28 Mayıs 2005
Sayı: 2005/21 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  Her yerde devlet terörü ve her yerde saldırı!
  Ordu buyurdu, cüppeliler ipi çekti,
Eğitim-Sen’e kapatma kararı verildi
  Yargıtay'ın Eğitim-Sen kararı; İnkar politikasına devam!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Kapatma kararına karşı eğitim emekçileri alanlarda
  Seydişehir direnişi
  İSDEMİR’de TİS kazanımla sonuçlandı
  Kamu TİS görüşmeleri başladı
  İşten atılan Coca-Cola işçileri direnişte!
  AKP hükümeti Beyaz Saray yolunda...
  Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran’da yürürlükte
  Derviş evine döndü!
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/2
(Orta sayfa)
  KESK Kongresi/Yüksel Akkaya
  Arap halkı Sünni-Şii çatışmasına
sürüklenmek isteniyor
  Caferi’yi ağırlayan işbirlikçiler
Washington’daki efendilerine
yaranmaya çalışıyor

  Kontra şefleri koruyan Bush yönetimi Havana ve Caracas’ta protesto
edildi

  Özbekistan; Emekçi halkların örgütlü gücü
zorba diktatörlerden hesap soracaktır!
  Almanya’da eyalet seçimleri ve SDP’nin çöküşü
  Bir kez daha “savaş” üzerine
  İ.Ü.'’nde militan yaz okulu eylemi
  Sakarya’da faşist saldırılara karşı yürüyüş
  19 Aralık davası
  İşçi Kültür Evleri; Etkin bir kampanya hazırlığı
içindeyiz
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

AKP hükümeti Beyaz Saray yolunda efendisine sadakat sınavı veriyor!

Tayyip Erdoğan 8 Haziran'da Bush'un huzuruna çıkacak. Başta Dışişleri olmak üzere tüm devlet idaresi harıl harıl hazırlık yapıyor. Hazırlıklar doğal olarak, bir uşağın efendisinin huzuruna çıkmadan önce yapacağı cinsten. Yani sadakatin en parlak örnekleri sergilenerek yaltaklanılıyor ve yenecek zılgıttan sakınmak üzere eski defterler karıştırılıp efendiye hizmette varsa aksamalar giderilmeye çalışılıyor. İşte bunun için devlet idaresinin her düzeyinde tam bir telaş ve seferberlik hali var. Bu öyle bir telaş ve seferberlik halidir ki, iktidarın ABD'ye uşaklığının tüm bir resmini ortaya koymuş bulunuyor.

ABD uşaklığı sermaye iktidarının geleneksel davranış çizgisi ve kimliğidir. Ama bugüne kadar iktidar adına Beyaz Saray yolunu tutan başbakanlar bu huzura çıkma törenlerini yine de diplomatik kılıklar içerisine sokmaya özen gösterirlerdi. Her ne kadar Ecevit'in Clinton'un huzurundaki sefil uşak görüntüsü gibi durumlar az olmasa da efendi-uşak ilişkisi perdelenmeye ve eşitler arası ilişkiler olarak gösterilmeye çalışılırdı. Ama Erdoğan Amerika yoluna çıkarken bu türden oyunlara ve kılıklara ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü o zılgıt yiyen bir uşak olarak sadakatini ve hizmet maharetini alanen göstermekle cezalandırmış bulunuyor. Bundan dolayı AKP hükümeti bugünlerde seferberlik halinde uşaklığın ve onursuzluğun parlak örneklerini icra ediyor. İcra etmekle de kalmıyor, bunu neredeyse davul çalarak övünçle sergiliyor. Onun bu tutumunda siyasal onurun ve kişiliğin zerresi bulunmuyor.

