22 Kasım 2013
Sayı: KB 2013/45

Tasfiyeci sürecin bir ürünü olarak Diyarbakır gösterisi
Davutoğlu Washington’da günah çıkarıyor
Yeni saldırı dalgası ve sendikalar
TMMOB’ye yönelik saldırılar sürüyor…
İzzetin Doğan AKP’den servet almış!
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
“Polisin komplolarına izin vermeyeceğiz!”
Dershanelere mahkum eden eğitim sistemi değişmeli!
Faşist saldırılara eylemli yanıt
Baskılar bizi yıldıramaz!
Feniş işçileri direnişte kararlı
SİO’da MİB çalışanlarına saldırı!
Petrol-İş’e açık mektup...

TKİP’nin 15. yıl etkinliğinde yapılan konuşma...

Parti örgütlerinden mesajlar...
TKİP’nin 15. yıl etkinliğine sol örgütlerden mesajlar...
Bursa’da direniş, devrim ve özgürlük buluşması!
Etkinliklerle özgürlük, devrim, sosyalizm mücadelesine çağrı!
Yeraltı nehirlerimizin asi damarına! - H. Eylül
Alaattin Karadağ, katledilişinin 4. yılında anıldı!
Haiti halkı yine isyanda!
Fransız burjuvazisinin sömürgeci hevesleri 
Rusya-Mısır ilişkilerinde yeni dönem
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
25 Kasım’da Haziran Direnişi ruhuyla mücadeleye!
“Sömürünün olmadığı bir dünya mümkün!”
­­Elif Kaya ve Burcu Koçlu’dan emekçi kadınlara mektup
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haiti halkı yine isyanda!

 

Port-au-Prince’in yoksul kenar mahallelerinde sokağa çıkan on binlerce kişi kent merkezine yürüdü. Polis, kent merkezinde devlet başkanına ait fotoğrafları yakan kitleye gaz bombalarıyla saldırdı. Saldırıya tepki gösteren halk, barikatlar kurarak karşılık verdi. Saatlerce süren çatışmalarda bir kişinin başından vurulduğu bildirildi.

Ülkenin kuzeyindeki Cap-Haitien kentinde de protesto yürüyüşü gerçekleşti. Bu eylemler, 2011 yılında seçilen Devlet Başkanı Michel Martelly döneminin en kitleseli oldu.

Ülkede süren aşırı yoksulluğa ve hükümetin deprem için yapılan uluslararası yardımların dağıtılmasında yolsuzluk yapmasına karşı sokağa çıkan öfkeli halk, Martelly hükümetinin istifa etmesini istiyor. Martelly’in genel ve yerel seçimleri 2 yıldır ertelemesi, öfkeyi körükleyen bir diğer etken. Hareketin büyümesinden endişe eden BM ve ABD’li emperyalistler, seçimlerin düzenlenmesi konusunda Martelly’i uyarıyorlar. 

Martelly, ABD ve Fransız emperyalistleri tarafından gayrı resmi biçimde destekleniyor. Emperyalistler, hükümete verdikleri kredi desteği ile sözde ülkenin kalkınmasına yardım ediyorlar. Oysa bu yardımlar Martelly yönetimini meşrulaştırmaya yarıyor. Bu politika ile Güney Afrika’daki sürgünden bu yıl dönen halkçı lider Aristide’nin örgütlenme zeminini kırmayı da hedefliyorlar.

Jean-Bertrand Aristide, 1990 yılında devlet başkanı seçilmesinden bir yıl sonra ABD emperyalizminin ülkeyi işgal etmesiyle sürgüne gönderilmişti. 1994 yılında ülkeye geri dönen Aristide tekrar devlet başkanı seçildi. 2000 yılında ikinci kez başkan seçilen Aristide, 2004’te ABD ve Fransız emperyalistlerinin desteklediği bir askeri darbe ile devrildi ve yeniden ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

Haiti’de 2008’de yaşanan halk isyanı ve doğal afetler

Halkın yüzde 80’inin günde 2 doların altında bir gelirle “sürünmeye” mahkûm edildiği Karayipler’in gözde(!) ülkesi Haiti, BM’nin dünya fakirlik endeksinde, 177 ülke arasında 150. sırada bulunuyor. Yüksek hayat pahalılığı ve işsizlik, temel besin maddelerinde yaşanan kıtlık ve kokuşmuş bürokrasi ülkeye damgasını vuruyor.

