09 Nisan 2005
Sayı: 2005/14 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  Tırmandırılan faşist
kudurganlığa ve şovenizme karşı
mücadeleyi yükseltelim!
  Hükümetin sıkıntıları ve çıkmazları
  Trabzon’da polis destekli sivil faşist
provokasyon
  Trabzon’da faşist provokasyon
  Erkan Mumcu: Düzen yeni alternatifleri hazırlıyor
  İşgal orduları Türkiye’den “paralı asker”
devşirmeye hazırlanıyor
  PETKİM ve TÜPRAŞ hisseleri “halka arz”
ediliyor
  Tibet işçisiyle dayanışmayı yükselt!

  TEKEL mitingi; Adana’da 6 bin işçi ve emekçi haykırdı

  Sıradan faşizmin “fantaziler”i:
Tercüman’dan olay yaratacak yazı dizisi!
  Zanalar'ın yeni partisi üzerine
  TC’nin yumuşak karnı: Kıbrıs sorunu
  Emperyalist-kapitalist gericiliğin “ruhani lideri” için yas ilan edildi
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/9 : ABD müda-halesine ve BOP’a tam destek
  ABD’nin yeni “savunma stratejisi”
 Siyonistler günden güne arsızlaşıyor
Savaş kundakçısı Wolfowitz Dünya Bankası başkanlığına atandı

 Gülsuyu’nda 1 Mayıs’a hazırlık toplantısı

 Esenyurt-Kıraç: 1 Mayıs 2005’e hazırlanıyoruz!
 Çukurova Üniversitesi’nde imza
kampanyası
Ekim Gençliği : Birlik ve mücadele için
1 Mayıs’ta alanlara!
Öğrenci hareketinde güçlenen birlik zemini
ve bir ilk adım!
AB ve göçmen kadın emekçilerin sorunları
5. BİR-KAR Gençlik Kampı başarıyla
gerçekleşti
Devrimciler arasındaki ilişki, bir alış veriş, bir ticaret ilişkisi değildir!
Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

BDSP'nin işçi ve emekçilere çağrısıdır:

“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarıyla 1 Mayıs'ta alanlara çıkalım!

Devlet eliyle tırmandırılan faşist kudurganlığa ve şovenizme karşı mücadeleyi yükseltelim!

Sermayenin kanlı ve kirli hesaplarını boşa çıkaralım!

Bizi kölece çalışmaya, sefalete, işsizliğe ve geleceksiz bir yaşama mahkum eden sermaye iktidarından hesap soralım!

Kardeşler!

Her türden gericiliğin ve şovenizmin bizzat devlet eliyle özel bir tarzda tırmandırıldığı bir süreçte 1 Mayıs'ı karşılamaya hazırlanıyoruz. Çok iyi bildiğimiz bir oyun, çok yakından tanıdığımız figür ve figüranlarıyla yeniden sahneye konulmaktadır. Milyonların sefaleti üzerinden kasalarını dolduran bir avuç asalak, alttan alta biriken sınıfsal öfke ve tepkileri dizginlemek, en temel demokratik hak ve özgürlükler için yürütülen mücadelenin önüne gerici bir barikat çekmek için bir kez daha kirli silahlarını devreye sokmaktan medet umuyor. Onyıldır kirli silahları kullanarak emekçilere ve devrimcilere karşı sayısız suç işleyen sermaye iktidarı, alabildiğine kanlı ve kirli seceresine her gün yeni suçlar ekliyor. Son günlerde peş peşe patlak veren bayrak provokasyonları, bu kirli oyunların günümüzdeki yeni halkalarıdır.

Sermaye iktidarının düğmeye basmasıyla bir anda medyanın bayraktarlığını yaptığı, gerici güçlerin özel bir tarzda desteklediği şovenizm ve faşist kudurganlık, bu kez Trabzon'da bir linç girişimiyle sahneye çıktı. Cezaevlerinde 118 devrimcinin hayatına mal olan tecride karşı bildiri dağıtan TAYAD'lı 4 genç devrimci, resmi ve sivil faşist güçlerin hazırladığı bir provokasyonla linç edilmekten son anda kurtulabildiler. Olayların anında canlı yayına konu edilmesi, yerel TV ve radyoların “bir grubun PKK bayrakları açtığı”, “Türk bayrağının yakıldığı” yalanlarına dayalı haberlerle paralel bir kışkırtıcı propaganda yürütmeleri, önden hazırlanmış örgütlü bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuzun dolaysız bir kanıtıdır. Tıpkı Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta olduğu gibi, yöneticileriyle, kolluk kuvvetleriyle devlet, bu provokasyonu tezgahlamış ve gerici faşist güçleri devrimcilerin üzerine salmıştır.

Newroz gösterilerinin ardından MGK'nın düğmeye basmasıyla harekete geçirilen gerici güçler, bir süredir en küçük bir fırsatı değerlendirmek üzere kolları sıvamış bulunuyorlar. Kurt puslu havayı sever misali bütün gerici ve faşist güçler, topluma şovenizm zehiri pompalamak için kol kola girmiş bulunuyorlar.

