Kızıl Bayrak'tan...
12 Eylül askeri faşist darbesinin 30. yıldönümü, geçmiş yıllardan farklı olarak sermaye düzeninin ihtiyaçları doğrultusunda gündeme getirilen anayasa referandumuna denk geliyor. Artan sosyal yıkım saldırıları, derinleşen yoksulluk ve toplumsal çürüme, demokratik hak ve özgürlüklerin tırpanlanması, baskı ve terör rejimi uygulamalarının yoğunlaşması düzenin referandum tezgahına karşı işçi ve emekçi kitlelerin karşısına devrimci bir alternatif olarak çıkmanın önemini ortaya koyuyor.
Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ABD’de tezgahlanan faşist darbenin yıldönümü aynı zamanda rejim krizinin de derinleştiği bir döneme denk geliyor.
Orgeneral İlker Başbuğ’dan görevi devraldığı 27 Ağustos’taki devir-teslim töreninde konuşan yeni Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, sermaye devletinin önümüzdeki süreçte Kürt halkına karşı inkar ve imha siyasetini derinleştireceğine, anayasa referandumunun sonucu ne olursa olsun resmi çizginin yılmaz savunucusu olacağı mesajını verdi. Koşaner’in, devir-teslim törenindeki konuşması sırasında sınırötesi harekat talebini dile getirmesi ise sermaye devletinin topyekûn savaş stratejisinin önümüzdeki dönemde sahneye konulmaya devam edeceğini gösteriyor.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, 3 Eylül’de Diyarbakır’da yapılacak referandum mitinginde vereceği mesajlar merak edilen Tayyip Erdoğan da tartışmalara son noktayı koydu. Sermaye hükümetinin şefi Erdoğan, “Ankara’da ne söylersem Diyarbakır’da da onu söylerim” diyerek sermaye hükümetinin Kürt sorunu konusunda geleneksel çizgiden kopmayacağını gösterdi. Düzen cephesinin aktörleri referandum sürecinde rollerini oynarken işçi sınıfı ve emekçileri 13 Eylül günü bir kez daha yeni yıkım ve kölelik saldırıları bekliyor. 12 Eylül karanlığının hüküm sürdüğü bir düzende sınıf devrimcileri de emekçileri referandum sandığına değil “BOYKOT”a çağırıyorlar.
Anayasa referandumu gündemiyle birlikte hazırlıklarını yoğunlaştıran, sanayi havzalarına, emekçi semtlerine ve merkezi alanlara bildirge, afiş ve çeşitli araçlarla kitle çalışmasını yaygın bir biçimde örgütleyen komünistler, işçi ve emekçileri referandum aldatmacasına karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeye çağırıyorlar. Yerellerde gerçekleştirilen referandum seminerleriyle boykot tumunun arka planını da tartışan komünistler, referandum çalışmasını, sınıfa yönelik etkin bir devrimci siyasal sınıf faaliyetiyle birleştirmek için güçlerini seferber ediyorlar.
Önümüzdeki haftanın önemli gündemlerinden birinin ise TÜMTİS üyesi UPS işçilerinin direnişi olması bekleniyor. 1 Eylül günü dünyanın dört bir yanında ve Türkiye’de gerçekleştirilen dayanışma eylemlerin ardından UPS yönetimiyle masaya oturulması beklentileri sürüyor.
Kapsamı ve iç örgütlülüğü açısından oldukça önemli olan UPS direnişinin, taleplerin tamamı kabul ettirilerek sona erdirilmesi büyük bir önem taşıyor. Görüşme gerçekleşsin veya gerçekleşmesin UPS işçileriyle en ileri düzeyden sınıf dayanışmasını yükseltmek başta sınıf devrimcileri olmak üzere tüm ilerici ve devrimci güçlerin önünde bir görev olarak duruyor.
* * *
Önemli hatırlatma:
Gazetemizin önümüzdeki hafta çıkacak 10 Eylül 2010 tarihli sayısını Ramazan Bayramı nedeniyle yaşanacak dağıtım sorunlardan dolayı ertelemek zorunda kaldık. Bayram sonrası yeni sayımız 17 Eylül günü çıkacaktır. Bu zorunlu ertelemeden dolayı tüm okurlarımızdan özür diler, bizi anlayışla karşılayacaklarını umarız. |