Emperyalistlerin kuklası hükümetlerin uyguladıuğı saldırı programları yüzünden toplam gelirin neredeyse %80’i gıda ithali için kullanılıyor. Açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insanın başlıca besin kaynağı çamur, tuz ve çeşitli otların karışımından yapılarak güneşte kurutulan “çamur kurabiyeleri.”

2008 yılına gelindiğinde, Haiti’de ABD ve Fransız emperyalizminin sömürgeci/neo-liberal politikalarına karşı yükselen bir halk ayaklanması gerçekleşti. Aşırı yükselen gıda fiyatlarını ve kıtlığı protesto eden “açlar ordusu”nun isyanı, kısa sürede halk ayaklanmasına dönüştü.

Yoksullar yiyecek satan dükkânları ve BM’ye ait gıda depolarını yağmaladı. Gösterilerde polisin 5 göstericiyi öldürmesi ve 40’tan fazla kişiyi yaralaması öfkeyi daha da büyütmüş, ayaklanan on binlerce işçi ve yoksul başkanlık sarayının kapısına dayanmıştı. Sarayı koruyan “Barış Gücü”ne bağlı BM askerleri kitlenin üzerlerine ateş açarak onları durdurabilmişti.

İşçilerin ve yoksulların yaşadığı varoşlara polis ve asker giremezken, tüm kent merkezlerinde çatışmalar yaşandı, devlete ait binalar yakıldı. Yaşamın adeta felç olduğu ülkede, başta Fransa ve ABD elçilikleri, yabancı diplomatlar çareyi kaçmakta bulmuştu.

Ayaklanmaların basıncı altında başbakan istifa etmek zorunda kaldı, hükümet ise gıda fiyatlarının düşürüleceğini ve üretimin arttırılacağını açıklayarak, isyanı teskin etmeye çalışmıştı. Dönemin Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Haiti halkına 364 ton gıda maddesi göndermişti.

Haiti sokakları uzun süre durulmamıştı. Yoksul mahalleler haftalarca göstericilerin kontrolünde kaldı. Ayaklanmanın talepleri giderek genişledi. Kitleler BM askerlerinin kayıtsız şartsız ülkeden çekilmesini talep ediyor, BM üslerine saldırılar gerçekleştiriyordu.

Ardından gelen 4 kasırga felaketinde toplam 1 milyon kişi evsiz kalırken, yaşanan depremde ise yine 1 milyon kişi evsiz kaldı, 230 bin kişi hayatını kaybetti.

ABD emperyalistleri ise depremi fırsat bilerek ülkeye sözde arama-kurtarma çalışmalarına ve ülkenin yeniden inşasına katılmak üzere on binlerce işgalci asker sevk etti. Böylece Haiti, fiilen ABD emperyalizminin askeri üssü haline getirildi.

2008 yılındaki isyanda devrimci bir örgütlülükten ve önderlikten yoksun olan kitleler, haftalarca sokakların nabzını ellerinde tutmalarına, başkanı görevden aldıracak kadar ileri gitmelerine rağmen, kapitalizmin sınırlarını aşamamışlar, asıl vurmaları gereken noktanın kapitalizmin temelleri olduğunu henüz görememişlerdi.

Ama bu, derin toplumsal çelişkilerin basıncıyla açığa çıkmış yığınların öfkesinin patlamaya devam edeceği gerçeğini değiştirmiyor. Bugün Haiti’de yaşananlar bunun yeni bir örneğidir.


