03 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/25

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi çatışmanın son perdesi ve
devrimci müdahalenin artan önemi
  12 Eylül’ün hesap defterini Kenan Evren’in yargılanması da, intiharı da kapatamaz!
  CHP’nin “12 Eylülcüler yargılansın” manevrası ve gerçekler
Batan da, kriz içinde debelenen de
asalak sermaye düzenidir!
2 Temmuz etkinlikleri...
Basın-İş İstanbul Şube Yönetimi’ni gerçekleri açıklamaya davet ediyoruz...
  Kent AŞ direnişi sürüyor…
  Entes direniş güncesi...
İşçi ve emekçi hareketinden...
  Esnek istihdamı ve “kiralık işçi” uygulamasını yasal hale getiren, işçinin işgüvencesini gaspeden özel istihdam büroları yasası kabul edildi…
  DESA deneyimi üzerine
  Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı sonrası çalışmamızda yeni bir dönem başlamıştır!
  Emekçi kadın mücadelesi
ve sendikalar
  Honduras’ta amerikancı faşist askeri darbe!
  Molla rejimi halk hareketini devlet terörüyle sindirmeye çalışıyor!
  Uluslararası Kızılhaç raporu:
  “İşçi sınıfı ya devrimcidir,
ya da hiçbir şey!”
  Kapitalizmin krizi yıkım üretiyor, sermaye cephesi daha fazla fedakarlık istiyor…
  Ulusal Sorun-Kürt Sorunu Sempozyumu
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ulusal Sorun-Kürt Sorunu Sempozyumu

DHF’nin düzenlediği “Ulusal Sorun-Kürt Sorunu Sempozyumu” 27-28 Haziran tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi.

İbrahim Kaypakkaya anısına düzenlenen sempozyumda Kürt sorunu; kuramsal, tarihsel, güncel ve çözümsel yönleriyle tartışıldı.

Sempozyumun ilk gün programının “Marksizm ve Ulusal Sorun” başlıklı oturumunda Emrah Cilasun, Ender Helvacıoğlu, Metin Kayaoğlu, Yüksel Akkaya yer alırken “Kürt Ulusal Sorunu, Kemalizm, Liberalizm” başlıklı ikinci oturumda İsmail Beşikçi, M. Kemal Coşkun, Sait Çetinoğlu, Şehmus Güzel, Temel Demirer konuşmacı olarak yer aldılar.

DHF adına yapılan açılış konuşmasıyla başlayan sempozyum konuşmacıların sırayla söz almasıyla ilerledi.

İlk sözü alan Kayaoğlu, Marks ve Engels’in ulusal sorunu ele alış biçimlerine ve Sovyetler’de ulusal soruna değindi. Ezilen halkların mücadelesinin esas alınması gerektiğini söyledi.

Helvacıoğlu, Kürt sorununun üç ana eksende tartışılması gerektiğini söyledi. İlk eksenin anti-emperyalizm, ikincisinin feodalizmin tasfiyesi, üçüncü noktanın ise birlik ve kardeşlik temelinde bir çözüm olduğunu ifade etti.

Yüksel Akkaya, kapitalizme karşı olmayan bir mücadelenin başarı şansı olmadığını, soruna sınıfsal bakmak gerektiğini belirtti.

Cilasun, konuşmasında Kürt hareketine ve Türkiye devrimci hareketine sert eleştiriler yöneltti. Öcalan’ın “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabından alıntılar yaparak Öcalan’ın teslimiyetçi çizgisini ifade etti.

İkinci oturumda konuşmaya “Kürt sorununun kendisi nedir?” sorusuyla Beşikçi başladı ve Kürtlerin bağımsızlık hakkının gaspedilemeyeceğini belirtti.

Demirer, devletin Kürt açılımının, Kürt hareketi tarafından “demokratikleşme” yolundaki olumlu adımlar olarak değerlendirilmesini eleştirdi. Ulusal sorunun çözümünün ulusların kendi kaderini tayin hakkının verilmesinden geçtiğini söyledi.

Coşkun, tablonun liberal burjuvazi ve ulusal burjuvazi çatışmasından çıkarılıp, emek-sermaye çatışmasına evriltilmesi gerektiğini belirtti.

Çetinoğlu, Kürt hareketinin geçmişine dair tarihsel bir sunum gerçekleştirdi.

Salonda bulunamayan son konuşmacı Şehmuz Güzel’in gönderdiği sunum metni ise bir başkası tarafından okundu. Metindeki vurgu noktası, ulus devlet modelinin sönümlendiği ve federal yapılanmalara dikkat çekilmesi gerektiği idi.

Sempozyumun 2. günü

Sempozyumun ikinci günkü ilk oturumu ise “Ulusal sorun ve emperyalizm”di. Babür Pınar, Sibel Özbudun, Sinan Çiftyürek, Muzaffer Oruçoğlu ve Recep Maraşlı’nın söz aldığı bu oturumda konuşan Oruçoğlu İbrahim Kaypakkaya’nın “Kürt sorunu emperyalizme karşı bir mücadele sorunudur” tespitine katılmadığını ifade etti. Ulusal sorunun esasta pazar sorunu olduğunu vurguladı.

Pınar ulusal sorunun kapitalizmin gelişiminin doğal bir sonucu olduğunu vurguladı.

Özbudun Kürt hareketi ve düzen cephesindeki gelişmeler üzerinden Kürt sorununu ele aldı.

