4 Nisan 2014
Sayi: KB 2014/14

Yerel seçim sonuçları
Yerel seçimler üzerine bazı gözlemler
Çözüme giden yol sandıklardan değil,
sınıf savaşımından geçer!
Parlamenter hayaller değil, meşru militan mücadele
Yerel seçimler ve
ortalığa saçılan pislikler! - H. Yağmur
Hangisi suç?
Devrimci seçim çalışmasından 1 Mayıs’a... - S.Soysal
1 Mayıs yasağı için
bahane bulundu!
Ankara’da
1 Mayıs hazırlıkları!
BDSP’lilere saldırı protesto edildi
Direniş, özgürlük, 1 Mayıs...
Kızıldere’nin yolundan gidenler kızıl bayrağı yükseltiyor!
Yasa yürürlükte işçiler kapı önünde
Luna işçilerine
dayanışma çağrısı
Greif direnişi ve güncel görevler
“Bir kez daha ihanete uğradık, ama son sözü biz söyleyeceğiz!”
Eren Korkmaz: Çamurlu sularda yüzen
bir ihbarcı ve işbirlikçi
Bürokrasi içinde yolunu şaşıranlar
şimdi de dükkancılığa soyundu!
Greif’te efendiler ve hainler!
Greif ile dayanışma büyüyor!
Greif direniş günlüğü
Kadın işçiler
“Mücadeleye devam” dedi!
Greif direnişi Köln’deki Greif işçilerine taşındı
Yalanlara sığınanların
savaş tezgahı
“Bu resmi siz mi yaptınız?” - Z. Eylül
“Bir resmi yalan daha açığa çıktı!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yasa yürürlükte işçiler kapı önünde

 

2012 yılının Aralık ayında Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda yürürlüğe giren Bütünşehir Yasası ile İzmir İl Özel İdaresi’nde çalışan kurumun temizlik hizmetleri, idari kadro, fen işleri ve teknik birimlerinde çalışan 350’nin üzerinde taşeron işçi yerel seçimin ilk faturasını ödeyenler oldular.

Gerekirse açlık grevine başlarız!”

İşsiz kalan işçiler, sorunlarını anlatmak için İzmir Valiliği’ne gitti. Uzun bir süredir gündemde olan sorunun çözümü için defalardır yetkililere çağrıda bulunduklarını belirten taşeron işçileri, hem işsiz kaldıklarını hem de ocaklarının söndüğünü söyleyerek seslerini duyurmak için gerekirse açlık grevine başlayacaklarını ifade ettiler.

Konak’ta bulunan İzmir Valiliği önünde toplanan ve sloganlarla tepkilerini gösteren işçiler yüzlerce taşeron işçisinin 31 Mart itibarı ile işsiz kaldıklarını dile getirerek, İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve kapanan İl Özel İdaresi Başkanı Serdar Değirmenci’ye çağrıda bulundu.

İzmir İl Özel İdaresi’nde çalışan daire başkanları, şube müdürleri ve “memur” statüsünde çalışanların tamamı İzmir Büyükşehir Belediyesi kadrosuna geçerken, teknik bölümlerde çalışanlar da belediye ana kademesi ve İZSU’da görevlendirildi. İşsiz kalan 307 taşeron işçisi ise sorunlarına çözüm üretilmesini istiyorlar.

Böyle bir sistem olur mu?”

Bütünşehir yasası mağduru olduklarını söyleyen taşeron işçiler adına açıklama yapan Mehmet Dinler şunları söyledi: “Bizi kapının önüne koydular, birileri elimizden tutsun” dedi.

İşçilerin mağduriyetine kulak verilmesini isteyen Dinler, sözlerini şöyle sürdürdü: “İl Özel İdaresi’nde bugün, yarın derken sorunumuz çözülmedi ve bugün itibarı ile işimizden, ekmeğimizden olduk. Neden emeğimize saygı gösterilmedi ve neden yüzüstü bırakıldık? Eğer biz bir suç işlediysek, bize bunu söylesinler bilelim ve ona göre bizi uzaklaştırsınlar. Bize hiçbir şey açıklanmadan haydi güle güle dediler. Türkiye’de böyle mi demokrasi var? Hakkımızı aramak için gerekirse gece gündüz burada yatacağız. Onların arasındaki tartışmalar bizi ilgilendirmiyor, biz ekmeğimizin peşindeyiz. Bizi oyalayarak bugüne kadar getirdiler . Biz 350 kişiyiz, ailelerimizle birlikte binlerce kişiyiz. Bu kadar kişi perişan oldu. Çocuğunu okutan var, kirasını ödeyemeyen var, kredi çekip ev alan arkadaşlarımız var. Biz sadece hakkımızı arıyoruz. Yetkili makamların kendi arasında problem varsa, bunu kendi aralarında halletsinler bize de çözüm getirsinler. Yapmazlarsa, gece gündüz burada yatıp hakkımızı arayacağız. Biz işsizlik maaşı bile alamıyoruz. Böyle bir sistem olur mu? Bari önceden bizi oyalamayın, bizler de iş arayalım. Zora gelince ‘Ben yokum’ dediler. Bu ülkede demokrasi var diyorlar? Hangi demokrasiden bahsediyorlar? Gerekirse açlık grevine gideceğiz. Artık İl Özel İdaresi diye bir kurum yok. Peki biz çoluk çocuğumuzla kime gidelim, nereye gidelim? Belediye bizi istemiyor. Valilik kanun yok diyor. Ne yapalım, çalalım mı? Bizi kahreden yüzükoyun bırakılmamız ve gidin başınızın çaresine bakın denmesidir. İster valilik ister belediye, buna bir çözüm bulunsun. Belediye AK Parti’liyiz diye bizi almıyor, Valilik de CHP’liyiz diye bizi almıyor. Bu nasıl iş? Aramızda gençler de var. Bu çocukların geleceği ne olacak? Bu memlekette arkası sağlam olan kendini kurtarıyor. Ben İl Özel İdare’de yıllarca emek veriyorum. Aramızda en yeni arkadaşımız üç senedir burada çalışıyordu. Diğer yandan, buranın daimi personeli olan yeni arkadaşlar bile başka kuruma gidiyor. Ortada bir çifte standart var. Belediye ve mahkeme arasındaki anlaşmazlık bizi ilgilendirmez. Biz ekmeğimizin peşindeyiz.