Yapılan hazırlıkların çerçevesini ortaya koymada, medyadaki ABD görevlisi kalemlerin yazdıkları işimizi büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Bu kalemlerin en mimlisi olan Yasemin Çongar'ın 2 Mayıs tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan “Konuşa konuşa Beyaz Saray'a” başlıklı yazısı ihtiyacımızı fazlasıyla karşılıyor. İlgili yazı, AKP hükümetinin yaptığı hazırlıkların dökümünü yapıyor ve yeni ev ödevleri ortaya koyuyor:

“Evet, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İsrail'in yolunu tutarken, ikili ve bölgesel ilişkilerin yanısıra Washington'ın gönlünü yapmayı da hesapladı. Evet, İncirlik Anlaşması'nın zamanlaması da, geçenlerde Afganistan'a gündemi pek de iyi düşünülmemiş izlenimi veren bir ziyaret yapılması da Oval Ofis'e hazırlık gibi görülebilir. Ancak son açıklamaları gösteriyor ki Erdoğan, Başkan George W. Bush'la yaz başında Beyaz Saray'da buluşma arzusuna yeşil ışık alabilmesinin biraz da nasıl konuştuğuna bağlı olduğunu nihayet anlamış durumda. ‘Nihayet' diyorum zira ABD'liler bu konuda hiç de ketum davranmadılar. ‘Neyi nasıl söylediğinize dikkat edin' mesajı yılbaşından bu yana ABD'den Türkiye'ye yapılan bütün üst düzey ziyaretlerde Ankara'ya iletildi.”

Bu ifadeler içerisinde en dikkate değer olanı, ABD'nin aslında sermaye iktidarının ne yaptığından ziyade nasıl konuştuğuna önem verdiğine ilişkin olanıdır. Zira ABD'nin AKP hükümetiyle icraat alanında herhangi bir sorunu bulunmamaktadır. AKP hükümeti, ABD emperyalizminin çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa bugüne kadar ikiletmeden yerine getirmiş, hatta bu bakımdan “50 yıllık Türk-Amerikan stratejik ortaklığına yeni bir boyut ve derinlik” kazandırmıştır. ABD'nin rahatsızlığı AKP hükümetinin bu gerçek durumu, halktan ve tabanından saklamak ve başka türlü göstermek amacıyla kullandığı keskin söylemedir. Her zaman olması gerekenin ötesinde bir keskinliğe sahip bu söylem, halkın Amerikan karşıtı duygularıyla birlikte “yılbaşından bu yana ABD'den Türkiye'ye yapılan bütün üst düzey ziyaretlerde iletildiği” üzere “ilişkileri sürdürülemez hale getirmekte”ydi. Amerikan medyasından görevli bazı kalemlerce de küstahça ve onur kırıcı aşağılanmalarla AKP hükümeti söylemle-eylem arasındaki bu tezatlığı ortadan kaldırmaya çağrılmaktaydı. İşte Çongar'ın “Konuşa konuşa Beyaz Saray'a” başlığı altında özetlediği hazırlıklar bu ihtiyaç çerçevesinde yapılmaktadır.

İlgili yazıda dökümü yapılan ve “Washington tarafından ferahlatıcı bulunduğu” ibaresi düşülen konuşma ve açıklamalardan bazılarını Çongar'ın yorumladığı biçimiyle burada sıralayabiliriz: “ABD'ye minnetarız, muhtacız”, “ABD ile ilişkiler dış politikamızın temel eksenlerinden biri olmaya devam ediyor”, “Teröristlerin ve diğer yasadışı unsurların Irak'la sınırlarımızdan her iki yönde de sızmalarını etkinlikle önleyecek düzenlemeleri zaman geçirmeksizin pekiştirmeliyiz. Zira şu anda Irak, terör örgütlerinin bir antrenman sahası haline gelmiştir”.

Çongar, ABD yetkililerinin ilk iki ifadeyi “malumun ilanı” olarak değerlendirdiklerini, ama üçüncü ifadeyle Iraklı direnişçiler “terörist olarak damgalandığı” için sevinç duyduklarını belirtmektedir.

