21 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/05 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri
  Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!
  Aleviler 7 Ekim mitingine...
Savaş ve saldırganlık trafiği sürüyor...
Polis kirli senaryolarını sürdürüyor!
Sömürünün diğer adı: Zam!
  Gedik Kaynak deneyimi üzerine...
  Güven Elektrik işçileri direnişte!
  Kipa işçilerinden eylem!
  Sınıf hareketinden...
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 13. yılında...
  Ümit Altıntaş’ın annesi Songül anayla konuştuk...
  “Polis terörünün tarihi devletin...
  AB, kapitalizmin yapısal krizinin odağına dönüşüyor - Volkan Yaraşır
  Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü - Dr. Vishwas Satgar
  ‘Yeryüzünün lanetlileri’ gelecekleri
için alanlarda!
  Avrupa İstikrar Mekanizması
  Hollanda’da seçimler tamamlandı
  “Okulumuza sahip çıkacağız!”
  Eğitimin özelleştirilmesinde son
halka
  Ortaklaştırılmış eylemliliklerin
gerekliliği ve önemi üzerine
  Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Haydarpaşa için “yağma ve talan projesi”nin startı verildi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!


Kürdistan’da ortaya konulan silahlı direniş çizgisi, sermaye devletini her geçen gün daha da güç duruma düşürüyor. Bir yandan gerilla etkisini arttırarak prestijini korurken, diğer yandan ise Kürt halkı gerillaya dolaysız destek sunuyor, şehitleri binler sahipleniyor, kitlesel protestoların ardı arkası kesilmiyor. Devlet cephesinden yaşanan acizlik tablosu ise eski yöntemlerin, yani kirli savaşın ve şoven kışkırtmanın bir kez daha tırmandırılmasına sebep oluyor. Acz içindeki devletliler ağızlarından salyalar saçarak Kürtlere saldırıyor, hukuk da dahil tüm araçlarla Kürt hareketini hedef alıyor.

Kürdistan’da yaygın gerilla eylemleri

Kürt hareketinin yeni dönem taktiği çerçevesinde silahlı mücadeleyi şiddetlendirdiği biliniyor. Bu kapsamda gerilla her gün yeni eylemler yaparak sermaye devletinin Kürdistan’daki hareket kabiliyetini kısıtlıyor. Kendi ifadesi ile vur-kaç taktiği yerine alan hakimiyetine dayalı bir çizgi izleyen HPG, yol kontrolleri ve askeri araçlara yönelik eylemlerini başarıyla sürdürüyor.

Bu hafta da Kürdistan’ın pek çok yerinden benzer eylem haberleri geldi. Özellikle gerillanın etkin olduğu Hakkari, Şırnak ve Dersim’de çok sayıda eylem gerçekleştirildi. Yine Van, Bingöl ve Diyarbakır’da da birçok eylem yapılırken, son olarak düşürülen bir HERON’un görüntüleri yayınlandı.

Bu süreçte devletin operasyonları da eksik olmadı. Kara operasyonu yapma konusunda sınırlı güce sahip TSK, özellikle hava bombardımanı yaparak gerillayı hareketsiz kılmaya çalışıyor. Bununla birlikte özellikle Kürt halkına yönelik baskı ve gözaltılar da sürüyor. Özellikle Bingöl’den çok sayıda gözaltı haberi gelirken KCK operasyonu adı altında birçok kişi de tutuklandı.

HPG Basın İletişim Merkezi, yaptığı bir açıklamayla son bir yıl ve bir ayın tablosunu yayınlayarak “sayı tartışmaları”na da açıklık getirdi. HPG’nin verilerine göre bir yılda 2 bine yakın asker ölürken, 290 gerilla yaşamını yitirdi. Bir aylık süreçte ise 520’yi aşkın asker ve polisin öldüğü kaydedildi.

