28 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/09

Greif’te iki sınıf karşı karşıya...
Amerikan tekeli Greif AKP’den yardım istedi
Burası seçim değil grev meydanı!
Bir yevmiyeni Greif işçileriyle paylaş!
Greif direnişi üçüncü haftasında...
Grev yeri, bayram yeri oldu
Almanya’dan bir kadın metal işçisinden Greif işçilerine
Eğitim emekçileri ülke çapında greve çıktı
Luna Sayaç işçileri direnişte
Feniş’te ihanet pişkinliği!
Taşeronlaştırma; Böl, parçala, daha kolay sömür!
Yolsuzluklara karşı emekçiler sokakta!
30 Mart yerel seçimleri üzerine Ankara Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı Melek Altıntaş ile konuştuk...
“Yurtseverlik sınavı”ndan Sol Cephe’ye... - K. Toprak
Mücadeleyi değil, sandığı çare olarak gösteriyorlar!
Seçim büroları Greif’le dayanışma bürolarına dönüştü!
BDSP aday tanıtımlarıyla seçim programını deklare etti
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
8 Mart’ta alanlara!
Ukrayna’da emperyalistler güdümünde darbe!
Venezuela gericilere karşı direniyor!
İsimler verilir tarih alır, isimler silinir tarih verir!
Çetinsaya ve YÖK neyin kuklası?
Alpagut işgali
Ölümünün 30 yılında Hasan Hüseyin Korkmazgil’i saygıyla anıyoruz…
İmran Aydın, devrim davasının yılmaz işçisi…
Greif işçilerinden çağrı: “Dayanışmayı büyütelim!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Almanya’dan bir kadın metal işçisinden Greif işçilerine:

“Hep birlikte yıkılmaz bir güç olacağız!”

 

Sevgili Tuğçenur, Sevim anne ve Greif’in onurlu işçilerine... Sizlere bu satırları çok uzaklardan, Almanya’dan yazıyorum.

Sevgili Sevim annenlerin iki haftayı geride bırakan direnişlerini bir kadın işçi olarak büyük bir sevgi, umut ve onurla izliyorum. Elbette izlemekle yetinmiyorum, kazanmanız için elimden gelen çabayı burada kalbi ve bilinci sizlerle atan yoldaşlarımla ortaya koyuyorum. Yüreğinizden ve bilincinizden fışkıran “Biz kazanırsak işçi sınıfı kazanacaktır” çağrınıza canı gönülden katılıyorum.

Sevgili kadın ve elbette erkek işçi arkadaşlarım, dostlarım, yoldaşlarım.

İşçiliğin ve ötesi taşeronluğun ne demek olduğunu çalıştığım işyerinden biliyorum. Bir anne olarak, bir baba olarak büyük sorumluluklarımız var. Bundandır ki, sizlerin yola çıkarken, direnmeye karar verirken nasıl zorlandığınızı tahmin ediyor ve bu kararı bir kez verdikten sonra da nasıl kararlı davrandığınızı da onur duyarak izliyorum. İşte işçi hareketi budur diyorum. Zira sizin savaşınız bizim de savaşımızdır, kaderimiz ve geleceğimiz ortaktır.

Bizler, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” derken mübalağa etmiyoruz. Eğer bunu bugün tam olarak uygulayamıyorsak, biliyoruz ki kapitalist sistemin bizleri paralayarak, başta kendi kendimize karşı olmak üzere sınıfımıza yabancılaşmamızdandır. Sermaye düzenine karşı mücadele bayrağını açan her işçi, kendi mücadele deneyinden; bu yabancılaşmanın ve kendi sınıfından kopmuş olmanın hangi yıkıcı sonuçlara yol açtığını biliyor. İşçilerin bilincini teslim alarak, burjuvazi kendi arasındaki yıkıcı rekabet savaşını işçiler arasına taşıyıp kışkırttığı egoizmin, işçi hareketini nasıl yıkıma uğrattığını da yine kendi öz yaşamımızdan biliyoruz. Bu yıkıcılığı, mücadelenin ateşi ile aramızda sağladığımız dayanışma hareketi ile aştığımızı ve aşabileceğimiz gerçeğini Greif direnişi bizlere kanıtladı. 44 parçaya bölünen işçiler mücadele ateşi içerisinde kendi aralarında sağladıkları dayanışmayla tek yumruk olabildiler.

İşçi sınıfından diğer kardeşlerimizin mücadelelerini çoğumuz televizyonların renkli camlarından izlerken “vah vah” çekmeden öte birşey yapmıyoruz. Bugün de Greif ve Zentiva işçilerini izlerken çoğumuz aynı şeyi yapıyor. Belki de, bugün komitelerini kurarak haklarını almak için yiğitçe mücadele yolunu tutan Greif’in işçileri de dün aynı konumdaydı. Mücadele özgürleştiriyor, birbirimize yabancılaşmaya son vererek gücümüzün farkına varmamızı sağlıyor. Bugünlerde sizleri düşünürken ve mücadelenizi izlerken bu gerçeklerin tekrar doğrulandığını görüyorum. Diğer işçi yoldaşlarımızın korkularına hapsolup, kölelik koşullarına boyun eğmelerini, kendi sınıf kardeşleri ile yeterli dayanışmaya girmediklerini görünce kızgınlığımın ne derece arttığınıda izah edemem. Oysa hayatı yarattıklarını ve işçi emeği olmayınca hiçbir şeyin yaratılamayacağını görüp, kendi yaratıcı güçlerinin farkına varsalar ve sizin gibi direnseler dünya biz ve çocuklarımız için çok daha yaşanılır bir dünya olacaktır. Bizler bu mücadelelerden geçerek, sınıf düşmanımızla, bugünümüzü ve geleceğimizi çalan, çocuklarımızın aç ve eğitimsiz kalmasından hiçbir vicdan azabı duymayan, sonsuz kazanma hırsı ile insanlığa sonsuz acılar çektiren, üç kuruş daha çok kazanmak için doğayı yakıp yok eden burjuvazi ile vuruşarak tecrübelerimizi biriktirerek sınıfsal birlikteliğimizi sağlayacağız. Kendi deneylerimiz de bunu göstermiyor mu?

