1 Kasım'03
Sayı: 2003 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizme kölece bağımlılık, ...
  Irak halkının direnişi emperyalist işgalcileri sarsıyor!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  NATO Genel Sekreteri Robertson'un Türkiye ziyareti...
  Irak batağında debelenen ABD
  İki farklı Ramazan, iki farklı Türkiye!
  80 yıllık kontrgerilla cumhuriyeti
  25 Ekim "Cumhuriyeti kollama" yürüyüşü...
  Bireysel emeklilik sistemi...
  5 Kasım'da sağlık emekçileri iş bırakıyor...
  Gençlik gruplarından ortak açıklama ve çağrı...
  "Gençliğin sözü söz!" kampanyası hızlanarak sürüyor
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/3
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/Ek bölüm
  Tekelleşen medyanın büyüyen savaşı
  2004 bütçesi ve sendika konfederasyonlarının tepkisizliği...
  Almanya emperyalist askeri müdahalelere hazır!
  Uzlaşmacı ve sınıf işbirlikçi ihanetçi çizgi aşılmalıdır!
  Cumhuriyetin 80. kuruluş yıldönümü...
  Harcanan emek hiçbir zaman boşa gitmez!
  Modern toplumun köle pazarı
  Aaa! Demek bu bir işgalmiş!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Direniş güçleniyor, işgal ordusu askerleri çöküntü içinde, savaş çetesi kaygılı...

Irak halklarının direnişi
emperyalist işgalcileri sarsıyor!

Utanmazca bir küstahlık, arsız bir kibirle emperyalist savaşı başlatan Bush ile çetesi bu tavırlarını, dünyanın en kanlı savaş makinesi olan ABD ordusuna, onun sürekli yenilediği her türden silahına güvenerek takınıyorlar. Kendilerini “yenilmez güç”, her istediklerini ülkelere/halklara dayatabilecek durumda sanıyorlardı. Oysa Irak’ın sadece bir bölgesinde devam eden 6 aylık direniş bu “efsane”ye ağır darbeler indirdi. Direnişin diğer bölgelere yayılması (emperyalist işgal uzun sürerse bu kaçınılmaz olacaktır) direnişi sürdüren güçlerin bir cephede toplanması durumunda (bunun emareleri şimdiden mevcuttur) ise, bu “efsane”nin çökmesi işten bile değil.

Amerikan askerleri moral çöküntü
içinde debeleniyor

ABD ordusundaki paralı askerlerin büyük bir bölümü vatandaşlık hakkı elde edebilmek amacıyla orduya katılmış göçmenlerden oluşuyor. Geriye kalanların çoğunu da yoksul Amerikalılar oluşturuyor. İşgalden önce Irak halkının kendilerini çiçeklerle karşılayacağına inandırılan bu askerler, karşılaştıkları ilk direnişle şoke olmuşlar, bu sert direnişi anlamakta zorlanmışlardı. İşgalin ilk günlerinde onları bekleyen ölümcül gelecekten henüz habersizlerdi. Zira Irak kısa sürede işgal edilmiş, haydutbaşı Bush da 1 Mayıs ’03’te Amerikan zaferini ilan etmişti.

Oysa asıl direniş bu sahte zafer ilanından sonra kendini hissettirmeye başladı. İşgal ordusu komutanlarının açıkladığına göre, gelinen aşamada günlük saldırı sayısı 35’i aşmış bulunuyor. Direnişin yayılması sonucunda, kısa sürede ABD’ye dönme hayalleri boşa düşen Amerikan askerlerinin moralleri bozulmaya başladı. Askerler yakınlarına yazdıkları mektuplarda bunu açıkça dile getirmekten çekinmediler.

Her ne kadar savaş çığırtkanı Amerikan tekelci medyası saldırı haberlerini sınırlı bir şekilde verse de, bu haberlerin dünya basınına farklı boyutlarda yansımasına engel olamıyorlar. İşgal ordusunun denetimi dışındaki gazetecilere defalarca saldırması, onlarca gazeteciyi katletmesi de bu gerçeklerin dünya kamuoyuna yansımasını engellemek içindir.

İşgal ordusu askerleri her gün birkaç ölü ve onlarca yaralı vermeye devam ediyor. ABD ordusunda psikolojik çöküntü yayılmaya, intihar sayılarında büyük artışlar görülmeye başlandı. Çeşitli basın organlarına yaptıkları açıklamalarda “eve dönmekten başka bir şey istemediklerini” vurgulayan askerler, Bush ile savaş çetesine ateş püsküren açıklamalarda da bulundular. Askerlerin içinde bulunduğu durumu gösteren son örnek, Irak dışında izine gönderilen askerlerden 28’inin firar ederek geri gelmemesi oldu.

