Ara sınıf eylemlilikleri ve gösterdikleri Ekonomik krizin henüz daha ilk etkileri, küçük-burjuvazi ağırlıkla
olmak üzere ara sınıflar üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurmuş durumda.
Bankalardan yüksek faizlerle alınan borçların ödenemez duruma gelmesi,
geleceğe dönük belirsizlik nedeniyle alacakların geri dönmemesi ve tüketim
talebinin yaşanan büyük yoksullaşma nedeniyle daralması, böylesi yaygın
ölçekli bir yıkımı doğuran başlıca etkenler. Halen onbinlerce küçük ölçekli işyeri kepenk kapatmış durumda, onbinlercesi
de kapatmak için gün sayıyor. Böylesine geniş kapsamlı bir yıkımın yaşanıyor olması, doğal olarak
bu kesimde yaygın ve yer yer militanlaşan sosyal bir hareketliliği koşullamış
bulunuyor. Türkiyenin birçok ilinde, birçoğunun başında sanayi
ve ticaret odalarının olduğu sokak gösterileri yapılıyor. Eylemler,
İstanbul gibi bir metropolden Isparta gibi bir taşra kentine kadar uzanan
bir yaygınlığa sahip. Her eylemde yıkıma karşı yoğun bir öfke göze çarpıyor. Eylemlerin dikkat çekici bir olgusu da, hareketlilik içerisindeki ara
sınıfların bugüne kadar düzenin sosyal dayanağı olarak hareket etmiş
ve gerici partilerin kaleleri olarak görülen birçok ile kadar yayılmış
olmasıdır. Diğer yandan, özellikle miting biçiminde örgütlenen eylemliliklerin
birçoğuna işçi ve emekçilerin katılımı da gözlemlenmektedir. Bu katılım
örgütlü bir katılımdan çok, tek tek bireyler halinde ve daha çok kendiliğinden
bir sürüklenme şeklindedir. Halihazırda sınıf hareketi cephesinde de belli bir hareketliliğin yaşandığı
düşünülürse, içerisinden geçtiğimiz dönem sosyal hareketliliğin yeni
bir dönemi olarak tanımlanabilir. Düzenin yıkımına karşı ortaya çıkan
bu sosyal hareketlilik tablosu, genel planda alındığında, devrimin potansiyel
olanakları olarak görülebilir. Ancak, sınıf ilişkileri düzleminden ve
sözkonusu hareketlilik içerisindeki sınıfsal eğilimler ve çıkarlar ekseninden
bakıldığında, bu hareketliliğin kendi içerisinde kaba bir biçimde devrimin
olanakları olarak değerlendirilmeyeceği de açık olmalıdır. Çünkü ara
sınıfların konumu ve sınıfsal eğilimleri, sonuçta, temel kutupları tutan
sınıfların ortaya çıkaracağı güç ve konumlanmaya bağlı olarak belirlenecektir.
Yani ara sınıf hareketliliğinin geleği tamamen burjuvazinin ve diğer
yanda işçi sınıfının hareketine ve politikasına bağlı olarak şekillenecektir. İşçi sınıfı eğer bağımsız bir sınıf olarak mücadele sahnesine çıkar
ve bu ara sınıf hareketliliğini kendi mücadelesine yedeklerse, elbette
ki sınıfın iktidar mücadelesi bu alanda da kendi çapında bir sosyal
dayanak kazanır. Aksi halde, ara sınıf hareketliliği düzenin sınırları
içerisine hapsolur ve gerici bir takım kanallara akıtılarak, geleneksel
olarak olageldiği gibi, düzenin önemli bir dayanağı olarak kalmaya devam
eder. Sadece bu kadar da değil. Sınıfın kendi rolünü oynayamaması, beraberinde
sınıf hareketinin bu ara sınıf hareketliliğinin peşinden sürüklenmesini
de kaçınılmaz kılacaktır. Halihazırda sınıfa dönük politika yapan, ama
siyasal olarak ara sınıfları temsil eden siyasal akımlar da böylesi
bir olumsuzluğun yapıcıları olarak çalışmaktadırlar. Tüm bunlardan hareketle sözkonusu ara sınıf hareketliliğini anlamak
ve buradan doğru temel yaklaşımları belirlemek hayati önemdedir. Çünkü
her siyasal çizgi kendi sınıfsal konumundan bu sosyal hareketliliğe
yaklaşacak ve tutumunu buna göre belirleyecektir. Sınıflar mücadelesi içerisinde ara sınıfların konumu Küçük mülk sahibi ara sınıflar, tarihsel gelişmenin doğal süreci üzerinden
sürekli bir biçimde yıkıma uğrayarak, proletaryanın saflarına katılırlar.
