19 Nisan 2013
Sayı: KB 2013/16

 Kızıl Bayrak'tan
MESS Grup TİS sürecinde kritik gelişmeler ve görevler
Emperyalist barbarlığa ve kapitalist köleliğe karşı 1 Mayıs’ta alanlara!
Direniş, grev ve 1 Mayıs!
Sınıf devrimcileri
1 Mayıs’a hazırlanıyor
Anayasal hayallere karşı sınıfın devrimci programını yükseltelim!
Akil İnsanlar Heyeti
“ikna” turlarına başladı
Kıdem tazminatının gaspına, taşeronluğa karşı mücadeleye!
İş cinayetlerine karşı mücadeleye!
“Bu şiddet sona Ers!n!”
Demiryollarında grev!
“İnşaat işçileri örgütleniyor!”
Daiyang–SK Metal İşyeri Temsilcisi
Ali Rıza Köse’den açıklama

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar... /6
Stratejik zaaf içinde kısır döngü - H. Fırat

HDK ve “barış” süreci
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları’ndan mücadele çağrısı
Kuluçkaya yatmak, sınıfsal öfke ve kini biriktirmek ve büyütmek - Volkan Yaraşır
Venezuela’da sınıf çatışmaları sertleşiyor!
PYD’den gerici muhalefete katılma sinyalleri
Demiri büken ustalar Leydi’yi uğurlarken - T. Kor
Gerici-faşist çetelerin saldırıları boşunadır!
Faşist-gerici ablukaya kitlesel yanıt
Özgürlük ve gelecek için 1 Mayıs’a!
“Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda”
“Burjuvazi katletmekle devrimcileri yok etmeyi başaramadı!” - H. Eylül
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Daiyang–SK Metal İşyeri Temsilcisi Ali Rıza Köse’den açıklama…

“Sendikamız özeleştiri yapmasını bilmelidir’’

 

2009 yılının son aylarında başlatmış olduğumuz sendikal çalışmamızın 2010 yılının Şubat ayında işveren tarafından öğrenilmesiyle birlikte içlerinde benim de olduğum 6 arkadaşımız işten atıldı. Bu işten atma saldırısıyla işverenin bizlerin örgütlenmesine dönük saldırıları başlamış oldu. Bundan sonrası bizim açımızdan zor ve yorucuydu. Sürecin devamında işten atılan arkadaşlarımızın sayısı 16’ya kadar çıkarken içeride çalışan arkadaşlarımızın da işveren tarafından sürekli olarak baskı ve tehdit altında çalışmaları sıkıcı ve çekilmez bir hal almıştı.

Bu süre içerisinde bizlerin işe iade davaları bitti ve mahkemeler kazanıldı. 2 yıl aradan sonra tekrardan işbaşı yaptık ve sendikamız 2012 Nisan ayında resmi yetkiyi aldı. İşverenle olan toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasıyla birlikte işçilerin sendikaya üyelikleri arttı ve çoğunluk neredeyse tamamen üye oldu.

TİS sürecinde işverenle olan görüşmeler tıkanmış ara bulucu ise uzlaşmayı sağlayamamış ardından grev oylamasına geçilmiş, işçinin ezici bir çoğunluğuyla greve “evet” kararı alınmıştı. İşverenin işçilere sürekli mesajlar atıp, evlerine sürekli ziyaretler yapması işçileri grevden caydırma çabaları bu noktada yoğunlukla devam etmişti. Patron bazı işçileri ikna etse de bizler bu yıldırma politikalarına aldırmadan 14 Kasım 2012 tarihinde büyük bir coşkuyla greve çıktık.

Fakat grevin ilk zamanları çok sessiz geçmiş sadece yasal prosedürler izlenmişti. Hiçbir şekilde işverenin yaptığı oyunların önüne geçilememişti. Ta ki yasadışı grev kırıcı işçilerin Kore’den fabrikaya getirilmesine kadar. Bu grev kırıcı işçilerin grevde bulunan işçilerin makinalarını çalıştırması ve üretimi devam ettirmesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Suskunluk, bir türlü devlet tarafından gelecek müfettişlerin gelmemesine, kolluk kuvvetlerinin işçiye olan düşmanca tavrına, sürekli işveren destekçisi pratiğine ve Avrupa Serbest Bölgesi (ASB) yönetiminin varlığını tam anlamıyla kavrayana kadar sürdü. Ne zamanki ASB önünde kaçak işçilerin geri gönderilmesi yönündeki eylemimize yönelik polisin gazlı, coplu saldırısı oldu, işte o zaman işçinin gözü açıldı. Bu yasaların tamamen işverenin lehine olduğu ve bizim grevimizin kesinlikle devlet tarafından baltalanmak istediği işçi arkadaşlar tarafından daha iyi anlaşıldı. Nasıl ki eylem ses getirdi, kamuoyu oluştu, müfettişler gelip işini yapmak zorunda kaldı. Ardından iki gün geçmişti ki kaçak işçilerin yapmış olduğu malların sevkiyatı gerçekleşirken yine engel olmak istedik. Fakat, bu kez yine polisin ağır saldırısına maruz kaldık, bu noktada işçi gerçekten şunu iyi anladı; bu grev yasalcı ve uzlaşmacı bir şekilde kazanılamaz.

