21 Ekim 2011
Sayı: SİKB 2011/40

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlık
cephesini durduralım
Kirli savaşa son!
ABD düzmece iddialarla İran’ı tehdit ediyor, Türk devletini kışkırtıyor
Gözaltı ve tutuklama furyası
“Ekmek yoksa, pasta yiyin”
“Orta Vadeli” saldırı programı açıklandı
Devrimci işçilere sendikacı barikatı!
Hesap soralım!
Savranoğlu işçileri İzmir’e döndü
TİS Uzmanı İrfan Kaygısız:
“İşçi sınıfı üzerindeki baskı ve
sömürü artacak”
Başka dünya mümkün; sosyalizm!
Kapitalist metropollerde
protesto gösterileri!
‘’Yakında sizin kente geliyor” hazır mısınız?
Yunanistan: Emekçiler sel olup aktı
K-Pet’te direniş kazanacak!
Esir takası yapıldı.
Sendikal Güçbirliği Bursa Bölge Toplantısı
KESK grev hakkı için eylemdeydi
Asistan Hekim Kurultayı
gerçekleştirildi
Nitelikli ucuz yemek istiyorlar
Suzan Zengin
sonsuzluğa uğurlandı.
Kapitalist kriz ve devrim
“Bir mezarımız olsun”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bir mezarımız olsun”

Galatasaray Meydanı’nda 342. kez toplanan Cumartesi Anneleri, Başbakan Erdoğan’ın kendilerini KCK ile bağlantılandırmasına tepki gösterdiler.

Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız’ın konuşmasıyla başlayan eylemde Yıldız annesi ölen Erdoğan’a seslendi. “Bizler yıllardır burada toplanıp yakınlarımızın akıbetini soruyoruz. Daha önce bizim için, arkalarında kimin olduğunu bilmiyorum dedin, ardından da KCK’li olduğumuzu söyledin. KCK yokken de biz burada oturuyorduk. 16 yıldır biz buradayız. Tek isteğimiz buraya bir çözüm bulunmasıdır” dedi.

Erdoğan’a seslendiler

1994 yılında Dersim’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Nazım Gülmez’in kızı Sarê Gülmez’in konuşması da Erdoğan’a yönelikti. “Sen annen için gözyaşı döküp acı çektin. Evlat olarak mezara gittin, onu omuzlarında taşıdın ve ona bir mezar yaptın. Ama bizim bir mezarımız bile yok. Benim babam yaşlı bir adamdı. Dediler ki terör götürmüş. Yaşlı bir adamı kimin götüreceğini biliyoruz. Bizim de gidecek bir mezarımız olsun bari” dedi.

Dosya AİHM’de kabul edildi

İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Leman Yurtsever’in gerçekleştirdiği basın açıklamasında 17 yıl önce kaybedilen Nazım Gülmez’in dosyası açıklandı. Gülmez’in 14 Ekim 1994 yılında Hozat ilçesinde sabah saatlerinde Bolu Komando Tugayı’na bağlı askerlerce yapılacak bir operasyon için arazide kendilerine kılavuzluk etmesi istenerek evinden alındığını belirten Yurtsever şunları söyledi: “Olaya muhtar ve bütün köylüler tanıklık etti. Ancak götürüldükten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. 11 yıl boyunca hiçbir girişimden sonuç alamayan ailesi ve avukatları AİHM’e başvurdu. Davanın esasının görüşülmesi için koşulların hazır olduğuna karar verildi ve dosya AİHM’de kabul edildi.”

Geçen hafta İstanbul’da yaşanan KCK operasyonlarına delil olarak Cumartesi Anneleri eyleminde çekilen fotoğrafların gösterildiği bilgisini veren Yurtsever, “Hak ve adalet arayışımız özel yetkili savcı ve hakimler tarafından suç isnadı olarak ileri sürüldü. Savcılar hukuk işletmemekte ısrar ediyor. Biz de evrensel hukuka göre adaletin tecellisinde ısrar ediyoruz” dedi.

 

 

 

 

TEKEL davasında ikinci duruşma

TEKEL işçileriyle ilerici ve devrimci güçlerin yargılandığı TEKEL davasında ikinci duruşma görüldü. Duruşmada ifade veren sendikacılar, polis terörünü teşhir etti.

