05 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/30

 Kızıl Bayrak'tan
Anayasa değişikliği tartışmaları ve devrimci tutum
“Açılım” sirkinin yeni cambazı Burkay - Z. Us
Generallerin “emeklilik kararları” ve YAŞ’tan yansıyanlar
Dinci partinin gücü ve pervasızlığı nereden geliyor?
Kapitalizm yeni bir krize hazırlanırken…
“İşsizlik fonu kıdem gaspına malzeme yapılıyor”
Birleşik Metal-İş 1 No’lu Şube
Genel Kurulu’nun ardından…
Mersin’de liman işçileri direnişte!
Güvencesiz çalışmaya karşı mücadele sempozyumu
PTT’de direniş çadırı kalktı, mücadele sürecek!…
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat
TC’nin transformasyonu,
GOP ve hegemonya savaşları -
Volkan Yaraşır
“Kontrollü bir deneme mi?”
DTK direnişe çağırdı
Emperyalistlerle işbirlikçileri
Sudan’ı parçaladı ...
Somali’de resmi açlık ilanı...
S21 Projesi: Kavga
devam ediyor!
Kadın cinayetleri tırmanıyor
Hüsnü Yıldız’ın avukatı Taylan Tanay ile konuştuk...
Bertolt Brecht’i ölümünün 55. yılında saygıyla anıyoruz
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Unutkanlık...

Gördüğümüz bunca haksızlığa, kana, gözyaşına, sömürüye ve zulme karşı ne kadar da kayıtsızız. Sadece sızlanıyoruz, acaba bana ne olacak diyebiliyor birkaçımız. Çoğumuz onu bile diyemiyor, kim olduğunu bile açıklayamıyor. Bir sınıf olduğunu bilmeden bir ömür bitiriyor dokuz-altı yollarında. Kıramıyor zincirlerini çünkü korkuları var. Dün yaşananlar bugün unutuluyor, geçmişte yaşananları saymıyorum bile. Her şeyi unutuyoruz yavaş yavaş, bahaneler başlıyor her birimizde. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz ama bizim yaşattığımız her yılan yarın bizi de sokacak onu da unutuyoruz.

Biz işçiyiz, dünyanın her yerinde bu böyledir. Dişimizle tırnağımızla bu dünyayı yaratıyoruz. Milyonlarca insan bizim yaptığımız ürünlerle yaşamlarını sürdürüyor. Çoğumuz üretimden gelen gücümüzün farkında değiliz ve bu yüzden emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Hiçbir ülkede patronla işçi aynı ücreti almıyor. Çocukları aynı yerde okumuyor, eşleri aynı hastanede doğum yapmıyor. Biri restorantta yemek yerken diğeri bir kuru ekmeğe muhtaç yaşıyor. Alınmayan tedbirler yüzünden her gün bir işçi kardeşinin eli, kolu kopuyor ya da ölüyor. Bizler fabrikada çalışırken belki eşimizin patronu eşimize sarkıntılık ediyor, iş arkadaşımız haksız yere işten çıkartılıyor. Sendikaya üye olmak anayasal hakken yüzlerce, binlerce insan sendikalı olmak istediği için işten atılıyor.

Kıdem tazminatlarımız elimizden alınacak yakında. Esnek çalışma, kuralsız, güvencesiz çalışma karşısında sesimizi yükseltelim. Yanı başımızda ayaklanan Ortadoğu halkı büyük sömürü, açlık ve sefaletle geçen onca yılın ardından küllerinden yeniden doğdu. Mısır, Libya, Tunus, Yemen’deki ayaklanmalar tesadüf değildi elbette. Biriken bir öfkenin patlamasıydı bu. Bizler de Ortadoğu’yu ateş topuna çeviren kardeşlerimizin yollunu kılavuz edinmeli, sorunlarımıza karşı duyarlı olup mücadele etmeliyiz.

Ümraniye’den bir metal işçisi

 

“Ferhat Tepe’nin failleri yargılansın!”

