19 Şubat 2010
Sayı: SİKB 2010/08

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL direnişinde kritik günler, kritik sorumluluklar
Putlar yıkılabiliyorsa,
düzeni de yıkılabilir!
Sendikal bürokrasi iki cami arasında
Grevli-toplu sözleşmeli
sendika için mücadeleye!
İlerici-devrimci kurumlar Tekgıda-İş’i mücadeleyi büyütmeye çağırdı
TEKEL işçilerinden mücadele çağrısı
TEKEL direnişiyle
dayanışma büyüyor
TEKEL’de direniş günlüğü
Entes’te direniş bitti,
mücadele sürecek!
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tekel Direnişi ve sol hareket
TEKEL işçileri haramilerin saltanatına karşı direnmeye devam ediyor!
Sendika kanun tasarıları: Eski tas eski hamam!
“Akkardan ikinci TEKEL olacak”
Direnişçi kadın işçilerden 8 Mart çağrısı
8 Mart hazırlıklarından...
Gençlik hareketinden...
Avrupa’da TEKEL’le
dayanışma büyüyor!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri...
Emperyalist/siyonist güçlerin İran hesapları
Halkların celladı NATO Afganistan’da savaşı tırmandırıyor!
Türkiye’de demokratikleşme sorunu hakkında kısa notlar -2- M. Can Yüce
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hasta tutsaklara özgürlük!


Adana’da hasta tutsaklar için eylem

Adana’da hasta tutsaklar için her hafta cumartesi günü yapılan eylemlerin sonuncusu 13 Şubat günü İnönü Parkı’nda gerçekleştirildi. Eylemde hayatını kaybeden İsmet Ablak’ın son mektubu okundu.

“Hasta tutsaklara özgürlük, işkenceye son!” pankartının taşındığı eylemde, cezaevlerindeki hasta tutsakların serbest bırakılması talebi dile getirildi. Açıklamadan sonra oturma eylemi gerçekleştirildi.


İstanbul’da yürüyüş sürüyor

12 Şubat günü, 17 yaşındaki kan kanseri hastası Abdullah Akçay’ın serbest bırakılması için gerçekleştirilen eyleme Ayçay’ın ailesi de katıldı.

Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya gelen kurumlar, en önde, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı ve dövizler taşıdılar. Eylemde ayrıca İngilizce hasta tutsaklara özgürlük şiarlı pankart da taşındı. Kitle sloganlarla İstiklal Caddesi boyunca yürüdü. Kitle, Mephisto Kitapevi önünde de oturma eylemi gerçekleştirdi. Oturma eylemi sırasında Çav Bella marşı söylenirken, hasta tutsakların isimleri okunduktan sonra “Özgürlük!” sloganı atıldı.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde basın açıklamasını okuyan Avukat Naciye Demir, 14 yaşında tutuklanan Abdullan Akçay’ın kan kanseri olduğunu ve kemoterapi gördüğünü ifade etti. Demir, Akçay’ın tutukluluk koşullarında tedavisinin mümkün olmamasına rağmen, serbest bırakılmayarak katledilmek istendiğini vurguladı.


Ankara’da Abdullah Akçay’a özgürlük istendi

Ankara’da da 12 Şubat günü gerçekleştirilen hasta tutsaklarla dayanışma eyleminde Abdullah Akçay’ın maruz kaldığı tecrit işkencesi teşhir edildi.

Eylemde, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” pankartı taşınırken, hasta tutsaklara özgürlük istendi.

Yüksel Caddesi’nde yapılan basın açıklamasında tecridin sürdüğü ve hasta tutsakların katledildiği ifade edildi. AKP iktidarının tecridi tutsakları hasta ederek katletmeye dönük bir araç olarak kullandığı belirtilirken, tutsakların tedavisinin engellendiği söylendi.

Kızıl Bayrak / Adana – İstanbul – Ankara



Devrimci irade teslim alınamaz!


Kandıra F Tipi’nde süngerli oda işkencesi

Halkın Hukuk Bürosu, 15 Şubat günü yaptığı yazılı açıklama ile Kandıra F Tipi’nde müvekilleri Sadık Kan, Özcan Bayram ve Erhan Karaağaç’ın işkenceye uğradıklarını ifade etti.

Açıklamada, 11 Şubat Perşembe günü Kandıra 1 No’lu F tipi Hapishanesi’nde yapılan genel aramada 15-20 infaz koruma görevlisinin Özcan Bayram ve Sadık Kan’a saldırdığı ve üzerlerinden mont ve çorapları alınarak, süngerli oda olarak tabir edilen işkence odalarına atıldıkları söylendi. Arkadaşlarının süngerli odadan çıkarılarak hastaneye götürülmesini isteyen Erhan Karaağaç’ın da bu dayaktan nasibini alarak darp edildiği ifade edildi.