Maraşlı ise Kürt sorununun bir sömürge sorunu olduğunu belirterek silahlı mücadelenin ulusal hareketin önemli bir parçası olduğunu dile getirdi.

Çiftyürek sömürgecilik, sanayileşme, modernizm ve emperyalizm gibi kavramların birbirinden kopuk olmadığına değindi ve güncel olarak Kürt sorununun çözümünde genel af, anayasal hak ve anadilde eğitim taleplerini sıraladı.

Sempozyumun son oturumunda DHF, Emek Partisi, ESP, Partizan, Sosyalist Parti, DTP temsilcileri konuştu.

DHF temsilcisi kapitalist sistemin ortaya çıkmasıyla birlikte ulusal soruna tanıklık edildiğini belirtti.

Ulusal sorununun ekonomik temelden yoksun, kültürel bir sorun değil bir pazar sorunu olduğunu, çözümün de sınıfsal bir önderlikle mümkün olacağını vurguladı.

Sosyalist Parti’den Mustafa Kahya, Kürt sorunu konusunda ister gönüllü birlik, ister ayrı bir devlet kurma ya da farklı bir siyasal formülasyon olsun ulusların kendi kaderini tayin hakkının savunulması gerektiğini dile getirdi.

Barış ve Demokrasi Partisi’nden Demir Çelik, 1970’lerin şiddete dayalı devrim anlayışının günümüzde işlevsiz olduğunu, Kürt sorununun çözümünün meşruiyete dayalı demokrasiyle, halklaşmayla mümkün olacağını ileri sürdü.

Emek Partsi’nden İbrahim Akkaya, genelde ulusal sorun özelde Kürt sorununda güncel görevlerle ilgili, yazılı bir tebliğ sundu.

ESP adına konuşan Sıtkı Görür PKK’ye bugün destek verilmesinin yürüttükleri mücadelenin demokratik bir temelde olmasından dolayı olduğunu söyledi ve 29 Mart yerel seçimlerini iyi değerlendirmek gerektiğine dikkat çekti.

Partizan adına konuşan Kenan Özyürek, ulusal sorunun demokratik bir yönü olduğuna değindi ve ulusal sorun devrim sorunudur dedi.

Kızıl Bayrak / Ankara

 


“Davutpaşa’yı unutmadık, unutturmayacağız!”

31 Ocak 2008’de 21 kişinin hayatını kabettiği, 117 kişinin yaralandığı Davutpaşa katliamında yaşamını yitirenlerin ve yaralananların aileleri, katliamı unutturmamak ve sorumluların yargılanması talebini yükseltmek amacıyla başlattıkları eylemin ikincisini 27 Haziran günü Taksim tramvay durağında gerçekleştirdi.

Eylemde, “Davutpaşa’yı unutmadık unutturmayacağız” şiarının ve katliamda yaşamını yitirenlerin isimlerinin yazılı olduğu 2 pankart taşındı.

Basın açıklamasını katliamda yaşamını yitiren Orhan Saday’ın babası Adnan Saday gerçekleştirdi. Saday, bilirkişi raporunda sorumlular gösterilmesine rağmen 18 aydır ceza davasının açılmadığını ifade etti. Bu acıların bir daha yaşanmaması ve yeni canların yanmaması için davaların takipçisi olacaklarını söyledi ve ceza davası açılıncaya kadar her Cumartesi 11.00’de Taksim’de olacaklarını belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

Galatasaray’da 222. hafta...

­­Kayıp yakınları 27 Haziran günü Galatasaray Lisesi önünde 222. kez yaptıkları oturma eyleminde, 1 Araık 1995 tarihinde Mardin / Dargeçit’teki evlerine yapılan baskın sonrası gözaltında kaybedilen 7 kişiden birisi olan Abdurrahman Coşkun’un akıbetini sordu, sorumluların yargılanmasını istedi.

Eylemde, “Failleri belli. Kayıplar nerede? / İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon” pankartı ile kayıp resimleri ve karanfiller taşındı. Basın açıklamasını komisyon adına, 12 Eylül 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin gerçekleştirdi. Açıklamada Abdurrahman Coşkun’un dosyasının da Ergenekon kapsamına alınması istendi. İrfan Bilgin, Abdurrahman Coşkun’un askerler tarafından evlere yapılan baskınlarda 6 kişi ile birlikte gözaltına alındığını belirterek, bir daha kendilerinden haber alınamadığını söyledi. Coşkun’un ailesinin Dargeçit Savcılığı ve askeri tabura yaptığı başvurulardan da bir sonuç alamadığını belirtti. Dargeçit Jandarma Tugayı, Mardin Jandarma Tugayı ve Askeri Özel Harp Dairesi ve ona bağlı yapılanmaları sorumlu tuttuklarını belirten Bilgin, sorumluların yargılanmasını istedi.

Bilgin, 1995 yılından itibaren kayıp olan Hasan Ergul’un ailenin mücadelesi sonucu bulunduğunu belirterek, 5 Haziran 1995 tarihinde JİTEM tarafından gözaltına alınarak kaybedilen Ergul’un cesedinin, Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunduğunu ve DNA testi ile kimliğinin tespit edildiğini hatırlatarak, “Ancak faillerden hala hesap sorulmadı” dedi.

Abdurrahman Coşkun’un yengesi Mukaddes Coşkun’da yaptığı konuşmada, sorumluların yargılanmasını istedi. Ruhan Mavruk’ta Cumartesi Anneleri’ne yazdığı bir şiirini paylaştı.

Kızıl Bayrak / İstanbul