03 Eylül 2005
Sayı: 2005/35 (35)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ters tepen oyunlar ve büyüyen korkular
  Genelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos açıklamaları üzerine
   İncirlik yürüyüşü
  İncirlik yürüyüşü ve destek eylemleri
  Batman'da 20 bin kişi Hasan İş'i uğurladı
Özelleştirme tekelleşmeye hizmet ediyor
Kamuda toplu görüşme oyunu bitti
  Demokratikleşme paketlerinden yeni saldırılar çıkıyor
  Ekim Gençliği; Yeni döneme güçlü bir başlangıç için!
  TİSK:Sendikaya dost(!), işçi sınıfına düşman!
  "Sen 'sen' ol" ihanete geçit verme
  Ümraniye İşçi Kurultayı faaliyetlerinden...
  Küçükçekmece İşçi Kurultayı çalışmaları
  Sınıf çalışmasının sorunları ve kurultay çalışması
  Irak işgalindeki başarısızlık gizlenemiyor
  İşgalciler Irak'ı kaosa sürüklüyor

  Filistin direnişini bitirme planları tutmayacak

  Dünya Katolik Gençlik Günü ve gösterdikleri
  AKP H ükümeti "ucuz konut" adı altında emekçileri kandırıyor
  Türkiye'de aydın olmak!
  İçi boşaltılan kavramlar: Savaş ve barış!
  Düzene mahkum olmaktansa düzenin mahkumu olmak yeğdir
  Genç komünistlerin deneyimlerinden
  Bültenlerden / GOP İşçi Bülteni
  Emniyet gençleri "sevmeye" çağırıyor...
  İspanya'nın kızıl karanfili; Garcia Lorca
  Basından: Savaş bitiyor / Y. Türker
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Dünyanın 160 ülkesinden yüzbinlerce genç Almanya'da buluştu...

Dünya Katolik Gençlik Günü ve gösterdikleri

Venezüela'da Uluslararası Anti-emperyalist Gençlik Festivali'nin yapıldığı günlerde, Almanya'da bir başka toplantı, gündemi kapladı. 16 -21 Ağustos tarihleri arasında yapılan Dünya Katolik Gençlik Günü nedeniyle Almanya'nın Köln kenti, adeta dünya Katolikleri'nin akınına uğradı.

Bu yıl 20.'si düzenlenen Dünya Gençlik Günü, dünya gericiliğinin etkin bir kolu olan Vatikan tarafından organize edilmekte ve sadece Katolik gençliğin katıldığı bir buluşma olarak gerçekleştirilmektedir. Yıllardır yapılan toplantının asıl hedefi kiliselerin toplum üzerinde zayıflayan etkisini güçlendirmek ve onları sisteme bağlamaktır.

Almanya'da yapılan araştırmalara göre, Alman gençliği, kilisenin elitist olduğunu ve gelişen toplumsal olaylara uzak durduğunu düşünüyor. Yine Almanya'da kiliseyi ziyaret edenlerin sayısının oldukça az olduğu ve kilisenin günlük yaşmda önemli bir yer tutmadığı saptanmış.

Ortaçağ karanlığının temsilcisi Vatikan tarafından düzenlenen buluşmaya ilk gün 405 bin kişi katıldı. Katılan gençlerin yaş ortalamasının 20'nin altında olması dikkat çekiciydi. Sonraki günlerde Papa'nın Köln'e gelmesi ile katılanların sayısı yaklaşık 1 milyona yükseldi.

Bir hafta boyunca devam eden Dünya Katolik Gençlik Günü vesilesiyle, Papa'nın yönetiminde gerçekleşen tüm dini ayinlerde, gençlere yönelik konferanslarda ve konserlerde hep sistem kutsandı. Papa'nın Katolik Kilisesi'nin Endüljans Kararnamesi aldığını ve kendisini dinlemeye gelen bütün Katolikler'in günahlarının af edileceğini söylemesi Papa'nın ilk yurtdışı gezisini medyatik hale getirdi ve toplu halde yapılan ayinlere yüzbinlerce Katoliğin katılımını sağladı.

