15 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/33

  Kızıl Bayrak'tan
  Kafkasya’da emperyalist
nüfuz mücadeleleri
   Emperyalist planlar Kafkas halklarının başına savaş açtı!
AKP’nin kapatılmaması üzerinden yayılan boş hayaller
“Cari açık” polemiğinin ardına gizlenen gerçekler!

İşçi ve emekçi hareketinden…

KESK: “Toplu görüşme değil toplu sözleşme!”
  KESK toplu görüşme sürecine ilişkin “mücadele programı ve eylem takvimi”ni açıkladı…
Grev ve TİS komiteleri kurulmalı,
işyerlerini temel alan bir süreç örülmelidir!
  Sİ-DER kampanyası güçlenerek sürüyor…
  Mamak 5. Kültür-Sanat Festivali binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla başarıyla gerçekleşti…
  Dünyadan kısa kısa...
  Diktatör Pervez Müşerref’in cumhurbaşkanlığından azli gündemde…
  Filistinli şair Mahmud Derviş’i yitirdik...
  DHKP: “Komutanımız, önderimiz, dayımızı yitirdik”
  Bir kez daha Ergenekon tartışmaları ve doğru yaklaşım üzerine...
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rusya-Gürcistan savaşı…

Emperyalist planlar Kafkas halklarının başına savaş açtı!

Amerikancı Gürcistan rejiminin Güney Osetya Özerk Bölgesi’ne saldırması ile başlayan çatışmalar, Rusya’nın fiili müdahalesiyle kısa sürede Gürcistan-Rusya savaşı boyutuna sıçradı. Boyunu aşan küstah bir çıkış yaparak Osetya’yı işgal eden Gürcistan, batılı emperyalistlerden geleceğini umduğu desteğin yetersiz kalması üzerine utanç verici bir yenilgiye uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldı.

Rus ordusunun hava saldırılarının yanısıra ağır silahlarla kara harekatı düzenlemesi üzerine Gürcistan ordusu geri çekilirken, Güney Osetya yeniden Rus ordusu ve Oset güçlerin kontrolüne girdi. Şimdilik harekatı durdurduğunu açıklayan Rusya, Gürcü birlikleri G. Osetya ile Abhazya’yı tamamen terketmeden savaşı bitirmeye niyetli görünmüyor.

Gürcistan’ın “Hamid Karzai”si Mihail Saakaşvili başkanlığındaki yönetimin kararıyla işgal edilen Güney Osetya çatışmalar sonucu ağır bir yıkıma uğrarken, her iki taraftan onbinlerce kişinin yaşam alanlarını terketmek zorunda kaldığı bildirildi. Rus kaynaklar, Gürcistan ordusunun 2 bin sivili katlettiğini açıklarken, Gürcistan rejimini soykırım yapmakla suçladı. Saakaşvili yönetimi ise, Rus savaş uçaklarının bombardımanlarında 100 civarında sivilin öldüğünü iddia ederek Rusya’yı suçladı.

Osetya’dan geri çekilen Gürcistan ordusunun üslendiği Gori kasabasını bombalayan Rus savaş uçaklarının, başkent Tiflis yakınlarındaki bir askeri üs ve radar istasyonunu da vurduğu bildirildi. Saakaşvili yönetimi, Rus ordusunun saldırılarını sürdürerek Gürcistan topraklarında ilerlediğini öne sürerken, Moskova’dan yapılan açıklamalarda sözkonusu iddialar reddediliyor.

ABD ile kuyrukçularının kaba riyakârlığı!

Güney Osetya’nın bağımsızlık istemine savaş aygıtını harekete geçirerek yanıt veren Gürcistan’ın Rusya saldırısına maruz kalması, “uygar batılı” güçlerin hop oturup hop kalkmasına neden oldu. Öyle ki, haydutlar çetesinin şefi Bush, savaş aygıtı NATO’nun Brüksel’deki görevlileri, AB’nin “demokrasi havarisi” temsilcileri koro halinde vaaza başladılar. Rusya’yı egemen bir devletin hakkını ihlal etmekle, uluslararası hukuku çiğnemekle, demokrasiye aykırı davranmakla suçlayan ABD ile kuyrukçuları, askeri harekata derhal son verilmesini istediler.

