08 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/39

 Kızıl Bayrak'tan
Eşitlik ve özgürlük için
devrimci sınıf kavgasına!.
Kürt halkının tek seçeneği mücadeleyi büyütmektir!
MGSB dinci partinin inisiyatifinde
yeniden şekillendiriliyor!
TÜSİAD’dan hükümete: Hizmete devam!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ekim Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal işçileri MESS önündeydi.
ÇEL-MER işçileri:
Verilen sözler tutulsun!
Anakonda işçileri direniyor! 
Herkese eşit, nitelikli ve parasız sağlık hizmeti!.
İşçi ve emekçi hareketinden
Tayyip’in tersane şovu için polis terörü!
“Kazanacağız başka yolu yok!”.
Yeni dönem ve
genç komünistlerin görevleri
Soruşturma-ceza terörüne karşı üniversitelerde direniş var!
YÖK gençliği teslim almak istiyor!
Ağaoğlu'nun HERKES için tek gerçeği
Kamu emekçileri hareketi üzerine
Avrupa'da büyüyen mücadele dalgası üzerine...
Dünyadan.
Ekvador’da darbe girişimi
püskürtüldü
Mücadeleci Kadınlar Konferansı
yapıldı
Kilisede fetih namazı
- Mahmut Alınak
“Bir şey çıkar mı?”
- M. Can Yüce
“Habip ve Ümit’in göz bebeklerindeki dünyayı kuracağız!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ekvador’da darbe girişimi püskürtüldü...

Latin Amerika’da ABD emperyalizmine hizmet etmeyi reddeden yönetimlerin askeri darbeyle yıkılması, 20. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşan faşist bir yöntemdir. Bunun son örneği 30 Eylül’de Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’ya karşı, polis ve bazı ordu güçleri tarafından yapılan darbe girişimi oldu. Honduras’ta Manuel Zelaya’ya karşı girişilen darbenin üzerinden henüz aylar geçmişken Ekvador’da yaşanan olay, “darbeler dönemi sona ermiştir” söyleminin temelden yoksun olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Venezüella’dan sonra püskürtülen ikinci darbe…

Darbe girişimi, prim sisteminde yapılmak istenen değişiklikleri protesto etmek amacıyla yapıldığı söylenen polislerin eylemiyle başladı. Oysa olayların gelişimi, esas amacın protesto değil darbe olduğunu gösterdi. Prim sistemindeki değişikliğin asker ve polislere tanınan bazı ayrıcalıkları da ortadan kaldıracak olması, kolluk güçlerinin harekete geçirilmesini kolaylaştırmış olsa da, olayların aldığı boyut, CIA’nın paravan örgütleri ile Ekvador’daki ABD işbirlikçilerinin Correa’ya karşı darbe yapmak amacıyla hazırlık yaptıklarını kanıtlar niteliktedir.

Karakolları, kışlayı ve uluslararası havaalanını işgal eden polis ve askerlerin bazı televizyon kanallarına saldırmaları, ortada bir darbe planı olduğunun somut kanıtları oldu. Kendileriyle görüşmeye gelen Rafael Correa’ya biber gazı sıkan polislerin, sorunlarını iletmek veya birtakım taleplerde bulunmak gibi bir dertlerinin olmadığı anlaşıldı. Kolluk güçlerinin, darbe girişimine meydan okuyan Rafael Correa’yı öldürme girişiminde bulunmaları da, amacın hak talep etmek değil darbe olduğunu gösteren bir diğer kanıttır.

Darbe girişimi, sokaklara dökülen halkın ortaya koyduğu tepki ve bazı askeri birliklerin çabasıyla püskürtüldü. Buna karşın polis saldırısından korunabilmek için hastaneye sığınmak zorunda kalan Correa, ancak 12 saat sonra başkanlık sarayından halka seslenebildi.

Darbe girişiminin püskürtülmesinin hemen ardından başkanlık sarayına giderek burada halka seslenen Correa, kendisini destekleyen halka ve askerlere teşekkür ederken, komplonun arkasında, Washington’la sıkı bağları bulunan sağcı muhalefet lideri Lucio Gutierrez’in olduğunu söyledi. Darbecilerin televizyon kanallarına saldırısı sırasında çekilen görüntülerde, sözkonusu saldırıyı yöneten kişinin Gutierrez’in eski avukatı olması, Correa’nın Amerikancı muhalefete yönelttiği suçlamanın kanıtlarından biri kabul ediliyor.

Correa’nın hedef alınmasının nedeni, neo liberal politikalara ve ülkesi üzerindeki ABD hegemonyasına karşı çıkmasıdır. Venezüella, Küba, Bolivya gibi ülkelerle yakın ilişkiler kurması, Washington’daki savaş baronlarının hedefi olmasındaki bir diğer önemli etkendir; tersinden ise, Ekvador halkının Correa’yı devlet başkanlığına seçmesi ve darbe girişimine karşı çıkması da bu aynı nedenlere dayanmaktadır.