Kriz dönemleri, bu süreci daha kapsamlı ve şiddetli bir hale sokar.
Yıkımın sonucu olarak kitlesel ölçekte bir çözülme yaşanır. Bu kapitalizmin
doğal bir eğilimidir ve tarihsel planda da kaçınılmazdır. Dahası, salt ara sınıflar için değil, burjuvazinin alt tabakalarında
da aynı süreç belli bir biçimde yaşanmaktadır. Bu sürecin karşısında
durmak imkansızdır, imkansız olduğu kadar da gericidir. Üretici güçlerin
gelişimi, üretimin yoğunlaşması ve kapitalist üretim ilişkileri içerisinde
merkezileşmeyi de zorunlu kılmaktadır. Bunun toplumsal planda yansıması
ise, işçi sınıfı ile burjuvazi arasında kutuplaşmanın derinleşmesi,
işçi sınıfının saflarının kalabalıklaşması, mülkiyetin daha dar ellerde
toplanmasıdır. Tarihsel gelişimin küçük mülk sahipleri üzerinde yarattığı bu yıkıcı
etkiler, küçük mülkünü koruma çabasında olan ara sınıfların mücadelesini
de koşullamaktadır. Ancak bu mücadelenin kendisi kapitalist üretim ilişkileri
içerisinde, özel mülkiyet düzeninin korunması temelinde yaşanmaktadır.
Dolayısıyla, küçük mülk sahipleri işçi sınıfına uzak durur, ekonomik
planda bir rahatlama sağladığında ise kaderini burjuvaziye bağlar ve
işçi sınıfı hareketine karşı düşmanca davranır. Ama tarihsel süreç içerisinde
hiçbir çaba yıkımını durduramaz. Bu nedenle düzenin yıkımına karşı belli
bir sosyal duyarlılık taşır ve mücadele sahnesine çıkmak zorunda kalır. İkincisinin tek gerçek devrimci sınıf tutumu olduğu açıktır. Birinci
yol kapitalist mülkiyet ilişkilerinin korunması ve kapitalizmin aşırı
uçlarından törpülenerek tüm sömürü ilişkileriyle varlığını sürdürmesini
getirir. Ki böylelikle küçük mülk sahiplerinin yıkımı ve acılarının
önüne geçilemez, sadece bir süre için dindirilmiş olur. İkinci yol ise,
küçük mülk sahiplerinin kaçınılmaz olan mülksüzleşmelerini engellemez,
ama bu yıkımın acısız ve sancısız bir biçimde gerçekleşmesini sağlar. İşçi sınıfının devrimci partisi siyasal iktidarın ele geçirilmesiyle
ilk iş olarak büyük burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin mülksüzleştirilmesini
gerçekleştirir. Bununla beraber, tam da yukarıda söylenenlerden hareketle
küçük mülk sahiplerine dönük şu önlemleri öngörür: Köylü ve
zanaatçı işletmelerinin kooperatifleşmesi, daha ileri kollektif örgütlenmeler
içinde birleşmesi her yolla teşvik edilir. Bu doğrultuda zorlama yoluna
gidilemez, gönüllülük ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınır.