Belirtmek gerekiyor ki, ırkçı-siyonist İsrail’in Filistin işgaline mali, askeri, siyasi, diplomatik destek sunan bu güçlerdir. Afganistan’ı B-52 bombardıman uçaklarıyla harabeye çevirerek işgal eden bu güçlerdir. Irak’ı yakıp yıkarak 1.5 milyon insanı katleden, 4 milyon insanı ise mülteci durumuna düşüren bu güçlerdir. İran’ı tehdit ederek halklara karşı yeni cepheler açmaktan söz eden de bu güçlerdir.

İnsanlığa karşı bu kadar ağır suçlar işleyen ABD ile müttefiklerinin utanmadan başkalarına hukuk ve ahlak dersi vermeye kalkışmaları kaba riyakarlığın da ötesindedir.

Rusya’dan batılı emperyalistlere rest!

Batılı emperyalistlerin “saldırıyı derhal durdurun” çağrılarına sert tepki gösteren Rusya, ABD, NATO, AB tarafından sergilenen yaklaşımın tek taraflı olduğunu, bu güçlerin saldırganla kurbanı birbirine karıştırdığını belirterek, ABD ile müttefiklerine tutumlarını gözden geçirme çağrısıyla yanıt verdi.

Bu arada Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ile Tiflis’te görüşen Mihail Saakaşvili ise, AB’nin çözüm önerilerinin hemen hepsini kabul ettiğini açıkladı. Batılı emperyalistlerden umduğu desteği bulamayan Saakaşvili, bu güçlerin önerdiği ateşkesi kabul etmekle yetinmek zorunda kaldı.

Batılı emperyalistler ile BM’nin çağrılarına rağmen Rusya ateşkes önerisini dikkate almadı. Amerikancı Gürcistan rejiminin ateşkesi hemen kabul etmesi, Rusya’nın gazabından kurtulmasına yetmedi. Görünen o ki, saldırıyı Güney Osetya’nın ötesine, Gürcistan içlerine taşıyan Rus ordusu, eline geçen fırsatı değerlendirip Saakaşvili rejimini iyice zayıflatmaya, bu ABD kuklası yönetimin yıkılmasını sağlayacak zemini hazırlamaya çalışıyor.

Emperyalistlere taşeronluk yapan
işbirlikçilerin utanç verici akıbeti

Gürcistan yönetiminin Rusya ile savaşı göze alarak Güney Osetya’ya saldırması akıldışı bir tutum gibi görünmektedir. Zira dev Rusya’nın yanında cüce gibi duran Gürcistan’ın bu ülkeyle savaşması intihar girişimi gibi bir şeydir. Ancak ne Gürcistanlı Hamid Karzai ne başında bulunduğu yönetim akılsızdır. O halde Rusya’ya meydan okuyarak bu maceraya atılmanın mantıklı tek açıklaması, Gürcistan rejiminin ABD emperyalizmi ile NATO’ya güvenerek bu savaşı başlatmış olmasıdır.

Öyle anlaşılıyor ki, Saakaşvili ile başında bulunduğu yönetim, Irak ve Afganistan bataklığında çırpınan efendilerinin Rusya ile askeri bir çatışmaya girişebilme olanağından yoksun olduklarını göz ardı etmiştir. Nitekim Rus savaş uçakları Gürcistan semalarında dolaşıp askeri hedefleri bombalarken, ABD, NATO, AB şefleri ancak açıklamalar yapabiliyordu.

