İçindekiler:

25 Ekim 2021
Sayı: KB 2021/Özel-37

İşçi sınıfını bekleyen kapsamlı yıkım saldırısı
Vahim gidişatı işçi sınıfı ve emekçiler durdurabilir
Emperyalizmin ve işbirlikçilerin Taliban riyakarlığı
“Balık baştan kokar”
Peker’in ifşaatları ve SADAT
Metal işkolunda vahşi sömürü tablosu
Coşkulu İşçi-Emekçi Mitingi
İşyerlerinde kadına şiddete karşı mücadele
Alba direnişçisinden Ekmek ve Gül’e...
Reformizm ve devrim - H. Fırat
Paris Katliamı’nın 60. yılı
NATO’nun Rusya ile çatışma hazırlıkları
Pandora’da “UMUT” var!
Almanya’da işçiler mitinge hazırlanıyor…
AB dış sınırlarında “ölümüne yıldırmak”
İsviçre’de kitlesel iklim eylemi
İsviçre’de kadın cinayetleri ve şiddet
Mesleki Eğitim Merkezi: Sömürüye yasal kılıf
Boğaziçi’nde direniş hız kesmiyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Metal işkolunda vahşi sömürü tablosu

Fikri Tomurcuk

 

Metal işkolu grup toplu sözleşme görüşmeleri sürüyor. Patron sendikası MESS ile yapılacak ve 140 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme, diğer sektörlerdeki emekçileri de yakından ilgilendiriyor. Çünkü metal işkolu grup toplu sözleşmesi, diğer toplu sözleşmeler için de bir ölçüt haline geliyor.

Geçtiğimiz yıllar metal işçisinin ücretlerinin enflasyon karşısında eridiği, ortalama ücretin asgari ücret düzeyine iyice yaklaştığı bir dönem oldu.

Enflasyon önceki toplu sözleşmeye çerçeve oluşturan tahminlerin hep üzerinde seyretti ve bu, işçilerin alım gücünün sürekli olarak azalmasına yol açtı. TÜİK’in hesabına göre bile toplam enflasyon yüzde 20, gıda enflasyonu yüzde 29 düzeyinde. Oysa gerçek enflasyonun bunların iki katı olduğunu Türkiye’de yaşayan herkes biliyor.

Döviz kurlarının ulaştığı düzey ve üretici fiyatlarındaki yüksek enflasyonu dikkate alınca yüksek enflasyonun önümüzdeki yıllarda da emekçilerin alım gücünü kemirmeye devam edeceği açık.

İşçilerin alım gücü sürekli gerilerken, patronlar kâr patlaması yaşıyor ve bayram yapıyorlar. Kâr patlaması, hem de Covid-19 salgını koşullarında, vahşi bir çalışma düzeni içinde gerçekleşti.

Bunun en genel sonucunu milli gelir hesaplarında görüyoruz. 2020 yılında ekonomi yüzde 1,8 büyürken, emeğin milli gelirden aldığı pay 1,96 puan azalarak, yüzde 29,40’a düştü.

Bu adaletsiz gidiş, içinde bulunduğumuz 2021 yılında iyice hızlandı. Yılın ilk yarısında emeğin toplam milli gelirden aldığı paydaki kayıp 3,7 puanı buldu. İmalat sanayiinde bu kayıp çok daha yüksek. Yılın ikinci çeyreğinde imalat sanayiinde emeğin, kendi sektöründe yaratılan milli gelirden aldığı pay tam 8,3 puan birden düşerek, yüzde 39,5’ten yüzde 31,2’ye indi.

Yani salgın koşullarında emekçiler ölüm tehdidi altında çalışmaya zorlanırken sömürü katmerlendi, emekçiler yoksullaşırken sermayenin kârları arttı.

Milli gelir hesaplarının ortaya koyduğu bu sonuca sektör düzeyinde daha yakından baktığımızda sermayenin karlarının nasıl arttığını daha net görebiliyoruz.

Birinci kaynak bizzat sermayenin kendi belgeleri. İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl yaptığı 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasındaki veriler, sanayinin dev şirketlerinin kârlarının nasıl bir patlama yaptığının bir itirafı niteliğinde. En büyük 500 sanayi kuruluşunun ücret ve maaş ödemeleri, 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 14,4 artarken, kârlarındaki artış yüzde 50’yi aştı. İkinci 500 büyük sanayi kuruluşunun ücret ödemeleri sadece yüzde 10,6 artarken, kârlardaki artış yüzde 90’ın üzerine çıktı.

