18 Nisan 2014
Sayi: KB 2014/16

Taksim, 1 Mayıs’ı dövüşerek kazanma bilincidir
Rojava’ya gerici kuşatma
Sömürü ve kölelik düzeninin bekası için
MİT yenileniyor!
Sendikaların 1Mayıs’a ilişkin utumları ve görevler!
“Taksim 1 Mayıs alanıdır!”
Ankara’da birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs’ı örgütleme sorumluluğu!
1 Mayıs’ta: “Her yer Taksim, her yer direniş!”
Yaşam hakkımızı savunmak için 1 Mayıs’a!
BDSP 1 Mayıs’a hazırlanıyor!
Kapitalizm işçileri de çocuklarını da öldürüyor!
Roboski katliamının istihbaratı MİT’ten
Ethem şüpheli,
katil polis mağdur!
Yağmaya, talana, özelleştirmelere, taşerona karşı topyekûn direniş!
Legrand’da işten atma saldırısı
İhanetinizin üzerini örtmenize izin vermeyeceğiz!
Greif işçilerinden ihanete karşı açıklama
İhanet çetesi Greif’te satış sözleşmesini imzaladı
Bu ne kibir, bu ne sorumsuzluk!
Greif’te polis Ali İsmailler yaratmak için saldırdı!
Greif polis saldırısı devletin en üst kurumlarında planlanarak hayata geçirildi
Greif’te direniş kapıda sürüyor!
Greif işgalini kırmak için seferber oldular
Hatice Yürekli yoldaşı ölümünün 14. yılında saygıyla anıyoruz
Batı ve kukla yönetimden yaptırım ve savaş tehditleri
Ruanda soykırımının
20 yılda gösterdikleri
Manisa İKSD’den
coşkulu etkinlik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Batı ve kukla yönetimden yaptırım ve savaş tehditleri

 

Batılı emperyalistlerin doğrudan müdahalesiyle fitili ateşlenen Ukrayna krizi, aşılmak bir yana, derinleştiriliyor.

ABD-AB ikilisinin desteği ile Kiev’de darbe yapan sağcı-faşist koalisyonun, Ukrayna’nın doğu kentlerinde yayılan kitle hareketlerini askeri zorla bastırma kararı aldığını ilan etmesi, bu kentlerdeki gerilimi tırmandırdı. Orduyu halka karşı kullanma kararının, CIA şefinin Kiev ziyaretinin ardından alınmış olması, Ukrayna’daki darbeci yönetimin kimler tarafından yönetildiğini de gözler önüne serdi.

Kiev’deki darbeci kukla yönetimin tek başına süreci askerileştirme kararı alması olası görünmüyor. Nitekim pekçok siyasi analizci, bu kararın, ancak ABD’nin emriyle alınabileceği noktasında birleşiyor. Bu arada Rusya yönetimi de, süreci askerileştirme girişimi konusunda Ukrayna’daki kukla yönetimi değil, doğrudan Beyaz Saray’ı uyararak, bu girişimi başlatan merkezi de işaret etmiş oldu.

Doğu kentleri, sağcı-faşist kukla yönetimini tanımıyor

Kiev’deki kukla yönetim, ilk günden beri ırkçı-saldırgan politikalar izlemeye başladı. Komünistleri, Rus asıllıları ve diğer azınlıkları hedef alan bu yönetimin gayr-ı meşruluğu, bu politika ile daha da pekişti. Kırım’ın yanı sıra, doğu kentlerinin sakinlerinin çoğunluğu da, bu ırkçı/saldırgan politikaya tepki gösterdi. Özellikle Nazilerle işbirliği yapan Ukraynalı faşistlerin devamı olmakla övünenlerin darbeci hükümette yer alması, bu kentlerdeki halkın tepkisini daha da arttırdı. Ukrayna komünist partisinin güçlü olduğu bu kentlerde yapılan gösterilerde, “yeni Naziler” diye anılan Kiev’deki faşistlere karşı mücadele, Kızılordu ve Sovyet halklarının Nazi işgaline karşı verdikleri savaşın devamı olarak değerlendiriliyor.

