7 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/01

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt sorununda inkarcı politikada ısrar sürüyor!
2011 Kürt sorununda
çetin bir mücadele yılı olacak!
Türk-İş’in “torba”sından ihanet çıktı!
Kılıçdaroğlu’nun
yeni yıl ikiyüzlülüğü
Petro-kimya işçileri direniyor.
MESS Grup Tis sürecinde
greve doğru
“Birleşmek ve
örgütlenmek gerek!”
“Kendi sınıfımızın
mücadelesini verelim!”
Teklif reddedildi
eylemler sürüyor..
PTT’de işçi kıyımına karşı direniş!
Patronların saldırılarına karşı tek yol direniş!
Büyük madenci
yürüyüşü 20. yılında...
Kampanya çalışması
üzerine notlar.
Öğrenci gençliğe yine polis terörü
OMÜ’de soruşturma-ceza terörü
Öğrenci forumlarında
mücadele tartışıldı..
Mutlu gözdağı verdi
Ulucanlar’dan müze
yapma kepazeliği
Bolivyalı işçi ve emekçilerin mücadele geleneği sürüyor
Katledilişlerinin 92. yılında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i saygıyla
2010 yılında emekçi kadınlar.
Kadın emekçilerin
hakları da ‘torba yasa’da!..
4 Ocak ‘96 Ümraniye: Bir kez daha katliam ve direniş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MESS Grup TİS sürecinde greve doğru

Metal grup TİS süreci son dönemlerde Türk Metal’in satış sözleşmesini imzalamasının ardından Birleşik Metal’in de aynı sözleşmeye imza atması biçiminde seyrediyordu. ‘98 TİS döneminden bu yana ilk kez bir farklılık yaşanıyor. Geçtiğimiz haftalar içinde Birleşik Metal-İş Sendikası Merkez TİS Komisyonu, yaptığı iki toplantının ardından MESS’in Türk Metal’le imzaladığı sözleşmenin fotokopisini imzalamayı reddetti. Böylelikle greve gidilmesi olasılığı güçlenmiş oldu. Birleşik Metal’in bundan sonra nasıl bir tutum alacağına dair haklı tereddütler bulunuyor olsa da bu, içinde bulunduğumuz sürecin taşıdığı önemi hiçbir biçimde azaltmıyor.

Merkezi TİS Komisyonu kararı üzerine, Birleşik Metal yetkilileri “tarihi bir karar verdik”, “iyi olamazsanız iyi de kalamazsınız” biçiminde vurgular yaptılar. Bu ifadeler Birleşik Metal’in aldığı karar ve attığı adımın önemi konusunda belli bir açıklığa sahip olduğunu gösteriyor. Fakat Birleşik Metal’in sık sık sol söylemlere başvurarak iddialı açıklamalar ve sözler söylediğini biliyoruz. Önemli olan söz ile eylem arasındaki tutarlılıktır. Birleşik Metal’in aldığı kararın altını doldurup dolduramayacağına dair tereddütlerin bir nedeni geçtiğimiz dönemlerde aldığı tutumudur. Bir başkası ise sürecin ihtiyacı olan politik-örgütsel hazırlıklara dair yeterli adımların hala daha atılmamış olmasıdır. Halihazırda sözleşme müzakereleri döneminde alınan mesailere kalmama ve Cuma günü eylemleri kararları bir yere kadar sürdürülse de, bunları aşan yeni bir eylemlilik hattı henüz görünmüyor. 

Tüm bunlara rağmen metal TİS’leri sürecinde kritik bir aşamadan geçtiğimiz kesindir.