Çongar'ın bu yazısını izleyen günlerde hükümet cephesinden ABD yönetimini mutlu edecek açıklamalar birbirini izlemeye devam etti. Bu açıklamalar içerisinde en çarpıcı ve arsız olanı yine davul çalarcasına yapıldı. Savunma Bakanı Vecdi Gönül Hürriyet gazetesinin 18 Mayıs tarihli nüshasının manşetinden verilen beyanatında, 1 Mart'ta tezkerenin meclisten geri dönmesine karşın İncirlik Üssü'nün Irak'ın işgali için etkili biçimde kullanıldığını ve üsten 4 bini aşkın sorti yapıldığını ilan etti. Yeni bir “malumun ilanı” olan olmaktan öteye anlam taşımasa da, bu Amerikan uşaklarının efendilerine yaranmak uğruna halka karşı nasıl da bir meydan okumayı göze aldıklarını göstermektedir. Yazık ki, tam bir infial duygusuyla karşılanması gereken bu meydan okuma karşısında ilerici-devrimci güçlerden cılız da olsa bir ses çıkmadı. AKP hükümeti böylelikle, halkın Amerikan karşıtı duyarlılıkları karşısında yalpalamayacağına dair yeni bir sadakat gösterisinden başarıyla çıkmış oldu. Beraberinde ise Amerikan uşaklığına yeni ve daha büyük halkalar eklemek üzere cesaret buldu.

ABD'ye sadakatini ortaya koymak için on takla atan AKP hükümetinin, Beyaz Saray yolundaki uşaklık sınavının bundan sonraki aşamasının ne olduğunu da yine ilgili yazıdan öğreniyoruz:

“Başbakan ayrıca, ‘ABD ile (...) Kafkasya ve Orta Doğu'daki reform çabalarına (...) kadar her konuda ileri dönük pozitif bir gündem oluşturarak ilişkileri sürdürmek zorunda olduklarını' söyledi ve bu vurgu başlı başına önemli. Gürcistan ve Ukrayna devrimlerine soğuk, Lübnan'daki muhalefete kuşkucu, Arap ülkelerindeki değişim yanlısı seslere mesafeli bakan ve ABD'nin buralardaki rolünü sorgulayan AKP hükümeti, bakalım bu ‘pozitif gündemi' nasıl oluşturacak? Erdoğan'ın konuşa konuşa Beyaz Saray'a varma hamlesindeki asıl sınav, bu yeni mesajların kuvveden fiile çıkıp çıkmayacağıdır.”

Demek oluyor ki, Erdoğan Beyaz Saray yoluna çıkarken ABD'nin Kafkasya ve Ortadoğu planları doğrultusunda alacağı rol ve yapacağı uşaklığa ilişkin efendisini tatmin edecek teminatlar verecek ve bunu fiili tutumlarla kanıtlayacaktır. Bugünlerde AKP hükümetinin ve yönetici düzeyindeki devlet organlarının söyleyecekleri ve alacakları kararları bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir. Sonuçta gizli ya da açıktan bu yönde atılacak adımlarla Amerikan uşaklığı derinleştirilecek ve sermaye iktidarı Amerikan emperyalizminin dümeninde yeni maceralara yelken açacaktır. Erdoğan'ın Amerika yolculuğu, sermaye iktidarının ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda bölgede çok daha aktif ve saldırgan bir rol üstleneceği yeni bir dönemin başlangıcı olacak, ABD-İsrail-Türkiye şer eksenine dayalı yeni bir saldırı hamlesinin yolu açılacaktır.

Tüm bunlar emperyalist savaş karşıtı muhalefetin önünde ciddi görev ve sorumlulukların durduğunu göstermektedir. Beklemenin, izlemenin ve protestocu eylemlerle yetinmenin sırası değildir. Emperyalistlerden ve işbirlikçilerden hesap sormalı, halklara karşı savaş ve saldırı planlarını işlemez hale getirecek fiili-meşru bir mücadeleyi gündemimize alarak sermaye iktidarının arsız meydan okumasını yanıtlamalıyız.