Emperyalistlere güvenerek maceraya atılanların yüzüstü bırakılıp alçaltıcı bir duruma düşmeleri yeni bir olgu değil. Tersine, pekçok örnekte görüldüğü üzere, zorda kaldığı ya da çıkarları öyle gerektirdiği zaman işbirlikçi soysuzları yüzüstü bırakmak emperyalistlerin klasik taktiklerindendir.

ABD ile NATO’ya güvenerek maceraya atılan Gürcistanlı Hamid Karzai’nin sonunu, büyük ihtimalle emperyalistlerin bu kirli taktiği hazırlayacaktır.

Batılı emperyalistlerin Rusya’yı kuşatma
planında gedik açıldı

Çoğu zaman AB’yi de peşine takmayı başaran ABD’nin Rusya’yı kuşatma planı uzun süredir uygulamada. Bu kuşatma hem ABD’nin dünya jandarmalığını sürdürebilmesi için gerekli olan enerji kaynaklarını denetlemek hem küresel bir güç olma yönünde yol alan Rusya’yı belli sınırlarda tutabilmek açısından önem taşımaktadır.

ABD emperyalizmi ile kuyrukçularının kirli planı, giderek palazlanan Rus burjuvazisi ve nükleer bir güç olan devleti tarafından da bilinmektedir. Nitekim Rus devleti mali, siyasi, diplomatik, askeri alanlarda geliştirdiği karşı hamlelerle kuşatma planını bozmaya çalışıyor. Rus devleti ve savaş aygıtının sürekli tahkimi, Rusya-İran ilişkileri, önderliğini Rusya-Çin ikilisinin yaptığı Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) faaliyetleri, enerji kaynaklarının silaha dönüştürülmesi girişimleri, Doğu Avrupa’ya kurulma hazırlığı süren füze kalkanına gösterilen sert tepkiler, Rusya’ya komşu ülkelerdeki ABD uşağı rejimlere karşı izlenen bölgesel politika…

Tüm bunlar, ABD’nin kuşatma planını boşa düşürüp Rusya’yı dünyanın etkili emperyalist güçlerinden biri konumuna yükseltmek için yapılmaktadır. Gelinen yerde Rusya’nın bu girişimlerinde belli bir başarıya ulaştığı görülmektedir. Gürcistan’ın meydan okumasına karşı verdiği sert yanıt ise, Rusya’nın ulaştığı özgüvene işaret etmektedir. Bu tutumuyla Rusya, hem ABD’ye hem Kafkaslar’daki uşaklarına gerekli mesajı iletmiş oldu.

Rusya’nın Kafkaslar’daki etkisini pekiştiren bu savaş büyük olasılıkla yakında son bulacak. Ancak bu çatışmalı durumun ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor. Zira ne emperyalistler ne Rus burjuvazisi Kafkaslar’da etkili güç olma, dolayısıyla Hazar Havzası’ndaki enerji kaynaklarından daha çok pay alma çabasından vazgeçecek. Bu ise, bölgenin yeni çatışmalara sahne olma ihtimalini güçlendirmektedir.

CIA fideliklerinde yetiştirilen
“Hamid Karzailer”in yediği şamar!

B-52 bombardıman uçaklarının düzlediği zemin üzerinde oturarak Afganistan “devlet başkanı” olan Hamid Karzai, CIA fideliğinde yetiştirilmiş dört dörtlük bir işbirlikçidir. Yakın korumalığını bile halen ABD deniz piyadeleri yapmaktadır. Bu yönüyle işbirlikçi başkanları tanımlamak için Hamid Karzai biçilmiş bir kaftandır.

CIA fideliğinde yetiştirilmiş “en parlak” şeflerden biri de kuşkusuz Mihail Saakaşvili’dir. Üstelik o, bombardıman uçaklarıyla değil Soros’un dolarları ve CIA planlarıyla devlet başkanı koltuğuna kurulmuştu. Yozlaşmış Gürcistan rejimine karşı kitlelerde biriken öfkenin amacından saptırılması sayesinde büyük bir kitle desteğini arkasına almayı da başarabilmiştir. Bu durum, “renkli devrim” propagandasının etkili bir şekilde yapılmasına olanak sağlamış, medya tekelleri de bu olanağı tepe tepe kullanmıştı.