2002’de Hugo Chavez yönetimine karşı gerçekleştirilen CIA güdümlü darbenin başarısızlığa uğratılması, askeri darbelerin emekçi kitlelerin gücü ile püskürtülebileceğini kanıtlamıştı. Kendine özgü yönleri olmakla birlikte, Correa’ya karşı girişilen darbenin başarısızlığa uğratılması, bunun ikinci örneği olmuştur.

Burjuvazi darbesiz yapamaz!

Kapitalist sistemi kutsayan liberallerin öne sürdüğü safsatalardan biri, askeri darbeler döneminin geride kaldığı iddiasıdır. Oysa sadece son sekiz yılda Latin Amerika’da yaşananlar bile, bu iddiayı çürütmeye yetiyor.

2002’de Venezüella’da Hugo Chavez’e, 2004’te Haiti’de Jean-Bertrande Aristide’ye, geçen yıl Honduras’ta Manuel Zelaya’ya, şimdi de Ekvador’da Rafael Correa’ya karşı girişilen darbeler, “kapitalist rejimler demokratikleşiyor” iddialarını çürütüyor. Bu olaylar, emperyalist güçler ve işbirlikçileriyle çatışan “seçilmiş yönetimler”in her an askeri darbe ile karşı karşıya kalabileceklerini gözler önüne seriyor.

Toplumsal muhalefetin güçlü, gerilla hareketlerinin yaygın ve etkili olduğu 20. yüzyılın ikinci yarısında, kıta ülkelerinin tümünde, CIA güdümündeki güçler tarafından askeri darbeler gerçekleştirilmişti. Vahşi işkence ve katliamlarla ilerici-devrimci güçleri ezmeye çalışan ABD emperyalizmi ile suç ortaklarının zihniyetinde zerre kadar bir değişiklik olmamıştır. Darbelerin devam etmesi, bunun somut kanıtıdır.

Yağma ve kölelik düzeni kapitalizmin efendileri, şiddeti, halen yönetmenin temel aracı olarak kullanıyorlar. Bu şiddetin askeri darbe boyutuna ulaşıp ulaşmaması ise somut koşullarla ilgilidir. Kesin olan şey ise, emperyalistlerle işbirlikçilerinin sefil çıkarlarını korumak sözkonusu olduğunda, askeri darbeler dahil hiçbir şiddetten kaçınmadıklarıdır. Egemenlerin bu tutumu, kokuşmuş karanlıklar düzeni kapitalizmin yapısından kaynaklanıyor; zira bu düzeni ayakta tutmanın yolu, ancak şiddet ve zorbalıkla mümkün olabiliyor.

Ekonomik, sosyal, fiziki, psikolojik vb. şiddeti ortadan kaldırmak, tüm bu musibetlerin kaynağı olan kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kurmakla mümkün olacaktır. Bu, askeri darbelere son vermenin de yegane yoludur.

 

 

Ulucanlar anmalarından...

Basel’de Ulucanlar anması

Ulucanlar katliamının 11. yıldönümünde, katliamda şehit düşen devrimciler 3 Ekim Pazar günü İsviçre’nin Basel şehrinde düzenlenen etkinlikle anıldı.

Ulucanlar katliamını ve direnişini unutmamak, unutturmamak hedefiyle düzenlenen etkinlikte katliamda yaşamını yitiren TKİP Merkez Komite üyeleri Ümit Altıntaş ve Habip Gül’ün yaşamları da anlatıldı.

2007 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Ulucanlar yürüyüşünün video görüntülerinin izlendiği etkinlikte On’lar şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler adına saygı duruşunda bulunuldu.

Ulucanlar katliamı ve direnişini anlatmak amacıyla bir konuşmanın da yapıldığı etkinlikte Ulucanlar katliamını anlatan sinevizyon gösterimi içeriği ve akıcılığıyla ilgi çekti.

Yaklaşık 60 kişinin katıldığı etkinlik, devrimci marşlardan oluşan müzik dinletisi ile sona erdi.


Kayseri’de Ulucanlar anması

Ulucanlar şehitleri, katliamın 11. yıldönümünde Kayseri BDSP tarafından düzenlenen etkinlikle anıldı.

3 Ekim Pazar günü Kayseri İşçi Kültür Evi’nde gerçekleştirilen etkinlik Ulucanlar şehitleri şahsında devrim şehitleri anısına saygı duruşuyla başladı. Anma etkinliğinde yapılan konuşmada, katliamın arka planı anlatıldı. Ulucanlar katliamının tanığı bir BDSP’linin de söz aldığı etkinlikte katliam öncesindeki siyasal süreç ve katliamın nasıl gerçekleştirildiği anlatıldı.

Ulucanlar direnişinin önemi ve katliam sırasında sergilenen siper yoldaşlığının da anlatıldığı anma etkinliğinde sermaye devletinin, Ulucanlar’la beraber vermek istediği mesaja değinildi. Serbest kürsü bölümünde tartışmaların yürütüldüğü etkinlik, Kayseri İşçi Kültür Evi müzik grubunun devrimci türkü ve marşlarıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Basel-Kayseri