17 Şubat 2012
Sayı: SYKB 2012/07

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici güçlerin iktidar kavgası
İktidar ve rant kavgası dinci-gerici odakları birbirine düşürdü
NATO Genel Sekreteri
Rasmussen’den açıklamalar
Faşist baskı ve teröre eylemli yanıt
“Saldırıları mücadeleyle aşacağız!”
İşsizlik oranları artıyor, işsizlik fonu yağmalanıyor
“Geleceğimizin iyice
kararmaması için...”.
DİSK’te ruhsuz genel kurul
Taşeron işçileri
Ankara’ya yürüyor!.
Sinter işçileri
mücadeleyi bırakmıyor
Devrimci sınıf çalışmalarından
Parti ve yeni döneme hazırlık!
Suriye üzerindeki
baskıyı arttırıyor
Dört kıtadan grev ve eylemler.
Yunanistan’da Troyka “darbesi”
ve sokakta politika -
Volkan Yaraşır
“Okullar hayat bulsun projesi” ve eğitimde son saldırılar
BDSP’den seminerler
8 Mart’ta alanlara!
Geleceğine sahip çık!.
ÇHD İstanbul Şube Sekreteri
Av. Güçlü Sevimli ile konuştuk.
Emekçi Kadın Platformu toplantısı
Ares’i kıskandıran askerler diyarında
acı olağandır!
Gazi’de çeteleşmeye ve yozlaşmaya karşı yürüyüş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Geleceğimizin kararmaması için...”

 

İşsizlik ve kriz koşullarında ilk gözden çıkarılan kadın işçi ve emekçiler oluyor. Kapitalizmin işçilere, emekçilere sömürüden başka bir şey vermediğini yaşamımızın her alanında hissediyoruz. Kadını her alanda yok gören zihniyet devam ediyor. Kapitalizm kadını her alanda olduğu gibi Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda da görmüyor. Kadının emeğini ucuz iş gücü olarak gören sistem son dönem çıkardığı yasalarla da kazanılmış hakları gasp etmeye devam ediyor.

Yeni çıkan GSS ile sağlık ve sosyal güvence alanında birçok değişiklik yapılmıştı. Bunlardan biri de isteğe bağlı sigorta primi ile sağlık sigortası primi yatırılmasını öngörüyor. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nde 15 yaş üstü 25 milyon kadının büyük çoğunluğu eş ve babaya bağımlı olacak. Emekli prim gün sayısı 9 bin güne, kadınlar için yaş sınırı 65’e çıkartıldı. Bu uygulamaların kadını tekrardan eve gönderme planı olduğu gün yüzüne çıkmış oluyor.

Kadın açısından isteğe bağlı sigortalılık, sağlık sigortasına ek olarak emekli aylığından yararlanmak amacıyla isteğe bağlı sigortalı olabilecek. Ama avantaj gibi görünen bu seçeneğin pratikte ise geçerliliği yok. Çünkü kadınlar isteğe bağlı sigortalı oldukları takdirde, bağımlı olarak ilişkilendikleri sigortalının sağlık sigortasından yararlanması ellerinden alınıyor. Böylece, isteğe bağlı sigorta primi ile sağlık sigortası primi de yatırmak zorunda kalacak. Prim miktarları uzun vadeli sigorta kolları (emeklilik) için yüzde 20, GSS (sağlık) için yüzde 12 olmak üzere, brüt asgari ücretin yüzde 32’si (şu an 194 YTL) olacak.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) raporunda yasa tasarısına yönelik açıklama ise şöyle:

Dul, yetim aylığı: Dul eşe ve kız çocuklara bağlanan aylığın alt sınırı yeni sistemde kaldırılmaktadır. Böylelikle, bağlanacak aylık, halen var olan alt sınırdan daha düşük olarak belirlenebilecektir. Ölüm toptan ödeme miktarı düşerken, ölen sigortalının kız çocuğuna evlendiği takdirde verilen evlenme ödeneği 24 aydan 12 aya düşürülüyor. Cenaze ödeneğinden yararlanma şartları ağırlaştırılıyor. Kız çocuğuna GSS primi zorunluluğu: Sigortalının 18 yaşındaki (yükseköğrenimde ise 25 yaş üstü) kız çocukları, sigortalı anne babası hayattayken de öldüğü durumda da Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi yatırmak zorunda olacak. Bu durum isteğe bağlı değil. Hükümlü-tutuklu eşi: Cezaevlerindeki döner sermaye işletmelerine bağlı olarak dışarıya satılan ürünlerin üretildiği işliklerde çok cüzi düzeyde ücretle çalışan hükümlü ve tutukluların yürürlükteki mevzuata göre halen yararlanmakta oldukları sağlık sigortası, yeni düzenlemeyle geri alınıyor. Esnek çalışan kadının emekliliği zor: Kısmi süreli iş akitleri, evde çalışma, tele çalışma, geçici iş ilişkisi gibi esnek çalışma ilişkisi içinde çalışan kadın işçiler, çalıştıkları süreler için tam süreli çalışanlar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olacaklar.
Örneğin, esnek çalışan kadın işçiler, bir ayın on günü çalışmakta ise, geçici iş göremezlik ödeneğine hak kazanabilmek için gerekli 120 günlük primi 12 ayda, analık sigortasına hak kazanabilmek için gerekli 90 günlük primi dokuz ayda doldurabilecekler. Emekli olduğunda ellerine az bir para geçecek. Tarımda çalışan geçici işçi kadınlar: Yeni sistemde kamu idareleri hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle sürekli olmayan işlerde çalışanlar, zorunlu sosyal sigorta kapsamı dışında kalacaklar. Ayrıca, 50’den az işçi çalıştıran tarım ve orman işletmelerinde çalışan geçici işçi kadınlar da İş Yasası’nın dışında yer almaktalar. Hükümlü ve tutuklu olan işçi kadınlar: Yeni sistemde hizmet akdiyle çalışmamakla birlikte, ceza infaz kurumlarıyla tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklu işçi kadınlar sadece iş kazası ve meslek hastalığıyla analık sigortasından yararlanacaklar. Yürürlükteki mevzuata göre, bu gruptaki işçi kadınlar, sayılan sigorta kollarının yanı sıra hastalık sigortasından da yararlanıyor. Dolayısıyla bakmakla yükümlü oldukları kişiler de hastalık sigortası kapsamında. Ev hizmetlerinde çalışan kadınlar: Ev hizmetlerinde süreksiz çalışan gündelikçi kadınlar sosyal güvenlik sisteminden dışlanıyor.”

Görüldüğü gibi sermaye devletinin allayıp pulladığı yasa işçi ve emekçilere hiçbir şey vermediği gibi mevcut haklarımızı da geri alıyor. Sağlığın herkesin hakkı olduğu ve parasız olması gerekir. Bu yüzden sınıfın partisinin programında sağlık hakkı şöyle ifade ediliyor:

Kamulaştırılmış tüm sağlık kuruluşları yerel işçi ve emekçi meclislerine devredilir. Toplumun tüm bireyleri için parasız sağlık hizmeti ve ilaç sağlanır. Geniş çaplı bir kamu sağlığı ağı kurulur. Koruyucu hekimlik hizmetleri yaygınlaştırılır. Başta uyuşturucu bağımlılığı ve alkolizm olmak üzere eski düzenden miras toplumsal hastalıklara ve alışkanlıklara karşı toplum düzeyinde sistematik mücadele yürütülür. Sanayileşme ve kentleşme insan sağlığı ve çevre koruması gözetilerek planlanır. Halkın ruhsal ve bedensel sağlığını amaçlayan, dostluğu ve dayanışmayı güçlendiren kitle sporu teşvik edilir. Her türden spor tesisi tüm üretim ve yaşam alanlarına yaygınlaştırılır. Yaşlılar, engelliler, kimsesiz çocuklar ve yardıma muhtaç öteki kesimler proletaryanın devrimci iktidarınca korunur. Ekonomik, sosyal ve kültürel tüm ihtiyaçları kamu fonlarından karşılanır. Engellilerin kendi yetenekleri ölçüsünde üretime ve toplum hayatına her alanda katılmaları için gerekli tüm önlemler alınır.”

Biz işçi-emekçiler ve kadınlar olarak haklarımızı korumak için, yeni haklar kazanmak için örgütlü mücadele etmemiz gerekiyor. Sermaye devletinin saldırılarına karşı tek yumruk olup geleceğimizin iyice kararmaması için bir an önce harekete geçelim. Yarın çok geç olmadan.

K. İmge

 

 

 

 

TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günseli ile sendikalar yasa tasarısı üzerine...

Birleşmek ve birlikte mücadele etmek gerekir”

 

- 2821-2822 sayılı kanundaki son değişiklikler nelerdir?

2821 sayılı sendikalar kanunu, 2822 sayılı lokavt kanunu bir dizi anti-demokratik hükmü içeriyor. 12 Eylül ürünü olan bu kanunlar örgütlenme özgürlüğü önünde ciddi engelleri içeren TİS prosedürünü sermayenin her türlü saldırısına açık ve sürünceme içerisine fiilen engelleyen hükümler içermekteydi. 12 Eylül sonrası sendikal faaliyetlere yeniden izin verilmesinden itibaren sendikal hareketi cendereye alan, sendikalaşmayı engelleyen ve gerileten bu yasalara karşı zaman zaman yükselen, zaman zaman düşen eylem ve etkinliklerle yasaların değiştirilmesi ve demokratikleştirilmesi talep edildi. 22 yılı aşkın süredir uygulanmakta olan bu yasaların değişikliğinin bu yıl gündeme gelmiş olması yıllara yayılan mücadelenin sonucu olmasına karşı gündeme geldiği bugünkü şekliyle aslında işçi sınıfının talep ettiği demokratik bir sendikalar kanun tasarısı olduğu söylenemez. Örneğin noter şartının kalkması bir olumluluk olsa da %3 barajı başta olmak üzere yine bir dizi anti-demokratik ve kısıtlayıcı hükmü de içermektedir. İstatistiklerde çok daha yüksek bir oran açıklanıyor olsa da sendikalaşmanın %6-7’lerde seyreden oranı aslında sendikaların nedenli zayıf, işçilerin nedenli örgütsüz bırakıldığının açık örneğidir. Mevcut yasa tasarısının meclis genel kurulunda kabulü ve yasalaşmasına karşın %3 baraj hükmü hâlihazırda işkolu yetki problemi olmayan mevcut sendikalarca 5 yıl sürecinde uygulanmayacaktır. Konfederasyonlar ve hükümet arasında varılan bu anlaşma neticesinde bu yasaya karşı konfederasyonların bir şey yapmak niyetinde olduğu da söylenemez.

- Mustafa Kumlu’nun “barajı %3’e çekebildim” sözü üzerine neler söylemek istersiniz?

Barajın %3’e çekilmiş olması bir kazanım değildir. Üyeliklerin güncellenmesi ile bir arada ele alındığında fiiliyatta %20’yi aşan bir oran olarak da değerlendirilmelidir. Yasanın uygulanması ile ilgili 5 yıllık bir ertelemenin gelmemiş olması durumunda mevcut sendikaların %80’i sözleşme yetkisinden yoksun bırakılacaktı. Şimdilik mevcut sendikalar bu riskten kurtulmuş olmakla beraber işkolu tekellerini kaybetmek istemeyen sendikaların, hükümetle el ele vererek, özgür ve demokratik bir sendikal hareketin önünü kesme çabası olarak değerlendirilebilir.

-Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) bileşeni olarak bu duruma tavrınız nedir? Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?

Türk-İş içerisinde, Türk-İş’in hakim çizgisine muhalif olarak ortaya çıkan Sendikal Güç Birliği Platformu'nu önemsiyoruz ve içerisinde yer alıyoruz. Mevcut platform, Türk-İş Genel Kurulu endeksli bir platform değil. Teslimiyetçi çizgiye karşı mücadeleci bir geleneği çalışma yaşamında oluşturmayı ve geliştirmeyi önüne hedef olarak koyma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. İşçi ve emekçi güçlerin gücü ve enerjisini birleştirerek emeğin çıkarları ve demokrasi talebi eksenli bir mücadele iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Yerel düzeydeki bileşenleri konfederasyon ayrımı gözetmeden emek güçleriyle birleşmek ve birlikte mücadele etmek amacındadır. Bir dizi anti-demokratik hükmü içeren sendikalar yasasına karşı da mücadele bu eksende ele alınmalıdır.

Kızıl Bayrak / İzmir