Uyuşmazlık zaptının tutulmasının ardından süreç şu günlerde arabulucu aşamasında devam ediyor. Resmi olarak 15 günlük zaman dilimini kapsayan arabuluculuk dönemi bürokratik işler nedeniyle fiilen bir aylık bir zaman dilimi tutabiliyor. Daha önce duyurulduğu üzere 10 Ocak’ta hükümet komiseri, MESS ve Birleşik Metal arasında bir görüşme yapılacak. Şimdilik dikkatler bu görüşmeye çevrilmiş gözüküyor. 10 Ocak görüşmesinden bir anlaşma çıkıp çıkmayacağına dair somut bir işaret görünmüyor. Fakat MESS ile Birleşik Metal arasında yapılan ve uyuşmazlık zaptı tutulan son görüşmenin ardından yapılan açıklamalara bakılırsa tarafların ilişkileri grev söylemlerinin aksine o kadar da gergin görünmüyor. MESS Birleşik Metal’in kararına saygılı olduğunu belirtirken Birleşik Metal Genel Başkanı ise “illa da grev demiyoruz” deme gereği duyuyor.

Toplu sözleşme sürecinin en önemli aktörü olan Birleşik Metal tabanı ise bir kutuplaşma düzeyinde olmasa bile grev kararı nedeniyle iki ayrı ruh halini taşıyor. İşçilerin önemli bir bölümü grev kararlılığına daha temkinli yaklaşırken, diğer bir kesim ise sürecin buraya kadar getirilmesinin asıl mimarları oldular. Dolayısıyla bu ikinci kesim Birleşik Metal bünyesinde grev kararlılığının asıl dinamik gücünü oluşturuyor. Grev kararlılığında olan kesim şimdilik Birleşik Metal’in TİS sürecine dair temel politik hattını belirleyebilecek bir kuvvet ve dinamizm içerisinde. Onların bu dinamizmi Birleşik Metal merkez yöneticilerinin ve diğer öznelerin tereddütlerini bir nebze de olsa aşmalarını sağladı. En azından geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi kritik anlarda tepeden tabana yayılan karamsar ruh haline bu sefer zemin verilmedi. Bir kısım temel fabrikanın temsilcisinin uzlaşmacı eğilimi ise, dinamik kesimin kararlılığı sayesinde hiç değilse şimdilik geri plana atılmış oldu.

Birleşik Metal merkez yönetimi ve bir kısım şube yöneticisi ise bu iki eğilimin ortasında konumlanıyor. Ne tek başına grev kararlılığını ileriden sahipleniyor ne de onun karşısında yer alıyor. Genel merkez yönetimi merkezi TİS komisyonunda ortaya çıkan grev iradesi ve coşkusunun aksine sürece daha temkinli yaklaşıyor. Türk Metal’inkinden nasıl olursa olsun farklı bir anlaşma imzalama hedefi onların temel motivasyonu durumunda.   

MESS cephesinde ise yeni bir hamle ya da tutum değişikliği görünmüyor. Onlar zaten sözlerini Türk Metal’le imzaladıkları sözleşmede söylemiş bulunuyorlar. Bununda ötesine geçerek ise TİS’den alacakları sonuçlardan daha önemlilerini meclisten geçirmek için hazırlık yapıyorlar. İşçilerden kontrol dışı tepkiler gelebileceği korkusu ve yaptıkları bu hazırlıklara duydukları güvenden olsa gerek TİS görüşmelerinde bir dizi esnek çalışma maddesini esasa dair bir sorun yaşanmadan geri çektiler. Şimdi de mümkünse işçileri harekete geçirebilecek herhangi bir soruna mahal vermeden TİS’i bitirmek istiyorlar. Fakat MESS’in bu görüntüdeki rahatlığı hiç de yumuşama ya da taviz verme hazırlığı anlamına gelmiyor. MESS bir yandan hükümetle sınırsız esnekliği yasalaştırma hazırlığı yapıyor, diğer yandan Birleşik Metal’i yalnızlaştırarak köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.