(TKİP Programı, Türkiye Devrimi/Ekonomik Önlemler,
11. madde, s. 38) Devrimci proletaryanın küçük mülk sahibi ara sınıfların hareketliliği
karşısındaki yaklaşımı budur. Ki bu sözkonusu ara sınıfların tek gerçek
kurtuluşudur. Bunun dışındaki her sözde kurtuluş reçetesi, gerçekte
ancak bu sınıfların can çekişerek ölümlerini uzatabilecektir. Ara sınıf hareketliliğinin durumu Öncelikle belirtmek gerekir ki, mevcut ara sınıf hareketliliği homojen
değildir. Bu, bu ara sınıfların iktisadi yapı içerisinde doğal olarak
taşıdıkları bir nesnelliktir. Bununla beraber, sözkonusu nesnellik,
mevcut hareketlilik üzerinden de görüleceği üzere, iç gerilimlerin ve
çelişkilerin de zeminidir. Öyle ki, hareketliliğin kitlesel gövdesini
genel olarak küçük mülk sahipleri oluştururken, başını tutanlar büyük
oranda sınıfsal konum olarak burjuvazinin bir parçasıdırlar. Eylemlerin
örgütleyicileri ticaret ve sanayi odaları olarak görünmektedir. Ticaret
ve sanayi odaları ise tabanları yönünden ara sınıfların örgütlendikleri
kurumlar olarak görülmesine rağmen, odaların yönetimleri kural olarak
büyük burjuvazi tarafından tutulmaktadır. Eylemci kitlenin gövdesiyle öncülüğünü yapanlar arasındaki bu sınıfsal
uçurum, metropollere gittikçe açılırken taşralarda daralmaktadır. Bu
uçurum doğallığında bu hareketlilik içerisinde bir gerilim alanıdır.
Gerilim, mesafenin üst boyutlar kazandığı bölgelerde kendisini açığa
da vurmaktadır. Hatta bazı örnekler üzerinden görüldüğü üzere, ara sınıfların
tepkisi doğrudan mevcut yıkıma karşı belli bir düzeyde de olsa tepki
gösteren burjuvazinin sözkonusu temsilcilerine de yönelmektedir. Örnek
olarak İMF programının yarattığı yıkıcı sonuçlar karşısında ilk ve en
sert tepkiyi gösteren İTO (İstanbul Ticaret Odası), bizzat eylemcilerin
tepkilerini yönelttiği bir hedef durumuna gelmektedir. Oda yönetimlerinin tepki yoğunlukları ve yaklaşımları halihazırda burjuvazinin
belli kesimlerinin de krizin yıkıcı sonuçlarıyla yüzyüze olmasından
kaynaklanmaktadır. Kapitalist eşitsiz gelişim yasası bölgesel planda
da burjuvazi arasında bir eşitsizliğe yolaçtığı için, metropol burjuvazi
ile taşra burjuvazisi krizden farklı düzeylerde etkilenmektedir. Bu
sadece metropol burjuvazisi ile taşra burjuvazisi arasında değil, yanısıra
bizzat metropol burjuvazisi arasında da keskinleşen bir iç mücadeleyi
doğurmaktadır. Elbette ki ara sınıfların hoşnutsuzluklarına karşı farklı
düzeylerde tutum almayı koşullamaktadır. Sözkonusu heterojenliği bir yana bırakırsak, burjuvazinin elenen kesimlerinin
ayakta kalmak için ara sınıfların hoşnutsuzluğunu dayanak olarak kullandıkları
gerçeğine ulaşmış oluruz. Elbette ki burjuvazinin bu kesimlerinin ayakta
kalmaları yine ara sınıfların yıkımıyla birleşecektir, birleşmek zorundadır.
Bu anlamıyla gerçek anlamda bir kullanma ve aldatma sözkonusudur. Kullanma
ve aldatma, tekelci burjuvazinin krizden güçlenen ve ayakta duran kesimlerine
ve esasta emperyalist finans merkezlerine ayakta kalmak için birtakım
isteklerini kabul ettirebilmek içindir. Sokak eylemliliklerine katılımları
ve örgütlemeleri de bunun tarafından belirlenmekte ve sınırları da bununla
çizilmektedir. Halihazırda tekelci burjuvazinin kaymak tabakasının ve esasta emperyalist
finans merkezlerinin bu tehditlere ve dayatmalara boyun eğmediği görülmektedir.