Ama sendika yönetimi bu noktada işçiyi geri çekilmeye yönlendirerek anlaşılması zor bir şekilde Çorlu Meydanı’nda açlık grevi kararı aldı. İşçilerin eylemlerin devam etmesi yönündeki talepleri yasal zorluklar öne sürülerek bir nevi işçinin gözü korkutularak sürekli ötelendi. Bu noktada işveren ise tüm yasadışı uygulamalarına devam etti. Araya Çorlu Kaymakamı’nın girmesiyle işverenle olan görüşmeler başladı. Ortaya çıkan ise gerçekten çok gülünç bir sözleşme oldu. Tamamen işverenin istekleri doğrultusunda bir taslağa imza atıldı. Bu süreç tabii ki en çok biz grevci işçileri mağdur etti. Maddi ve manevi yönden çok zor bir durumun içerisinde kalan işçiler dağılma noktasına gelirken sendika bu durumda dahi grevi bitirme kararına gerekçe olarak yine yasaların zorluklarını gösterdi.

İşçilerin bu zor durumdaki halinden yararlanarak bu gülünç taslak kabul ettirildi. Daha sonrasında işverenin kapatma kararı almasıyla birlikte tamamen grev bitirilmiş oldu. Bu noktada işçilerin kıdem ve ihbarları alınarak %8 zam, 1 ikramiye,70 TL sosyal paket, karşılıklı davaların geri çekilmesi adı altında bir sözleşmeye imza atıldı. Bunun öncesinde işverenle yapılan görüşmeye işçi temsilcilerinin alınmaması ve ardından net bir açıklama yapılmaması ise kafalarda kalan başka bir soru işaretidir.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın gerek Genel Merkez yönetimi gerekse de Trakya Şube yönetimi bu süreçte tam anlamıyla sınıfta kalmıştır. Kendi aralarındaki anlaşmazlık, politik çıkar kavgası ve bunun ürünü olarak işçiye yansıyan huzursuzluklar da grevin bu kötü gidişatının tuzu biberi olmuştur. Aslında bu grev en başında kaybedilmişti. Çünkü işçilere eğitimin verilmemesi, sınıf bilincinin aşılanmaması komitelerin kurulmaması en önemli sorundur. İşçinin inisiyatifi eline almaması bir başka sorundur. Sendikamız DİSK Birleşik Metal-İş, işçilerin ve kamuoyunun huzurunda özeleştiri yapmasını bilmelidir. Bu bizi küçük düşürmez. Tersine güçlendirir.

Bu grevler biz işçilerin grevidir, biz işçiler olarak sınıf bilincimizi kuşanıp ne zaman ipleri elimize alırsak, gerçek kazanımları o zaman elde edebileceğimizi biliyoruz. Tüm işçi arkadaşlar bu noktada gereğince çaba sarfetmelidir.

 

 

 

 

Daiyang-SK Metal grevi sona erdi

 

Daiyang-SK Metal grevi 151. gününde resmi olarak da sonuçlandı. Daiyang patronu, sendika ve Çorlu Kaymakamı’nın bir araya geldiği görüşme 11 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirildi.

Saatler süren görüşme sonrası toplu sözleşmenin imzalandığı açıklandı. Toplu sözleşmeye göre işten atılan 9 işçinin işe geri alınması, reddedildi. 25/2 maddeden atılan 9 işçinin karşılıklı davaları geri çekerek ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi karar altına alındı. Atılan işçilerin yaklaşık 5 aylık grev sürecindeki hakları reddedilmiş oldu.

Geriye kalan işçiler için 70 TL sosyal paket, % 8 zam, 800 TL geriye dönük alacak, 1 ikramiye noktasında uzlaşıldı. Ancak, sendika fabrikanın kapatma kararı aldığını, işçilerin tüm alacaklarının (kıdem, ihbar vb.) işveren tarafından karşılanacağını açıkladı.

Sözleşmeye göre karşılıklı açılan davalar geriye çekilecek. Dikkat çeken bir başka uzlaşma noktası da Daiyang-SK sermayesinin işçileri 1 ay daha çalışıyor gibi göstermesi. Buna göre işveren, işçileri sözleşmeden sonra 1 ay çalışıyor gibi gösterecek, işçilerin 1 aylık ücret ve sigortası yatacak, bu 1 ayın sonunda da tüm alacaklarını (kıdem, ihbar vb.) ödeyecek. Söz konusu sözleşme işçinin işe giriş tarihinden, iş akdinin fesih tarihi olan 13 Mayıs 2013 tarihine kadar geçerli olacak.

Kızıl Bayrak / Trakya




Eskişehir’de MESS’e karşı yürüyüş

 

MESS’e s karşı Eskişehir’de kitlesel bir yürüyüş ve basın açıklaması yapıldı.

Saat 17.00’de Atatürk Lisesi önünden başlayan yürüyüşün ardından Adalar Migros önüne gelindiğinde, Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu bir basın açıklaması yaptı. Birleşik Metal-İş olarak tüm işçi sınıfını, emekten yana olan herkesi MESS’e, sermayeye, sermayenin işbirlikçilerine ve uşaklarına karşı ortak mücadeleye çağıran Serdaroğlu şunları söyledi: “İnsanca yaşayacak bir ücret, adaletli bir ücret sistemi, işyerinde huzurlu bir çalışma ortamı, Avrupa ülkelerine göre en uzun çalışma süresi olan haftalık 45 saatlik çalışmanın 37.5 saate düşürülmesi, herkese ‘sendikalı ve güvenceli iş’ istiyoruz.”

Serdaroğlu, bir yandan MESS süreci ile ilgili eylemler yaptıklarını bir yandan da sınıfa yönelik saldırılara karşı mücadele ettiklerini söyledi.