28 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/04

 Kızıl Bayrak'tan
Ağır saldırı zayıf eylemlerle göğüslenemez!
Sermayenin ‘torba’sı mecliste
emekçiler sokakta
Kıdem tazminatının
gasbı için hazırlıklar
Çürüme ve bürokratikleşmede
son nokta!
Belediye işçisi örgütlülüğüne
sahip çıkıyor
İş Bankası Kuleleri önünde direnen Nemtrans işçileri ile konuştuk
PTT işçileri baskı ve
tehditlere karşı direniyor
İzmir’de işçi kurultayı çağrısı
Öztiryakiler işçisi direnişte
Art’de patron ve uşaklarından
faşist saldırı
Torba yasa ve metal işçilerinin
grev kararlılığı
Metal işçileri kararlı
Cahit Atalay serbest bırakılsın!
Gençliğe “iğrenç” saldırı
Genç-Sen’liler uğurlandı.
Emperyalistler silahsızlanma değil egemenlik peşinde!
Almanya’da Afganistan işgaline protesto eylemleri.
Tunus’ta emekçi halkın
isyanı devam ediyor
Arnavutluk'ta sosyal öfke kabından taştı
Lübnan halkları gerici
güçlerin hedefinde
Dünyadan
Kapitalizmin Dilovası felaketi
Tecrit derinleştiriliyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İş Bankası Kuleleri önünde direnen Nemtrans işçileri ile konuştuk...

“Yel değirmenlerine karşı savaşıyor gözüksek de kazanacağız!”

- Çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz? Sizi sendikalaşmaya iten nedenler neydi?

- Cemalettin Güzel: Ben ve 14 arkadaşım uzun yol şoförüydük. Çalışma saatlerinden şikayetçiydik. Sabah 05.00’te başlıyorduk, geceye varıncaya kadar çalışıyorduk. Ben yaklaşık 5 yıldır orada çalışıyorum ama 8 yıldır aynı harcırahtan çalışılıyor. Biz 2008’de bazı haklar istemiştik. Yemeğimizi paraya çevirip harcırahlara yansıtmışlardı. 2009’da yönetim değiştikten sonra bunların hepsi gitti. Hem yemek hakkımız gitti hem de aldığımız yemek parası gitti. Erzak yardımı gitti vb. Böylece süreç başlamış oldu. Arkadaşların arasında ücretlerini yetiştiremeyenler oldu. Aydan aya içeriye girmeye başladık. Ben 2006’nın 1. ayında 590 milyonla işe başladım. İşten çıktığım zaman 680 TL net maaşım vardı. Yani 5 senede yaklaşık 90 TL zam yapıldı. Sürekli içeri girmeye başladık. Sıkıntılarımızı dile getirdiğimiz zaman bizi dinleyen kimse olmadı. İşlerimiz sürekli arttı ama maaş ve harcırahlar aynı kaldı. İşte böylelikle arkadaşlarla biraraya geldik.

Önce mesailerimizi istedik. Çalışma saatlerimizin düzenlenmesini istedik. Bana bordroda 7.5 saat gösteriyorlar. “O saat üzerinden çalışalım” dedik. Bize siz şoförsünüz, şoförün mesaisi olmaz dediler. Bundan sonra gerginlikler yaşanmaya başladı. Bizim şirkette farklı kısımlar var. Mesela liman içinde çalışan telvekler (konteynırların gemi ve saha arasında taşınmasını sağlayan işçiler) var. Telvekler 22 kişi. Bu arkadaşlar 2009’un birinci ayından 2010’un 8. ve 9. aylarına kadar 12 saat çalışıyorlar fakat mesai ücretleri ödenmiyor. Onlar da 7.5 saatten gösteriliyor. Bir de 6-7 kişilik kademe grubumuz var. Onlar da mesailerini alamıyorlar. Onların da erzak yardımları kesildi. Güvenlikler de benzer sorunları yaşıyor. Onları görevlerinin dışında çadır çekmeye, yıkamaya götürüyorlar, şoförlüğe veriyorlar. Kendi iş alanı olmayan yerlere dağıtıyorlar. Fazla mesai yapamaya başladılar. Fazla mesailer de eksik gösteriliyor. Mesela adam 50 saat mesai yapmış ama 15-20 saat gösteriliyor. Bu süreç bizi biraraya getirdi. 12 arkadaş mahkemeye verdik, ondan sonra da 46 kişi sendikaya üye olduk.


