28 Mayıs 2005
Sayı: 2005/21 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  Her yerde devlet terörü ve her yerde saldırı!
  Ordu buyurdu, cüppeliler ipi çekti,
Eğitim-Sen’e kapatma kararı verildi
  Yargıtay'ın Eğitim-Sen kararı; İnkar politikasına devam!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Kapatma kararına karşı eğitim emekçileri alanlarda
  Seydişehir direnişi
  İSDEMİR’de TİS kazanımla sonuçlandı
  Kamu TİS görüşmeleri başladı
  İşten atılan Coca-Cola işçileri direnişte!
  AKP hükümeti Beyaz Saray yolunda...
  Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran’da yürürlükte
  Derviş evine döndü!
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/2
(Orta sayfa)
  KESK Kongresi/Yüksel Akkaya
  Arap halkı Sünni-Şii çatışmasına
sürüklenmek isteniyor
  Caferi’yi ağırlayan işbirlikçiler
Washington’daki efendilerine
yaranmaya çalışıyor

  Kontra şefleri koruyan Bush yönetimi Havana ve Caracas’ta protesto
edildi

  Özbekistan; Emekçi halkların örgütlü gücü
zorba diktatörlerden hesap soracaktır!
  Almanya’da eyalet seçimleri ve SDP’nin çöküşü
  Bir kez daha “savaş” üzerine
  İ.Ü.'’nde militan yaz okulu eylemi
  Sakarya’da faşist saldırılara karşı yürüyüş
  19 Aralık davası
  İşçi Kültür Evleri; Etkin bir kampanya hazırlığı
içindeyiz
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kamu TİS görüşmeleri başladı...

Kamu işçisi sözleşmesine sahip çıkmalıdır!

Kamu TİS'lerinde süreç ilerliyor. Türk-İş yönetimi 18 Mayıs günü bir toplantı yaparak hükümete götüreceği taleplerini netleştirmişti. Türk-İş yönetimi bundan bir gün sonra da hükümeti temsil eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'le görüştü ve TİS'lere ilişkin taleplerini iletti.

Görüşme çıkışında bir açıklama yapan Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, toplusözleşme görüşmelerine gösterdiği duyarlılık için Bakan Mehmet Ali Şahin'e teşekkür ettikten sonra taleplerini açıkladı. Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, ücret konusunda birinci 6 ay reel kayıpları da dikkate aldıkları için enflasyon oranında artış dışında büyümeden de pay almayı benimsediklerini, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda da yüzde 5 oranında zam talep ettiklerini belirtti. Buna göre Türk-İş, ilk altı ay için yüzde 13, sonraki 6 aylık dönemler için ise yüzde 5'er ücret artışı talep etmiş oldu.

Konuyla ilgili haber ve açıklamalara bakılırsa Türk-İş'in hükümetten tek talebi de bu oldu. Türk-İş yönetimi, kendileriyle görüşen Devlet Bakanı'na ücret artışları dışında hiçbir somut talep götürmedi. Şüphesiz ücret dışında hiçbir talep götürülmemesi, görüşmede hiçbir şey konuşulmadığı anlamına gelmiyor.

Muhtemeldir ki Türk-İş yöneticileri bir gün önce yaptıkları toplantıdan çıkan sonuçlar doğrultusunda Bakan Şahin'den, kamuda çalışan işçiler için istihdam garantisi sağlanmasını, zorunlu emeklilik uygulamalarının son bulmasını, haklı bir neden olmadan işçi çıkartılmamasını, özelleştirme mağdurları için yeni düzenlemeler yapılmasını rica etmişlerdir. Ve tabii ki kazanılmış haklardan kesinlikle taviz vermeyeceklerini de adet yerini bulsun maksadıyla bir biçimde dile getirmişlerdir. Ve büyük ihtimalle Bakan Şahin de Türk-İş yöneticilerine, dile getirdikleri bu sorunlarla mutlaka ilgileneceğini, ilgili yerlere ileteceğini ve çözülmesi için çaba harcayacağını söylemiştir. Yani karşılıklı olarak havanda su dövmüşlerdir.

Şu ana kadar Türk-İş'e bağlı sendikalar tarafından yürütülen ön görüşmelere bakıldığında, işverenin düşük ücret dayatmasıyla birlikte öncelikli hedefinin esnek çalışmayı sözleşmelere sokmak olduğu görülüyor. Hatta bazı sektörlerdeki sözleşmeler esas olarak esneklikle ilgili maddeler yüzünden tıkanmış durumda. Diğer yandan kamudaki işçi ve emekçilerin bugün en temel sorunu hızlanan özelleştirme saldırısı. Esneklik dayatmaları ve özelleştirme saldırısı pek çok sektörde iç içe geçmiş halde ve yaşanan bütün hak kayıplarının gerisinde bu ablukanın yarattığı basınç var.

Buna rağmen Türk-İş üst yönetiminin hükümete götürdüğü sözleşme teklifinde ücret artışı üzerinde durulduğu, gündemdeki esnek çalışma ve özelleştirme saldırısıyla ilgili olarak hiçbir talep ya da görüş iletilmediği görülüyor.

Doğrusu bu şaşırtıcı da değildir. Özelleştirmeye karşı bir mücadele programı olmayan Türk-İş'in kalkıp da hükümete özelleştirmeleri durdurun, yolaçtığı tüm sonuçları ortadan kaldırın diyebilmesi mümkün müdür? Aynı şey esneklik konusu için de geçerlidir. Esnekliğin en büyük dayanağı olan kölelik yasasının çıkartılmasında patronlar kadar Türk-İş'in başındaki ihanet çetelerinin de katkısı vardır. Sermaye ile kafa kafaya verip kölelik yasasını hazırlatan onlardır.

Dolayısıyla özelleştirmeye ve esnekleştirmeye karşı somut talepler ileri sürmeyen Türk-İş'in “kamuda çalışan işçiler için istihdam garantisi”nden sözetmesi ya da “kazanılmış hakların korunması”nı istemesi kelimenin tam anlamıyla ikiyüzlülüktür. Çünkü istihdam garantisini ortadan kaldıran şey özelleştirmedir, esnekleştirmedir. Çünkü zorunlu emeklilik uygulamalarının da, diğer her türlü hak gaspının da gerisinde özelleştirme ve esnekleştirme saldırıları yatmaktadır. Çünkü özelleştirme ve esneklik bugün sermayenin köleleştirme ve sömürü politikalarının en temel unsurları durumundadır. Dolayısıyla kazanılmış hakların korunmasını sağlamanın yolu esneklik ve özelleştirmeye karşı tutarlı, ciddi bir mücadele programı oluşturmaktan, ilgili talepleri toplusözleşme görüşmelerinde masaya getirmekten ve kararlıca savunmaktan geçer.

Bunlar kraldan daha çok kralcı, sermayenin çıkarlarını sermayeden çok düşünen Türk-İş yönetiminin yapacağı işler değildir. Bu işi kimin yapacağını geçen hafta toplusözleşmesine sahip çıkmak için alanlara çıkan İskenderun Demir Çelik işçisi göstermiştir. Bu işin nasıl yapılacağını daha birkaç gün önce yağmacılara karşı ölümüne bir kararlılıkla direnen Seydişehir işçileri göstermiştir.

Kamu işçisi sözleşmesine sahip çıkmalıdır. Sözleşmeye sahip çıkmakla özelleştirmeye, kamunun tasfiyesine karşı çıkmak bugün aynı anlama gelmektedir.