Van’da İl Özel İdaresi işçileri işsiz kaldı

İl Özel İdaresi’nde karla mücadele, asfalt yol yapım ve onarım işlerinde çalışan 140 taşeron işçisi işsiz kaldı. İl Özel İdaresi’nin Van Belediyesi’ne bağlanmasıyla birlikte ilk iş günlerinde işsiz kalan 140 taşeron işçi, Van Büyükşehir Belediyesi’nin kendilerini yeniden işe alması için İl Özel İdare bahçesinde basın açıklaması yaptı.

Toplanan işçiler adına açıklama yapan taşeron işçisi Hacı Gürdal, işsiz kalmak istemediklerini belirterek, “Buradaki işçilerin birçoğu yaklaşık 7 yıldır burada hizmet veriyor. Kar, yol, asfalt işlerinde gece gündüz hizmet veren bu işçiler, İl Özel İdaresi’nin Belediye’ye devredilmesiyle birlikte işsiz kaldı. Bizim buradan yetkililerden tek isteğimiz, tekrar işimize dönmek çünkü buradaki her işçi, aile babası ve mağdur. Başkanımız Bekir Kaya’dan bizi tekrar işe almasını istiyoruz” dedi.

 

 

 

 

Belediyelerde “durmak yok” taşerona devam!

 

Belediyelere talip olan düzen partilerinin seçim vaatleri arasında taşeron işçilerinin sorunları olmaması çok doğaldı. Ne de olsa taşeron sistemi sermaye sınıfının işçi ve emekçilere temel saldırı başlıklarından birini oluşturuyordu. Kimin hangi belediyeyi aldığı çok büyük oranda kesinleşmişken, belediye başkanları da mazbatalarını alacakları günü beklemektedirler.

Belediyelerde çalışan taşeron işçileri içinse yine değişen bir şey olmayacak. Taşeron işçileri için sandıktan çıkan yine sefalet ücretleri, yine güvencesiz ağır çalışma koşulları, yine örgütsüzlük oldu. Bu düzende bir başka sonuç da mümkün değil.

Bugün belediyelerde çalışan işçilerin yarsından fazlası taşeron işçi statüsündedir. Hatta AKP yandaşı Hak-İş Konfederasyonu bile genel başkanı aracılığıyla bu gerçeği itiraf etmek zorunda kalmıştır. Mahmut Arslan, Türkiye’deki tüm belediyelerde çalışan kadrolu işçi sayısının 60 bin civarında olduğunu söylerken, taşeron firmalarda çalışan işçi sayısının ise 300 bini geçtiğini ifade etmektedir.

Bu gerçek tüm belediyeler için geçerlidir. Büyükşehirlerden il, ilçe, belde belediyelerine kadar hepsinde taşeron çalışma sistemi kural haline gelmiştir. Ayrıca “yerel hizmetlerin” taşeronlara devredilmesi sömürüde ve yağmada ek kolaylıklar getirmektir.

Seçim kürsülerinden birbirlerine meydan okuyan düzen partileriyse, taşeron sistemine dair ne telaffuz ederlerse etsinler pratikte en aktif uygulayıcıları durumundadırlar.

Kapitalist sistemin en katı olduğu yer, adına “serbest piyasa” denilen ücretli kölelik düzeninin işleyiş yasalarıdır. Bu düzenin devamı için çalışanlardan, vaatleri bu düzen sınırlarını aşmayanlardan başka bir şey beklemek mümkün değildir.

Bugün belediyelerde çalışan taşeron işçileri için güvence, seçimlerle belediye yönetimlerine gelenler olmadığı gibi, onların ağzından çıkacak sözcüklerde değildir. İşçi ve emekçilerin taşeron köleliğine son vermesi ancak kendi sınıf çıkarları için yürütecekleri mücadeleyle olur.


 
§