- İşçiler neden alanları dışında çalıştırılıyorlar?

- Cemalettin Güzel: Çünkü işçi sayısı yeterli değil. İş Bankası Nemtrans’a 68 kişilik kota koymuş, daha fazla işçi almıyorlar. Böylece 1 kişinin üstüne 3 kişinin işi biniyor. 18 tane arabamız var, 6 tane operasyoncumuz var. Biz çalıştık, onlar kazandılar. Bizim sırtımızdan para kazandılar ama mağdur olan gene bizdik. 2008’de çalışırken ayda ortalama 300- 350 tane iş yapıyorduk. 2009’dan sonra bu 1300-1400’e çıktı. Eskişehir’e iki sefer attığımı hatırlıyorum. Bir günde 14-16 saat araba kullandım. Geliyorsun şirkete yemeğe gidemiyorsun. Neden? Krizdeyiz! Yani benim yemeğimle mi krizden çıktın sen şimdi. Bu nedenlerle biraraya geldik. Sendikaya üye olduk. Şu an buradayız.

- Mehmet Gülgör: Emek veren biziz, sırtımızdan geçinen onlar. Bir de üstelik yemek vermiyorlar. Hangi adalete sığar bu? Hakkımızı aradık, kapıyı gösterdiler. Neymiş? Kriz varmış! İki de bir kapıyı göstermeleri bardağı taşıran son damla oldu. “Bir kişi çıksın 5 kişi gelir” diyerek bize müracaat edilen dosyaları gösteriyorlar.

Burada iki tane şirket var. İkisi de İş Bankası’nın. Biz Nemtrans olarak çalışıyoruz. Bir de limanda çalışan Gemport var. İkisi de birbirine bağlı. Nemtrans lojistik olarak Gemport’a hizmet veriyor. Bizi taşeron olarak görüyorlar. Limanda saha operatörü olarak çalışan 22 kişinin tşaeronda çalıştığını söylüyorlar. Gemport’ta sendika olarak Liman-İş var. Üye olmak istedik kabul etmediler. Bize taşeronsunuz dediler. Nemtrans’ın yüzde 98’i İş Bankası’na ait, yüzde ikisi iştirakçiye. Gemport’un yüzde 51’i İş Bankası’na ait, yüze 49’u iştirakçiye.

8 saat 3 vardiya çalışıyorduk. İki vardiyaya düşürdüler. Öbür vardiyaların da yükünü orada kalan kişilere yüklediler. Önceden mesai veriyorlardı, mesaimizi kestiler. Zarar ettiklerini söylüyorlar. Zaten zor geçiniyoruz. Biz de bunlara isyan ettik. Daha önce Liman-İş’e almıyorlardı bizi. Nakliyat-İş’e üye olduk, işten attılar bizi; şimdi gelin Liman-İş’e üye olun, Gemport bünyesine geçin sizi işe alalım diyorlar.

Bunlar bizi çileden çıkardı. Birleşmeye karar verdik. Hakkımızı aramaya karar verdik. Başka yolu kalmamıştı. Sonuna kadar direneceğiz. Ölmek var dönmek yok.

 

- Neden direnişinizi İş Bankası önüne taşıdınız?

- Ali Akkaya: Bütün müdürler burada olduğu içinburayı tercih ettik. Biz sonuç almak için geldik. Buradan başka bir yerden sonuç alamazdık. Bizi Gemlik’te dinleyecek kimse yoktu. Bizim işverenimiz İş Bankası, biz İş Bankası’nın elemanıyız.

Biz sesimizi duyurmak için Gemlik’ten buraya yürüyerek geldik. İki günde 90 km yol yürüdük. Ama medya sesimizi duyurmuyor, bizi görmüyor.

