12 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/28

Halk hareketleri ve
devrimci müdahale ihtiyacı
Mısır’dan Türkiye’ye yalandan yol yaptılar!
Maliki-Barzani anlaşması...
Tutuklama terörünü püskürtmek için..
Palalı faşistler
sermaye iktidarının himayesi altında!
Yargı terörünü durdurmak için mücadeleye!
“Gözaltılar ve tutuklular serbest bırakılsın!”
Hepimiz Ali’yiz, öldürmekle bitmeyiz!
Bu daha başlangıç, mücadele sürüyor!
TMMŞP: Oyunlarınız sökmeyecek!
Feniş işçileri
mücadeleyle kazandı
İşçiler inisiyatifi ele almak zorundadır!
Taral’da işten atma başladı!
Sermaye saldırıyor, işçiler direniyor!
“Çözüm” süreci ve Kürt hareketi - N. Eren
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 1- Volkan Yaraşır
Mısır’da geçiş süreci
yeni mücadelelere gebe
Mısır’da siyasal islamın çöküşü ve yansımaları
Mısır’da ‘isyan ve darbe’ tartışmaları üzerine…
Dünyada grev ve eylemler…

Düsseldorf’ta AKP ve Erdoğan’ı protesto mitingi

NBR direnişçisinden mektup...
Eğitim sistemi
sermayeye emanet
İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NBR direnişçisinden mektup...

“Ya hep beraber ya da hiçbirimiz!”

 

NBR’de sendikal örgütlenme yürüttüğü için işten atılan ve ardından direnişe geçen Müberra Ertuğrul’un mektubunu okurlarımızla paylaşıyoruz.

19 Nisan 2007 yılında NBR Makine’de iş başı yapıp çalışmaya başladım. Eşim Kadir Ertuğrul ile aynı firmada çalışıyorduk. 4 sene sonra arkadaş aracılığıyla tanışıp 2 Kasım 2011 yılında severek mutlu bir evliliğe adım attık. Birbirimizi çok seviyorduk. Ne olursa olsun hiç bir zaman saygımızı, sevgimizi, güvenimizi yitirmedik. Aynı ortamda, aynı vardiyada çalışıyorduk. Aldığımız her kararda ortaktık. Saygı duyardık düşüncelerimize.

NBR Makine’de 6-7 seneden beri çalışmamıza rağmen çalışma koşullarımızda değişen hiçbir şey yoktu. Hep aynı. Hep asgari ücrete çalıştırılıyorduk, adaletsizlik çoktu. İçerde çalışan değil de çalışmayan, yalakalık yapanlar kazanıyordu. Ama biz hiç bir zaman kendimizden taviz vermedik. Az da olsa yetinmeyi bildik boyun eğmeden kimseye. Öyle zamanlar oluyordu ki, mesailerde ne gecemiz ne gündüzümüz belliydi. Diyeceğim o ki, köle gibi çalışıyorduk. Hiç bir can güvenliğimiz yoktu. Bizi koruyup kollayacak kişiler de yoktu. Birgün iş güvenliği uzmanı geldi. Tamam, her şey güzel gidecek derken bir baktık 1 ay sonra o da patrona çalışmaya başladı. Hiçbir ihtiyacımızı veya eksiğimizi sormadı.

Çok kötü şartlar altında çalışıyorduk ve ben 3-5 aylık hamileydim. Bize insan gibi davranmıyorlardı. Üretimin içerisinde havalandırma olamadığı için kaynak dumanları her yeri kaplıyordu. Yerler yağ içindeydi ve yerlerde ne ararsanız vardı. 6 Mart 2013’te yeter bu kadar kölelik deyip artık bir şeyler yapmak için işe koyulduk. NBR Makine’nin değişmesi için ilk önce 10 arkadaşla karar alıp Birleşik Metal-İş Sendikası’na başvurduk. Çünkü sendika şarttı. Çünkü bizim haklarımızı koruyup kollayacağına, insan gibi temiz ortamda, adaletli, disiplinli, iyi şartlarda çalışmamızı sağlayacağına inandığımız için çıktık bu yola.

