İçindekiler:

25 Ekim 2021
Sayı: KB 2021/Özel-37

İşçi sınıfını bekleyen kapsamlı yıkım saldırısı
Vahim gidişatı işçi sınıfı ve emekçiler durdurabilir
Emperyalizmin ve işbirlikçilerin Taliban riyakarlığı
“Balık baştan kokar”
Peker’in ifşaatları ve SADAT
Metal işkolunda vahşi sömürü tablosu
Coşkulu İşçi-Emekçi Mitingi
İşyerlerinde kadına şiddete karşı mücadele
Alba direnişçisinden Ekmek ve Gül’e...
Reformizm ve devrim - H. Fırat
Paris Katliamı’nın 60. yılı
NATO’nun Rusya ile çatışma hazırlıkları
Pandora’da “UMUT” var!
Almanya’da işçiler mitinge hazırlanıyor…
AB dış sınırlarında “ölümüne yıldırmak”
İsviçre’de kitlesel iklim eylemi
İsviçre’de kadın cinayetleri ve şiddet
Mesleki Eğitim Merkezi: Sömürüye yasal kılıf
Boğaziçi’nde direniş hız kesmiyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Peker’in ifşaatları ve SADAT

 

Sedat Peker, “abi”si Tayyip’in BAE’ye rüşvetler verip kendisini engelleme çabalarına rağmen, “ifşaatlarına” devam ediyor. Faşist mafya şefi son olarak bir kez daha kontr-gerilla örgütü olan SADAT’ı gündemine aldı. Sosyal medyadan SADAT’la (Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş) ilgili yaptığı paylaşımlarda şunlar öne çıktı:

“-(SADAT) dosyası diğer dosyaların hepsinden çok daha önemli. Çünkü ülke için planlanan en karanlık işlerin uygulayıcısı olmuş ve olacak kişiler bu yapının içinde yer almaktadır.

-SADATçıların yasadışı bir şekilde örgütlü olarak hareket ettiklerinin delillerinden bir tanesi de diriliş postası isimli yayın organındaki bazı yazıların şifreli olarak örgüt mensuplarınca kullanılmasıdır. Bizim okuyup “a” diye anladığımız, onlar için aslında çok farklı bir anlam içermekte. Bu sistem, yapılan haberleşmeler; terör örgütü davası açmak için delil olarak kabul edilen bir şeydir.

-Ayrıca SADAT ile ilgili önümüzdeki günlerde başka paylaşımlar da yapacağım, İslami terör örgütlerini nasıl eğittikleri ve de nasıl haksız gelirler elde ettikleri, yaptıkları hırsızlıklara dair.

-Hazreti Mehdi’yi bekleyen, onun geleceği güne hazırlık yapan bu yapının esas amacı saf temiz Müslümanları kullanmaktır. Gerekirse onları bir ölüm makinesi haline getirmektir. Bu anlattıklarım masal değil.”

Çeteleşmiş devletin klikleri arasında süren çıkar çatışmasından kaynaklı yurtdışına kaçan faşist mafya şefi Sedat Peker, daha önce yaptığı ifşaatlarda da SADAT’ı hedef almıştı. 20 Kasım 2015’te Suriye’de Türkmen gruplara gönderdiği “çelik yelek, dürbün vs.” gibi malzemelerden oluşan “yardımlardan” bahsederken, silah sevkiyatına da değinmişti. Kendi “yardım” konvoyuna eklenen araçların SADAT tarafından organize edildiğini, bunların ise silahlarla dolu olduğunu, fakat kargonun Bayırbucak Türkmenleri’ne değil Nusra Cephesi’ne gittiğini ifade etmişti. 

SADAT, bir dönem AKP şefi Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından, 2012 yılında bizzat devlet desteğiyle kurulmuş bir “özel harp şirketi”dir. Kurulduğu yıldan bu yana gerek Suriye’de süren emperyalist savaşta gerekse de devletin kirli ve kanlı işlerinde, ihtiyaç duyuldukça kullanılan bir maşa, bir organize suç örgütüdür özünde. Suriye ve Libya savaşlarında cihatçı terör örgütlerini eğitmek, ülke içinde eğitim kampları oluşturmak, TSK içinde kadrolaşmak, harp okullarının mülakatlarına katılmak vb. gibi bir dizi kirli ve karanlık işlerde SADAT vardır. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında “kaybolan” silahlar konusuyla ilgili olduğu da açığa çıktı.

Bu kontr-gerilla yapılanması, aynı zamanda insanları dinsel gericilikle sersemletmeye çalışmaları yürütüyor.

Sedat Peker’in ifşaatlarında yer alan bilgiler, önceki ifşaatları gibi gerçeklerin yalnızca 10’da birini oluşturmaktadır. Ancak gerçekliğin 10’da birini dahi ortaya serse de çeteleşmiş, mafyalaşmış devletin içinden birinin bu ifşaatları dile getirmesi, toplumun büyük bir kesimini etkilemektedir.