İstanbul Sanayi Odası’nın bu araştırması sadece en büyük bin sanayi kuruluşunu kapsıyor. Merkez Bankası’nın yayınladığı sektör bilançoları araştırması ise çok daha kapsamlı bir kaynak. Ve o da daha geniş bir açıyla aynı resmi ortaya koyuyor. Merkez Bankası’nın söz konusu araştırması 860 bin şirketin Maliye’ye bildirdikleri resmi bilançolarına dayanıyor.

Merkez Bankası’nın istatistiklerine göre, ana metal sanayiinde geçen yıl büyük ölçekli firmaların kârı yüzde 86, orta boy firmaların kârı ise yüzde 105 arttı. Metal eşya sanayiinde büyük ölçekli şirketlerin kârı ortalama yüzde 86, orta ölçekli şirketlerin kârı yüzde 58 arttı. Otomotivde büyük ölçekli firmaların kârı yüzde 61, orta ölçeklilerin kârı yüzde 45 arttı. Makine imalatçısı büyük ölçekli firmaların kârı yüzde 101, orta ölçeklilerin kârı yüzde 80 arttı. Elektrikli teçhizat üreticisi orta ölçekli firmaların kârı yüzde 82, büyük ölçeklilerin kârı ise yüzde 150 arttı.

Konuya biraz daha yakın plandan, şirketler düzeyinden bakınca da aynı vahşi sömürü manzarasını görüyoruz. Örneğin Arçelik, Covid-19 yılında kârlarını üçe katlamış. İstanbul Borsası’na bildirdiği bilançosuna göre Arçelik’in kârı 2020 yılında 953 milyon liradan 2 milyar 879 milyon liraya fırlamış.

Kâr patlamasında Arçelik yalnız değil elbette. Ford Otosan’ın kârı da yüzde 114 artarak 4 milyar 195 milyon liraya tırmanmış. Asıl büyük kâr patlamasını ise Koç Grubu’nun metal işkolundaki bir diğer şirketi Türk Traktör yapmış. Türk Traktör’ün kârlarındaki artış yüzde 594 gibi akıl almaz bir tırmanışla, 112 milyon liradan 776 milyon liraya uçmuş.

Metal işkolundan hisseleri borsada işlem gören Sarkuysan’ın kârı da yüzde 179’luk bir sıçrama ile 89 milyon liradan 248 milyon liraya ulaşmış.

İstanbul Sanayi Odası’nın 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasındaki verilere göre de Otokar’ın vergi öncesi kârı 2020 yılında yüzde 107 artarak 598 milyon lirayı buldu. Türk Prysmian’ın vergi öncesi kârı yüzde 348 artarak 77 milyon lirayı aştı. Nursan Kablo’nun vergi öncesi kârı yüzde 71 artarak 121 milyar liraya çıktı. Karsan Otomotiv’in vergi öncesi kârı yüzde 75’lik bir artışla 70 milyon lirayı aştı. Kale Oto Radyatör’ün vergi öncesi kârı yüzde 584’lük bir sıçramayla 20 milyon liraya yaklaştı. Evas Ev Aletleri’nin vergi öncesi kârı yüzde 313 artarak 52 milyon lirayı aştı. Demirer Kablo’nun vergi öncesi kârı yüzde 327’lik bir artışla 87 milyon liraya sıçradı. Çimtaş Çelik’in vergi öncesi kârı yüzde 62 artarak 411 milyonu buldu. Çemtaş Çelik Makine’nin vergi öncesi kârı yüzde 189’luk bir sıçramayla 166 milyon lirayı aştı. Alarko Carrier’in vergi öncesi kârı yüzde 244 artarak 81 milyon lira oldu.

Tüm bu veriler emekçilerin yarattıkları değerden aldıkları payın hızla küçüldüğünü, buna yüksek enflasyonun da eklenmesiyle lokmasının da küçüldüğünü tartışma götürmeyecek şekilde ortaya koyuyor. Buna karşın gerek toplu sektör verileri, gerekse tek tek şirketlerin açıkladıkları bilanço verileri, metal işkolunda şirket kârlarının nasıl bir sıçrama yaptığını gözler önüne seriyor.

Bu kâr patlamasının, Covid-19 salgını ortamında, işçilerin ölüm riski altında çalışmaya zorlandığı koşullarda gerçekleşmesi, ancak vahşi sömürü olarak tanımlanabilir.

Bu koşullar altında metal işçilerinin, diğer sosyal ve sendikal haklarının yanı sıra tüm bu ekonomik kayıplarının ortadan kaldırılmasını istemek analarının ak sütü gibi hakkıdır. Ücretlerin hem emekçilerin yarattıkları değerden aldıkları payı yükseltecek düzeye çıkması hem de gelmiş ve gelecek enflasyonun reel ücretlerde yol açtığı kayıpları telafi edecek şekilde ayarlanması, metal işçisinin hakkı ve bu toplu sözleşmenin ana şartıdır.