 - Mehmet Gülgör: Onlar para babası olduğu için bizi susturdular. İş Bankası Genel Müdürlüğü burada olduğu için geldik. Söz buranın. Onlar da görsünler, utansınlar diye geldik. 50 kişiyi besleyemiyorsa, İş Bankası yerin dibine batsın.

 

- Direnişinize yönelik tepkiler nasıl? Sesinizi kamuoyuna nasıl duyurmayı düşünüyorsunuz?

- Ali Akkaya: Yakın illerden gelenler oldu. Şişe Cam’dan işçiler geldi. Burada bize destek vermeleri zor. Çünkü hep takip ediliyorlar. İş Bankası’nda çalışıp da gizli gizli gelenler var çadıra. Biz sabah ve akşam giriş çıkışlarda kapı önüne gidiyoruz. Orada birşey diyemeyenler gizli gizli çadıra gelerek kusura bakmayın diyorlar. Bizi haklı bulduklarını söylüyorlar. Dışarıdan halktan gelenler var.

- Ahmet Kocak: Yılbaşını burada geçirdik, ateş yaktık. Onlar lüks yerlerde eğlenirken biz burada direnişe devam ettik. Sonuna kadar da devam edeceğiz. 

- Cemalettin Güzel: Geçtiğimiz gün (23 Ocak) Kılıçdaroğlu gelmişti, ona ulaşmaya çalıştık. Çadırımıza davet ettik gelmedi. Biz uğraşıyoruz ama onlar çok güçlüler. Yanı başımızda Show TV var, ATV var ama büyük kanallara ulaşmak çok zor. İş Bankası hepsine reklam veriyor, onların haber yapmasını engelliyor. Kılıçdaroğlu gelmiş olsaydı, yanında basın ordusu vardı belki sesimizi duyurabilirdik ama gelmedi. Zaten İş Bankası Yönetim Kurulu’nda da 4 CHP’li var.

 

- İş Bankası ile yapılan görüşmeler nasıl gidiyor?

- Cemalettin Güzel: Önceki görüşmelerde bizi yani İş Bankası’nı mahkemeye veren 12 kişiyi istemediklerini söylemişlerdi. Şimdi bizi kabul ettiler. Ama Liman-İş’e gelin diyorlar. Ama biz DİSK’le girmek istiyoruz. 

- Ayhan Ermiş: Öncelikle Kızıl Bayrak’tan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Gemlik’ten beri bizimle beraberler. Bize destek sundular. Kızıl Bayrak’ın gün ve gün direnişin haberlerine yer verdiğinin farkındayız.

Dünyadaki krizi bahane eden Türkiye’deki finans kapitaller öncelikle işyerimizde daralmaya gittiler. 56 kişinin yaptığı işi 21 kişi yapmaya başladık. Vardiyaları azalttılar. Uzun yol şoförü arkadaşlarımızın harcırahlarını kestiler. Yemeklerini vermemeye başladılar vb. Gemport’ta da benzer bir süreç yaşandı. Onları da kısa çalışma ödeneği adı altında 20 gün çalıştırıp 10 gün çalıştırmadılar. Kısa çalışma ödeneği üzeriden ödeme yaptılar. Bir sene sonra Gemport sendikalı olduğu için normale döndü ama Nemtrans’ta düzelme yerine şartlar kötüleşti. Defalarca görüşme talebinde bulunduk fakat bizi ciddiye almadılar. Gücümüzü hafife aldılar. Şoför arkadaşlar da sıkıntıları dile getirince onlara kapıyı gösterdiler. Onlar dava açmaya karar vermişlerdi. Biz çekici grubu olarak omuz omuza verdik. “Siz mahkeme kararıyla geriye dönük haklarınızı alabilirsiniz ama geleceğiniz ne olacak?” diye sorduk Garanti altına alma imkanınız var mı? Yok! Bunun yolu sendikalaşmaktan geçiyor.

Bunun üzerine çok kısa bir süre içerisinde sendikalaştık. Nakliyat-İş’i aradık, ertesi gün DİSK Örgütlenme Sekreteri geldi.