1 Nisan 2010’da 4/C köleliğine karşı binlercekişi Ankara’da buluşmuştu.Türkiye’nin dört bir yanından gelen başta TEKEL işçileri olmak üzere, işçi ve emekçilerle, ilerici ve devrimci güçlere polis azgınca saldırmış, basın açıklaması yapmalarına izin vermemişti.

Davanın ikinci duruşmasında o dönem KESK yönetim kurulu üyesi olan Hüseyin Gölpınar ve KESK Yönetim Kurulu Üyesi Akman Şimşek ifade verdiler.

Gölpınar TEKEL işçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılmaması için 6 konfederasyonun kararı doğrultusunda Türk-İş önünde basın açıklaması yapmak istediklerini, ancak buna polisin müdahale ettiğini kaydetti.

Gölpınar, “Polisin müdahalesiyle ayağımdan yaralandım. Suçlamaları kabul etmiyorum, beraatımı istiyorum’’ dedi.

Şimşek ise 1 Nisan tarihinde Sakarya Caddesi’nin kapatıldığını ve hiçbir vatandaşın caddeye girişine izin verilmediğini, polisin kendilerine şiddet kullandığını söyledi.

 

 

 

Avukatlardan soruşturma protestosu

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi öncülüğünde, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde sürdürülen protestoların bu haftaki gündemi avukatlara açılan soruşturmalardı. Avukatlar, İstanbul Savcılığı’nın, üst araması uygulamasını protesto eden avukatlara soruşturma açmasına tepki gösterdiler.

“Kanunsuz aramaya boyun eğmedik soruşturma terörüne de boyun eğmeyeceğiz” pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını Hülya Deveci gerçekleştirdi. Deveci, aralarında ÇHD ve İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi yöneticilerinin de bulunduğu 10 avukat hakkında “görevli memura direnme, yasadışı gösteri ve toplantı yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığını belirtti.

Avukatlık Kanunu’nun 58. Maddesi’nin uygulanmasını talep ederek çantalarını aratmamalarını, kendilerine fiili saldırıda bulunan görevlilere mukavemet suçu olarak değerlendirilmesinin anlaşılamaz olduğunu belirten Deveci, gerçekleştirdikleri basın açıklamalarının da yasadışı toplantı ve gösteri olarak nitelendirildiğini dile getirdi. Deveci, soruşturmanın yasadışı olduğunu sözlerine ekledi.

Açıklamanın ardından avukatlar adliyeye toplu olarak girdiler.

 

 

 

Savcı hedef gösterdi

Metin Lokumcu’nun katledilmesinin ardından Ankara’da yapılan eylemle ilgili savcılık iddianamesi, aralarında gazetemizin de olduğu sosyalist yayınlarla, tüm ilerici ve devrimci güçleri “terör örgütü” olarak hedef gösteriyor.

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel tarafından hazırlanan iddianemede, haklarında dava açılan ilerici güçler “silahlı terör örgütüne üye olmak” ya da “terör örgütünün propagandasını yapmak”la suçlanıyor. Suçlamaya kanıt olaraksa çeşitli sol-sosyalist yayınlar, Marksist eserler ve bazı eylemlerden çekilmiş fotoğraflar bulunuyor.

Hopa’daki polis terörünü aklamak ve yapılan gösterileri de suçlamak için keyfine göre kurgular yapan Savcı, tüm ilerici ve devrimci güçler ile yayın organlarını “terör örgütü” başlığında toplayarak mahkum etmeye kalktı. Bunun için Lokumcu’nun polis tarafından katledilmesini meşrulaştırırken, bu polis cinayetini gündemine alan gazetemiz Kızıl Bayrak’ın da içerisinde olduğu Partizan, Alınteri, Demokratik Haklar Federasyonu gibi internet sitelerini “terör örgütü faaliyeti” olarak itham etti.

Savcı ayrıca Halkevleri gibi kuruluşları “terör örgütünün legal uzantısı” olarak nitelerken, “Mahir, Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadar savaş” gibi sloganları da “terör örgütü üyeliği”ne kanıt saydı. Savcının “terör örgütü üyeliği” için ileri sürdüğü kanıtlar arasında Marx, Engels ve Lenin’in eserleri de bulunuyor.

İddianame kapsamında yargılanan 22’si tutuklu 28 kişi hakkında açılan dava 9 Aralık günü görülecek.