Türk sermaye devleti daha kuruluş aşamasında bir kontra aygıt olarak yapılandırılmıştır. İhtiyaç duydukça da kontra yapılanmaların bizzat örgütleyicisi olagelmiştir. Sosyal mücadeleye, sol ve devrimci harekete, Kürt halkı başta olmak üzere ezilen halklara karşı her daim çeteleri, mafya gruplarını, resmi kontra örgütlerini kullanmış, kullanmaya da devam etmektedir. Bu karşı-devrimci yapılar dinci-faşist AKP rejimi tarafından karanlık ve kirli işlerin yanı sıra bir de din istismarı çerçevesinde kullanılıyorlar. SADAT şefinin dilinden “Mehdi gelecek, ortamı ona göre hazırlamalıyız.” sözünü düşürmemesi bunun basit bir örneğidir sadece. Aynı zatın, SADAT’ın ideolojik misyonunu “İslam ülkeleri arasında ortak bir savunma ittifakı oluşturmak” şeklinde tanımlaması veya “İslam ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim ‘kızıl elma’mız” demesi de keza öyle.

Her tarafından irin akan çürümüş ve çeteleşmiş devletin maşa olarak kullandığı böylesi karanlık ve kontra yapılanmalar, yaşadığımız akıldışı sistem ayakta kaldıkça ve ihtiyaç duyuldukça kullanılacaktır. Çıkar kavgasına tutuşmuş iktidar içi kliklerin defedilmesi ve çürümüş düzenin yıkılması, ancak işçi sınıfı ve emekçiler ile toplumun öteki ezilen kesimlerinin topyekûn örgütlü mücadeleyi yükseltmesi ile mümkündür.

 

 

 

 

 

Faturalara gelen zamlar
“mini mini”ymiş!

 

Sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP-MHP iktidarı, ekonomik ve siyasal alanda yaşadığı çöküntünün faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yıkmayı sürdürüyor. Son dönemde doğalgaza, elektriğe, kiralara gelen zamlarla işçi ve emekçiler açlığa mahkum edilirken, vekili, bakanı, medyası vb. ile sermayenin sözcüleri de zamları savunup yoksulluk yokmuş algısı yaratmaya çalışıyorlar.

İki dönem AKP milletvekilliği yapmış Hüsnüye Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında “Doğalgaz ve elektrik zammını muhalefetin şişirdiğini düşünüyorum, zam geldi ama mini mini...” dedi. AKP’li Hüsnüye Erdoğan zamların büyütüldüğünü iddia ederken, bir yıl içinde akaryakıt ürünleri 25, doğalgaz 7, elektrik ise 3 kez zamlandı. Resmi rakamlara göre bile 2021 Eylül’ünde yıllık tüketici enflasyonu yüzde 19,58’e yükseldi. Bir yıl önce yüzde 14,9 olan gıda ürünleri fiyatlarındaki enflasyon yüzde 28,8’e yükseldi. Üretici fiyatlarındaki artış ise bir yılda yüzde 14,33’ten yüzde 43,96’ya çıktı.

Asgari ücretle yaşayan milyonlar temel tüketim maddelerine gelen zamlarla boğuşurken, Meclis’te yapılan bütçe görüşmelerinden yansıyanlar işçi ve emekçilerin cebinden çalınanları ortaya koydu. CHP’li Özgür Özel, Cumhurbaşkanı’nın ödeneğinin yüzde 14,4 artışla aylık 100 bin 750 TL’ye çıkarıldığını duyurdu. Cumhurbaşkanı ödeneğinin yıllara göre değişimini tablo olarak sunan Özel “Erdoğan’ın ödeneği 2018’de 59 bin, 2019’da 74 bin 500, 2020’de 81 bin 250, 2021’de 88 bin, 2022’de 100 bin 750 TL’ye çıktı” dedi. Ödenekte yapılan artışla Cumhurbaşkanı’nın maaşı yaklaşık 35 asgari ücrete tekabül ediyor.

Servet sefalet uçurumu dünya genelinde de büyüyor. Geçtiğimiz 1,5 yılık pandemi döneminde, dünyanın en zengin 20 kişisi servetlerini yüzde 68 arttırırken, 100 milyondan fazla kişi “daha da” yoksullaştı. Kapitalizmin basit bir özeti olan bu tablo, aynı zamanda zenginlerin cebindeki paranın işçilerin cebinden çıktığını gösteriyor.

AKP’li figüranlar ve saraydan beslenen gazeteci kılıklı tetikçiler, geçinemediği için intihar eden, işsizlikle ve borçlarla boğuşan, çöpten yaşamaya çalışan milyonları görmezden gelerek adeta emekçilerle alay ediyorlar. Gelen zamlara ilişkin ortada abartılacak bir durum olmadığını pişkinlikle savunanlara göre zamlar “mini mini” geliyor, işsizlik yok, yoksulluk yok, barınamayanlar da çöp toplayanlar da hakkını arayanlar da “terörist” vs…

Yoksulluğu her geçen gün daha da yaygınlaştırıp ağırlaştıran soygun düzeninden ve milyonları yok sayan sözcülerinden hesap sormak işçi sınıfına düşüyor. İşçi sınıfı “Sınıfa karşı sınıf” bakışıyla mücadeleyi büyüttüğünde, mafyatik sömürücülerin hesap verme saati gelmiş olacak.