19 Şubat 2010
Sayı: SİKB 2010/08

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL direnişinde kritik günler, kritik sorumluluklar
Putlar yıkılabiliyorsa,
düzeni de yıkılabilir!
Sendikal bürokrasi iki cami arasında
Grevli-toplu sözleşmeli
sendika için mücadeleye!
İlerici-devrimci kurumlar Tekgıda-İş’i mücadeleyi büyütmeye çağırdı
TEKEL işçilerinden mücadele çağrısı
TEKEL direnişiyle
dayanışma büyüyor
TEKEL’de direniş günlüğü
Entes’te direniş bitti,
mücadele sürecek!
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tekel Direnişi ve sol hareket
TEKEL işçileri haramilerin saltanatına karşı direnmeye devam ediyor!
Sendika kanun tasarıları: Eski tas eski hamam!
“Akkardan ikinci TEKEL olacak”
Direnişçi kadın işçilerden 8 Mart çağrısı
8 Mart hazırlıklarından...
Gençlik hareketinden...
Avrupa’da TEKEL’le
dayanışma büyüyor!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri...
Emperyalist/siyonist güçlerin İran hesapları
Halkların celladı NATO Afganistan’da savaşı tırmandırıyor!
Türkiye’de demokratikleşme sorunu hakkında kısa notlar -2- M. Can Yüce.
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Halkların celladı NATO
Afganistan’da savaşı tırmandırıyor!

28 Ocak’ta Londra’da “Afganistan’ın geleceği” konulu konferans düzenleyen ABD ile suç ortakları, silah bırakmayı kabul eden Taliban güçlerine “zeytin dalı” uzatmaya hazır olduklarını ilan ettiler. Buna göre, Taliban saflarını terkedip ABD kuklası Hamid Karzai yönetimiyle işbirliği yapmayı kabul eden savaşçılara hem para yardımı yapılacak hem iş imkanı sağlanacak...

Taliban güçlerine “zeytin dalı” uzatan emperyalist işgalcilerin, yakıp yıkarak sağlayamadıkları egemenliği rüşvet dağıtarak tesis etme girişimleri, bekleneceği üzere karşılıksız kaldı. Zira önerilen rüşvete itibar eden olmadığı gibi, Taliban güçleri rüşvet önerisine, -başkent Kabil’in özel korunan bölgesi dahil olmak üzere- birçok kentte eşzamanlı saldırılar düzenleyerek karşılık verdiler.

Gerçekte savaş makinesi NATO komutasındaki işgalciler de, “zeytin dalı” uzatma girişiminin kayda değer bir sonuç yaratmayacağını biliyorlardı. Ancak kapsamlı bir saldırı hazırlığı içinde bulunan işgalciler bu girişimden farklı şekilde de olsa yararlanmanın çabası içindedirler. İşgalciler, bu girişimi, “biz zeytin dalı uzattık, Taliban güçleri saldırılarla karşılık verdi. Bu durumda ‘teröre karşı savaş’ı daha kararlı bir şekilde sürdürmek dışında bir seçeneğimiz yok” demenin olanağına çevirmeye çalışıyorlar.

Nitekim Londra konferansının hemen ardından işgalci ordular Afganistan’ın Marjah bölgesini hedef alan son yılların en büyük saldırısını başlattılar. 

Askeri helikopterler, zırhlı araçlar, mayın tarayıcılarla Helmand vilayetinin Marjah bölgesini kuşatan işgal orduları, bölgeyi Taliban güçlerinden arındıracaklarını iddia ediyorlar.

Washington’daki savaş baronlarının “yeni savaş stratejisi” için “test” niteliği taşıdığı söylenen bu saldırıyla Taliban’a büyük bir darbe vurulması hedefleniyor. İşgal güçlerini 30 bin askerle takviye eden Barack Obama yönetimi, savaşı tırmandırarak Afganistan kentlerinde denetimi sağlamayı hedeflese de, daha önce denenen benzerleri gibi bu plan da fiyaskoyla sonuçlanmaya mahkum görünüyor.

Direnişin merkezi kabul edilen Marjah bölgesindeki saldırıya 15 bin Amerikan, İngiliz ve Afgan askerinin katıldığı bildirildi. Bölgeyi Taliban güçlerinden arındıracaklarını öne süren işgal güçlerinin şefleri, yol kenarlarına yerleştirilen bombalardan çok kaygılandıklarını da itiraf ediyorlar. İşgal karşıtı direnişin üssü kabul edilen bir bölgeyi Taliban güçlerinden temizlemek büyük bir iddia, ancak işgal ordularının şefleri bile buna pek inanmış görünmüyor. Örneğin İngiliz generallerinden biri, bu hedefe ancak 12 aylık bir savaşın ardından ulaşılabileceğini söylüyor. NATO şefleri ise, ev yapımı patlayıcıların oluşturduğu tehlikenin beklenenden çok daha yüksek olduğunu gizlemiyorlar.

