01 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/01

 Kızıl Bayrak'tan
2010 düzenin çok yönlü sorunlarla boğuşacağı bir yıl olacak
2009’da işçi sınıfı hareketi
2009’da kamu emekçileri hareketi,
25 Kasım’la birlikte kıpırdanmaya başladı
Direnişteki TEKEL işçileri ile konuştuk
TEKEL direnişinden
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
TÜRK-İŞ araştırması
açlığın arttığını gösterdi
İtfaiye işçisi
hakları için nöbette
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden
açık çağrı
2009’da düzenin tablosundan yansıyanlar
Son çeyrek asrın
en kritik yılı: 2010
Polis terörüne çözümsüz çözüm önerisi: “Bağımsız” kolluk şikayet mekanizması
“Karadağ cinayeti ve
tüm siyasi cinayetler aydınlatılsın!”
İzmir’de kampanya faaliyetleri
Genç-Sen 3. Genel Kurulu’nun ardından
Gençliğin polis terörü ve cinayetlerine karşı eylemlerinden
Adana Ekim Gençliği ve Devrimci Liseliler Birliği’nden
mücadele çağrısı
YTÜ’de soruşturma ve
ceza karşıtı mücadele
İsrail’in vahşi Gazze saldırısı birinci yılında
BDSP’li tutsaklardan
Devrimci tutsaklardan
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

TÜRK-İŞ araştırması
açlığın arttığını gösterdi...

Türk-İş 2009 Aralık ayı için yaptığı araştırmada dört kişilik bir ailenin dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gerekli asgari gıda harcamalarından oluşan açlık sınırını 794,63 TL olarak hesapladı. Böylece kasım ayından bu yana % 2,2 artan açlık sınırı, 2009 başından itibaren bakıldığında %7,5 artışla 55 TL yükselmiş oldu.

Gıda harcamalarının yanısıra giyim, konut, ulaşım ve diğer zorunlu harcamalar da dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk sınırı ise, yine bu ay için 2.588,36 TL’ye yükseldi. Son bir ay içerisinde rekor düzeyde bir artışla 124 TL yükselen yoksulluk sınırı ise, 2009 yılı boyunca 179 TL artmış oldu.

Türk-İş’in araştırması kapitalizmin doğasında varolan gelir adaletsizliğine bir kez daha ışık tuttu. Türkiye’deki en zengin, nüfusun yüzde 1’ini oluşturan ayrıcalıklı kesim gelir pastasının yaklaşık yüzde 8’ini, en zengin binde 1’lik kesim yüzde 2’sini, en zengin onbinde 1’lik kesim ise yüzde 0,5’ini alıyor.

Bir avuç burjuvanın geliri ayda 148 bin dolar buluyor. Büyük burjuvaların oluşturduğu aileler İstanbul’da, fiyatları 3 milyon dolardan 40 milyon doları kadar çıkan boğaza hâkim yalı ya da konaklarda yaşıyorlar. Her yıl birkaç kez tatil yapmak için yurtdışına seyahat ediyorlar.

Türkiye’de ise 20 milyona yakın insan açlık sınırının altında yaşıyor. Sermaye düzeninin krizi bahane ederek arttırdığı saldırılarla birlikte açlık sınırı altında yaşayanların sayısı daha da arttı. Araştırmalar, güvencesiz çalışanlarda her an işten çıkartılma korkusu nedeniyle ruhsal bozukluk oranının, güvenceli çalışanlara göre kat kat fazla olduğunu gösteriyor.

Sermaye devleti, batan tekelleri kurtarmak, burjuvaların krizden çıkarmak için para musluklarını sonuna kadar açıyor. Öte yandan milyonlarca insan açlığın pençesinde kıvranmasına rağmen hiçbir girişimde bulunmuyor. Üstelik krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek için tüm gücüyle çalışıyor. Bir tarafta açlık, yoksulluk içinde kıvranan işçi ve emekçiler... Diğer tarafta kâr, daha faz kâr isteyen burjuvalar!

Açlık sadece Türkiye de değil, dünyada da artıyor!

Dünyada 1,3 milyar insan açlık sınırının altında yaşıyor. Her yıl 15 milyon çocuk açlıktan ölüyor. Her gün 24 bin kişi açlık nedeniyle ölüyor. İleri kapitalist ülkelerde bile yeterli gıdaya sahip olamayanların sayısı her yıl artıyor. ABD’de 40 milyon insan açlığın pençesinde bir hayat sürdürmek zorunda bırakılıyor. Almanya’da 2 milyon çocuğun yetersiz beslendiğini devletin resmi raporları gösteriyor. Afrika’da her yıl yaklaşık 7 milyon insan açlıktan ölüyor. Resmi rakamlar, Türkiye’de 14 milyon insanın açlık sınırının altında, 28 milyon insanın ise yoksulluk koşullarında yaşadığını devletin resmi kurumları itiraf ediyor.

