İçindekiler:

9 Temmuz 2021
Sayı: KB 2021/Özel-26

Toplumsal çürümenin panzehri...
Kazanmak için fiili-meşru mücadele!
Kadınlar fesih kararını reddetti!
Nefessiz bırakılan haber alma hakkı
İzmir’de “Bir nefes!” mitingi
MESS Grup TİS’leri...
Salgından en çok işçiler etkilendiler
Sinbo direnişi İŞKUR önünde
Çankaya Belediyesi işçileri iş bıraktı
Devrimci madenciler hayatını kaybetti
14 Temmuz 1789 / Büyük devrimin yıldönümü...
Avrupa’da polis devletine geçiş hazırlığı
Emperyalist zirveler ve ABD’nin hesapları
Kanada’da “Yatılı Kilise Okulları”...
İklim değişikliği ve kimi sonuçları
Geleceği kazanmak için mücadeleye!
“6. Filo defol!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Geleceği kazanmak için mücadeleye!

 

ÖSYM›nin gerçekleştirdiği her sınavda “Emeğiniz emanetimizdir” yazılı bir kalem dağıtılır. Ve her sene gençlik, sosyal medya üzerinden “Emeğiniz oyuncağımızdır” sözleri ile sınavlara tepkilerini dile getirirler. Sınav sisteminin çarpıklığı milyonlar için bilinen ama adeta kabullenilmiş bir gerçekliktir. Oysa “Emeğiniz oyuncağımızdır” tepkisi bile tek başına, eğitim ve sınav sisteminin çürümüşlüğünün toplum gözündeki yansımasıdır.

2021 yılının Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) geride kaldı. 2.607.903 kişinin başvurduğu sınav, geçen sene olduğu gibi pandeminin gölgesinde gerçekleştirildi. Pandemi gerçekliği eğitimde yaşanan çok yönlü krizi ve çürümüşlüğü daha da gözler önüne sererken, bu durum sınavlara da yansıdı. Liseliler geçen sene olduğu gibi pandemi stresi ile sınav salonlarını doldurdu, alamadıkları eğitimin sınavına tabi tutuldu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzaktan eğitime dair yayınladığı raporlar, kendi gerçeklikler ile ne kadar çeliştiklerini ortaya seriyor. MEB’in gerçekleştirdiği anketlere göre, TRT-EBA TV Lise kanalında yayınlanan ders videolarının öğrenciler tarafından takip edilme oranı yüzde 82 olarak açıklanıyor. Canlı ders katılımına ilişkin soruya ise öğrencilerin yüzde 76’sı evet diyor. Kısacası MEB›in sunduğu raporlara göre liselilerin uzaktan eğitime erişememe sorunu neredeyse yok. Bu raporlarda öğretmenler ve veliler uzaktan eğitimin yüz yüze eğitime alternatif olamayacağını belirtiyorlar ancak nedense uzaktan eğitime dair hiçbir şikayetleri yok!

Bu raporların aksine, teknik ekipman yetersizliğinden kaynaklı göstermelik tablet dağıtımı yapan yine MEB’in kendisidir. Dünya Bankası tarafından finanse edilen “Türkiye Güvenli Okullaşma ve Uzaktan Eğitim Projesi” için hazırlanan raporda da, uzaktan eğitime erişimi olmayan öğrenci sayısının çok fazla olduğu bizzat MEB tarafından vurgulanıyor. Yine aynı raporda “Öğrenciler arasındaki uçurumun daha da fazla büyümemesi için mevcut uzaktan eğitim verimliliğinin geliştirilmesi ve nüfusun tüm katmanlarına ulaştırılması gerekiyor. Sosyoekonomik gruplar arasında halihazırda geniş bir öğrenme boşluğu bulunuyor” açıklamasında bulunan MEB, böylece eğitimdeki eşitsizliğe işaret etmek zorunda kalıyor.

