Krizin sosyal faturası Türkiye kapitalizmi, sermaye sözcülerinin ifadesiyle, son 25 yılın
en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Kapitalist ekonominin bütün dengeleri
alt-üst olmuş durumda. Kapitalist ekonominin yaşadığı her kriz, işçi ve emekçi yığınlar için
ödenecek yeni faturalar demektir. Daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk
ve işsizliktir bunun anlamı. Fakat işçi ve emekçi yığınların ödediği fatura bununla sınırlı kalmamaktadır.
Kitleselleşen işsizlik, derinleşen yoksulluk ve sefalet, işçi ve emekçilerin
sosyal yaşamında da ağır sonuçlara yolaçmaktadır. İktisadi faturaya
sosyal fatura eklenmektedir. İşçi ve emekçi yığınların sosyal yaşamı
son derece kapsamlı, son derece yıkıcı bir tahribat ve çürümeyle yüzyüze
kalmaktadır. Bunun ne demek olduğunu anlamak için günlük basını biraz dikkatlice
incelemek yeterlidir. İntiharlar yaygınlaşıyor İntihar olayları krizle birlikte katlanarak artmış durumdadır. İşten
atılıp ailesini geçindiremeyecek duruma düşen ya da aldığı borcu kriz
yüzünden ödeyemeyen insanlar tüm umutlarını yitirmekte, içine düştükleri
çözümsüzlükten kurtulmanın yolunu intiharda aramaktadırlar. Yaygınlaşan intiharların arkasında yaşanan ekonomik krizin yattığını
uzmanlar da kabul etmektedir. Örneğin Radikal gazetesinde konuyu değerlendiren
Doç. Dr. Armağan Samancı, ekonomik kriz yüzünden meydana gelen intiharların
önümüzdeki günlerde artarak süreceğini, basına yansımayan daha birçok
intihar olduğunu söylüyor ve ekliyor: İnsanlar borç etkisi
altında depresyona girerek intihar ediyor. Belirsizlik, ümitsizlik ve
problemlerin aşılamayacağı düşüncesi, insanları intihara sürüklüyor.
Zaten aşırı derecede ekonomik sıkıntı çeken insanlarda intihar düşüncesi
vardı. Ekonomik kriz de buna vesile oldu. Ekonomik krizin de etkisiyle
bu yıl intihar olaylarında artış olabilir. Aile içi sorunlar ve boşanmalar artıyor Ekonomik sıkıntılar ve moral çöküş, insani ilişkilerdeki yabancılaşma,
işçi ve emekçilerin aile ilişkilerinde de sonuçlarını yaratıyor. Emekçilerin
aile yaşamında ortaya çıkan sorunların ve dolayısıyla boşanmaların temelinde
herşeyden çok geçim sıkıntısı var. Toplumun en üst gelir grubuyla en alt gelir grubunu, bu konuda, karşılaştıran
bir araştırmanın rakamları şöyle: En üst gelir grubundaki insanların
%8.3ü dul ya da boşanmış kişilerden oluşuyor. En alt gelir grubundakilerin
ise %22si bu durumda. Bunun en önemli nedeninin maddi imkansızlıklar
olduğu, krizin etkisiyle boşanma sayısının daha da artacağı açık. Bununla bağlantılı başka sorunlar da yaşanıyor. Boşanmak sorunu çözmüyor,
aksine yeni sorunlara yolaçıyor. Boşanma herkesten çok çocukları etkiliyor.
Tüm psikolojik dengesi, kafasındaki moral değerler altüst oluyor. Çocukların
sokağa veya daha kötüsü fuhuş şebekelerinin eline düşmesi giderek daha
sık rastlanan olaylar. Bugün büyük kentlerde sokak çocuklarının sayısı
onbinlerle ifade ediliyor. Gazeteler sadece İstanbulda 500 kız
çocuğunun fuhuş şebekelerinin elinde olduğunu yazıyor. Kapitalizm işçi
ve emekçi çocuklarının geleceğini yokediyor. Aile içi şiddetin yaygınlaşması işin bir başka boyutu. Eşler başgösteren
sorunlar nedeniyle boşanmasalar da aile içi şiddet yaygınlaşıyor. Bu
şiddetten asıl zararı kadınlar ve çocuklar görüyor. İşten atılan, borcunu
ödeyemeyen ya da başka sorunlardan bunalan, çözüm bulamayan aile
reisleri öfkelerini ailelerinden çıkarıyorlar. Aile içi şiddetin uç biçimi ise cinayet ve intiharlar. Son günlerde
aile içi cinayet haberleri de artmış durumda. Şu gazete haberi bunun
tekil bir örneği: Evde yaşadığı sorunlar nedeniyle eşiyle kavga eden mobilya
ustası Dursun Karaaş içinde çocuklarının da bulunduğu otomobilini denize
sürdü. (Radikal, 2 Nisan 2001) Sosyal ilişkilerde çözülme ve dejenerasyon derinleşiyor İnsani ilişkilerde korkunç boyutlarda bir yabancılaşma yaşanıyor. Dostluk,
dayanışma, yardımlaşma duyguları düzenin mekanizmaları tarafından büyük
