köle gibi çalıştırılmaktadır. İşsizlik fonunun kapitalistlere peşkeş çekildiği ya da bizzat saray rejimi tarafından hortumlandığı koşullarda 7244 nolu yasa geniş bir işçi kitlesini güvencesiz çalışmanın kollarına itiyor. Tersinden ise sermayeyi rahatlatan önlemler alıyor. Sermaye iktidarının bilinçli olarak üstünü örttüğü bu tablo, ekonomik zora maruz kalan işçi sınıfının sefalet ücretlerine şimdilik ‘rıza’ göstermesine neden oluyor.

***

Yılsonu yaklaşırken, asgari ücrete yapılacak zam konusu gündeme gelecek. Buna hazırlık yapan AKP-MHP iktidarı, sarayın aparatı olan TÜİK’in sahte rakamlarıyla enflasyonu düşük gösteriyor. Bunu her zaman yapıyor elbet. Ancak asgari ücrete enflasyon oranında zam yapılması gündeme geleceği için, TÜİK’in bu defaki sahte rakamları işçi sınıfına dayatılacak sefaletin örtüsü olarak kullanılacak . Şimdiden ücretlere “hedeflenen enflasyon” oranında zam yapılacağına ilişkin açıklamalar, işçi ve emekçilerin çok daha koyu bir sefalete mahkum edilmek istendiğine işaret ediyor. Öte yandan sermayenin kârlarını korumak için salgın sürecinde çıkarılan teşviklere, işsizlik fonunun yağmasına dayanarak yaygınlaşan esnek çalışma modelleri aynı zamanda ücretlerin daha da düşürülmesinin önünü açmıştır .

İşten atmaların yasaklandığı iddiası, bu tabloda kaba bir riyakarlığa dönüştürülmüştür. İşçiler-emekçiler insani ihtiyaçları için izin talebinde bulunduklarında bile kendilerini iş kanununun 25/2 maddesinden kapının önünde buluyor. Ücretsiz izin ve 25/2’den işten çıkarma, sendikal faaliyet yürüten işçi ve emekçilerin bu süreçte sıklıkla karşılaştığı bir saldırı biçimine dönüşmüştür.

Karantinadaki işçilerin ücretlerinin kesilmesi ya da fabrikada maske takmayan işçilerin tazminatsız işten atılması ise, yasayı çıkaran AKP-MHP rejiminin emekçi düşmanlığının göstergesidir. Her koşulda salgının faturası işçi sınıfına çıkarıldığı gibi alınacak önlemlerin sorumluluğu da masrafları da işçilere emekçilere yükleniyor. Üretimin/hizmetin zorunlu olduğu iş kollarında çalışma saatlerinin düşürülmesi, diğer iş kollarında ücretli izne gidilmesi salgının kontrol altına alınması ısından da vazgeçilmez bir öneme sahipken, tüm yük milyonlarca emekçinin sırtına yıkılıyor.

Bu saldırı bombardımanının toplamında ise işçi sınıfı kıdem tazminatı hakkının fiilen gasp edilmesi ile karşı karşıyadır. Fon, BES ve TES derken şimdi işçi sınıfının belirli iş sözleşmesiyle çalıştırılarak kıdem ve ihbar tazminatı hakkı yok edilmek isteniyor. Salgın döneminde uygulanan saldırıların tümünde kıdem tazminatı hakkının gaspı hedeflendi, hedefleniyor.

Sermayenin artan saldrılarına karşı işçi ve emekçilerin salgının ve krizin faturasını öedememek için mücadele mevzileri yaratarak örgütlenmeleri sömürü zincirlerini parçalamanın tek yoludur. Sınıf devrimcileri başta olmak üzere ilerici, öncü işçi ve emekçilerin görevi tabandan örgütlenerek üretimi durdurmayı da hedef alan fiili meşru mücadele çizgisini güçlendirmektir.

 

 

 

 

 

“Emekten yana bütçe istiyoruz”

 

Kamu emekçileri Ankara, İzmir, Antalya, Çanakkale, Diyarbakır’ın da aralarında olduğu pek çok ilde eylemler gerçekleştirdi. KESK üyesi emekçiler, kent meydanlarında, çalıştıkları kurumların önünde, şube binalarında  “Halktan yana bütçe, insanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz” taleplerini haykırdı.

Basın açıklamalarında yaşamını yitiren sağlık emekçileri anılırken, sağlık emekçilerine yönelik şiddete yol açan politikaların terk edilmesi çağrısı yapıldı. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırında yüzde 21, yoksulluk sınırında yüzde 20 artış yaşandığını belirtilerek “Buna karşın son 18 ayda kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış ise enflasyon farkı ödemesi dahil sadece yüzde 15’de kalmıştır. Bu dönemde ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar miktarı tam 100 dolar azalmıştır” denildi.

Yeni Ekonomi Programın’daki sermayeye teşvik politikaları eleştirilirken bütçenin mevcut eşitsizlikleri derinleştirdiği ifade edildi. Açıklamada muhalif olan herkese karşı baskının arttığı ifade edilerek “KESK olarak içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin salgından korunarak nefes almasına ve insanca bir yaşam sürmesini sağlayacak, halktan ve emekten yana bir bütçe istiyoruz” denildi.

Eylemlerde “Sağlıkta ticaret ölüm demektir”, “Kadrolu çalışma, güvenli gelecek”, “Sermayeye değil emekçiye bütçe” sloganları atıldı.

Diyarbakır’da KESK Şubeler Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen emekçiler, Sakarya’da 4 Eylül’de ırkçı saldırıya uğrayan Kürt işçileri ziyaret etti. İşçilerin memleketi Mardin’e giden emekçiler burada basın açıklaması gerçekleştirildi.