Eğer Greif’in yiğit kadınları kaderlerine lanetler yağdırarak yakınmak yerine, çocuğu ile direniş meydanlarında buluşarak, kazanmak için birbirlerine kenetleniyorsa bu, işçilerin kendi davaları için doğru yolu bulduklarının ve kendi yollarını yaratmak ve büyütmek yoluna girdiklerinin kanıtıdır.

“Annemi sadece kahvaltıda görüyorum, bu yüzden annemi çok özlüyorum” diyen anne ve kız bir kenara çekilmek yerine, grev meydanında direnişçi anne ve minik Tuğçenur ile kucaklaşıyorsa… Ve dahası,

Şimdi grev yapıyor

Bizim için mücadele ediyor

Kazanmak istiyor

O yüzden çok seviyorum annemi

Şimdi anlıyorum

Mücadele ediyor

Hakkını yiyenleri, yenmek istiyor

Bu yüzden çok seviyorum annemi

Şimdi burdayım, gidiyorum

Seni ve tüm destekleyenleri ben de destekliyorum

Kazanacağınızı biliyorum

Ve başarılar diliyorum’

dileklerini “Yaşasın işgal, grev, direniş!” diye noktalayan Tuğçenurlar, bize bir sınıf olma bilincimize doğru hızla ilerlediğimizi gösteriyor. Artık bundan sonrası sadece bir zaman sorunudur.

İşçi arkadaşlarım sizlerle dayanışmak için burada işçi ve genç arkadaşlarımızla gücümüzü katlayarak çaba sarfediyoruz ve biliyoruz ki bu yaptıklarımız çok azdır, zira sizler çabalarınızı kat be kat artırarak en önde dövüşüyorsunuz. Sizlerin sesini Almanya’da daha çok duyurmak için çabalarımızı aralıksız sürdüreceğiz. Sizlerle maddi ve manevi dayanışmamızı büyüteceğiz. Dahası bu çabamızı, gelecek işçi hareketlerini de (dünyanın her yerindeki) gözeterek aralıksız olarak sürdüreceğiz. Bir elimizde sizlerin çağrısı bir elimizde yardım makbuzları sokak sokak geziyoruz, sizleri anlatıyoruz. Kavganızı tanıtıyoruz, taşeronluk ve bir bütün olarak sermaye düzenine karşı mücadelenin ancak ortak çabamızla boşa çıkartılarak yenilgiye uğratılabileceğini anlatıyoruz.

Yaklaşan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sizlerin sesini kutlama alanlarında duyurmayı hedefliyoruz. Sesinizi canlı olarak alanlarda yankılatmanın koşuşturmasını yaşıyoruz.

Kendi payıma, bu ortak dava uğruna çaba ortaya koyabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Ve bu tatlı yorgunlukların verdiği huzuru siz Greif işçisi arkadaşlarıma borçluyum.

Bu satırları yazmak, anne ve kızın, minik Tuğçenur ve anne Sevim’in grev meydanında sarmaş dolaş olup, sevgili Sevim’in bir anaç kuş sıcaklığı ile yavrusunu bağrına bastığı anda kafamda oluştu. Ne yalan söyleyim, bir anne olarak gözyaşlarıma hakim olamadım. Ve istedim ki Tuğçenur’un minicik ağzından yükselen “İşgal, grev, direniş!” sloganını bulutlar, dünyanın her yerinde yağmur olarak yaysın… Biliyorum, bunlar masallarda olur ve biz büyüklerin bu masallara karnı toktur ve ne yapacaksak biz kendimiz yapacağız, çocuklarımızla, kendi sınıfımız olan işçi kardeşlerimizle birlikte..

Sanırım başta Greif’in kadın-anne işçileri olmak üzere, bir bütün olarak işçi dostlarıma hasretimi anlatabildim. Biliyorum her anlatımda eksiklikler her zaman olacaktır, şimdi olduğu gibi…..

Sizinleyim, sizinleyiz hep birlikte yıkılmaz bir güç olacağız. Sizlere yürek dolusu sevgi ve başarı dileklerimi iletiyorum. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için düsturunu hayata geçirmenin en iyi ifadesi olan 8 Kasımlarınızı (bu tarih Greif işçilerinin sendika yetkisini aldığı tarihtir) çoğaltırsak karşımızda kimse duramaz.

Z. Rençber / Bir kadın metal işçisi

24 Şubat 2014

 
§