Açlık grevi ve okul boykotu

Kürt hareketi cephesinden iki önemli gelişme de eğitim alanından ve zindanlardan geldi. Okulların açılması ile birlikte PKK, Kürtçe’nin seçmeli ders yapılmasını protesto etmek ve anadilde eğitim talebini somutlamak için ders boykotu ilan etti. Hakkari merkez, Yüksekova, Şemdinli, Çukurca ile Esendere Beldesi başta olmak üzere boykota kent genelinde önemli bir katılım sağlandı. Yüksekova’da öğrencilerin neredeyse yüzde 90’ı derse girmedi. Boykot nedeniyle sıralar boş kaldı, eğitim-öğretim yılı fiili olarak başlayamadı. Düzen medyası ise, 4+4+4 gündemli çok sayıda habere yer vermesine rağmen Kürdistan’daki okul boykotunu görmezden gelerek kendi içindeki ayrımları bir kez daha silikleştirdi.

Yine zindanlardaki Kürt tutsaklar, yeni bir direniş süreci başlattıklarına dair açıklamalar yaptılar. 12 Eylül’den bir süre önce başlayan dönüşümlü açlık grevini dönüşümsüze çeviren tutsaklar, eylemlerini “Türk devletinin Önderliğimiz üzerindeki tecrit, halkımıza karşı gerçekleştirilen fiziki, siyasal ve kültürel soykırım politikalarına, anadilimiz üzerindeki ırkçı ve inkarcı politikalara karşı, tarihsel bir eyleme giriyoruz” sözleriyle duyurdu.

Karayılan’dan referandum çağrısı!

PKK cephesinden yapılan açıklamalar da düzeni zora sokar cinsten. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın ANF’ye yaptığı son açıklamalar hareketin bakış açısını da özetliyor. Yürütülen çok yönlü mücadelenin demokratik özerklik talebi çevresinde yürütüldüğünü ifade eden Karayılan, amacın devleti silah zoruyla baskı altına alıp taleplerini kabul etmeye razı etmek olduğunu da anlatmış oluyor.

Son görüşmede Karayılan hükümetin sözde anketlerine de değinerek Kürt halkının ne istediğinin anlaşılması için somut olarak referandum çağrısında bulunuyor. AKP’ye çağrı yapan Karayılan şunları söylüyor: “Madem Başbakan her gün çıkıp, ‘BDP, PKK benim Kürt vatandaşlarımın temsilcisi değildir, AKP Kürtlerin temsilcisidir’ diyorsa ve bu sözünde tutarlıysa, buyursun uluslararası kuruluşların gözetiminde referandum yapalım. Hodri meydan!”

Batı’da şovenizm ve linç kültürü

Kürdistan’da PKK’nin moral üstünlüğü devam ederken Batı’da ve Ankara’da Kürt halkına yönelik devlet terörü çok yönlü olarak sürüyor. Bir yandan devletliler Kürt halkına yönelik kin kusarken diğer cephede hukuk ve polis terörü tırmandırılıyor. Şovenist kışkırtmalar ise kontrollü de olsa sürdürülüyor.

AKP şefleri birbiri ardına yaptıkları açıklamalar ile Kürt halkına kin ve düşmanlık kusuyorlar. Kürdistan’da yitirdikleri prestijlerini Kürtlere küfrederek geri kazanmaya çalışıyor, bunu yaparken dozu gittikçe yükseltiyorlar. Son olarak Bülent Arınç’ın “BDP’lileri nasıl kadın sayıyorsunuz? Her biri polis iteliyor, tokat atıyor, her biri otobüs üzerine çıkıp acayip şeyler söylüyor” sözleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “Şu nüfus cüzdanını taşıyan kimse, bu, afedersiniz kahpeliğin içinde olmaz, olamaz. Bunların sütü bozuk, kanı bozuk veya satılmışlar” sözleri, düzen cephesindeki ruh halini yansıtmakta. Erdoğan’ın TSK’nın rakamlarını da sollayarak bir ayda 500 gerilla öldürdüğünü açıklaması da tabloyu tamamlıyor.

Kürt halkına yönelik lincin hukuk ayağı da hayli çarpıcı. Rutinleşmiş KCK operasyonları birbiri ardına sürüyor. Ancak saldırılar bununla da sınırlı değil. Geçtiğimiz hafta Erdoğan, “Yargıyla konuştuk, onlar gereğini yapıyor” demiş ve yargının nasıl kontrol edildiğini de açığa vurmuştu. Başbakanın talimatını alan yargı da üzerine düşeni yaptı ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Şemdinli ile Çukurca arasındaki 400 kilometrelik alan PKK’nin denetiminde” sözleri üzerine harekete geçen Diyarbakır Başsavcı Vekilliği, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. maddesine dayanarak Demirtaş hakkında inceleme başlattı.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel “terör örgütü üyeliğinden” 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tuncel’e ayrıca yurtdışına çıkış yasağı da konuldu. Ancak Tuncel’e yönelik toplumsal linç yargı ile sınırlı kalmadı ve bir engelleme de Galatasaray Üniversitesi’nden geldi. Galatasaray Üniversitesi Medya Araştırma ve Uygulama Merkezi (MEDİAR), Mor Çatı, Filmmor Kadın Kooperatifi’nin ortaklaşa düzenlediği Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı’na, 5-6 Ekim’de Galatasaray Üniversitesi’nin ev sahipliği yapması planlanıyordu. Ancak Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü, Sebahat Tuncel’in 8 yıl hapis cezası aldığı gün konferans katılımcıları listesinden çıkarılmasını talep etti. Organizatörler tarafından talebin geri çevrilmesi üzerine üniversite yönetimi konferansa tahsis edilen salonun kullanım iznini iptal etti.

Yine ülke geneline yayılan ırkçı-faşist saldırganlığın son hedefi BDP Elazığ İl Başkanı Turan Çelik oldu. Saldırı nedeniyle aşırı kan kaybeden ve hastaneye kaldırılan Çelik’in hayati tehlikesinin sürdüğü ifade edildi. İstanbul’da ise faşist bir güruh, PKK’liye ait bir cenazenin gömülmesi nedeniyle ırkçı sloganlar atarak mezarlığa yürüdü.

Tüm bu sayılanlar, düzenin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşın parça parça ayaklarını anlatıyor. Ancak belki de en barbarcası, 90’lardan fırlamış gibi görünen bir fotoğraf karesiydi. Fotoğrafta bir grup asker, katlettikleri gerillalarla “hatıra fotoğrafı” çektirmişlerdi. Hayli çarpıcı kare, kirli savaşı ve sermaye devletinin insanlıktan çıkmış ordusunu fazla söze gerek kalmaksızın gösteriyor.

Tablonun özeti çözümsüzlük

Tüm bu gelişmeler ışığında bakıldığında halen daha Kürt sorununun düzen içi çözümünün hayli uzak olduğu görülüyor. Açılım masallarını çoktan bir yana bırakan sermaye devleti Kürt hareketini koşulsuz teslimiyete razı etmedikçe, herhangi bir kırıntı vermek niyeti taşımıyor. Bildik ez ve çöz politikası, imha ve inkarcılık tüm düzen partileri gibi AKP’nin de bayrağına çoktan yazıldı.

Kürt hareketi ise AKP’nin ya da genel olarak devletin istediği türden Kürtler olmayacaklarını özellikle son dönemde yürüttükleri mücadele çizgisi ile gösterdi. Politik arka planı itibariyle geçmiş ile büyük bir açı olmamasına rağmen düzeni baskı altına almak için hayli başarılı bir çizgi ortaya koyan PKK, daha şimdiden istediği etkiyi yarattı. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de bu çizginin bir yerde tıkanacağı açık.

“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarı hayata geçirilmedikçe ve Türkiye işçi sınıfı soruna bir taraf olarak girmediği sürece de çözümsüzlüğün bu şekilde sürmesi kaçınılmaz.