İçindekiler:

1 Ağustos 2023
Sayı: KB 2023/12

İktidarı ve muhalefetiyle kokuşmuş bir düzen
Mafya şeflerinin şefi: Devlet Bahçeli!
Tarikatların karanlığını yaymak tercihi
Doğayı savunmak için topyekün direniş
AKP şefinin "Siyonizm'e hizmet maratonu"
Zorbalık "AB şalı" ile örtülebilir mi?
Doğalgaz "müjdesi" çok kullanışlı
Rant-talan politikaları
Sınıfa karşı sınıf
Metal işçilerinden TM'ye tepki
Metal TİSleri öncesi TM'nin bahaneleri
"Birlik olduğumuzda sesimiz daha gür çıkıyor!"
"İkinci Keman"dan da öte
Peru'da Lima'nın işgali
Yunanistan'da gerici saldırılar yoğunlaşıyor
Siyonist rejimin iç krizi derinleşiyor
Tahıl koridoru ve timsah gözyaşları
Lozan Antlaşması'na karşı yürüyüş
Frankfurt Havalimanı'nda işçi eylemi!
Gaz ve Nükleere "yeşil enerji" etiketi!
Grevdeki Corning Kablo işçileri anlatıyor...
Belediye işçisinin mücadelesi ve açmazları!
Kız çocukları gericiliğin girdabında!
"İmamların okula girmesine karşıyız!"
"Mücadelemizi güçlendirerek devam ettireceğiz"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“İmamların okula girmesine karşıyız!”

 

İktidarın eğitim alanındaki saldırılarından biri olan Çedes Protokolü üzerine Öğrenci Velileri Derneği Başkanı Enver Önder ile konuştuk.

-Çedes Protokolü bir süredir iktidarın uygulamaya çalıştığı bir proje. Bu proje ile zaten nitelik açısından son derece gerilemiş, sermayenin hizmetine girmiş ve gericileşmiş olan eğitim sistemi bir kez daha hedef tahtasına çakılmış oldu. Bu protokol üzerine bilgi verir misiniz?

Okullara imamları gönderecekler. Nitelikli niteliksiz, imam olması yeterli. Bu imamları gönderecekler ve okullarda “ahlak dersi” verecekler. İmamlar çocukları “iyi ahlaklı” ve dürüst bir insan olarak yetiştirmesi için yönlendirilecekmiş. Tabi satırların arasında yer alan ifadeye göre çocuklara haftada bir gün camiye gitmeleri tavsiye edilecek. Zaten bizim şu an okullarımızda dini bir eğitim var. Laik bir eğitimden söz edemeyiz ki. Ama tabi bunları yeterli görmüyorlar. Okullardaki din öğretmenlerine güvenmiyorlar. Bu öğretmenlerin yerine militan imamları göndermeyi planlıyorlar. Bu insanlara çocuklarımızı teslim etmemizi istiyorlar. Çocuklarımızın daha gelişim aşamasında beyinlerini yıkayıp İslamiyet’e koşullandırmaya çalışacaklar. Eğitime genel olarak direk karşı çıkamıyorlar. Ama çok şeytani bir biçimde taktikler geliştirerek “iyi ahlaklı, iyi insan yetiştirmeye çalışıyoruz” demeye çalışıyorlar. Öyle bir eğitimin peşindeler ki, eğitimi içerden fethederek, eğitimi eğitim olmaktan çıkararak bir ümmet toplumu yaratmaya çalışıyorlar. Tarikatlara eleman yetiştirme bakışı ile hareket ediyorlar. Eğitim bilimsel bir çalışmadır. Eğitim pedagojik formasyon ile yapılır. Eğitim bir imama nasıl teslim edilebilir? Biz buna karşı çıkıyoruz. İmamın en akıllısı bile “Allah birdir, resul haktır, ümmetlik esastır” der. Eğitimde ümmet değil, yurttaş yetiştirme bakışı ile hareket edilir. Müfredatta söylem olarak da olsa böyle söylenir; “İyi yurttaş, iyi insan, insan haklarına saygılı birey, kendilerini geliştiren, kendi ayakları üzerinde durmasını beceren insanlar yetiştirilecek” denir. Bunlar ayakları üzerinde duran değil, kafalarını sallayan insanlar yetiştirmeye çalışıyorlar. Bunların toplumun ideal bir toplum olmasının önünde engel çıkaracaklarını düşünüyorum. İmamların okula girmesine kökünden karşıyız. En son Menzil’in başındaki adam öldü ve koca koca partilerin toplayamadıkları kadar kitle topladılar. Bu tarikatlar son derece varlıklılar ve insanları bu tarikatlarda besliyor, barındırıyor ve koşullandırıyorlar. Ve bu insanlar iktidarın arkasında sıraya girmeye hazır hale geliyorlar. Böylesi kimliklerin eğitimi yönlendirmesine kökten karşı olmak zorundayız.

