Bir dostumuzu ölümsüzlüğe uğurladık!
Ölüme hiçbir zaman, hiçbir şekilde hazırlıklı olunmuyor. Hele genç ölümlere asla.
Bunca kirlenmenin, bunca soysuzlaşmanın yaşandığı bir ortamda, insan olmanın gereklerini yerine getiren birini yitirmek gerçekten çok acı….
“Ayşe Yeşil ölümsüzdür!” İlk olarak 13 yıl boyunca çalıştığı Belediye-İş Sendikası önünde bu slogan atıldı. Orada işçiler, devrimciler ve demokratlar vardı. Gözyaşları dışında sloganın gür çıkmasını kesen hiçbir şey olmadı. Bu Ayşe'ye duyulan sevgiden ötürüydü.
Cengiz Aymatov'un “Selvi boylum al yazmalım” romanında çok güzel bir söz var: “Sevgi emektir”. Evet Ayşe'ye duyulan sevgi de onun emeğinin çiçekleri. Bir sorunu olduğunda, Ayşe'nin yanına gidildiğinde “yardımını” almayan yok gibiydi. Sadece iyi görünmek için yapılan göstermelik bir “yardım” değildi bu. Sorunu ve çözümünü içtenlikle sahipleniyordu. Doğal olarak harcadığı emek de içten ve sevgi yüklüydü.
Ayşe'yi uğurlamada yaklaşık 500 kişi vardı. Açıkçası rakam yürek okşatıcıydı. Sadece bu rakam bile, “sevgi emektir” sözünü Ayşe'nin şahsında bir kez daha doğruluyor. Ölüm acı ama Ayşe'nin emeğinin çiçeklerini görmek buruk da olsa mutlu edici. Kirlenmeden temiz kalmanın ve kelimenin tam anlamıyla insan olmanın sonucu bu.
Uğurlama töreni dahi mücadelemizin bir anlamda Ayşeler'i çoğaltma mücadelesi olduğunu gösteriyor. Çünkü sosyalizmde insanlık kazanacak.
Ayşe Yeşil ölümsüzdür!
Küçükçekmece'den bir işçi
-----------------------------------------------------------------------------------------
Muazzam orduları mahveden en büyük silah psikolojik savaştır!
Osmanlı'da oyun çoktur derler; her türlü hile, entrika ve takıyye mevcuttur. Bu coğrafya birçok katliamlar gördü. Yalanlar, derin devletin icraatları yeni değildir. Mersin'deki Newroz kutlamalarında birkaç çocuğun polisi görüp bayrağı yere atıp kaçmasını bahane ederek bütün Kürt halkına kan kusturanlar Kemalist ve milliyetçilerdir.
Sorun Kürtler olunca bütün derelerde sular durur, düşmana saldırı başlatılır. Onlar “Tanrı dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar müslüman”dılar. Üstelik “kanlı bıçaklı düşmandık” sözü bunlar için biçilmiş kaftandır. 40 milyon Kürdün bayrağı vardır, sarı-kırmızı-yeşil renklerinden oluşur. Bu yeni bir şey değildir. Heredot Ortadoğu'da 21. halktan bahsederken Kürtler'i sayıyor. Elbette bizm ulusal bayrağımız yanında bir de evrensel bayrağımız vardır. O da orak çekiçli kızıl bayraktır. Türk halkı bu değerlere sahip çıkarsa yanındayız. Yoksa ucuz politikalarla halkımıza psikolojik savaş açanların çabaları boşunadır. Silahları ters teper, gelip onları vurur.
Geçmişte 6-7 Eylül 1955'de Yahudi, Rum, Ermeni talanı nasıl yapıldı? Selanik'te bir MİT ajanı eliyle sahnelenen kontr-gerilla oyunu, İstanbul'da talana, yağmaya, beşbin işyerinin yakılıp yıkılmasına neden olan provokasyonu başlattı. Gayrı müslümlerin herşeyi devletin kolluk kuvvetleri nezaretinde yağmalandı.
Tan gazetesi olayı, Sivas, Maraş, Çorum, Gazi olayları... Derin devletin marifetlerini saymakla bitiremeyiz. Kürde sıkılan her kurşun, atılan dayak, sürgün, zulüm Kürdü kendi özüne ve sınıfına yaklaştırır. Yani etki tepkiye yolaçar.