Direnişçilerin çok sayıda patlayıcıyı yollara yerleştirdiğini dile getiren savaş aygıtının şefleri, Taliban güçlerinin keskin nişancılara başvurarak askerlerin Helmand vilayetindeki Marjah bölgesinde ilerleyişini ciddi şekilde sekteye uğrattığını da itiraf ediyorlar.

Bu söylem, işgalci güçlerin Afganistan kentlerinde kontrolü sağlama iddiasından yoksun olduklarının kanıtıdır.

Başkent Kabil’i bile kontrol edemeyen işgalciler, “Müşterek” adı verilen bu saldırıda da sivilleri toplu şekilde katlediliyor. Sadece basına yansıyan son iki olayda 17 kişinin öldürüldüğü açıklandı. ABD ordusunun roket ateşiyle 12 sivili katletmesinin ardından, NATO uçakları toprağı kazan köylülere bomba yağdırdı. “Yanlış istihbarat” aldıklarını öne süren işgalci katiller, beş sivili öldürüp ikisini yaraladılar.

Sivil halkı katletmekte her zaman “başarı” gösteren NATO güçlerinin, Taliban savaşçılarıyla çatıştıklarında sonuç farklı oluyor. Sivilleri toplu bir şekilde katletmek ise, Afganistan halklarının emperyalist işgale ve işgalcilere duydukları kinin artmasına, dolayısıyla Taliban güçlerinin daha da güçlenmesine yarıyor.

Amerikan kuklası Hamid Karzai başkanlığındaki yönetimin devşirdiği Afgan asker ve polisleri de savaş alanına süren NATO şeflerinin, Afganları birbirine kırdırtma kararlılığında oldukları gözleniyor. Yapılan açıklamalarda, Taliban güçlerinden “temizlenen” alanların Afgan asker ve polisleri tarafından kontrol edileceği söyleniyor. Yani devam etmesi kaçınılmaz olan çatışmalardan kaçınan NATO güçleri, devşirme Afgan asker ve polislerini Taliban’la karşı karşıya bırakma hesabı içindedirler.

ABD savaş makinesinin öncülük ettiği “halkları köleleştirme seferi”nin başarısı için “yeni strateji” geliştiren Barack Obama yönetimi, aynı zamanda savaş aygıtı NATO’yu da içinde çırpındığı Afganistan bataklığından kurtarmanın telaşı içindedir. Zira emperyalist ABD rejiminin dünya jandarmalığını sürdürebilmesi için hem halkları köleleştirme savaşının başarıya ulaşması hem NATO aygıtının bataklıktan kurtarılması gerekiyor.

Oysa ne ezilen halklar alçaltıcı olan köleliği kabul edecek ne savaş aygıtı NATO’nun Afganistan’dan “onurlu çıkış” yapabilme olanağı var. Yani emperyalist saldırganlarla suç ortaklarının açmazları derinleşmeye devam edecek.

 

 

Dresden’de Avrupalı faşistlere
geçit verilmedi!

Almanya’nın doğu illerinden Dresden’de Avrupa’nın en büyük ırkçı-faşist yürüyüşü 13 Şubat günü engellendi.

Dresden’in bombalanmasının 65. yılı vesilesiyle ırkçı faşistlerin yapmayı planladıkları yürüyüşü protesto etmek için “Dresden geçit vermiyor Oluşumu” çağrı yaptı ve çağrıya 600 örgüt ve tek tek 2 bin kişi imza attı.

Sayıları 12 bini bulan antifaşistler yurt içinden ve yurt dışından gelen 6 bin faşistin yürüyüşünü dondurucu soğuğa ve polisin azgınca saldırılarına rağmen, barikatlar kurarak engellediler. Saat 17.00’de güçlü protestolar nedeniyle faşistlerin yürüyüşünün iptal edildiği haberi gelene kadar da alanlar terkedilmedi. 10 bin kişi neonazilerin toplanma yerinin çevresinde insan zinciri oluşturdu.

8 bin polisin görevlendirildiği yürüyüş sırasında polis antifaşistlere coplarla, biber gazı ve su panzerlerini üzerlerine sürerek vahşice saldırdı. Polis saldırısı sırasında çok sayıda kişi yaralandı. 21 antifaşist yaralama, toplanma yasasına muhalefet, görevini yapan memura karşı direniş gibi nedenlerle gözaltına alındı. Bu, engellenen ilk Avrupa Neonazi yürüyüşü oldu.