Bu gelişmeler üzerine asker aileleri ile savaş karşıtları sesini yükseltmeye başladı. Savaşa karşı çıkanın “vatan haini” ilan edildiği ABD’de geçen hafta yapılan işgal karşıtı eyleme 100 bin kişi katıldı. ABD’nin başkenti Washington’da, Beyaz Saray’a doğru protesto yürüyüşü düzenleyen ABD’li barış eylemcileri, Bush’un Irak işgalini protesto ettiler.

Barış eylemcileri ve Irak’ta görev yapan ABD askerlerinin aileleri basına yaptıkları açıklamalarda, Irak’ta giderek artan asker kayıplarının ve aylarca süren sessizliğin ABD’de savaş karşıtı hareketin canlanmasını teşvik ettiğini dile getirdiler. “İşgali sona erdirin! Şimdi onları eve getirin!” şeklinde şarkılar söyleyerek, sloganlar atan göstericiler, ABD askerlerinin biran önce Irak’tan çekilmesini talep ettiler.

Savaş çetesinin buna karşı getirdigi çözüm ise, basına sansür uygulamak oldu. Washington Post gazetesinin haberine göre, Vietnam savaşında asker kayıplarına ilişkin görüntü ve haberlerin kamuoyu üzerindeki olumsuz etkisini gözönüne alan Beyaz Saray, Irak’taki olumsuz gelişmeler karşısında harekete geçti. Bu çerçevede, Bush yönetimi, Irak’tan ABD’deki üslere getirilen asker cenazeleriyle ilgili haber yapılmasını ve görüntü alınmasını yasakladı

Savaş çetesi direnişin gücünü
itiraf etmeye başladı

Son günlere kadar işgal karşıtı direnişi aşağılayan savaş çetesi, saldırıları yapanların ya devrik Saddam rejiminin artıkları, ya da yabancı kişiler olduğunu ileri sürüyor, bu direnişin kısa sürede ezileceğini söylüyorlardı. Ama artık direnişin seyri, bu küstahları gerçeği itiraf etmek zorunda bırakıyor. Yine de Suriye ve İran’ı suçlayarak hedef göstermekten vazgeçmiş değiller. Irak’a egemen olmadıklarını teslim eden ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Irak’ın istikrara kavuşması için Saddam Hüseyin’in yakalanması gerektiğini iddia etti. “Irak’ta başarıya ulaşacağız ancak Suriye ve İran teröristlerin geçişine izin vererek Irak’ı istikrara kavuşturma çabalarımızı güçleştiriyorlar. Zararlı olmak yerine yardımcı olsalardı bu iş çok daha kolay olurdu” diye konuştu. Yine direnişi Irak’ın dışına havale etme umutsuz çabasıdır bu. Zira Irak’taki işgal yönetiminin ABD’li sömürge valisi Paul Bremer, saldıran grupların daha düzenli hareket etmeye başladıklarını gösteren kanıtlar olduğunu söyledi. Ayrıca Bremer, Saddam’ı yakalamanın işgal karşıtı direnişi durdurmayacağını ilk kez kabul etti.

Dışişleri Bakanı Powell ise, daha açık konuşuyor. Powell, NBC televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD Başkanı George Bush’un 1 Mayıs’ta esas çatışmaların sona erdiğini ilan etmesinden sonra Irak’ta bu boyutta yoğun ve sürekli saldırılar beklemediklerini itiraf ederek, “Çok zor bir dönemdeyiz, bununla birlikte ABD’nin bu zor dönemden çıkma kapasitesi mevcuttur” dedi.

İşgalcilerin yaptıkları tahminlere göre Irak’ta şu an 650 bin ile bir milyon ton arasında silah ve patlayıcı var. Bu silahları kullanacak direnişçilerin istikrarlı bir güçlenme süreci içinde oldukları hesaba katıldığında, haydutların bu “zor dönem”den sağ salim çıkmaları pek mümkün görünmüyor.