15 gün Gemlik’te direnişi sürdürdük. Ama gördük ki asıl odak İş Bankası Genel Müdürülüğü. Bundan iki ay öncesine kadar İş Bankası içerisinde lojistik grup başkanlığı oluşturuldu. Nemtrans, Gemport ve Nemtaş şirketi var. Merkezin burası olduğunu gördüğümüzde buraya yöneldik. Eylemimizi de burada başlattık. Yeni yıla da burada girdik ama sosyalist basın dışında sesimizi duyuramadık. Gemlik’e döndük. Oradaki direnişimizin de sonuç vermeyeceğini anlayınca uzun yürüyüş başlattık ve Gemlik’ten yürüyerek buraya geldik. Çadırları kurduk, direnişe devam ediyoruz. Bana göre 36 tane cengaver Türkiye’nin en büyük para babalarının kulelerinin önünde savaşıyor. Yel değirmenlerine karşı savaşıyor gibi gözüksek de kazanabiliriz. Biz şimdiden kazandık sayılır. Onlar çok tedirginler. İş Bankası tarihinde, bankaya dava açıp da tekrar işe alınması düşünülen kimse yok. Bunun bir zafer olduğunu düşünüyorum. Sonuç ne olursa olsun biz kazandık. Şu an onlar geri adım attılar. Görüşmelerimiz sürüyor. Onlar tıkandılar ama tükürdüklerini yalamak istemiyorlar.

Şunun da farkındalar, DİSK’in buradaki başarısı bir kıvılcım işlevini görecek. Kendi kendine alev alacak. Bu kıvılcımın yayılacağını bildikleri için dertleri artık işçiler değil, sendika! Çünkü Yenişehir’den Kristal-İş üyesi Şişe Cam işçileri geldi, parça parça da olsa BASİSEN üyeleri gelerek bize erzak vb. yardımında bulunuyorlar. Bunlar onları çok rahatsız etti.

Sendikanın söylediği şey ise “Bu arkadaşları işe alın isterseniz Gemport’ta çalışsınlar ister Nemtrans’ta ama yetki çıkana, yargı süreci tamamlanana kadar bizim üyemiz olarak kalsınlar sonra yargı ne derse o olsun. Ondan sonra oturup değerlendiririz. Çünkü biliyorlar ki yetkiyi alacağız.

Biz kararlılığımızı sürdürdüğümüz sürece kazanacağımıza inanıyorum. Çünkü biz gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. İlk günlerde ürkmüştük ama şimdi doğru yolda olduğumuzu biliyoruz. Bu işi becereceğiz.

İş Bankası’nda örgütlü BASİSEN Sendikası Genel Başkanı Metin Tiryakioğlu’ndan işçiler adına randevu istedik. Kendisi aynı zamanda İş Bankası yönetim kurulunda. Ersin Özince’den sonra ikinci adam diyebiliriz. Sendikacı kimliğiyle biz ondan işçiler adına bir talepte bulunduk. Bize cevap vermezse yarın öbür gün BASİSEN Genel Merkezi önüne gidebiliriz. Buradaki gücümüzü ikiye bölüp bir kısmımız da orada durabiliriz.

O da olmazsa yani hala sesimizi duyuramazsak açlık grevi mi yaparız, ölüm orucuna mı gireriz bu iş bitene kadar mücadele ne gerektiriyorsa onu yapacağız. Çünkü artıkgemileri yaktık bunun geri dönüşü yok. Biz kazanacağız!

Kızıl Bayrak / İstanbul



Nemtrans’ta direniş birinci ayında

Kölece çalışma koşullarına Nakliyat-İş’te örgütlendikleri için işten atılan işçiler direnişlerinin birinci ayını geride bıraktılar.

Genel müdürlük önüne kurdukları çadırda geceli-gündüzlü kalan işçiler direnişlerinin sesini duyurmaya çalışıyor. Fakat burjuva medya işçilere sansür uygulayarak İş Bankası’nın uyguladığı sömürü koşullarını gizlemeye çalışıyor.