6 Mart’ta sendikaya ilk gidişimdi. 10 arkadaşla bu yola baş koyup gittiğimizde sendikadan Günay Ayaz karşıladı bizi. Sıcak ve samimiyetiyle neler yapabileceğimiz, nasıl örgütleneceğimiz hakkında bizlere bilgi verdi. Sendikayla, 2 ay boyunca hafta sonları giderek konuşmamızı sürdürdük. Artık bizler NBR Makine’de örgütlenmeye başlamıştık. İş saatlerinde, molalarda olabildiğince sendika konusunu açıp anlattık. Çoğu insan tamam dedi. Her şey güzel gidiyorken biri bilgi sızdırdığı için 27 Mayıs’ta benim de içinde olduğum 7 kişiye tazminatsız çıkış verildi. Hamile olduğumu bildikleri halde her şeyi göze almışlardı. Ben ısrarla neden çıkarıldığımızı sorduğumda “küçülmeye gidiyoruz” denildi. Ben adım kadar emindim ki sendikal örgütlenmeden çıkardılar bizi. Korkuyorlar, istemiyorlardı. Zannettiler ki biz bunları çıkarıp kurtulacağız. Ama bir şeyi unuttular bundan sonra asıl iş başlayacaktı.

O gün soluğu DİSK’te aldık, oturup konuştuk. Bir karar aldık. Büyük araçlarla fabrika önüne gidecektik. Ben aşırı heyecanlandım, bebeğimin kalp atışlarını bile hissediyordum, o kadar duygu yüklü bir gündü. Her şeye hazırlıklı gittik. Ve o an geldi kapı önündeydik. Bizi görenler hayretler içerisindeydi.
Beklemiyorlardı çünkü. 30 senelik NBR Makine’de böyle bir olayla karşı karşıya gelmemiştiler. Biz o ilki, o heyecanlı anları onlara yaşattık ya artık bizi kimse durduramaz. Tarifi olmayacak duygular içerisindeydik. Anlatamam o güzel duyguları.

Bizi desteklemeye gelen Birleşik Metal-İş Sendikası’ndan arkadaşlarla başladık, arkadaşlarımıza sesimizi duyurmaya. Bizim yanımızda olmalarını “bugün bizim başımıza gelen yarın sizlerin de başına gelecek” deyip arkadaşlarımızın çoğu bizim araçlara geldi. Bu arada patron Ercan Konuk gelip şaşkınlıkla ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bizler asla unutamayacağı bir ilki yaşattık ona.

Bir insan yerini bilmeli. Bu kadar küçük aciz düşmemeli. Ayhan Ekinci abimiz, megafonla arkadaşlarımıza seslenirken o da karşısına geçip “ben patronum” diye bağırıyor, ama kimse dinlemedi onu. Çünkü bizler artık değiştik. Sendikanın dediği gibi patronlara köle olmayacağız artık. Dimdik korkusuzca karşılarında duruyorduk. Kendimize olan özgüvenimizi kazanmıştık. Haklarımızı öğrenmiştik.

Ve kapı önü eylemlerimiz başlamıştı. 7 arkadaş ile sendika çalışanı canım abilerimle, (Günay Ayaz, Cengiz Yıldız ve Mustafa Şen) ara ara ziyarete gelen sendikadan üyelerle ve desteğe gelen tüm kurumlara çok teşekkür ediyorum…

Artık içerdeki arkadaşlarımızla mola saatlerimizde görüşmeye başladık. Arkadaşlarla görüşmemiz cezaevi görüşü gibiydi. Bizim buluşmalar davullar, düdükler, sloganlar ve bizim şarkılardan bestelerimizle oluyordu. Avazımızın çıktığı kadar bağırıyorduk. Bu bana ve doğacak bitanecik canpareme de iyi geliyordu. Biz işi biraz daha ilerletip araçla beraber görüş yerlerine gidip halaylar, misketler açıp 15 dk. da olsa oynayıp arkadaşlarımıza “biz iyiyiz merak etmeyin” diye moral veriyorduk. Üzülüyorlardı. Akılları hava şartlarından kaynaklı bizdeydi hep. Ama biz çok iyiydik. Ben hiç rahatsız olmadım. Bana gelme deseler bile 1 ay boyunca direniş alanına gittim. Dayanamıyordum, ayaklarım itiyordu beni. Çünkü benim yerim, evim değil arkadaşlarımın yanıydı.