Öyle ki, 31 Mart tarihinde sanayi ve ticaret odalarının bankalara ödemeleri
gereken yüksek faizi geri ödememe talepleri geri çevrilmiştir. Bu koparılan
tüm yaygara ve tehditlere karşın böyle olmuştur. Çünkü emperyalist-kapitalist
sistemin genel krizi ve eğilimleri bunun dışında herhangi bir seçenek
bırakmamaktadır. Tam da bu nedenle düzen solu tarafından sözcülüğü yapılan,
sözkonusu burjuva kesimlerinin de titrek de olsa sahiplendiği ulusal-halkçı
seçenekin, ister burjuvazi içerisinde iç pazarlıklarla, isterse
belli sosyal hareketlilik tehditleriyle gerçekleşme şansı yoktur. Bu
sadece bir darbe yoluyla yapılabilir, ama bu da siyasal ve sınıfsal
plandaki eğilimler ve g&uum;çler üzerinden bir varsayım olmaktan öteye
gidemez. Sınıf hareketinin durumu ve sınıf devrimcilerinin güncel görevi Ara sınıf hareketinin mevcut tablosu üzerinden devrimci proletaryanın
tutumunun ne olması gerektiği sorusuna verilecek yanıtı yukarıda ifade
etmiş olduk. Ancak bu yanıt, devrimci proletaryanın/sınıf devrimcilerinin
güncel görevleri ne olmalıdır biçimindeki bir soru karşısında yetersiz
kalmaktadır. Çünkü halihazırda sınıf hareketi bilinç ve örgütlülük planında
düzen sınırları içerisindedir. Bu anlamıyla bağımsız bir sınıf olarak
harekete geçememekte ve toplumsal planda burjuvazi karşısında bir sınıf
olarak çıkamamaktadır. Mevcut bilinç ve örgütlülük düzeyi ile bugün
halihazırda ara sınıfların hareketliliği karşısında tutması gereken
yolu tutmak bir yana, tam tersine ara sınıfların talep ve programlarının
arkasından gitmektedir. Ya da daha doğrudan burjuvazinin elenen kesimlerinin
talep ve programları arkasından. Sınıf hareketinin burjuvazinin belli
bir kesine talepler ve program ekseninde yedeklenmesinde, onun mevcut
bilinç ve örgütlenme düzeyi kadar sınıf hareketine burjuva talep ve
programları taşıyan liberal platformlar da rol oynamaktadır. Dolayısıyla, küçük mülk sahibi ara sınıfların burjuvazinin elenen kesimlerinin
gerici çıkarlarına dayanak olmaktan çıkarılması için, öncelikle işçi
sınıfının bağımsız bir sınıf haline getirilmesi zorunludur. Aksi durumda,
işçi sınıfının kendisi de burjuvazinin peşinden sürüklenmek ve daha
önemlisi sermayenin yıkım saldırısına boyun eğmek durumunda kalacaktır.
Tam da bundan dolayı, bugün sınıf devrimcilerinin temel görevi ve ara
sınıf hareketliliğinin taşıdığı mücadele birikimi karşısındaki somut
tutumu; işçi sınıfını bağımsız bir sınıf hareketi haline getirmek için
tüm güç ve çabalarını bu yönde yoğunlaştırmaktır. Bu yaklaşım özünde
sınıf hareketinin diğer ara ve burjuva sınıflardan devrimcileştirilerek
ayrıştırılması ve bu ayrışma zemini üzerinden ara sınıfların sınıf hareketi
tarafından yedeklenmesini öng&oml;rmektedir. Doğrudan ara sınıf platformlarıyla
sınıfı yedeklemeye çalışan talep ve programlarla olduğu kadar, sosyalizm
adına tüm ara sınıflarla işçi sınıfının bugünden birliğini öngören ara
sınıf platformlarıyla da arasındaki temel ayrım noktası budur. Bu ayrım
noktası, sınıf hareketini devrimcileştirmeye yoğunlaşmış bir mücadelenin,
sözkonusu platformlara karşı verilecek mücadeleyi de içermesi gerektiğini
gösermektedir.
