7 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/01

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt sorununda inkarcı politikada ısrar sürüyor!
2011 Kürt sorununda
çetin bir mücadele yılı olacak!
Türk-İş’in “torba”sından ihanet çıktı!
Kılıçdaroğlu’nun
yeni yıl ikiyüzlülüğü
Petro-kimya işçileri direniyor.
MESS Grup Tis sürecinde
greve doğru
“Birleşmek ve
örgütlenmek gerek!”
“Kendi sınıfımızın
mücadelesini verelim!”
Teklif reddedildi
eylemler sürüyor..
PTT’de işçi kıyımına karşı direniş!
Patronların saldırılarına karşı tek yol direniş!
Büyük madenci
yürüyüşü 20. yılında...
Kampanya çalışması
üzerine notlar.
Öğrenci gençliğe yine polis terörü
OMÜ’de soruşturma-ceza terörü
Öğrenci forumlarında
mücadele tartışıldı..
Mutlu gözdağı verdi
Ulucanlar’dan müze
yapma kepazeliği
Bolivyalı işçi ve emekçilerin mücadele geleneği sürüyor
Katledilişlerinin 92. yılında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i saygıyla
2010 yılında emekçi kadınlar.
Kadın emekçilerin
hakları da ‘torba yasa’da!..
4 Ocak ‘96 Ümraniye: Bir kez daha katliam ve direniş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

2010 yılında emekçi kadınlar...

İşçi sınıfı ve emekçiler, 2010 yılında kapsamlı saldırıların hedefinde olurken, işçi emekçi kadınlar da bunlardan payına düşeni almıştır.

Emekçi kadının, çalışma yaşamında karşılaştığı sorunlar artarak devam etmiş, evde, işte ve sokakta, uğradığı şiddet tavan yapmış, işsizliğe, kayıt dışı çalışmaya ve geleceksiz yaşama daha fazla itilmiştir. Aile hekimliği uygulaması ve torba yasa ile elindeki kırıntıları kaybetmekle yüz yüze bırakılmış, sendikalı veya hamile oldukları için işten atılmış, iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmişlerdir.

2010 aynı zamanda kadın ölümlerinde ciddi artışların yaşandığı bir yıl oldu. Yakın zamanda Başbakanlık tarafından yayınlanan verilere bakılırsa Türkiye’de her gün ortalama 3 kadın öldürülmektedir. Resmi rakamların böyle olduğu bir yerde gerçek rakamların daha korkunç olması işten bile değildir. 

Kadınlar aynı zamanda şiddeti daha yoğun yaşamış, taciz, tecavüz vb. saldırıların daha çok hedefinde olmuşlardır. Okullardan çocuk esirgeme kurumlarına, aile içinden sokak ortasına kadar, tecavüzlerde korkunç boyutta artışlar yaşanmış, bu arada devlet terörü de sistematik bir biçimde yaygınlık kazanmıştır. Mahkemeler tecavüzcüleri aklayan kurumlar olarak işlemeye devam etmiştir.   

Kadınlar güvencesiz çalıştı

Geçen yıl olduğu gibi 2010’da da kadınlar büyük ölçüde güvencesiz işlerde çalıştı. Öyle ki, kadınlar güvencesiz çalışma ile anılmaya, onunla adeta özdeşleşmeye başladı. Sigorta, 8 saatlik iş günü, kreş, eşit işe eşit ücret ve emeklilik hakkı gibi 150 yıllık can bedeli mücadele ile elde edilen kazanımlar, bugün büyük ölçüde kullanılamaz haldedir. Annelikten doğan haklar ise neredeyse ortadan kaldırılmış bulunuyor.

Dünyanın en iyi 16. ekonomisi olmakla övünen sermaye devleti, bundan kadınların payına daha fazla sömürü, eşitsizlik ve açlık düştüğünü gizlemektedir. DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası ile değişik kaynakların bu konudaki araştırmaları çarpıcı örnekler sunmaya devam ediyor. Bunlara göre Türkiye’de nüfusun yüzde 54’ünü kadınlar oluşturmakta, ancak yalnızca yüzde 26’sı herhangi bir işte çalışabilmektedir. Her 3 kadından 2’sinin işsiz olduğu, 87 erkeğe karşılık 13 kadının istihdam edildiği, toplam 6 milyon 851 bin kadın işgücünün yüzde 71’inin kayıt dışı çalıştırıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

Öte yandan güvencesiz çalışma kadın işçilerin canını almaya devam etti. Gerçekte hangi şekilde ve nasıl olduğu bir şeyi değiştirmiyor. Çok sayıda kadın iş cinayetlerine kurban gitti.