Cumartesi Anneleri bu hafta gerçekleştirdikleri eylemde, katledilişinin 18. yılında Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe’yi andı. Eylemlerinin 331. haftasında 27 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis’te gözaltına alınarak kaybedilen Ferhat Tepe’nin faillerinin yargılanmasını istedi.

Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe, oğlunun kaybedilmesine tepki gösteren eşi İshak Tepe’nin “Devlet cinayet işlemiştir” dediği için yargılandığını hatırlatarak, başta Mehmet Ağar olmak üzere dönemin tüm yetkililerinin yargılanması ve faillerin açığa çıkartılmasını istedi. Tepe, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün eşlerine de seslenerek “Siz de annesiniz, benim oğlumun elbiseleri askıda asılı kaldı, sofrada çatal bıçakları kaldı, ya sizin çocuklarınızın başına bu gelseydi tepkiniz ne olurdu?” dedi.

Tepe’nin ardından İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını okuyan Sema Solaklı, Ferhat Tepe’nin 27 Temmuz 1993 tarihinde evinden çıktığı sırada polisler tarafından arabaya bindirilerek kaçırıldığını ifade etti. Tepe’nin cenazesinin ise olaydan 13 gün sonra ailesinin girişimleri sonucu Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunabildiğini belirtti. Tepe’nin kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl Başkanı olan babası İshak Tepe’nin sık sık telefon tehditleri aldığını, bu tehdit telefonlarında Tepe’den oğlunun hayatına karşılık DEP İl Örgütü’nü kapatmasının istenildiğini söyledi. Tepe’nin kaybedilmesinin ardından başlatılan hukuki süreçte Tepe’nin avukatlığını yapan Şevket Epözdemir’in de kaçırılarak 25 Kasım 1993 tarihinde katledildiğini sözlerine ekledi.

Cumartesi Anneleri eylemlerinin ardından Ali Yıldız’ın cenazesinin ailesine verilmesi talebiyle Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi başlatan TAYAD’lı Aileler’e destek ziyaretinde bulundu.

 


Aksoy’un hastalığı yayılıyor

Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin hasta tutsak Hediye Aksoy’un serbest bırakılması için Taksim Meydanı’nda gerçekleştirdiği eylemlerden 5.’si 29 Temmuz günü yapıldı. Gerçekleştirilen eylemlerle Aksoy’un sağlık durumuna dikkat çekmeye çalışılırken, Aksoy’un durumu kötüleşiyor. Tahliye edilmeyen kanser hastası ve görme engelli Hediye Aksoy, yazdığı mektupla hastalığının yayıldığını fakat tedavinin cezaevi koşullarında eziyete dönüştüğünü belirtiyor.

Kanser yayılıyor

Aksoy, 18 Şubat 2011 tarihinde ameliyat olurken, ameliyatta tümör ile birlikte memesinin bir kısmı da alındı. Fakat ameliyat sonrasında gördüğü tedavi yaşamını daha da zorlaştırdı. Aksoy şunları aktardı:“Patolojiden sonra radyo terapi tedavisine başlandı. 31 gün sürmesi gereken ışın tedavisi cihazların bozulması nedeniyle yaklaşık 2 ay sürdü. Her gün ring yolculuğu bir işkenceye dönüştü benim için. Zira ağır hasta olanlarla mahkemesi olanlar aynı ringe konularak götürülüyor. Hasta halimle saatlerce adliye ve hastane kapılarında bekletildim”

Yeniden ameliyat

“Son dönemde çekilen yumuşak doku filmiyle birlikte karın boşluğumda bir tümör olduğu tespit edildi. Şişli Etfal Hastanesi’nin genel cerrah doktoru ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ancak tümör ana damarlara yakın olduğu için ameliyatın hayati tehlikesi olduğunu söyledi. Ve ameliyat olup olmama benim karar vermemi istedi. Böyle bir kararı hele de bu koşullarda vermek kolaymış gibi! 18 Şubat’ta geçirdiğim meme ameliyatından sonra yaşadığım zorlukları biliyorum. Bir daha böylesi koşullarda bu kadar ağır bir ameliyat geçirmek istemiyorum.”