Kardeşlik böyle mi olur? Newroz yeni kutlanan bir Türk bayramı değildir. Kürtler'in tarihte varoluşunun başlangıcıdır. Onun için bizlere çok şeyi ifade eder.
Newroz ateşini hiç kimse söndüremez. Yoldaşlarımız kendi bedenlerini yakarak o ateşi yeniden gürleştirmişlerdir. Türk halkı düşünmelidir, ulusal değerlerine çok mu düşkündür? O zaman ABD üslerinin ülkenizde ne işi var? Afganistan'da neden askeriniz var? Ekonomik bağımsızlığı olmayan devletlerin siyasi bağımsızlığı da olmaz. Göklerde dalgalanan bayrak semboliktir. Gerçekte ABD'nin bayrağı ve kültürü yaşamın her alanında geçerlidir. Çünkü yeni sömürge statüsündesiniz. Bunu bilin! İşsizlikle, hayat pahalılığıyla, gelir dağılımındaki adaletsizlikle savaşın, demokratik haklar ve özgürlükler için savaşın! ABD'ye tavır koyun, ABD düşmanlığınız sadece Kürtler'den kaynaklanmasın. O zaman yanınızdayız ve değerlerinize de saygılıyız...
Alişer
------------------------------------------------------------------------------------
Yapıdır şiir
“Yapıcılar türkü söylüyor!”
Öyle yapı yapılır gibi
yükselir şiir
yapıcıdır şair
önce birkaç kelime
araya hecelerden harçlar
ve üst üste konulan
sıralanan cümleler
bir şantiyedir şiir
işçiliği pis değildir
üstü kirletmez örneğin
yada kas ağrısı yapmaz
ama düşüncede berraklık
beyinde ağrıdır
sancı gibi kıvrandırır şairi
yükselir şiir
ve amelesidir şair
yaşanmışlıklarını katar harca
karıştırır yaşanmamışlıklarla
araya özlem serpiştirilir
sıklıkla acı
ayrılık da katılır bolca
umuda bulanır
her türlü politik renge bata çıka
hazırlanır harcı
her yapıcı bir şairdir de
her şair yapıcı değildir
bitirip yapıyı geçer diğerine yapıcı
evine götüreceği ekmeği düşünür
ve oğluna hangi oyuncağı alacağını
kızına seçeceği giysiyi
şair gerinir bir masada
ne güzel yazdığını düşünür
insanlık için ne önemli biri olduğunu
ve düşünür hangi kadına okuyacağını şiirini
yaptığının görkemi yanında
her yapıcı mütevazidir
“yapar da başkasını oturtur”
bilmez kimse kimin yaptığını
ama şair imza atar sonuna
kendine kalsın diye şiir
yapı gibi yükselir şiir
her yapıcı şairdir de
her şair yapıcı değil...
bir marangoz “ne ala!” der
akşama kadar çalışmasına gönderme yapar
ve kızar şaire
yan gelip yattığını düşünür şairin ya
ikisinin de karnının doymasına takılır
bir yanda akşama kadar kol emeği
diğer yanda marangoza göre
yan gelip yatan bir şair
“Sen odunları yontuyorsun dostum! Ben odundan kafaları”
diye cevap yetiştirir şair!
şairdir ne de olsa
vardır cevabı
kelimelerin sahibi odur
yapısının harcıyla cevap verir
ikna olmuş mu bilinmez yapıcı
ama yapı yükselir gibi yükselir şiir
-hani hiçbir depremin yıkamadığı tek yapı-
ne dünyayı kana bulayan barbarların istilası
ne de yakılan kitapların bileşkesi
yokolmaz şiir
harcı olmayan bir şeydir çünkü yapının
kelimeler rakamlar ve betimlemeler
yok olacak kadar gerçek değildir şiir
ama gerçeklikten beslenir
yapı yükselir gibi yükselir şiir
her yapıcı şairdir de
her şair yapıcı değil!
yaparken yıkan bir şiir
-diyalektiktir-
yazılır
ve yapıcıların çatlayan elleri
nasırlı parmakları
kamburlaşmış cüsseleri
şairlerin yıkılmış düşünceleri
terleyen elleri
isyan eden yürekleri
yapıcıdır yapıyı yapan
şiir ise hiç yapılmamış bir yapı gibi davranır...
her yapıcı bir şairdir de
-yaptığı işin şiirselliğinden-
her şair bir yapıcı değildir
-yazdığı şiirin sınıfsallığından-
B. Bulut |