02 Nisan 2010
Sayı: SİKB 2010/14

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs yolunda ayrışma ve
birleşme ekseni
TEKEL işçilerinin 1 Nisan eylemi..
Faşist baskı ve terör sökmedi, sökmeyecek!
Anayasa tartışmaları ve emeğin sömürüsünün meşrulaştırılması
TEKEL işçilerinin
1 Nisan buluşması...
BDSP’den yaygın 1 Nisan çağrısı
İşçi ve emekçi hareketinden..
EKK’dan direnişteki TÜBİTAK işçisi
Aynur Çamalan’a..
Adana BDSP’den
TEKEL gündemli toplantı
Sınıf hareketi yeni bir dönemin başında / EKİM
Yolsuzluk düzeni kapitalizme karşı mücadeleye!
Avukatlar sömürüye karşı birleşti
Kusursuz cinayet ve
çıplak gerçekler
Kızıldere şehitleri
katliamın 38. yıldönümünde anıldı
Gençliğin Kızıldere anmalarından...
“Hayatımız sınav” raporunun verilerinin gösterdikleri...
Genç-Sen’den geleceksizlik karşıtı faaliyetler...
Irak halklarının sorunları
birleşik direnişle çözülebilir!
Arap Birliği’nin Sirte Konferansı…
Almanya’da ırkçılık ve faşizm devlet eliyle örgütleniyor
Türkiye’de demokratikleşme
sorunu hakkında kısa notlar…- 6 -
M. Can Yüce
Polis terörüne son!
Hasta tutsaklar için
eylemler sürüyor.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Polis terörüne son!

 

Avukatlara uygulanan baskı ve şiddet protesto edildi

Genç Avukatlar, Diyarbakır ve İstanbul adliyeleri olmak üzere, polisin avukatlara yönelik, sözlü ve fiili müdahalelerine karşı 30 Mart günü bir açıklama gerçekleştirerek yetkili kişi ve kurumları göreve çağırdı.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde bir araya gelen Genç Avukatlar adına basın açıklamasını Duygu Sarıkaya okudu.

Sarıkaya, yaşanan saldırıların istisnai vakalar olmaktan çıktığını ve sistematik, faşist ideolojiye dayalı birer şiddet eylemine dönüştüğünü vurguladı. Ceza mevzuatı ve Polis Vazife ve Salahiyatları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle polis şiddetinin oldukça yaygınlaştığını söyleyen Sarıkaya, bununla beraber yargının siyasal kimliğinin de belirginleştiğini ifade etti.

Açıklamanın devamında Sarıkaya, özgür savunma makamının güçsüz bırakıldığını ifade ederek mevcut sisteme muhalif barolar ve avukat gruplarının baskı ve şiddet gördüğünü belirtti. Baskının ve hukuksuz uygulamaların Kürt illerinde arttığına dikkat çeken Sarıkaya, Diyarbakır Barosu’na mensup stajyer avukatlar Hanım Karhan ve Muhterem Süren’in adliyede görevli polisler tarafından sözlü ve fiili saldırıya maruz kaldığını hatırlattı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Karakolda bir “intihar” vakası daha!

Sermaye devletinin kolluk güçleri bir cinayet şebekesi gibi çalışıyor, karakollar ölüm kusuyor... İşkencehanelere dönüşmüş müdürlüklerinde “intihar”lar da eksik olmuyor. Polis cinayetlerini örtbas etmenin adı geçmişten bu yana “intihar” ve “kaza” oluyor...

Karakolda işlenen son “intihar” vakası da 29 Mart günü yaşandı. Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 7. katından “şüpheli” bir şekilde düşen Erhan Turan hayatını kaybetti. 28 Mart günü McDonald’s’ta yaşanan soygunun faili olduğu iddiası ile gözaltına alınan Erhan Turan’ın kendini Asayiş Büro Amirliği’nin bulunduğu 7. kattan aşağıya attığı ifade edildi.

Turan ifadesinde, soygunu gerçekleştirdiğini kabul ederken bir ortağının daha olduğunu ve soygunu ağabeyinin hasta olan kızının tedavisi için yaptığını söyledi. Tabii gözaltı koşullarının ve ifadenin hangi şartlarda verildiği Turan’ın ölümüyle bilinmezliğini korudu. Turan, emniyet sorgusunun ardından 29 Mart günü sabah saatlerinde Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. Fakat Turan bu kez, savcılıkta ifade vermeyerek susma hakkını kullandı. Bunun üzerine savcı tarafından ek süre alınarak tekrar emniyete getirilen Turan, Asayiş Büro Amirliği’nin bulunduğu 7. kattan saat 14.30 sıralarında şüpheli bir şekilde emniyetin otopark boşluğuna düştü.

