12 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/28

Halk hareketleri ve
devrimci müdahale ihtiyacı
Mısır’dan Türkiye’ye yalandan yol yaptılar!
Maliki-Barzani anlaşması...
Tutuklama terörünü püskürtmek için..
Palalı faşistler
sermaye iktidarının himayesi altında!
Yargı terörünü durdurmak için mücadeleye!
“Gözaltılar ve tutuklular serbest bırakılsın!”
Hepimiz Ali’yiz, öldürmekle bitmeyiz!
Bu daha başlangıç, mücadele sürüyor!
TMMŞP: Oyunlarınız sökmeyecek!
Feniş işçileri
mücadeleyle kazandı
İşçiler inisiyatifi ele almak zorundadır!
Taral’da işten atma başladı!
Sermaye saldırıyor, işçiler direniyor!
“Çözüm” süreci ve Kürt hareketi - N. Eren
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 1- Volkan Yaraşır
Mısır’da geçiş süreci
yeni mücadelelere gebe
Mısır’da siyasal islamın çöküşü ve yansımaları
Mısır’da ‘isyan ve darbe’ tartışmaları üzerine…
Dünyada grev ve eylemler…

Düsseldorf’ta AKP ve Erdoğan’ı protesto mitingi

NBR direnişçisinden mektup...
Eğitim sistemi
sermayeye emanet
İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mısır’dan Türkiye’ye
yalandan yol yaptılar!

 

Mısır’da halk hareketinin kurulu rejimi ve bu rejimin başındaki Mursi’yi sarsması üzerine Amerikancı ordu bir kez daha görevini yaparak duruma müdahale etti. Daha önce Mübarek’in devrildiği sırada yaptığı gibi geriden gelerek inisiyatifi eline aldı ve hareketin sonuna kadar gitmesine, yani Mursiler’i kendi özgücüyle yıkarak düzeni aşan bir mecraya ulaşmasına baştan engel oldu. Böylelikle bir kez daha atların değiştirilerek kurulu düzenin olduğu gibi devam etmesi şimdilik güvence altına alındı. Ama Müslüman Kardeşler de bu durumdan yararlanarak bir burjuva siyasal akım olarak, siyasal bir meftayken yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Bu ise ordunun ve onun arkasındaki emperyalist güçlerin Müslüman Kardeşler ile Tahrir’deki halk hareketi arasında sıkışmasına yol açıyor.

Mısır’da tüm bunlar olup biterken AKP ve yandaşları da, bu süreçte aktif bir biçimde Müslüman Kardeşler ve Mursi’nin yanında saf tutmuş durumdalar. Öyle ki büyük Haziran Direnişi’ni bastırmak için kullandıkları tüm ideolojik-siyasal söylemi olduğu gibi Mısır’a uyarladılar. Mısır’daki ordu müdahalesini de bu söylemi kanıtlamak için kullanıyorlar. Böylelikle içerde bir türlü dikiş tutmayan yalanlarına Mısır’dan destek bulmaya çalışıyor, Müslüman Kardeşler’in Mısır’da yaptığı gibi bu durumu bir fırsata dönüştürerek siyasal ömürlerini ve kullanım sürelerini uzatmaya çalışıyorlar.

Bu amaçla dönüp dolaşıp papağanca tekrar ettikleri şey şudur: Tahrir’de halk gösterilerinin arkasından ordu çıktı, o zaman bu halk gösterileri darbe yapmak isteyenler tarafından tezgahlanan bir oyundu. Ordu darbesi ABD, Katar ve Sudi Arabistan gibi devletler bu darbeyi desteklediğine göre demek ki, halk hareketinin gerisinde dış güçler olduğu kanıtlanmıştı. Ayrıca Mısır’da darbenin hedefi olan Müslüman Kardeşler ile AKP arasındaki ideolojik-siyasal yakınlık da hesaba katıldığında, Mısır’da olup bitenle Türkiye’de olup bitenler aynı uluslararası komplonun bir parçasıydı. Bu halde ise Türkiye’deki direnişten de darbeden başka sonuç çıkmazdı!

AKP ve yadaşlarının bu argümanları basit gerçeklerin utanmazca çarpıtılmasından başka bir şey değildir. Çünkü ilk olarak Mısır’daki ordu müdahalesinin asıl amacı, Mursi ve yandaşlarını devirmek değil, Tahrir merkezli olarak başlayan büyük halk hareketinin giderek kurulu siyasal ve iktisadi düzeni aşacak bir mecraya taşmasına engel olmaktı. Zira Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidarının kısa sürede halk hareketinin hedefi haline gelmiş olmasının nedeni sadece onların siyasal-toplumsal yaşamı dini esaslara göre düzenlemek istemeleri değildir. Aslında bu konu nispeten daha tali bir yerde durmaktadır. Halk hareketinin asıl hedefinde Mursi ve MK’nın Mübarek döneminde uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaları devam ettirmesi, üstüne de Mübarek’e karşı büyük bir özgürlük mücadelesi olarak gelişen hareketi iflas etmiş burjuva demokrasisinin parlamenter perdesinin altında boğmak istemesiydi. Sandıkla gelmiş olmaları onlara Mübarek döneminden farksız bir gerici baskı ve zorbalığı uygulama hakkı veriyordu sanki! Zaten Mursi ve yandaşları gerici ve baskıcı tüm politikalarını Türkiye’deki benzerlerinin yaptığı gibi “milletin seçim sandığında tecelli eden iradesi”ne bağlıyor, seçim sandığını gerici rejimi meşrulaştırmak için kullanıyorlardı. Yaptıkları özünde Mübarek rejiminin yaptılarından farklı değildi. Kişiler değişmişti ama sömürü, soygun ve yağma sistemi olduğu gibi devam ediyordu. Düzenin tüm köşebaşlarını tutmuş olanlar işlerine olduğu gibi devam ediyorlardı. Sadece bu kadar değil. Dış politikada da işler yine Mübarek zamanında olduğu gibi sürdürülmeye çalışılıyordu. Amerikan emperyalizmiyle ve siyonist İsrail ile işbirliği olduğu gibi sürüyordu. Tıpkı AKP ve yandaşlarının yaptığı gibi!