bir hızla köreltiliyor. İnsanlar başkalarıyla sadece kendi çıkarı için
ilişkiye giren, selamlaşıp konuşan kişiler haline getiriliyor. Bencillik,
bireycilik gelişiyor. Ekonomik ve sosyal yıkım sonucunda ise fuhuş, alkolizm, uyuşturucu
bağımlılığı, kültürel yozlaşma yayıldıkça yayılıyor. Soygun ve gasp
olaylarında alabildiğine artış yaşanıyor. Kapitalist düzenin çürüme
ve çöküş süreci işçi ve emekçi yığınları da içine çekiyor. Sermayenin sahte çözümleri Sermaye tümüyle sorumlusu olduğu bu çürüme ve çöküşü gizlemek için
ortaya sahte çözümler atıyor. Örneğin sokaklarda yaşamak zorunda bırakılan
çocuklara karşı sevgi ve şefkat gösterilerine soyunuyor. Holdingler
evlatlık aldı! Bu bir gazete haberinin başlığı. 16 yardımsever
holding patronunun sokaklarda yaşayan 29 çocuğu korumaya aldığını bire
bin katarak anlatıyorlar. Ama hiçbiri sormuyor, bu holdingler son bir
aydır kaç kişiyi işten attı, kaç çocuğun babasını-annesini işsiz bıraktı,
kaç çocuğun sokaklara düşmesine neden oldu diye. Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm! Kapitalist düzen işçi ve emekçilerin sosyal yaşamını sadece kriz dönemlerinde
tahrip etmez. İnsani ilişkilerdeki yıkım ve yabancılaşma, çürüme ve
dejenerasyon kapitalizm bataklığında hep ürer. Bunlar kapitalist üretim
ilişkilerinin zorunlu sonuçlarıdır. Kapitalist düzende bu sosyal tahribatı
önlemek bir yana, buradan yeni sömürü ve kâr alanları açılır. Fuhuş,
uyuşturu ticareti, porno vb.nin devasa sektörler haline gelmesi
gibi. İktisadi kriz dönemlerinde çürüme ve kokuşma daha da derinleşir ve
yaygınlaşır. Bugün Türkiyede yaşanan da, sosyal yıkımın bu hızlanan
ve yaygınlaşan halidir. Sosyal yıkıma karşı mücadele, sermayenin saldırılarına ve ücretli kölelik
düzenine karşı mücadeleden ayrı düşünülemez. Bu noktada sözü işçi sınıfının
devrimci programına bırakmak gerekiyor: Kültürel dejenerasyon ve ahlaki çöküntü. İnsani ilişkilerdeki
korkunç yıkım ve yabancılaşma. Dev birer sektör halini alan porno ve
fuhuş. Gittikçe yaygınlaşan alkolizm ve uyuşturucu. Yığınların depolitizasyonu,
düşünsel edingenlik ve kültürsüzleşme. Dinsel gericiliğin ve bağnazlığın,
her türden sapkın mezhebin ve batıl inancın güç kazanması. Günümüz kapitalizminin asalaklaşması ve çürümesinin aldığı bu korkunç
ve yıkıcı boyutlar, Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
ikilemini her zamankinden daha yakıcı bir biçimde insanlığın önüne koymaktadır.
Uluslararası proletarya önderliğinde zafere ulaştırılabilecek olan dünya
devriminden başka hiçbir çözüm insanlığı kapitalizmin barbarlığından,
emperyalizmin baskı, sömürü ve köleliğinden, savaşların yıkım ve sefaletinden
kurtaramaz. (TKİP Programı. Emperyalizm ve Dünya
Devrimi Süreci bölümü. 23. madde) Basından... * Şubat kriziyle birlikte son bir buçuk aydır pek çok kişi
ekonomik krizin ardından borçları yüzünden bunalıma girerek, intihar
yolunu seçti. 23 Şubatta İçelin Tarsus ilçesindeki kriz
öncesi 30 milyar karşılığı dolar borç alan bakkal 61 yaşındaki Hamit
Uyanın borcu, dövizdeki yükselişle bir gecede 50 milyara çıkınca
başına dayadığı silahıyla intihar etti. * Bakırköyde Tamer İş Merkezinde muhasebecilik
yapan 43 yaşındaki iki çocuk babası Teoman Kızıldağ, Zeytinlik Mahallesindeki
ofisinde, kafasına sıktığı tek kurşunla yaşamına son verdi. Arkadaşları
Kızıldağın son dönemde çok borçlandığını belirterek, Ekonomik
krizle borçları ikiye katlandı. Tek kurşunla intihar etmiş. Onunki gurur
intiharı dediler. * Ekonomik kriz sonucu işleri kötüye giden 42 yaşındaki Satılmış
Duran, kendini yeni aldığı kamyonetin kasasına asarak intihar etti.
Devriye gezen polisler tarafından ölü bulunan Duranın üstünden
1,5 milyar liralık borç senedi çıktı. * Adapazarında işsizlikten bunalıma giren bir kişi,
Özel İdare İş Merkezinin 5. katına çıkarak intihar girişiminde
bulundu. İntihara kalkışan genç herkesin şaşkın bakışları arasında yangın
merdivenlerinden aşağı sarktı. |
|||||