-Sizce bu saldırın devamında iktidarın ne gibi hamleleri olabilir? Emek ve eğitim üzerine olan örgütlenmelerin bu konuda neler yapması, nasıl bir mücadele hattı izlemesi gerekir?

Demokratik kitle örgütlerinin bir toplantısı oldu. Bu toplantıda 16 Eylül’de İzmir’de büyük bir miting yapılması kararlaştırıldı. Bu mitingde bu sorun etkin olarak işlenecek. Ve buralardan başlanarak diğer illerde de süreçler işletilmesi planlanıyor. Ama bu işin arkasının da izlenmesi bakışı ile hareket edilecek.

Bu saldırı ile öncelikli olarak ilkokul ve ortaokul öğrencileri hedefleniyor. Ki bugün lise öğrencileri intihar ediyorken, ilkokulda böylesi bir saldırının ilerleyen süreçte nasıl bir etkisinin olacağını siz düşünün… Neler yapılmalı? Öncelikle insan olabilmenin en önemli yönlerinden biri bir araya gelip bir şeyleri beraber yapabilmektir. Bu insanlar şeytanı bile geride bırakan oyunlar oynuyorlar. Bu insanlar eğitim ile alakası olmayan insanlar. Şimdiye kadar hiçbir eğitimci eğitim işi ile ilgili olarak camiye davet edilmemiştir. Dolayısıyla imamların da danışman gibi, rehber gibi okullara atanması kabul edilemez. Ki bunların sicilleri de çok kabarık. Cinsel taciz, tecavüz gibi sorunlar hep böylesi tiplerin başının altından çıkıyor. Bunlar bu halleri ile ahlak öğretmekten bahsediyorlar. Biz öncelikle temel eğitim yasasına sahip çıkmalı, ilk öğretim yasasına ve öğretim birliği yasasına sahip çıkmak zorundayız. Böylesi yasalar varken bakan “biz kız okulları açacağız” diyor. Tepkiler üzerine de “yanlış anlaşıldık” demek zorunda kalıyorlar. Biz okulların eğitim görevi ile ilgili kurumlar olduğunu, bu okulların halkın vergileri ile yapıldığını, öğretmenlerin özlük haklarının da halkın vergileri ile karşılandığını anlatmamız gerekiyor. Bunların dışında, bu kurumlara imam, müftü vb. gibi başka kişilerin girmemesi gerektiğini anlatmamız, bunun mücadelesini vermemiz gerekiyor. Sonuçta bu insanlar eğitimci değiller! Ayrıca, tarikatlar bugün çok güçlenmiş durumda. Her biri çok büyük sermaye sahibiler. Koca koca imam hatipler yaptırıyorlar. Çok büyük mal varlıkları var. Bunların nasıl beslendiğinin açıklığa kavuşturulması lazım. Bunun mücadelesini vermemiz gerekiyor. Ayrıca okullardaki eğitimin içeriğini, öğretimin birliği yasasının öngördüğü biçimde öğretmenler tarafından belirlenmesi gerekir. Merkezi iktidar tarafından gerici bir eğitim müfredatı dayatılmasının önüne geçmek için mücadele etmeliyiz.