Rusya’nın vesayetinden kurtulmak adına ABD ve NATO’nun kucağına atlayan Saakaşvili ve benzerleri, büyük bir özgüven kazanmış görünüyorlardı. Ancak batılı emperyalistlerin sunduğu “güvenli kucak”ta oturmanın şımarıklığı ile Rusya’ya meydan okuma budalalığında bulunan Saakaşvili’nin, işbirlikçilerin son durağı olan düşkünlük çukuruna yuvarlanmaktan kurtulması pek olası görünmüyor. “En parlak Hamid Karzai”nin akıbeti böyle olduktan sonra, artık diğerleri için umutlu bir gelecekten bahsetmek kolay değil.

Tekelci kapitalizm savaş demektir!

Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin ve bazı Afrika ülkelerinde çatışmalar devam ederken, savaş Kafkaslar’a da sıçratıldı. Emperyalist güç odakları arasında dünyadaki beşeri ve doğal zenginliğin yağmalanmasından daha büyük pay alma ve bu paya göre dünya siyaset sahnesindeki sözünü etkili kılma çatışmasının savaşı kaçınılmaz kılması, kapitalist-emperyalist dünya düzeninin temel yasalarından biridir. Emperyalist güçler henüz birbiriyle doğrudan çatışmaya girişmeseler de, işgal edilen ülkelerde olsun bölgesel savaşlarda olsun çoğu zaman taraf durumundadırlar.

Savaş zeminini ortadan kaldırmanın tek yolu, tüm zenginlikleri asalak bir azınlığın elinden alıp tüm insanlığın hizmetine sunmaktır. Bunu da ancak sömürü ve köleliğin her türünü ortadan kaldıracak olan bir sistem, yani sosyalizm başarabilir.

Bu koşullarda gerici savaşlara karşı tutarlı mücadele, her koşulda emperyalizmi de, kapitalizmi de hedef almalıdır.


Ankara’daki Amerikancılar bir kez daha emperyalist saldırganlığın hizmetinde!

Onbinlerce kilometre ötedeki Kore’ye asker göndererek, başını ABD’nin çektiği dünya gericiliği nezdinde kendini ispatlamaya çalışan Türk burjuvazisi ile onun devleti, o tarihten bugüne sadık bir tetikçi olarak emperyalizme hizmet etmektedir. 56 yıldır aksatmadan sürdürülen bu utanç verici suç ortaklığı, Amerikancı Gürcistan rejiminin Güney Osetya’yı işgal etmesiyle de kendini gösterdi.

Ankara’dan yapılan “Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz” açıklaması, ABD ve İsrail tarafından eğitilen Gürcistan ordusunun Osetya’yı işgaline destek verildiğinin ilanıydı. Ancak emperyalist merkezlerin bile Osetya’ya yapılan saldırıyı cepheden sahiplenememesi, Rusya’nın ise tahmin edilenden daha sert bir karşılık vermesi, emperyalistlerle büyük sermayenin hizmetindeki AKP hükümetinin tavır değiştirmesine yol açtı. Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’yi arayan Tayyip Erdoğan, “krizi derinleştirmeyin” mesajı vererek, kraldan daha kralcı tutumunu terketmek zorunda kaldı.

Bu sefer “ekili bir bölge gücünün başbakanı” havalarına girmeye çalışan Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin tarafından dikkate alınmayarak hüsrana uğradı. Kısa süre önce Rusya devlet başkanlığı görevini tamamlayarak başbakanlığa geçen Putin, ne Tayyip Erdoğan’ın telefonlarına ne başbakanlık görevlilerinin ne de dışişleri bakanlığı bürokratlarının ısrarlı aramalarına yanıt verdi. Washington’daki efendilerinden “iyi bir takdir” almayı uman dinci gericiliğin başı Tayyip, böylece önemli bir fırsatı kaçırmış oldu.