Bu kentlerde yaşayan halkın, kendi geleceğini tayin etme hakkı için referandum talebiyle başlattığı eylemler, kısa sürede kitleselleşti ve yerel parlamentoların çoğu kitleler tarafından ele geçirildi. Donetsk kentinde ise, “halk cumhuriyeti” kurduklarını ilan eden yerel örgütler, Kiev’deki darbeci yönetimin gayr-ı meşru olduğunu ve kendi geleceklerini belirlemek için referandum düzenlenmesi taleplerinde ısrarlı olduklarını ifade ediyorlar.

Son olaylar, darbeci yönetimin doğu ve güney kentlerinde, kayda değer bir kitle desteğinden yoksun olduğunu gösterdi. Zira bu kentlerin çoğunda, eyleme geçen kitleler, ciddi bir zorlukla karşılaşmadan yerel parlamentoları ele geçirdiler. Bu kentlerde fiilen hükümsüz duruma düşen kukla yönetim, orduyu halka saldırtma tehditleri savurmaya başladı.

Darbeci yönetimden ‘savaş ilanı’

Ukrayna’nın doğu ve güney kentlerindeki eylemlerden Rusya’yı sorumlu tutan kukla yönetim, bir ültimatom yayınlayarak, eylemlerin bitirilmesini, aksi halde ordu güçlerinin saldıracağı tehdidini savurarak, gerilimi tırmandırdı. Bu tehdidin ardından bazı ordu birliklerinin bölgeye sevk edildiği görüldü; bazı kentlerde ise, göstericilere ateş açıldı ve iki kişi öldürüldü. Bu arada Kiev’deki faşist harekete mensup bazı çetelerin, doğu kentlerinde görülmeye başladığına dair haberler de var.

Yansıyan haberlere göre ordu birlikleri ve faşist çetelerin yanı sıra ABD, İsrail, İngiliz “özel güvenlik şirketleri”ne mensup paralı katillerin de bölgede görülmeye başladığı bildirildi. Irak işgali sırasında vahşi cinayetler işleyen, tutuklulara işkenceler yapan bu tetikçiler, “resmi bir sıfat taşımadıkları” gerekçesiyle, işledikleri cinayetlerden dolayı herhangi bir yaptırıma da maruz kalmıyorlar.

Kiev’den savrulan tehditler, ordu birlikleri ile faşist çetelerin sevki ve ABD, İsrail, İngiliz devşirmesi tetikçilerin bölgede görülmesi, doğu ve güney kentlerinde yaşayan halkın Rusya’dan yardım talebini gündeme getirmesine yol açtı. Eylemlerin barışçıl, kendilerinin silahsız olduğunu dile getiren kitle hareketinin önderleri, Rusya’nın kendilerini korumasını istediklerini ifade ediyorlar.

ABD-AB ikilisinden yine tehdit yine çifte standart

Kuklalarını kullanarak Ukrayna krizini tetikleyen ABD-AB ikilisi, doğu kentlerindeki kitle eylemlerinden Rusya’nın sorumlu olduğunu öne sürerek, yaptırımları ağırlaştıracaklarını açıkladılar. Bu tehditler, Moskova’da fazla yankı uyandırmıyor. Hatta Rus analizciler, batılıların Rusya’ya ciddi bir yaptırım uygulayabilecek güçten yoksun olduklarını, çünkü hem ABD’de mali krizin henüz aşılamadığını hem AB’nin Yunanistan, İspanya ve diğer ülkelerdeki krizlere çare bulmaktan aciz olduğunu ifade ediyorlar.

Putin yönetimi ise, “batılı ortakları” ile aranın bozulmasını istemiyor; Rusya’nın egemenliğine ve güvenlik kaygılarına saygı göstermeleri koşuluyla, işbirliğini sürdürmekten yana olduğunu dile getiriyor. ABD-AB ikilisi Rusya’yı kuşatmaya, Rusya ise buna karşı direnip etkinlik alanlarını genişletmeye devam etse de, kapitalist dünya pazarının merkezleri olan bu devletlerin iç içe geçen çıkarları da mevcuttur.  