Papa'nın ziyareti sırasında Köln sokaklarına asılan afişlerde, Papa'nın insanlığı açlık çölünden kurtaracak kişi olarak yüceltiliyordu. Ancak Papa, işsiz ve yoksullarla görüşmek yerine, çıkardıkları yasalarla Alman işçi ve emekçisini işsizliğe ve yoksulluğa mahkum eden devlet ve hükümet yetkililerini huzuruna kabul edip, onları adeta kutsadı.

Papa bu arada diğer din temsilcileri ile de görüştü. 19-20 Ağustos günleri yaptığı bu görüşmelerde (özellikle Müslümanlarla) terörizme vurgu yaparak, bunun kaynağının dinler çatışması olduğu yönünde mesajlar verdi. Gençlere yönelik konuşmalarına ise, kapitalizmi olumlayan ve toplumu din afyonu ile uyutan, onları karanlığa çağıran temalar hakimdi. “Geçen yüzyılda yaşanan totaliter rejimleri (Sovyet ve Doğu Bloku'nu kastederek) reddettiğini, çünkü bu ideolojilerin insanlık onurunu hiçe saydıklarını” ileri sürdü. Zaten, 16 yaşında Hitler'in gençlik örgütüne katılmış olan, günümüzde ise savaş kundakçısı Bush ile Filistin halkına kan kusturan kasap Şaron'u destekleyen, bu Nazi ruhuyla Katolik Kilisesi'nin başına geçen gericilik abidesinden başka bir şey de beklenemezdi.

Dikkati değer bir diğer nokta, bu kadar büyük bir organizasyonun kimler tarafından finanse edildiği idi. İlk akla gelenin kiliseler olması doğaldır. Ne var ki, kiliselerin bu organizasyona tek bir sent bile ödemediği anlaşılıyor. Kilise vergisinden (halkın kiliselere ödediği vergi) borç olarak verilen 26 milyon Euro tekrar kiliseye iade ediliyor. Açıklanan resmi bilgilere göre Dünya Gençlik Günü'nün masrafı yaklaşık 100 milyon Euro civarında. Bunun %40'nı diğer ülkelerden katılımcı olarak gelen gençlerin ödediği belirtildi. İbret verici olan ise, Alman devletinin 7,5 milyon, Köln Belediyesi'nin 3 milyon, Avrupa Birliği'nin 1,2 milyon Euro ödemede bulunması, Alman devletinin kendi işsiz gençleri için ise tek bir sent bile yatırım yapmamasıdır.

Dünya Gençlik Günü için oluşturulan büroların yanısıra, üç devlet televizyon ve radyosunun 24 saat özel yayın yapması, bütün güvenlik güçlerinin alarma geçirilmesi, herhangi bir “terör ”olayına karşı yapılan sıkı denetim, ulaşımdan sağlığa, yemekten kalacak yer sorununa kadar en küçük ayrıntının dahi düşünülmesi ise tek bir şeyin kanıtı. Din sadece geri ülkelerde toplumsal devrim tehlikesine karşı kullanılmıyor. Avrupa gibi en zengin ülkelerde de din bu amaçla kullanıp emekçi sınıflar uyutuluyor.

A. Ceren/Köln

-------------------------------------------------------------------------------------

Irak'ta yağma ihalelerinde yolsuzluk dizboyu

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in eskiden başkanlığını yürüttüğü petrol şirketi Halliburton'a Irak'ta verilen ihalelerde yolsuzluk yapıldığını açıklayan üst düzey Pentagon yetkilisi Bunny Greenhouse görevden alındı.

ABD Kara Kuvvetleri İstihkam Komutanlığı'nda en üst düzeyde satın alma yetkilisi olan Greenhouse'un avukatı, müvekkilinin geçen hafta daha alt seviyede bir konuma getirildiğini belirterek, Greenshouse'un Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı mahkemeye vereceğini bildirdi. Avukat açıklamasında, Greenhouse'un bir ihale yolsuzluğunu ortaya çıkardığı için kurumu tarafından cezalandırıldığınıı söyledi. Kohn, siyah bir kadın olan Greenhouse'a yönelik cinsiyet ve ırk ayrımı yapıldığını da dile getirdi.