Her zaman olduğu gibi bu kez de en önemli görevi, en kritik köşe başını tutan sermaye medyası yerine getiriyor. Basındaki paralı uşak takımı ve bir bütün olarak tekelci medya, günlerdir yaptığı “vatan, millet, bayrak” edebiyatıyla tüm toplumu zehirlemeye ve böylece hedef saptırmaya, keskinleşen sınıfsal çelişkilerin üstünü örtmeye çalışıyor.

Tüm düzen partileri, bu milliyetçi-şoven gerici saldırıları özel bir tarzda körükleyerek parsadan pay kapmak için birbirleriyle yarışıyorlar.

Hizmetine amade olduğu sermaye sınıfı düğmeye basar da sendika ağaları hiç geri durur mu? Bu tescilli uşak takımının herhangi bir konuda sermayeye hizmette kusur etmesi beklenebilir mi? Bu gerici bayrak yarışında, bu saldırı kampanyasında onlar da var.

İşçiler, emekçiler, gençler!

Şovenizm zehriyle sersemletilmiş bir sınıf, teslim olmuş bir toplum yaratmayı hedefleyen bu gerici- şovenist kampanyanın kumanda merkezinde bizzat sermaye iktidarı ve onun karanlık merkezleri var. Her türden gericiliğin kaynağı ve temel dayanağı kokuşmuş sermaye iktidarıdır. Resmi ve sivil uzantılarıyla biz bu devleti binlerce faili meçhul cinayetten, yakılan binlerce köyden, sokak ortasında gerçekleşen sayısız infazdan, Sivas'ta aydınlarımızın yakılmasından, Gazi mahallesi katliamından, kanlı cezaevi operasyonlarından, gözaltında kayıplardan ve işkencelerden tanıyoruz. Grev yasaklarının, kölelik yasalarının, sosyal saldırıların ve emperyalizmle içine girilen kölece ilişkilerin arkasında da bu aynı sınıf iktidarı ve aynı devlet var. Bu devletin sicili kirli, eli kanlıdır.

AB üyeliği, demokratikleşme cilası ile bu kanlı sicilin üstünü örtme çabaları boşuna! Provokasyonlar, katliamlar sermayenin yönetme geleneğinin, onların demokrasisinin ayrılmaz ve zorunlu bir parçasıdır. Onların demokrasisi de tıpkı şovenizm gibi, aldatıcı bir gözbağıdır.

“Ekonomimiz düzeliyor, büyüyor” iddiaları da bu aldatmacaların bir parçasıdır. Büyüme rekorları kıran Türkiye tablosunda biz yokuz! Kaymağını bir avuç asalak sermayenin yediği bu büyümeden bizim payımıza düşen, kölece çalışma karşılığında sefalet ücretlerine talim etmektir. İşsizliktir, evimizin başımıza yıkılmasıdır, tüm sosyal haklarımızın bir bir elimizden alınmasıdır.

İşte milliyetçi-şoven kampanyalarla, bayrak provokasyonlarıyla yapılmak istenen tüm bunların üstünü örtmektir.

Kardeşler!

Bayrak provokasyonlarıyla tırmandırılan gerici saldırıların asıl hedefi, biz işçi ve emekçileriz. Bir avuç asalak “vatan, millet, devlet” demagojik edebiyatıyla toplumsal muhalefeti susturmak, Kürt halkına karşı inkarcı politikaları sürdürmek, sınıf ve emekçi hareketini gerici bir kuşatmaya alıp boğmak istiyor. Dolayısıyla sermaye iktidarının ve onun karanlık merkezlerinin her türden saldırılarına karşı durmak en başta işçi sınıfı ve emekçilerin görevidir.

İşte bu yüzden, tüm dünyada emperyalist barbarlığın ve kapitalist saldırıların yoğunlaştığı, burjuva gericiliğinin tırmandırıldığı bir evrede, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ı anlam ve içeriğine uygun bir şekilde kutlamak büyük bir önem taşıyor.

Sermayenin en büyük korkusudur 1 Mayıs geleneğimiz. 1 Mayıs, her türden burjuva gericiliğine karşı altında birleştiğimiz sınıf bayrağmızdır. 1 Mayıs, ulus, din, dil ve renk ayrımı gözetmeksizin, tüm dünyadaki işçilerin ve emekçi halkların her türden gerici barikatları parçalayarak, bu bayrak altında örgütlenme ve mücadeleyi yükseltme günüdür.

1 Mayıs ezilen ve sömürülen milyonların kurtuluşu için kokuşmuş-çürümüş kapitalist düzene, emperyalist barbarlığa son verme çağrısıdır.

Yüz yıldır dalgalanan bu bayrak altında, birleşelim, 1 Mayıs günü alanları zaptedelim!

Kahrolsun sermaye iktidarı!

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!