Ağırlıklı olarak İş Bankası bünyesindeki şirketlerin nakliye işlerini yapan işçiler kulelerin girişinde ve çadırda bekleyişlerine devam ediyorlar. İşçiler çadırda ziyarete gelenleri karşılarken giriş-çıkış kapısında da duyarlılık çağrısı yaparak direnişlerini anlatmaya çalışıyorlar.

İş giriş-çıkış saatlerinde sloganlarla kararlılıklarını dile getiren işçiler, sivil polislerin ve güvenliklerin gözlerinin sürekli üzerlerinde olduğunu bu yüzden kulelerde çalışanların da baskı altında olduğunu belirtiyorlar. İstisnalar dışında İş Bankası çalışanlarının bundan kaynaklı kendilerine destek olmadıklarını söylüyorlar.

İş Bankası ile sendika avukatlarının görüşmeleri sürerken İş Bankası ayak oyunlarıyla direnişi bitirmeye çalışıyor. İşten atılan işçileri Nemport’ta örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Liman-İş Sendikası’na geçmeleri durumunda işe alacağını belirten patron, DİSK’i devre dışı bırakmaya çalışıyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul



Bağış “taşeronlaştırmayı” savundu

Sermayeye açtığı rant alanlarının yanısıra kamu alanındaki tüm sektörlerde taşeronlaştırmayı teşvik eden sermaye devletinin bakanlarından Egemen Bağış “taşeron” itirafında bulundu.

CHP Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün taşeronlaşma ile ilgili soru önergesini yanıtlayan Bağış, taşeron sisteminin gerçek yüzünü de açığa vurdu.

Bakanlığına ait birimlerde hizmet alımı yoluyla çalışan personel konusunda bilgi veren Bağış, “Değinilen hizmetlerin hizmet alımı yoluyla gördürülmesi daimi personel istihdamına göre daha ekonomiktir” değerlendirmesinde bulundu. Taşeron sistemini savundu.

Hizmet alımları kapsamında çalışanların 4/B kapsamında istihdamları konusunda şu anda bir çalışmanın olmadığını belirten Bağış, “Kaldı ki bu yöndeki bir çalışma yasal düzenleme gerektirmektedir” dedi.

Hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamında yapıldığına dikkat çeken Bağış, yüklenicilerin ne kadar kâr elde ettiklerinin idarece net olarak bilinmediğini de söyledi. Yani “Taşeron firmalar bünyesinde çalışanların ne kadar sömürüldüğünü bilmiyoruz” dedi.


Buca direnişi sona erdi

İzmir'de Buca Belediyesi'nde taşeronlaştırmaya karşı mücadele eden işçilerden 7'sinin işten atılmasının ardından belediye önünde başlayan direniş sona erdi.

Atılan işçilerin işe geri dönmesi, taşeronlaştırmanın kaldırılması ve sendika çalışmalarının önündeki engellerin kaldırılması talebiyle süren direniş süreç içerisinde CHP yönetiminin çözüm vaatleri sonucu bekleyişe dönüştü. Önce Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'nın 5 işçiyi başka belediyelerde işe başlatacağı, kalan 2 işçi ile de CHP İzmir yönetiminin ilgileneceği dillendirildi. Bu çözüm vaadi ile haftalarca oyalanan işçilere son teklif 56. günde getirildi. 56. günün sonunda ise bir gün önce yeni görevine başlayan İzmir CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır'ın işçileri işe alacağı yönlü sözü üzerine 6 direnişçi işçinin aldığı kararla direniş sonlandırıldı. Sadece bir işçi, ancak 7 işçinin de işbaşı yapması koşuluyla çadırın toplanabileceğini belirterek bu kararı kabul etmedi ve direniş alanını terk etti.

Buca Belediyesi önünde açıklama yapan CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır, işçileri bir hafta on gün içinde sendikalı olarak işe aldıracağı sözünü verdi. Basın açıklamasının ardından "kutlama" yapıldı. Baklava ikramları eşliğinde çadır söküldü.

Kızıl Bayrak / İzmir