Sosyal ve sağlık alanında saldırılar kesintisiz sürdü

Kapsamlı bir saldırı niteliğindeki SSGSS ile sağlık alanında dayatılan yıkım politikaları bu yıl da devam etti. Sağlığın piyasaya açılarak ticarileşmesinin önünü açan uygulamalar kadını aralıksız olarak vurdu. Bu kapsamdaki en önemli saldırılardan olan ‘Aile Hekimliği’ uygulamasına başlandı. Kasım ayından itibaren tüm Türkiye’de hayata geçirilen bu düzenleme ile sağlık ocakları ‘Aile Hekimliği’ne’ dönüştürülmüş oldu. Asıl hedeflerinden birinin emekçi kadınların olduğu bu uygulamada, ücretsiz ya da düşük ücretle yapılan sağlık hizmeti tamamen ortadan kaldırıldı. Yeşil Kartlar’ın geçersiz olması ile hiçbir güvenceye sahip olmayan milyonlarca emekçi kadın acımasız tüccarların eline düşecek. Parası yoksa sağlık hizmeti hiçbir biçimde alamayacaktır.

Bunun yanısıra pek çok hak gaspını içeren Torba Yasası işçi kadınları da hedef almaktadır. Kadınları çalışma yaşamından dışlayan uygulamalar dayatılmaktadır. Özellikle doğum borçlanması ve süt izinlerinde yapılan düzenlemelerle kadının çalışma yaşamına katılmasını teşvik eden haklar tırpanlanmakta, işçi kadınlar çalışma yaşamından uzaklaştırılmaktadır.

İşçi kadınlar direnmeye devam etti

2010 yılı, tüm hak kayıplarına rağmen, emekçi kadın cephesinde mücadelenin arttığı bir yıl oldu. İşçi kadınlar hak mücadelelerinin içerisinde aktif biçimde yer aldılar.

TEKEL işçisi kadınlar bu bakımdan öne çıktılar. Direnişte kadın işçiler önemli bir rol üstlenmiş, erkek işçi omuzdaşlarıyla birlikte destansı direnişte yer almışlardı. Türkiye’nin dört bir yanından çoluk çocuğunu bırakarak, kimisi aile baskısına karşı mücadele ederek son yılların en anlamlı direnişine imza atmışlardır.

TEKEL direnişine destek verdiği için işten atılan TÜBİTAK işçisi Aynur Çamalan işten atıldığı andan itibaren tek başına direnişe geçmiş, ilgisizliğinden dolayı Tez-Koop-İş yönetimine karşı da mücadele etmiştir.

Yazın ortasında bu kez başka bir ses Türkan Albayrak direniş bayrağını yükseltmişti. Albayrak, Beykoz’daki Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde 5 yıldır taşeron temizlik işçisi olarak çalışırken, sendikalaştığı için işten atılmıştı. Hastane bahçesinde kurduğu direniş çadırıyla 5 ay boyunca direnen Türkan Albayrak, işe geri dönme mücadelesini kazanmış, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından işe alınmıştır. 5 ay süren kararlı direniş pek çok farklı kesimden destek almış, özellikle de emekçi kadının çalıştırıldığı güvencesiz koşullara dikkat çekilmişti.

Tek başına süren direnişlerin yanısıra kadın işçiler ülkenin pek çok yerinde erkek işçi kardeşleriyle birlikte hak mücadelesi vererek direnmeye devam etmişlerdir. Çemen Tekstil’de, Çorlu’daki pekçok direnişte ve son olarak Sa-ba Enjeksiyon ile BERICAP’ta, hakları ve gelecekleri için örgütlenme mücadelesi vermektedir.  

Emekçi kadınlar üretimde yer almasalar bile direnişlere aktif biçimde destek vermiş, eşlerinin uğradığı saldırılara militanca göğüs germiştir. UPS direnişinde, özellikle ÇEL-MER ve Mutaş fabrika işgallerinde polisle karşı karşıya gelen kadınların ne denli dik ve kararlı durduğu bir kez daha görülmüştür.

2010 aynı zamanda 8 Mart’ın ilan edilişinin 100. yılıydı. Bu yılın 8 Mart’ın da Dünya Kadın Konferansları ile Türkiye’den de geçen Dünya Kadın Yürüyüşleri yapılmış pek çok ülkeden katılan emekçi kadınlar coşkulu bir şekilde taleplerini haykırmışlardır.

2011’de mücadele bayrağını yükseltelim!

2010 emekçi kadının pek çok hakkının gasbedildiği bir yıl oldu. Emekçi kadınlar, 2011’i de böyle geçirmemek için mücadelenin arttığı ve direnişlerin yaygınlaştığı bir yıla çevirmelidir. 2011 kadın ve erkek tüm işçilerin örgütlü mücadeleyi yükselttiği bir yıl olmalıdır.