Mübarek’i devirmiş ve ancak güçlükle zaptedilmiş bir halk hareketinin taze olduğu bir ülkede Mübarek’in bıraktığı yerden devam eden Mursiler, kısa sürede siyasal ömürlerini böylece tüketmiş oldular. Bunun için iktidara gelişlerinin henüz birinci yılını doldurmadan yeni bir büyük halk hareketinin hedefi oldular. Hareket kısa sürede onların işini bitirdi, ama ordunun ipleri eline almak için yaptığı müdahale Mursiler’e siyasal ömürlerini sürdürmek için can simidi oldu. Böylece Mursi ve Müslüman Kardeşler tarihin çöplüğüne gönderilmekten şimdilik kurtulmuş oldular.

AKP ve yandaşlarının Mısır’daki halk hareketiyle ilgili “uluslararası komplo” argümanı ise arsızlığın bu kadarına pes dedirtecek bir çarpıtmadan başka bir şey değildir. Mısır ordusunun Amerikancılığı, ayrıca Suudi Arabistan, Katar ve BEA gibi Amerikan işbirlikçisi rejimlerin darbeye verdikleri destek ve yapacaklarını duyurdukları mali yardımlar, kestirmeden bu güçlerin tüm olup biteni baştan itibaren hazırladıkları masalına dayanak yapılıyor. Güya bu emperyalist ve işbirlikçi güçler, daha en başından itibaren Mursi ve MK’ya karşıymış da, halk isyanını organize edip darbenin yolunu açmışlar! Yukarıda da gösterdiğimiz gibi gerçekte bu tam bir çarpıtmadır. Çünkü Mursi ve MK’nın bu rejimlerle bir sorunu olmamış, aksine bu emperyalist ve gerici güçlerle tam bir uyum ve işbirliği halinde hareket etmiştir. Gerçek böyledir ama gerici rejm ve yardakçıları bu alalede yalanı gerçekmiş gibi pazarlamayı sürdürüyorlar, ama bununla da kalmıyor, bu çarpıtmayı dosdoğru getirip Türkiye’ye uyguluyorlar: Mısır’da “kardeşlerimiz”e bunu yapanlar büyük Gezi Parkı eylemlerini de başından itibaren organize ederek askeri darbenin yolunu açmaya çalışıyorlar, ey müminler yetişin!

Yalanın bini bir para! Sanki Ortadoğu’da Amerikan koçbaşılığı yapan, bunun için ülkeyi füze kalkanlarıyla donatan, patriot sistemleriyle kardeş halkları tehdit eden, ABD’nin dümeninde Suudi Arabistan, Katar ve BEA ile ortaklık edip Suriye’yi kan gölüne çevirenler kendileri değilmiş gibi!

Ama şurası açık ki AKP ve yandaşlarının ABD’yi isim vermeden, Suudi Arabistan ve diğerlerini de zaman zaman açıkça zikrederek kullandığı bu söylemler sadece bir politik manipülasyonun gereği değildir. Burada aynı zamanda korku ve sitem vardır! AKP ve yandaşları kormaktadırlar çünkü, Mısır’da olduğu gibi ABD emperyalizmi, tarihte de hep yaptığı gibi düzenin bekası uğruna, kullanım ömrünü tüketmişse uşaklarını harcamaktan çekinmez. Zaten Haziran’daki büyük direniş AKP’nin ayağının altındaki toprağı çektiğinde, ABD ile işbirlikçi burjuvazi de düzeni korumak için Tayyip Erdoğan yerine başka yollar aramaya başlamamışlar mıydı? İşte Mısır’da olanlar AKP’nin şeflerinin korkularını büyütürken, Müslüman Kardeşler’in kaderinin aynı zamanda kendi kaderini belirleyeceğini biliyor. Öyle ya Mısır’da Müslüman Kardeşler’in çöküşü gerçekte AKP’nin çöküşüdür. Çünkü Müslüman Kardeşler’in siyasal referansı AKP, AKP ile pazarlanan ılımlı islam modeli safsatasıdır. Bunun için AKP ve yandaşları ellerindeki tüm cephanelikleri Mursiler’in hizmetine sunarken, böylelikle aynı zamanda da Mursiler’in eteğine tutunarak içerideki direnişi boğmaya çalışıyor. Böylelikle Tayyipler Mursiler’le kaderleri ortaklaştırıyor; bir yandan ABD’ye sitem gönderip diğer yandan da vazgeçilmez olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar.