25 Ocak 2013
Sayı: KB 2013/04

 Kızıl Bayrak'tan
Polis devletinde devlet terörü haftası
AKP destekli silahlı çetelerden Serêkaniyê’ye saldırı
Devletin “demokrasi” makyajının son kalıntıları da dökülürken
Devlet terörüne karşı eylem güncesi
ÇHD İstanbul Şube Yöneticisi Ş. Ceren Uysal ile saldırılar üzerine
ÇHD İstanbul Şube yöneticisi Av. Gülvin Aydın ile devlet terörünü konuştuk
Hrant Dink eylem ve etkinliklerle anıldı
Türk Metalciler Kızıl Bayrak’a dava açtı
Sermaye hükümeti Ulusal İstihdam Stratejisi’ne start veriyor
UİS operasyonunda son perde
Karayolları’nda özelleştirme saldırısını durdurmak için ileri!
Daiyang-SK Metal işçileri açlık grevine başladı
İTO/Teknopark işçileri ücretlerini almakta kararlılar
TKİP IV. Kongresi sunumları.../3
“Geleceğin kıtasında” yeni bir savaş, eski bir sömürge
Doğanın metalaştırılması ve finansallaştırılması / Volkan Yaraşır
Güney Afrika deneyiminin gösterdikleri / S. Eren
İsrail seçimleri
ODTÜ’nün coşkusuyla gençliğin devrimci kavgasını büyütelim!
“Devrimci Kadın Kurultayı”na yürürken
Kadınların sağlıklı koşullarda kürtaj hakları kısıtlanamaz
Devrimci kadınlar kurultaya hazırlanıyor
Devlet terörüne karşı direniş ateşini her yere yayalım!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP destekli silahlı çetelerden Serêkaniyê’ye saldırı

 

Kökten dinci gruplarla Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), 16 Ocak’ta Rasulayn’a (Serêkaniyê) tanklar eşliğinde saldırdı. AKP iktidarının desteği ve yönlendirmesiyle saldırıya geçen silahlı çeteler, ummadıkları bir direnişle karşılaştılar.

7 tank eşliğinde Türkiye sınırını aşarak saldırıya geçen silahlı çeteler sivilleri, evleri ve altyapıyı da hedef aldılar. Kürt kaynakları, çatışmalarda büyük maddi hasar oluştuğunu ve 45 sivilin silahlı çeteler tarafından kaçırıldığını duyurdu. Kürt basınında yer alan haberlerde, çatışmalarda ağır kayıp veren tarafın, Türk devleti desteğindeki çeteler olduğu belirtildi.

YPG güçlerinden sert direniş

Aleni bir şekilde Türkiye topraklarından saldırıya geçen çetelere, YPG güçleri anında ve sert bir şekilde karşılık verildi. Bu arada birçok Arap gencinin de YPG güçlerinin yanında çatışmaya katıldığı bildirildi.

YPG’ye yakın kaynaklar, çatışmaların beşinci gününe kadar, en az 84 silahlı çete mensubunun öldürüldüğünü bildirdi. 18-19 Ocak günleri yaşanan çatışmalarda ise, iki YPG savaşçısının hayatını kaybettiği, dördünün de yaralandığı belirtildi.

YPG’ye bağlı Serêkaniyê kenti Halk Savunma Birlikleri’nin (HSB) sert direnişine çarpan silahlı çetelerin, ateşkes talebinde bulunduğu gelen haberler arasında. HSB güçlerinin üç tankı imha ettiğini belirten Kürt kaynakları, YPG’nin ateşkes talebini reddettiğini ve silahlı çetelerin kayıtsız şartsız bir şekilde geri çekilmesini istediğini de duyurdu. 

Geçen yılın Kasım ve Aralık aylarında iki defa Rasulayn’a saldıran silahlı çetelerin, her iki girişimi de fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalan silahlı çeteler, bu saldırıya daha hazırlıklı bir şekilde giriştiler. Saldırıya 150’yi aşkın çete mensubunun yanısıra tankların da katılması, YPG’ye büyük bir darbe indirme hedefinin güdüldüğüne işaret ediyor.

Silahlı çetelerin saldırıyı MİT’le birlikte planlandığını belirten bazı Kürt ve Arap kaynakları, Türk sermaye devletinin bizzat işin içinde olduğuna dikkat çektiler. Nitekim saldırının tanklar eşliğinde yapılması, dinci-gerici AKP iktidarının, saldırganlıkta iyice pervasızlaştığını ispatlamaya yetiyor.