Greenhouse, Irak'ın savaşta zarar gören petrol tesislerinin onarımını öngören bir projede sözleşmenin, herhangi bir ihale açılmadan doğrudan Halliburton şirketine verilmesinde yolsuzluk yapıldığını tespit etmiş, ancak Pentagon içinde itirazlarından sonuç alamayınca konuyu kamuoyuna duyurmuştu. Greenhouse, Haziran'da muhalefetteki Demokrat Kongre üyelerine yaptığı açıklamada da, Halliburton'a Irak'ta verilen başka ihalelerde de yolsuzluklar yapıldığı bilgisini vermişti.

ABD İstihkam Komutanlığı yetkilileri, Greenhouse'un “başarısız performansı” nedeniyle görevinden alındığını iddia etseler de, bunun bir inandırıcılığı bulunmuyor.

-------------------------------------------------------------------------------------

Amerikalı papazlar da savaş kundakçısı...

“Amerika Chavez'i öldürmelidir”

Amerikalı televizyon papazı (tele-evangelist) Pat Robertson, ABD'nin Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez'i öldürmesi gerektiğini söyledi. Chavez'in Amerika'da komünizmi ve aşırı İslamı yayan “büyük bir tehlike” olduğunu öne süren papaz, “Eğer ona suikast düzenleyeceğimizi düşünüyorsa, biz gerçekten bu işin üzerine gitmeli ve yapmalıyız” diye konuştu.

“Bir diktatörden kurtulmak için 200 milyon dolar harcamamız gerekmiyor. İşi yapmaları için gizli ajanları kullanmak ve sonuca ulaşmak daha kolay” diyen papazın sözleri, aslında ABD emperyalizminin kanlı tarihini de özetliyor. Arsız papazın, kendisine ait Hıristiyan-şeriatçı televizyon kanalı CBN'deki vaazının, yaklaşık 7 milyon Amerikalı tarafından izlediği tahmin ediliyor. Neo-faşist çetenin baş destekçisi olan bu papaz, 1988 yılında Cumhuriyetçi Parti'den başkan adayı olmuştu.

Chavez, daha önce yaptığı birçok açıklamada, Bush yönetiminin kendisini görevden uzaklaştırma ya da öldürme planları olduğunu açıklamış, ABD'li yetkililer ise Chavez'in savlarını reddetmişti. Oysa Amerikan emperyalizminin kanlı tarihine bakıldığında, Chavez'in bu kaygısının ne kadar yerinde olduğu görülür. CİA'nın Chavez'e karşı organize ettiği, ancak emekçilerin ayağa kalkması ile başarısızlığa uğrayan darbe ise, neo-faşist çetenin kirli niyetini tartışmasız şekilde ortaya koymuştur. Dolayısıyla patavatsız papazın yaptığı, bu iğrenç niyetlerin yüksek sesle ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Bu küstah açıklamanın tepki çekmesi üzerine, Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün papazın sözlerini kınaması, bunun üzerine papazın özür dilemesi ise gerçeği zerre kadar değiştirmiyor.

Chavez'in yardımcısı Jose Vicente Rangel, açıklamaların “teröristçe” olduğunu belirterek, papazın söyledikleriyle ilgili olarak yasal yollara başvuracaklarını kaydetti. Rangel, “terörizmle mücadele” söylemi içinde olan bir ülkeden bu tip terörist açıklamalar yapılmasının büyük bir ikiyüzlülük olduğunu ifade etti.

Venezüella'nın İngiltere Büyükelçisi Alfredo Toro Hardy ise önemi bir noktaya dikkat çekti. Hardy, “Herkesin bildiği gibi, mevcut Bush yönetimi ve Cumhuriyetçi Parti'nin arkasındaki esas güç, Hıristiyan sağıdır. Televizyon papazı Pat Robertson da Hıristiyan sağın babasıdır. Böyle bir kişinin Başkan Chavez'in öldürülmesi için çağrı yapması, çok kaygı verici” diye konuştu.

Savaş kundakçısı papazın açıklamaları, emperyalist güçlerin kural tanımaz küstahlığını bir kez daha ortaya koyduğu gibi, din adamlarının egemen sınıflarla olan organik bağını da gözler önüne seriyor. Buna rağmen, Venezüellalı işçi-emekçilerin aktif desteğini aldığı sürece, Chavez'e karşı imal edilen kirli planların hayata geçirilmesi kolay olmayacaktır.