Uluslararası kapitalizmin en önemli kurumlarından biri olan İMF, dayattığı programlarla ülke ekonomilerini çökertmekle kalmıyor. Bir yandan da emperyalist tarım tekellerine yeni pazar alanları açmak için tarımda yıkım programlarını tüm bağımlı ülkelere dayatıyor. Bu nedenle tarıma verilen destekler kaldırılıyor, köylülüğün ucuz kredi alma olanakları tüketiliyor. Tarım yıkıma uğratılarak, bu alanda da dışa bağımlılık derinleştiriliyor.

Köylüler ürettiklerini satamıyor ya da çok ucuza satmak zorunda kalıyorlar. Birçok ülke kendisine fazlasıyla yetecek tahıl ve gıda ürünleri üretme olanaklarına sahip olmasına karşın, tahıl ve gıda maddeleri ithal etmek zorunda kalıyor. Emperyalist tarım tekelleri karşısında rekabet gücü bulunmayan emekçi köylülük tarımsal üretimden hızla çekiliyor. Öte yandan, tırmanan işsizlik ve her geçen gün daha da düşürülen ücretler, açlık sınırında yaşayanların sayısını hızla arttıyor.

Bolluk arttıkça, yani daha fazla gıda maddesi üretildikçe açlık çeken insanların sayısı çoğalmaktadır. Milyarlarca insanın varlık içinde yokluk çekmesine sebep olan kapitalist sistemdir. Kısacası 1 milyar insanın aç olduğu, servetleri 40-50 milyar dolarlarla ifade edilen sermayedarların yaşadığı bu dünya, emperyalist-kapitalist dünya sisteminin eseridir. Dünya ölçeğindeki üretim insanların gıda ihtiyacını karşılamaya yeter de artar bile. Buna rağmen milyonlarca insan yetersiz besleniyor, milyonlarcası ise açlıktan ölüyor.

“Kar, daha çok kar” üzerinden işleyen kapitalizm, açlık ve yoksulluğun temel kaynağıdır. Kapitalizm insanlığın ihtiyaçlarını değil, kapitalistlerin karlarını temel alan bir sistemdir. Bunun içindir ki, bir yanda devasa bir zenginlik birikirken, öte yanda açlık ve yoksulluk derinleşir. Üretim tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak bir kapasiteye ulaşırken, bu zenginlikleri üretenler bunun sonuçlarından yararlanamazlar.

Emek sömürüsü, açlık ve yoksulluğun kaynağıdır. Emek sömürüsüne dayanan sermaye devleti ayakta kaldıkça, kitlesel açlık ve yoksulluk kaçınılmaz hale gelir. Milyonlarca insan emeğinin ürettiğine bir avuç tekelin el koyması, insanlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, ne kadar üretirlerse üretsinler, açlık ve yoksulluğu büyütmekten başka bir işe yaramaz. Büyüyen zenginlik yoksulluğun da büyümesi sonucunu doğurur.

 

 

Sefalet zammı protesto edildi

2010 yılında emekçilere reva görülen sefalet zammı 29 Aralık günü gerçekleştirilen eylemlerle protesto edildi.

İstanbul, Ankara ve Adana’da gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamalarında 2010 yılı için geçerli olacak asgari ücretin insanca yaşayacak düzeye yükseltilmesi talep edildi.

 

 

İstanbul HSGGP’den eylem

İstanbul’da Saraçhane Parkı’na toplanarak Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne yürüyüş gerçekleştiren Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, “insanca yaşamaya yetecek bir ücret” talep etti.

Saraçhane’deki İBB binası önünde direnişlerini sürdüren itfaiye işçilerine dayanışma ziyaretinde bulunan platform bileşenleri Unkapanı Çalışma Bölge Müdürlüğü önüne yürüyüş gerçekleştirdi. İtfaiye işçilerinin de destek verdiği yürüyüşün ardından yapılan açıklamada asgari ücretin belirlenmesi süreci ortaoyunu olarak nitelendirildi. Açıklamanın sonunda mücadele talepleri sıralandı.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından yapılan açıklama mücadele çağrısıyla son buldu.


Ankara’da Çalışma Bakanlığı önünde

Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde biraraya gelen sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri sefalet ücretini protesto etti.

KESK ve DİSK’e bağlı sendikaların da yer aldığı eylemde basın açıklamasını KESK Genel Başkanı Sami Evren okudu. Evren, bu haliyle asgari ücret uygulamasının terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi.


Adana’da asgari ücret eylemi

Krize Karşı Emek ve Demokrasi Platformu, AKP Adana İl Binası’na yürüdü.

Saat 12.30’da hastaneler kavşağında biraraya gelen platform bileşenleri buradan yolun bir bölümünü trafiğe kapatarak AKP’ye doğru yürüyüşe geçti. Yol boyunca “Genel grev genel direniş!”, “TEKEL işçisi yalnız değildir!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Açıklamayı Dev Sağlık-İş Çukurova Bölge Şube Başkanı Mustafa Hotlar okudu. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eyleme sınıf devrimcileri “Yaşasın sınıf dayanışması”, “TEKEL işçisi yalnız değildir”, “İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücret”, “Sefalet ücretine hayır”, “Emeğin ve hakların için örgütlen”, “Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde”, “Krizin faturası kapitalistlere” şiarlı SİDER ve BDSP dövizleriyle katıldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul – Ankara - Adana