Kızıl Bayrak / Ankara

 

Suruç biziz; 33’lerin yoldaşlarını alacağız!

 

8 yıl önce “beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz” diyerek yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek için yola çıkan 33 düş yolcusu iktidar destekli işid çeteleri tarafından katledildi. 8 yılın ardından katliamın sorumlularını açığa çıkardığımız her alanda iktidar, çeşitli saldırılarla Suruç‘un hesabını sorma mücadelesini engellemeye çalışıyor. “33’lerin düşlerini gerçek kılacağız diyerek!” sokak sokak mücadele eden, onlar için adalet isteyen ve bu adaleti sağlamak için sokaklarda mücadele eden 6 arkadaşımız, katliamın 8. Yılında gerçekleştirilecek anmaya bildiri dağıtarak çağrı yaptığı için tutuklandı. 2 arkadaşımız ise bu anmalara katıldığı ve 155 kişiye yönelik yapılan işkenceye direndiği için tutuklandı. Suruç katliamının göz göre göre önünü açan iktidar sistemin devamlılığını bugün emeğini savunan işçilere, doğasını savunan köylülere, hayatını savunan kadınlara, LGBTİ+’lara, Kürt ulusuna, üniversitelilere yönelik baskıyı sürdürerek, gözaltılar , tutuklamalarla sağlıyor. Akbelen’de doğasını savunan köylüleri, kayıp yakınlarını arayan Cumartesi annelerini/insanlarını, eyleme çıkan işçileri, Soma ve Bartın davası avukatlarını ve daha nicelerini tutuklayan devlet bu saldırılarla halkın mücadelesini bastırmak istemektedir.

Bugün yargı paketleriyle adli suçlular serbest bırakılıp cihatçı çetelere özel aflar çıkarılmaktadır. Devrimci tutsaklara yönelik tecrit ve infaz yakma saldırıları devreye sokmakta, devrimci tutsaklara yönelik işkence arttırılmaktadır. Bugün meclise hizbullahın temsilcisi hüdapar girmişken, cihatçı çetelere özel aflar çıkarılırken, üniversitelilere, gençlere, toplumun geniş kesimlerine yönelik artan saldırıların nedeni de budur: Yükselen mücadelemizi engellemek!

18 Temmuz günü 6 arkadaşımızın, 21 Temmuz günü 2 arkadaşımızın tutukluluğu, halka yönelik açık baskı ve tutuklama saldırıları depremlerde dayanışmaya giden, maden katliamlarında hesap soran, üniversiteye yönelik saldırılarda kampüsten sokağa mücadele eden gençliğe yönelik bir gözdağı ve bastırma politikasıdır.

Katliamın 8. Yılında tüm gözaltı ve tutuklama saldırılarına rağmen 33 düş yolcusunun yürüdüğü sokaklarda onların isimlerini haykıran irademizle belirtiyoruz. Faşizmin katliamlarına, sesimizi kısmak isteyenlere karşı gençliğin birleşik mücadelesiyle bulunduğumuz her alanda düşlerimiz yarım kalmasın diye mücadele etmeye devam edeceğiz. Tutuklanan 8 arkadaşımız şahsında sürdürülen yıldırma politikalarına karşı Suruç’un bizler olduğunu 33’lerin gençliğin her sözünde ve eyleminde yaşamaya devam edecek. 8 arkadaşımızı da alacağız. Kampüslerden sokağa, deprem bölgesinden Akbelen’e, Cudi‘ye dayanışmayı, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Her yerden “Suruç Biziz, 33’lerin Yoldaşlarını Alacağız” diyerek tutuklanan 8 arkadaşımız için ses çıkarıyoruz.”

Kampanya sürecinin imzacıları şu şekilde: Dev-Güç, Devrimci Gençlik Birliği, Devrimci Gençlik Dernekleri, Gençlik Komiteleri, Gençlik Komünleri, Kaldıraç Üniversite, Özgürlükçü Gençlik, Öğrenci İnisiyatifi, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, Yeni Demokrat Gençlik