Esnaf eylemlerinden... Hükümet istifa, Derviş Amerikaya! Ankara: Hükümet istifa! sloganlarıyla Altınay Caddesine
gelen esnaflar, Samsun yolunu trafiğe kapattılar. Barikat kuran bir
grup çevik kuvvet polisini aşarak ilerlemeye çalışan ve burada sayıları
daha da artan esnaf ve işçilerin önü, çevik kuvvet tarafından kesildi.
Polisin saldırısı sonucu bir kısım eylemci dağılırken, 5000 civarında
kitle dağılın uyarılarına karşın eyleme devam etti. Sitelerden Ulusa doğru yürüyüşe geçen esnaf ve işçilere
polis barikat kurdu. Yolu aç!, Esnafa uzanan eller
kırılsın! sloganlarıyla tepkilerini dile getirdiler. Yürüyüşe
devam ederek hükümet karşıtı sloganlar attılar. Eylem yaklaşık 4 saat
sürdü. Polisin engelleme çabalarını eylemciler metrelerini ve
çakmaklarını atarak protesto ettiler. Ankara Emniyet Müdürü ile Valinin
çağrısıyla eylem yerine gelen Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygünün
yatıştırma çabalarına ıslık ve yuhlamalarla, Hükümet istifa
sloganlarıyla karşılık verildi. Eylemde konuşan bir mobilya esnafı;
Memleket satıldı, deniz bitti, kum bitti. Geçici çözüm istemiyoruz.
İşimiz yok, sorunumuz Bağ-Kurla ya da vergiyle değil dedi. İstanbul: Cengiz Topel Caddesi otobüs durağında bir araya gelen
700e yakın esnaf Alibeyköy Esnaflar Odasına kadar yürümek
istedi. Alibeyköy Esnaflar Odasının sorunlarına sahip çıkmadığını,
odanın bu tutumunu protesto etmek istediklerini belirttiler. Polis engeliyle karşılaşan kitle tarafından Esnafa değil İMFye
barikat! sloganı atıldı. Hükümet istifa, Derviş Amerikaya!
pankartı açıldı. Eylemde ayrıca Artık yeter!, Ya İMF
ya vatan!, Halk esnaf elele!, Kriz bahane, hortum
şahane! dövizlerini taşıyan esnaflar polisin yürüyüş izni vermemesi
üzerine Alibeyköy Meydanına araçlarla gittiler. Alanda yine polisin
engellemisyle karşılaşan esnaflardan 16 kişi gözaltına alındı. Esnaflar
Alibeyköy Meydanında yaptıkları açıklamanın ardından dağıldılar. 6 Nisan İstanbul: Yürüyüş ve kepenk kapatma Pendik: Pendik ilçe merkezindeki Migros önünde saat 10.30 sıralarında
toplanan bir grup esnaf, hükümet aleyhine slogan atarak çarşı bölgesinde
yürüyüşe başladı. Yürüyüşün başlamasından kısa bir süre sonra, bölgedeki
esnafın katılımıyla grup büyüdü. Ellerinde çeşitli dövizler taşıyan ve sloganlar atan gruptakiler, Merkez
Polis Karakolu önünden geçerek, sahildeki Atatürk Anıtına kadar
yürüdüler. Sarıgazi: Sarıgazi Meydanında da, saat 10.00 sıralarında
toplanan bir grup Demokrasi Caddesine doğru yürüyüşe geçti. Jandarmanın geniş güvenlik önlemi aldığı olayda, alkış tutan ve hükümeti
eleştiren slogan atan grup, bir süre yürüdükten sonra jandarma tarafından
durduruldu. Jandarmanın dağılmalarını istediği grup, yaklaşık 1 saat
süren eylemlerini ıslık çalarak sona erdirdi. Yürüyüşün yapıldığı bölgede, Sarıgazi esnafının kepenkleri kapattığı
görüldü. Eyüp: Eyüp Fahri Korutürk Caddesi üzerinde toplanan bir grup
esnaf ekonomik kriz nedeniyle çeşitli sloganlar atarak, hükümeti protesto
etti. Bahçelievler: Bahçelievler Haznedarda da, bir grup esnaf
ekonomik krizi protesto gösterisi düzenledi. Çeşitli sloganlar atan
esnaf topluluğu, basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı. |
|||||