Açıklamanın sonunda Sadık Kan, Özcan Bayram ve Erhan Karaağaç’a yönelik saldırıların takipçisi olunacağı belirtildi.


İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’nde işkence sürüyor

İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’nde yeni atanan müdürün gelmesiyle beraber artan tecrit işkencesi 12 Şubat günü, Tecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP) tarafından protesto edildi.

Sincan F Tipi Hapishanesi’nden birinci müdür olarak İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’ne tayini çıkan Ayhan Çapacı, “Burası F Tipi olmaktan çıkmış!” sözleriyle Sincan’da uyguladığı baskı ve terörü Kırıklar’a taşıdı.

TKMP bileşenleri, “İşkencenin adresi Kırıklar Hapishanesi! Tecrit öldürür dayanışma yaşatır / TKMP” yazılı pankartı açtı. Basın açıklamasında Ayhan Çapacı’nın Kırıklar F Tipi’nde müdür olmasının ardından derinleştirilen baskı koşulları anlatıldı. Kaloriferlerin yanmadığı, mektup, görüş yasaklarının arttığı, hasta tutsakların tedavisinin engellendiğinin belirtildiği basın açıklamasında oğlu Musa Demirhan’ın görüşüne giden Seher Demirhan’ın anlattıklarına yer verildi. Görüş kabinindeki bozuk telefonun değiştirilmesini isteyen Musa Demirhan’ın annesinin gözleri önünde dövüldüğü ifade edildi.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

Polisi koruyanlar,
avukata soruşturma açtı

Polisin ne yaparsa yapsın devletin güvenli kanatlarının altında olduğu, Çağdaş Gemik davasının seyrinden bir kez daha görülebilir. İşkence yapan, taciz eden, infaz eden polis, devletin farklı mekanizmaları tarafından korunuyor. Valilikten, Adalet Bakanlığı’na kadar sermaye devletinin birçok kurumu bekçi köpeklerini kolluyor. Polis tarafından öldürülen 18 yaşındaki Çağdaş Gemik’in ailesinin avukatı Munip Ermiş’e “valilik aleyhine kamuoyu oluşturmak”tan açılan soruşturma da bunun bir örneği.

Çağdaş Gemik, 27 Ekim 2008’de “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla polis Mehmet Ergin’in açtığı ateş sonucunda öldü. Polisin onlarca yargısız infazlarından biri daha yaşanırken, soruşturma sürecinde Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Seyman 6 Kasım 2008’de savcılığa “Gizli” ibareli bir yazı yazarak, her daim üstüne güzellemeler yapılan “bağımsız” yargı üzerinde etki oluşturmaya çalıştı.

“Polis Ergin tarafından ‘ikaz amaçlı olarak havaya ateş edilmiş’ açılan ateş sonucu Gemik’in motosiklet üzerinde kaçarken boynundan yaralanarak olay yerinde hayatını kaybettiği anlaşılmıştır. Olayla ilgili soruşturma işlemleri hakkında bilgi verilmesi hususunu arz ederim.” ifadelerinin yer aldığı notla ilgili Gemik ailesinin avukatı Munip Ermiş şikayetçi oldu.

Valiliğin olayı “kaza” gibi göstererek soruşturmayı etkilemeye çalıştığını belirten Seyman’ın şikayetine karşı Antalya Valiliği ise “yazıyı yanlış yorumladığı” gerekçesiyle Ermiş’ten şikâyetçi oldu. Valilikten sonra polisi koruma görevi Adalet Bakanlığı tarafından sürdürüldü. Katilleri aklamak, polis cinayetlerinin üstüne gidenlerin ise sesini kısmak için can sipharane tüm olanaklarını devriye sokan sermaye devleti Ermiş hakkındaki şikayet başvurusunu kabul etti.

Avukatlık Kanunu’na göre Ermiş’in izin olmadan soruşturulamadığından şikayet başvurusu Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Bakanlık ise 21 Aralık 2009’da gönderdiği yanıtta, Ermiş’in, valiliğin polis memurunu aklamaya çalıştığı hususunda açıklamalar yaparak soruşturmanın seyrini etkilemeye yönelik Antalya Valiliği aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalıştığını savundu.

Sadece bu örnekten bile polis şiddeti üzerinden yürütülen soruşturmaların, süregiden davaların akıbetinin ne olacağını tahmin etmek oldukça kolaylaşıyor.