 

 

 

Libya’da olağan çatışma hali!

 

Libya’da 15 Kasım günü düzenlenen protesto eylemine yaylım ateşi açılması nedeniyle en az 48 kişi öldü. 300’ün üzerinde de yaralı var.

Emperyalistlerin Ortadoğu’ya yönelik “demokrasi müdahalesi”ni gerçekleştirdiği ülkelerden Libya’da eylemcilerin üzerine ateş açıldı. Trablus kentinde Mısratalı milislerin karargâhına yönelik protesto eylemi düzenlendi. Kenti terk etmeleri istenen silahlı güçlerin ateş açması sonucu çok sayıda insan hayatını kaybetti. Mısratalı milislerin saldırısının ardından kentte çatışmalar başladı.

Trablus Belediye Başkanı Sedat El Bedri, gösterinin “barışçıl bir eylem” olduğunu vurgularken “ama milisler karargâha gider gitmez üzerimize ateş açtı. 106 milimetrelik anti-tank silahları ve roket bile kullandılar” dedi. Milislerin eylemcileri katletmesi üzerine kentte yoğun çatışmalar yaşandı.

“Libya Devrimcileri” Operasyon Odası, çatışmaların sürmesi nedeniyle 48 saat olağanüstü hal ilan etti. Yapılan yazılı açıklamayla “genel güvenliğin yanı sıra sivillerin can güvenliğinin sağlanması, akan kanın durdurulması, kadınların, çocukların ve yaşlıların tehlikelerden korunması” için ilan edildiği belirtildi.

Trablus belediye meclisi, son olaylardan dolayı şehirde 3 gün genel grev ve yas ilan ettiği belirtildi.

Mısrata Kartalları Tugayı isimli milis grubu kentten iki gün süren çatışmaların sonunda çekildi.

Trablus’un doğusundaki Sirte ilindeyse 16 Kasım akşamı, mahkemelerin ve savcılık binalarının bulunduğu komplekse silahlı saldırı gerçekleştirildi. Kompleksin güvenlik görevlilerini etkisiz hale getiren saldırganlar çalışanların arabalarını ateşe verdi.

Libya’da ‘demokrasi’ geldiğinden beri yargı kurumları saldırıların hedefi haline geliyor. Milis saldırıları karşısında yargı mensupları korunamazken “çözüm” olarak başka bir kente taşındıkları ifade ediliyor.

Olağanüstü hal kararıyla çatışmaları engellenme çabaları da boşuna. Tacura bölgesinde yerel milislerin Misrata’dan gelen gruplarla çatıştıkları ifade ediliyor. Libya ordusuysa bu çatışma arasında yolları keserek, çatışan tarafları ‘ayırmaya’ çalışıyor.

Libya Başbakanı Ali Zeydan, tüm taraflara “itidal çağrısı” yaptı. Acz içindeki işbirlikçi hükümet adına konuşan Zeydan ülkede kontrolün kendilerinde olmadığını itiraf etti.

“Önümüzdeki saatler ve günler Libya’nın tarihi ve devrimin başarısı açısından belirleyici olacak” diyen Zeydan, Kaddafi’yi devirmelerinin üzerinden geçen iki yıla rağmen iflas eden yönetimi korumaya çalışıyor. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda, NATO eliyle getirilen “demokrasi” ülkesi Libya’da çatışmalar neredeyse hiç bir dönem durmadı.

Libya “NATO demokrasisi”nin getirilmesinin iki yıl sonrasında hala savaş alanı. Diktatörü kovup demokrasiyi getirdiklerini ilan eden bölgedeki işbirlikçilerin kendi çıkar sahaları için çatışmaları sürüyor. Aşiretler, milis güçleri etkinliğini sürdürürken Libya devleti kağıt üzerinde varlığını sürdürüyor. Ordu çatışanları ancak ayırmaya çalışabiliyor.

 

 

 

 

 

 
§