Savaş kundakçılarının en azılısı Wolfowitz’e Bağdat’ta yapılan füzeli karşılama, direnişin vardığı boyutu gösteriyor. Yoğun güvenlik önlemlerinin uygulandığı özel bir koruma bölgesinde bulunan El Reşid Oteli’ne izni olmayan kimseler yüz metreden fazla yaklaşamıyor. Buna rağmen Paul Wolfowitz’in kaldığı otele füze saldırısı düzenlendi. ABD’li bir albayın öldüğü, 15 kişinin yaralandığı saldırıda, Wolfowitz yara almadan kurtuldu. Buna rağmen otele 400 metre yaklaşan direnişçilerin attıkları 40 füzeden 29’unun otele isabet etmesi, direnişçilerin gücü ve yeteneği hakkında bir fikir veriyor.

Irak bataklığı, savaş çetesine
seçimleri kaybettirebilir

Irak Savaşı’nın, Vietnam Savaşı’na benzetildiği ve Bush’un yakın çevresinin, 2004 yılında yapılacak olan başkanlık seçimlerinin kaybedilebileceğinden söz etmeye başladığı görülüyor. Bush’un ABD Kongresi’nden talep ettiği 87 milyar dolarlık fonun ciddi kaygılara yolaçtığını kaydeden bir Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, Newsweek dergisine yaptığı açıklamada, “Kısa zamanda Irak’ta işleri düzene sokamazsak seçimleri kaybedebiliriz” diye konuştu. Nitekim ABD’de yapılan seçim anketlerinde, daha şimdiden Bush’a verilen desteğin rakibinden geride kaldığını gösteriyor.

Bush’un destekçilerinden Senatör John McCain de ilk kez Irak’taki durumu Vietnam’la kıyasladı. Verdiği demeçte, “Irak’ta durum Vietnam’daki kadar kötü demiyorum, ancak Sünni üçgeninde bir sorun var ve bunu ABD halkına anlatmak zorundayız. ... Zaman lehimize işlemiyor. Kısa sürede başarı kazanamadığımız takdirde tehlikeler daha da büyüyecek” diye konuştu. Bizzat haydut sürüsünün bile Vietnam’dan sözetmeye başlaması, ABD emperyalizminin Irak’ta derin bir bataklığa saplandığının resmi itirafıdır. Kısa sürede başarı kazanmak bir yana, gün geçtikçe bu batağa daha da saplanacaklarından şüphe etmemek gerek.

“Terörizme karşı küresel savaşta kazanıyor muyuz
yoksa mağlup mu oluyoruz?”

Bu soru ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e ait. Savaş çetesinin önde gelen isimlerinden olan bu haydut, soruyu “savaş ekibi”ne soruyor. Genelkurmay Başkanı Richard Myers, Rumsfeld’in yardımcısı Wolfowitz ve iki generale yöneltilen sorudaki kaygı, en güçlü, en saldırgan emperyalist gücün bile halkların direnişi karşısında nasıl da acze düştüğünün belgesidir.

USA Today gazetesi tarafından ele geçirilen bu gizli yazışma notunda geçen ifadeler, savaş kundakçılarının durumu hakkında kaynağından bilgi veriyor. Üstelik sadece Irak’ta değil, Afganistan’da da hedeflediklerini gerçekleştiremediklerini ifade eden Rumsfeld, bu iki ülkede başarıya gidecek yolun uzun ve zor olduğunu itiraf ediyor. Bu gelişmeler, dünyaya hükmetmeyi planlamak ile bu hükmü fiilen uygulamak arasındaki farkı da ortaya koyuyor. Demek ki, Pentagon’da hazırlanan planların hayata geçmesi, sadece savaş kundakçılarının niyetlerine bağlı değil. Asıl belirleyici olan, saldırıya maruz kalan halkların direnme kararlılığıdır.

Irak ve Afganistan’da burnu sürtülen savaş kundakçılarının kolayından pes etmesi beklenmemeli. Zaten söz konusu notta Rumsfeld, yeni örgütlenme ve tedbirlerden de bahsetmektedir. Bu da direnen halklara karşı daha azgın saldırı ve katliamların devreye girebileceğini gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında Irak halklarının direnişinin şimdikiyle kıyaslanamaz boyutlarda ağır bedeller ödemek durumunda kalabileceğini söylemek mümkündür. O halde direnişle daha ileriden bir dayanışma ağı örmek de o ölçüde önem kazanıyor.

Lübnan’daki Dürziler’in lideri Velid Canbolat’ın açıklaması bölge halklarının düşüncelerine tercüman olacak bir içerik taşıyor. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in, Bağdat’taki saldırıdan yara almadan kurtulmasından üzüntü duyduğunu söyleyen Canbolat, “Arap topraklarında, Washington’daki bu ve benzeri mikroplardan kurtulmamız için gelecek olası saldırılarda daha etkili ateş açılacağını umuyoruz” dedi.

Bu düşünceleri gerçek kılmak bölge halkları arasında inşa edilecek enternasyonal bir mücadele hattı ile mümkün olacaktır.



Wolfowitz’in ölüm korkusu ve
ABD kentlerinde yüzbinlerin gösterisi

“Gençlerimizi geri getir, ama sağ!” ABD’nin 140 kentinde yapılan ve yüzbinlerin katıldığı gösterinin ana sloganı buydu. Irak’ın işgaline son verilsin talebi artık kitlelerin bütün kesimlerini harekete geçiriyor.

Yapılan saldırıda canını sanş eseri kurtaran Pentagon şahini Wolfowitz işin ABD için pek de iyi gitmediğinin canlı tanığı oldu. ABD askerlerinin yaşamlarını yitirmediği tek bir gün dahi geçmiyor. Giderek yaygınlaşan direnişin biteceğini, bitirileceğini düşünmek akıl işi değil artık.

Bu durum ABD içinde barış hareketinin savaş öncesi uyarılarının ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor ve böylece de, hareketin kitleselleşmesine, yeni bir güç ve motivasyon kazanmasına yolaçıyor. Irak’ın ABD’ye yönelik bir tehlike olmadığını artık her kesim biliyor. ABD’nin bir işgalci güç olduğu da kamuoyunun neredeyse ortak fikri. Bu da askerlerin ve ailelerinin barış hareketine aktif katılımını kolaylaştırıyor. Çocuklarının yaşamından korkan aileler seslerini kitlesel bir şekilde duyurmaya çalışıyor.

Barış hareketinin bu yeni bileşimi hafızalarda bazı geçmiş gelişmeleri de canlandırıyor. Vietnam savaşında yüzbinlerin “Gençlerimizi geri getirin!” çağrısı, o dönemin Beyaz Saray çetesine karşı ikinci bir cephenin açılması anlamına geliyordu. Gelecekte bu türden yeni bir cephenin oluşumunu engellemek amacıyla Clinton döneminde çıkarılan bir yönetmeliği, Bush yönetimi şu günlerde uygulamaya koydu. Medyanın geri dönen askerleri ve asker cenazelerini görüntülü olarak sunması tamamen yasaklandı, yani basına bu konuda sansür getirildi.

Ama ne zamana kadar? Geri çekilmekten başka seçeneği var mıdır acaba savaş suçlusu ve işgalci ABD’nin? Yüzbinlerin yanıtı net: Hayır!



Emperyalist işgalciler Madrid toplantısında da
hüsrana uğradılar...

Irak’ı yerle bir edenler,
“yeniden inşa” için avuç açıyor!

Amerikan-İngiliz haydutları BM’yi ıskartaya çıkartarak Irak’a saldırdılar. Emperyalist savaşla ülkeyi enkaza çevirdiler. ABD’nin “son model” füzeleri, denenmemiş silahları haftalar boyunca Irak halkına yıkım ve ölüm kustu. Onbinlerce insanı katleden işgal orduları yarattıkları yıkımla, hayatta kalanların da yaşamını bir cehenneme çevirdiler.

Sıra Irak’ın yeniden inşasına gelince işgalciler, yaşamsal hizmetler için gerekli onarımı bile yapmadılar. Ülkenin yıkımı için gerekli olan onmilyarlarca doları savaş çetesinin hizmetine sunan ABD kongresi, şimdi Irak’a bağış değil borç para vermekten yana olduğunu açıklıyor. Yine bu aynı kongre, yılda 400 milyar doları insanlığın yıkımı için kullanılan silahlara ve savaş makinasına ayırabiliyor.

Emperyalist paylaşım savaşı maliyetinin bir bölümünü başka ülkelere fatura edebilmek için uğraşan ABD, İspanya’nın başkenti Madrid’de “Irak’ın Yeniden yapılanması İçin Bağış Konferansı” topladı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın yaptığı “cömert olun” çağrısı diğer emperyalist güçler tarafından karşılıksız bırakıldı. Emperyalist rekabetten kaynaklı Irak işgaline karşı çıkan Fransa, Almanya ve Rusya gibi ülkeler, işgalin maliyetine de ortak olmayacaklarını gösterdiler. Böylece yardım dilenen Bush’la savaş çetesi bir kez daha boylarının ölçüsünü almış oldular.

Japonya dışında (5 milyar dolar bağış ya da kredi verecek) çağrıya karşılık veren ülkeler 1 milyarla Suudi Arabistan, 1.5 milyar dolarla Kuveyt oldu. Savaşa baştan beri destek veren İtalya 200 milyon, İspanya 300 milyon dolar katkı sunmakla yetindiler. Bunun dışındaki “bağışlar” sembolik sayılabilecek rakamlardan öteye pek gidemedi. Oysa BM ve Dünya Bankası’nın Irak planında 2004 için gerekli rakam 9 milyar 300 milyon dolar olarak gösteriliyor. İşgalciler bu kaynağı sağlamadıkları için, Irak’ın geleceğini şimdiden ipotek altına alacak emperyalist finans kurumları Dünya Bankası-İMF’nin borç vermeleri gündeme getiriliyor. Hazırlanan plana göre, dünya emekçilerini soymakla görevli bu kurumlar, 5 yıllık dönem için Irak’a 9.25 milyar dolarlık borç verecek.

Madrid toplantısında toplanan para BM-Dünya Bankası denetimindeki bir fona verilecek, ama ABD bu fona katılmayacağını, kendi kaynaklarını uygun gördüğü gibi kullanacağını söylüyor. Bu arada ABD, petrol gelirlerini de bu “yeniden yapılandırma” fonuna katmıyor. İşgalcilerin söz konusu parayı nasıl kullanacağı şimdiye kadarki uygulamalarına bakılarak tahmin edilebilir. Irak’ta şimdiye kadar verilen ihaleleri Bush ve savaş çetesine yakın şirketlere peşkeş çekildiğine dair haberlere sık sık rastlamak mümkündür. Bunun en bariz örneği Bechtel şirketidir. 1 milyar dolarlık ihale alan bu şirket, aradan 6 ay geçmesine rağmen halen Bağdat’a vermesi gereken elektriğin ancak üçte birini sağlıyor. Oysa Saddam rejimi bile, Körfez Savaşı’ndan sonra çöken Bağdat elektrik şebekesini 3 ayda işler hale getirmişti. Kukla y&oum;netimin icraatları da bir başka örnek. İşgalcilere uşaklık etmenin karşılığını alan Geçici Hükümet Konseyi üyeleri kendilerine verilen 5 milyar doların 4 milyarının kaydını tutmayı unutmuşlar. Bu da doğal, ne de olsa başlarında Ahmet Çelebi gibi meslekten profesyonel bir dolandırıcı hırsız bulunuyor.

Ham petrol üretimini/sevkıyatını günde üç milyon varile çıkarıp tekellerin kasalarını bir an önce doldurmak için çırpınıp duran işgal güçlerinin, bu amaçlarına ulaşmadan Irak’ın yeniden inşasına gerekli ilgiyi göstermeleri mümkün değil. Ancak direniş bu kirli niyetlerin gerçekleşmesi önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Petrol boru hatlarına sık sık yapılan sabotajlar yağmacıların heveslerini şimdilik kursaklarında bırakıyor. Kuşkusuz ki bu durum savaş çetesini fazlasıyla rahatsız ediyor. Rumsfeld, “savaş bize milyarlara mal oluyor, teröristler ise sadece milyonlar harcıyor” diyerek hala zararda olduklarını söylüyor. Yıllık maliyeti 50 milyar doları bulacak olan emperyalist işgalin daha şimdiden “astarı yüzünden pahalı” olmaya başladı bile.

İşgalciler ile işbirlikçilerinin Irak’ı ne hale getirdikleri unutturulacak cinsten değil. Başlattıkları savaşın gayri meşru olduğu baştan beri biliniyordu. Bundan dolayıdır ki, ilk defa milyonlarca insan henüz başlamamış bir savaşı protesto etmek için alanlara çıkmıştı.

Irak’ı yeniden inşa etmek onu yıkanların, halkını katledenlerin işi olamaz. Savaş ve yıkım demek olan emperyalist/kapitalist sistemin inşa edeceği bir yapı en az onun kadar çürümüş ve iğrenç olacaktır.

Irak’ın yeniden inşaya ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Ancak bu inşa Irak işçi sınıfı ve emekçilerinin işidir. Bundan kuşku duyulamaz. İşgalcileri ülkeden söküp atmak için devam eden direniş, inşa sürecinin şimdiden başladığının somut göstergesidir.