Başka raporlarda da ifade edildiği gibi, uzaktan eğitim en çok sınavlara hazırlanan öğrencileri etkiliyor. Gelecek kapısı olarak sunulan bu sınavlarda milyonlarca öğrenci, hiçbir biçimde eşit olmayan koşullarda yarışa sürükleniyor. Her sene olduğu gibi bu sene de üniversiteye giriş için, derinleşen bir yoksulluğu yaşayan emekçi çocukları ile özel okullarda eğitim alanlar aynı sınava girdiler. Tablonun vehametini ise sınav sonuçları açıklandıktan sonra göreceğiz.

Sınav sisteminin çürümüşlüğü...

Üniversiteye giriş sınavları, sınav sisteminin ne denli çürük olduğunu tüm çarpıcılığı ile gözler önüne seriyor.

Ekonomik kriz ve pandemi nedeniyle yoksulluğun daha da derinleştiği bir dönemde, YKS başvuru ücreti artırıldı. Geçen sene 50 TL den 70 TL’ye çıkarılan ücret, bu sene her oturum için ayrı ayrı 90 TL’ye çıkartıldı. Başvuru tarihini kaçıranlar için açılan geç başvuruda bu soygun daha da katlandı. Tek oturuma girenler 135, iki oturuma girenler 270, bütün oturumlara girmek isteyenler ise 405 TL ödemek zorunda kaldı. “Gelecek kapısını” paran varsa aralayabildiğin bu düzende, sınav ücretlerinin yüksek olması da şaşırtıcı değil.

Her sene tekrarlanan bir durum da, sınav soruların çalındığı iddiası oldu. Şifre skandalları ile nam salan ÖSYM’nin bu konuda güven vermediği elbette açıktır. Sınavdan günler önce Youtube üzerinden yayınlanan soru çözme videosunda bir sorunun sınavda çıkmış olması ve bazı anonim hesaplar üzerinden “kitapçık numaran 1, 3, 5, 6 ile bitiyorsa 13. soru diğer rakamlarla bitiyorsa 9. soru” yorumlarının videonun altında yer alması, sınav sorularının bazı kişilere önceden verildiğini kanıtlar nitelikteydi. ÖSYM, sosyal medyadan yükselen tepkilere karşın üç maymunu oynadı.

Sınav günü engelli bir gence alınan tutum ise sistemin insana bakışının bir yansıması oldu. Ankara’da yaşayan Muhammet Delibaş, sınav için gittiği okula tekerlekli sandalyesiyle alınmadı. 4. kattaki sınıfa kendisini götürecek bir yardımcının olmadığı söylendi ve kardeşinin yukarı taşıma teklifi reddedildi.

Sınav sistemi, yarattığı stres ve gelecek kaygısı ile gençliği intihara da sürüklüyor. Geçtiğimiz haftalarda Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından, İstanbul Bahçeşehir’de bir genç intihar etti.

Gelecek için tek seçenek mücadele!

Türkiye’de bir öğrenci eğitim hayatı boyunca ortalama 750 kez elemeci, rekabete dayalı, ezberci sistemin sınavlarına maruz bırakılıyor. Bunlardan biri olan YKS de eğitimde sorunların daha da derinleştiği bir dönemde gerçekleştirildi. Öğrenciler yüz yüze eğitimden mahrum bırakıldı. Bilgisayar, tablet, mikrofon, kulaklık, internet gibi teknik ekipmanlardan yoksun milyonlarca öğrenci eğitimden tamamen uzak kaldı. Yoksulluğun derinleşmesi ile çocuk işçi sayısı arttı. Özellikle lise çağındaki gençler okuldan çok kayıtsız işlerde çalışmak durumunda kaldı. Koca bir geleceğin sığdırıldığı sınavlar bu koşullarda yapıldı. Yoksunluklar içindeki emekçi çocukları ile kapitalistlerin çocukları aynı sınava tabi tutuldu.

Elemeci, ezberci, rekabete dayalı sınavların olmadığı, eğitim hakkının söke söke alınacağı günler gençliğin kendi ellerindedir! Gelecek mücadele dolu günleri var edebilmektedir!

M. Nevra