Metal TİS sürecinin iç dengeleri ve belli başlı yönleriyle tablosu bu biçimdedir. Fakat unutmamak gerekir ki metal TİS’leri, sınıf hareketinin yakın geleceği ve ihtiyaçları açısından kendi sınırlarını aşan bir belirleyiciliğe sahiptir. TİS sürecinin nasıl sonuçlanacağı sınıf hareketinin yakın geleceği açısından kritik önemdedir. Mücadele edilen tekelci sermayenin koçbaşıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin elde kalan haklarının budanmasında birinci dereceden sorumlu olanlar içinde belirleyici bir konumdadır. TİS sürecine paralel bir biçimde torba yasa adı verilen kapsamlı bir saldırı yürütülüyor. Henüz cılız da olsa torba yasaya karşı yavaş yavaş tepkiler gelişiyor. Bu açıdan torba yasaya karşı TİS’le bağlantısı içerisinde Birleşik Metal daha özel bir duyarlılık taşıyor. Sınıf hareketinin önümüzdeki dönemde böylesine güçlü saldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında bugünkü metal TİS’lerinin önemi kendiliğinden açığa çıkıyor.

Kuşkusuz sınıf hareketinin seyri ve geleceği bakımından metal TİS’leri her şeyin başı ya da sonu değildir. Fakat Birleşik Metal üyesi metal işçilerinin mücadele halinde olması ve kendi bünyesinden önemli bir dinamizmi barındırması nedeniyle sınıf mücadelesinin geleceği bakımından somut bir imkan durumundadır. Öyle ki, metal sektörünün bilinen özgün ağırlığı ve diğer sınıf bölüklerini sürükleyici özelliği hazır bir avantajdır. Hemen yanıbaşında daha dün ihanete uğramış ve ihanete karşı gösterdiği her tepkisi sürekli boğulan on binlerce Türk Metal üyesi işçi bulunmaktadır.

Metal TİS’lerinde 90’da yaşanan grev sürecini dışta tutarsak tabanın mücadele isteği uzun yıllardır ilk defa bu biçimde kendini dışa vuruyor. Fakat her şey büyük ölçüde Birleşik Metal yöneticilerinin alacağı tutumlara bağlıdır. Tabanın öne çıkan eğilimi “gerekirse greve kadar mücadele”dir. Dolayısıyla taban söylenmesi gereken ilk sözü söylemiştir. Sıra şimdi Birleşik Metal yönetimindedir. Sözkonusu talepler karşılanacaksa bu ancak kararlı bir mücadeleyle olacaktır. Sembolik düzeyde kalacak kırıntı bir hak için dahi büyük bir mücadeleyi göze almak gerekir. Çünkü sembolik bir kırıntı bile Türk Metal tabanında yaratacağı sonuçlar açısından MESS ve Türk Metal için son derece risklidir.

Sürecin gelişme seyrinin, sınıf hareketi kadar sermaye açısından da önemi büyüktür. Sermayenin genel çıkarları sözkonusu olduğunda da MESS’in nasıl bir gericilik göstereceği yeterince açıktır. Dolaysıyla Birleşik Metal yönetimi şimdiye kadar kaybettiği vakti hızla telafi etmek ve daha ileri mücadele adımları atmak sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Bu noktada biz yapacağımızı yapıyoruz asıl iş Türk Metal üyesi işçilerde demek bir şeyi çözmüyor. Kaldı ki Birleşik Metal geçmişten farklı bir şey yapacaksa asıl şimdi yapacak. Ancak bu yapacaklarıyla ve alacağı sonuçlarla Türk Metal tabanına da güven verebilir. MESS’e ve Türk Metal çetesine karşı harekete geçmesini sağlayabilir.

Kuşkusuz Birleşik Metal’in en baştaki sorumluluğu işçi sınıfının bütününe karşıdır. Bunun için süreci Türk Metal’den farklı bir sözleşme imzaladık demeye yetecek bir sonuçla yetinmek sorumsuzluğun en büyüğü olacaktır. Tersine ise yılladır işçi sınıfını ve başta metal işçilerini katmerli bir sömürüye tabi tutan sermayeye karşı bayrak açmak Birleşik Metal’in boynunun borcudur. Bunun ilk adımı ise hiç tereddüde düşmeden MESS’le “sınıfa karşı sınıf” tutumuyla gerçek bir hesaplaşmaya girebilmekten geçmektedir.