Tayyip Erdoğan’ın hüsranı üzerine talep düzeyini düşüren hükümet, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmek istediği mesajını Moskova’ya iletti. Gecikmeli verilen yanıtta, Lavrov’un Ali Babacan’ı arayacağı bildirildi. Ancak bu görüşme gerçekleşmeden Rus ordusunun saldırısı karşısında hezimete uğrayan Gürcistan, Güney Osetya’dan çekildiğini ilan etti. Böylece olayların kritik sayılabilecek aşamaları geçtiğinde, Ankara’daki işbirlikçiler Moskova’dan herhangi bir yetkili ile görüşebilme şerefine henüz nail olmamışlardı. Etkili bir “bölge gücü”nü temsil etme havalarında olan Türk hükümeti için son derece alçaltıcı bir tablo.

Bu olay, “kraldan daha kralcı olmak” ile “etkili bölge gücü” olmak arasındaki farkı göstermesi açısından çarpıcıdır. Amerikancı rejim, Washington nezdinde prim toplamak için saldırıyı başlatan taraf olan Gürcistan’a destek verince, Rusya’nın tutumu ile “etkisiz eleman” durumuna düşürüldü. Dahası, doğalgaz alanında %70 oranında Rusya’ya bağımlı olan Türk hükümeti, Rus yönetimi nezdinde itibarını düzeltmek için çaba harcamak sorunuyla da karşı karşıya kalmış oldu.

Türk sermaye devletinin bu çatışmada Gürcistan tarafını tutmaya kalkışması şaşırtıcı değil. İlkin, kendisi de Kürt halkının özgürlük özlemlerini bombalar altında ezmek için kirli savaş yürüten bir devlettir. Hal böyleyken Osetler’in bağımsızlık taleplerini desteklemesi beklenemezdi. Zira bu devlet geleneği, Fransız emperyalizmini, bir milyon insanın yaşamı pahasına kovan Cezayir halkının bağımsızlığına bile karşı çıkmıştı zamanında. İkincisi, Gürcistan, ABD-İsrail işbirlikçisi bir rejim tarafından yönetilmektedir. Üçüncüsü, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Şahdeniz gaz boru hattı, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu gibi projeler, Türk burjuvazisinin Amerikancı Gürcistan rejimine destek vermesini sağlayan diğer etkenlerdir. Bu tabloya rağmen Rusya’ya karşı tutum almak işbirlikçi Türk burjuvazisi için farklı sıkıntılara katlanmayı zorunlu kılıyor.

Bu çatışma kısa sürede bitebilir. Ancak ABD emperyalizminin bölgeye dönük kirli hesapları, Kafkaslar’da çatışmalı sürecin devam etmesine yol açabilecek niteliktedir. Bu ise, yeni çatışmaların kışkırtılabileceğine işaret etmektedir.

Son dönemde aralarındaki çatışmanın derinleşmesi üzerine dış desteğe artan ihtiyaçlarının, Türk egemen sınıflarını Washington’daki efendilerine daha da bağımlı hale getirdiği bilinmektedir. ABD’nin Kafkaslar’a dönük planlarını uygulamak için ise, bölgedeki işbirlikçilerinden tetikçi devşirmek istediği, buna en uygun görünen adayların Ankara’dakiler olduğu da bir sır değildir. Bu şartlar, dincisiyle/laikiyle Türk egemenlerinin, ABD emperyalizmi hizmetinde uğursuz roller üstlenebilme ihtimalini güçlendirmektedir.

İşbirlikçi egemenler, sınıfsal çıkarları gereği saldırganlık ve savaşın safında yer alırken, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen Kürt halkının, ilerici-devrimci güçlerin ise emperyalizme, kapitalizme ve her türden zorbalığa karşı mücadeleyi yükseltmeleri gerekmektedir.