Bu arada saldırıyla ilgili açıklama yapan Batı Kürdistan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM), saldırıları kınayarak, bunların başta Türkiye olmak üzere dış güçler tarafından planlandığını kaydetti. Halkı “yekvücut” olmaya çağıran hareket, “bu savaş varlık ve yokluk savaşıdır” vurgusunu yaptı.

Yaralı çete mensuplarına hastane tahsis edildi

Çatışmalarda ağır kayıplar veren silahlı çeteler, Türk devletinin yardımıyla yaralılarını -Rasulayn’ın “ikizi” kabul edilen- Ceylanpınar’a taşıyor. Nitekim AKP borazanı medyada yer alan haberlerde de, silahlı çetelere mensup 68 yaralının Türkiye’de tedavi altına alındığı ve bunlardan dördünün hayatını kaybettiği bildirildi.

Ceylanpınar Devlet Hastanesi’nin yaralı çete mensuplarına tahsis edildiği ve bu sürede hastaneye gelenlerin geri çevrildiği, halkın ise buna tepki gösterdiği de basına yansıyan haberler arasında.

Antakya’da bir hastanenin silahlı çetelere tahsis edildiğine dair haberler, daha önce hem ulusal hem uluslararası basında yer almıştı; zira Antakya kökten dinci çetelerin üssü haline getirilmiş ve buradan sınırı geçerek saldırı düzenleyen silahlı çetelerin yararlılarını taşımak için sınırda ambulanslar bekletilmişti. Kendi vatandaşı için sağlığı paralı hale getiren dinci-Amerikancı AKP iktidarı, silahlı çete mensuplarının sağlığına “özel ihtimam” göstermekte beis görmüyor.

Bir kez daha halklara düşmanlık

Serêkaniyê bir Kürt kenti olarak kabul edilmesine rağmen, kentte Kürtler’in yanısıra Araplar, Çeçenler, Ermeniler, Asuriler, Çerkezler ve Türkmenler de yaşıyor. Sınırın ortadan ikiye böldüğü kentin Suriye tarafındaki Resulayn sakinlerinin bir kısmı, çatışmalardan kaçarak Türkiye tarafındaki Ceylanpınar’a geçmek istedi. Ancak Türk devleti, kadın ve çocuklardan oluşan bu insanların kentlerinin “diğer yarısı” olan Ceylanpınar’a girişlerine izin vermedi.

Kadın ve çocukları gerisin geri şiddetleri çatışmaların içine gönderen AKP iktidarı, halklara düşmanlığını bir kez daha ispatlamış oldu. “Mülteci kamplarında yer yok” gerekçesiyle kadın ve çocukları ölüme gönderen dinci-gerici zihniyet, aynı anda silahlı çetelere hastane tahsis edecek derecede pişkinleşmiş durumda. 

Serêkaniyê’ye saldırı AKP iktidarının
yayılmacı politikasının göstergesidir

Binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak’a girenler bu dünyada haklı oluyorsa biz 910 kilometre sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız. Gereği neyse bunu yapmamız lazım ve yaparız.”

Bu sözler, yakın zaman önce Antep’te açıklama yapan AKP şefi Tayyip Erdoğan’a ait...

Silahlı çetelerin Serêkaniyê’ye tanklar eşliğinde düzenlediği saldırı, AKP şefinin “gereğini yaparız” derken neyi kastettiğini gösteren örneklerden biridir. Kürt halkının kazanımlarına düşmanca saldıran, bu kazanımlara seyirci kalmayacağını ilan eden dinci-Amerikancılar, doğrudan askeri bir saldırı gerçekleştiremedikleri için, silahlı çeteleri tetikçi olarak kullanıyorlar. AKP iktidarının silahlandırıp eğittiği, özel hastaneler tahsis ettiği bu çetelerin, durduk yerde Batı Kürdistan’a saldırmaları akla uygun bir hareket değil. Dolayısıyla bu saldırının Türk sermaye devletinin doğrudan desteği, yönlendirmesi ve teşvikiyle yapıldığından şüphe etmek için hiçbir neden yoktur.

Hal böyleyken, Kürt basınının, AKP iktidarının saldırıdaki suç ortaklığını “önemsemez” tutumu dikkat çekicidir. Öyle ki, bu uğursuz rol ya yok sayılıyor ya da eleştirel bir vurgu ile geçiştiriliyor. Görünen o ki, bu tutum, MİT ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerin yarattığı “hassasiyetten” kaynaklanıyor. Oysa gerçekçi olmak, şu soruyu gündeme getirmeyi zorunlu kılar: Suriye’deki Kürtler’in kazanımlarına tahammül edemeyen bir iktidardan Türkiye’deki Kürtler’in sorununu çözmesi beklenebilir mi?