4 gün sonra bizi destekleyen arkadaşlarımızdan 11 kişiyi daha “küçülmeye gidiyoruz” diye tazminatlı çıkardılar. Artık bizler birer ordu olup kenetlendik birbirimize. İçerdeki arkadaşlarımızla görüştüğümüz yerleri önce kapıları kaynak yaparak, daha sonra da paletlerle bahçenin etrafını kapatarak engellediler. O kadar ileriye gittiler ki; servis giriş yerlerini de değiştirip, arka kapıdan fabrikanın içine kadar girdirdiler. Belli ki çok korkuyorlardı. Ne yapacaklarını iyice şaşırmış vaziyettelerdi. 6 senedir üretimde Ercan Konuk gelip halimizi, hatırımızı, sıkıntımızı sormazken nedense eylemlerimizde gelip sormaya başladı. Kalkıp bir de para verecek bize; ama o kadar düşmedik, kendimizi 3 kuruşa satalım. Uyku uyuyamıyormuş. Acaba düşündü mü bizleri çıkarırken çoluğu çocuğu evi kirada ihtiyacı olanlar ne yiyor ne içiyor diye. Sadece kendini düşünen biriydi. Birgün bize karanfil getirdi, ilkin bana uzattığında düdükle davulla tepkimizi verdik.

Şunu öğrendik ki her zaman kendi menfaatlerine çalışıp köle olarak görüyorlardı bizleri. 10 saat çalışıyorduk, yemek molası ve 15.00’da çay molamız vardı. Biz direnişe geçtikten sonra 10.00 molası geri verildi. Sabahları simit, açma almaya başladılar. Para altın, çocuğu olana bisiklet, ihtiyacı olana da yardım edilecekmiş… Şimdiye kadar neredeydin? Sırf işçileri kararlarından vazgeçirmek için bu vaatleri veriyordu. Sendika girse vaatler değil haklarımız alınacaktı. Emeğimizin karşılığını istiyorduk, sadaka değil. Biz yılmadık, her koşula ve hava şartlarına rağmen neşemizi, birlikteliğimizi bozmayıp sloganlara, oyunlara devam ettik. Hiç unutmuyorum yağmur yağıyor ama biz yağmura karşı oynadık onlara inat.

1 ay bizim için çok güzel ve dolu dolu geçti. Bir gün ortak karar alıp bebeğim kız olursa adını Eylem, erkek olursa da Utku koyacağız. 4-5 aylık hamileyim. Üzüntümü neşemi her anımı bebeğim, eşim ve arkadaşlarımla yaşadık. İnanın bebeğimin ilk hareketini bile orada hissettim ve çok duygu dolu bir an yaşadım.

“Ya hep beraber ya da hiçbirimiz” deyip eylemin sonunu da birlikte getirdik. 26 Haziran’da eyleme son verilme kararı alındığında benim doğum günümdü. Doğum günümü hep birlikte kutladık... Bizler artık birer aile olmuştuk. Dile kolay 1 ay birlikte yedik birlikte sloganlar atıp her zor koşula karşı direndik. Gülerek, oynayarak birbirimize kenetlenip güvenerek dostluğumuzu kaybetmedik.

Son olarak bizleri yalnız bırakmayan başta Birleşik Metal-İş Sendikası’ndaki arkadaşlarımıza ve desteğe gelen bütün kurumlara çok teşekkür ediyorum. İyi ki sizin gibi değerli insanları tanımışım, bu yolda sizlerle yürümüşüm. Çok şanslıyız ki sizleri tanıma fırsatı bana verildi. Sizi hiç unutmayacağım. Sizi çok seviyorum.

NBR direnişçisi kardeşiniz Müberra Ertuğrul