Turan’ın ölümünün ardından yetkililerden yine bilindik açıklamalar yapıldı. Turan’ın intihar ettiği iddia edildi. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, “İhmal varsa göz önünde bulunduracağız. Gerekenleri yapacağız” dedi.

Oldukça tanıdık olan bu söylemler, yıllardan beri kolluk güçlerinin işlediği cinayetleri örtbas edebilme kaygısıyla kullanıla geldi. Şimdiye kadar dövülerek, işkenceyle katledilen onlarca insanın ölüm nedenleri “buzda kayıp düşerek kafasını vurma”, “ayakkabı bağcığıyla intihar etme” gibi argümanlarla açıklandı. Kolluk güçlerinin kabarık suç dosyası ise bu “intihar” söyleminin inandırıcılığının olamayacağının kanıtıdır. Erhan Turan’ın polis cinayetlerinden biri olma olasılığı oldukça güçlüdür. Zira dizginsiz polis şiddeti, yargısız infazlar, keyfi gözaltılar, faşist baskı ve terör bu düzenin bir parçasıdır.


Okmeydanı’nda polis terörü protestosu

28 Mart Pazar günü Okmeydanı’nda polisin gerçekleştirdiği saldırıda evlere rastgele gaz bombası atması sonucu 2 aylık bir bebek ağır yaralanmış bununla beraber Okmeydanı Cemevi’nde cenazesi olan bir grup ise polisin kullandığı yoğun gazdan etkilenmişti.

29 Mart günü ise son süreçte Okmeydanı’nda pervasızlaşan polis terörü ilerici ve devrimci kurumlar tarafından protesto edildi. Sibel Yalçın Parkı’nda toplanan kitle “Polis terörüne son!” pankartı arkasında sokakları dolaştı.

Yürüyüş sırasında ajitasyon konuşmaları yapılarak polisin son zamanlarda sokak ortasında keyfi biçimde kimlik kontrolleri dayatması, sokak ortasında mahalle gençlerini dövmesi ve son olarak 2 aylık bir bebeğin canına kast edecek kadar gözü dönmüş bir şekilde saldırması teşhir edildi. Mahallenin ilerici kimliğinden dolayı, baskıların gerçekleştirildiği vurgusu sıkça yapıldı ve bu kimliğin de sonuna kadar devam ettirileceği söylendi.

Yürüyüş evine gaz bombası atılan ailenin evinin önünde son buldu. Aile fertleri yaptıkları açıklamada hastaneye kaldırılan bebeğin sağlık durumunun iyi olduğunu söylediler.

Okmeydanı’ndan Kızıl Bayrak okuru



Adana Valiliği ile para cezaları görüşüldü

Adana’da her türlü eylem-etkinliğe kesilen para cezaları ile ilerici ve devrimciler baskı altına alınmak isteniyor. Bu uygulama öylesine pervasızca uygulanıyor ki, Adana Valisi’nin yayımladığı genelge ile Kabahatler Kanunu dayanak alınarak neredeyse her eylem için para ceza kesiliyor. 100 TL’den başlayan para cezaları binlerce liraya kadar çıkabiliyor. İşçi eylemlerinden öğrenci eylemlerine, kitle örgütlerinin açıklamalarına kadar Adanalılar ne yapsa kabahat sayılıyor.

26 Mart Cuma günü ilerici ve devrimci kurumlar Adana Valiliği ile bir görüşme gerçekleştirerek bu uygulamanın iptal edilmesini istediler. Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi nedeniyle ilde yapılan her eyleme para cezası kesilmesini protesto ettiler.

Yapılan görüşmede valilik durumun yeniden gözden geçirileceğini ifade etti. Görüşme sonrasında heyet adına açıklama yapan Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa, valiliğe durumu açıkladıklarını, ilde kesilen ceza miktarının yaklaşık 25 bin TL olduğunu ve bunun da ancak kendilerine ulaşan kısmı olduğunu ifade etti. Boğa bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Kızıl Bayrak / Adana