Hal böyleyken, batılı emperyalistler mali krizin etkilerini ortadan kaldırma gücünden yoksun olsalar da, yaptırımları ağırlaştırma girişimlerini sürdürüyorlar. Krizi tetikleyen kendileri olmasına rağmen, Ukrayna’daki her olaydan Rusya’yı sorumlu tutan ABD ve ortakları, kaba bir ikiyüzlülük örneği sergiliyorlar. Öne sürdükleri sahte gerekçeleri dayanak göstererek işbirlikçilerini korumaya çalışan Batılı emperyalistler, Suriye’de cihatçı çetelere dayanırken, Ukrayna’da ise, faşist örgütlerin hamiliğini yapıyorlar.

ABD-AB ikilisi, Ukrayna’da darbenin koşullarını hazırlarken, bu amaçla cinayetler işleyen faşist çeteleri, “özgürlük savaşçıları” ilan ediyordu. Şimdi ise, doğu ve güney kentlerinde referandum talep eden halkın, “terörist” olduğunu iddia ederek, Kiev’deki kukla yönetimi kışkırtıyorlar. Bu, ABD-AB politikalarında çifte standart ve ikiyüzlülüğün doruğudur.

Batı medyası yine emperyalist saldırganlığın hizmetinde…

Ukrayna’daki olayları çarpıtarak aktaran ABD-AB medyası, kaba bir Rusya düşmanlığı yapıyor. Rusya’yı saldırgan, yayılmacı, işgalci resmeden batı medyası, ne batılı emperyalistlerin küstahlığından ne Kiev’deki faşist çetelerden ne onların icraatlarından söz ediyor. Oysa doğu kentlerindeki referandum talebini tetikleyen temel etken, ABD-AB hizmetindeki sağcı-faşist yönetimin ırkçı, saldırgan icraatlarıdır. Rusya’nın bu eğilimi güçlendiren bir tutum içinde olması, bu gerçeği ortadan kaldırmıyor.

Durum bu iken, Ukrayna’da diyaloga dayalı çözümün Rusya tarafından engellendiği, bu tutumuyla Putin yönetiminin bölgeyi tehdit ettiği vb. yorumlar, batı medyasının sütunlarından eksik olmuyor. Gerçeklerin tersyüz edildiği bu medya savaşı, batı kamuoyunun olası bir çatışmaya hazırlandığı izlenimi veriyor. Gerçi batılı emperyalistlerin Rusya ile çatışmaya çok istekli oldukları söylenemez, ancak emperyalistler arası bölüşüm kavgalarının birçok savaşa yol açtığı da bilinmektedir. Batılı emperyalistlerin güç ve itibar kaybetme sürecinde oldukları bir dönemde, ABD-AB medyasının Ukrayna’da yaşananları tersyüz ederek Rusya’ya karşı taarruz başlatması, hayra alamet bir şey değil.

Rusya politikasında ısrarlı

Bilindiği üzere Ukrayna krizini kışkırtan ABD-AB ikilisinin, esas hedefleri Rusya’yı kuşatmaktır. Ukrayna’yı AB ve NATO üyeliğine dahil ederek, Rusya’nın etrafındaki çemberi daraltmaya heveslenen batılı emperyalistler, umdukları gibi muvaffak olamadılar. Zira Ukrayna’daki krizden rahatsız olsa da, Kırım’ı topraklarına katan Rusya, kuşatma girişimine etkili bir karşılık vererek, ABD-AB şeflerinin heveslerini kursaklarında bıraktı.

Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını korumak ve batılı güçlerin kuşatmasına izin vermemek için attığı adımlar, ABD-AB cephesinde büyük bir rahatsızlık yarattı. Ekonomik yaptırım ve Kiev’deki kukla yönetim aracılığıyla yapılan savaş ilanı, Putin yönetimini dize getirmeyi amaçlıyor, ancak bu hedefe ulaşması olası görünmüyor. Zira Rusya, ABD-AB ikilisinin tüm planlarının farkındadır ve ona göre hazırlık yapmaktadır. Tarafların bu politikalarında ısrarlı olmaları, askeri çatışma riskini gündemde tutmaktadır.

“Batılı dostları”nın ikiyüzlü, çifte standarda dayalı politikalarını teşhir eden Putin yönetimi, onlara BM kararları ve uluslararası anlaşmalara uymaları gerektiğini hatırlatıyor. Yani yasa ve kuralları çiğneyen ABD-AB ittifakıdır; zira Ukrayna’da “seçilmiş başkan” Yanukoviç’i, faşist çeteler marifetiyle deviren batılı emperyalistlerdir.

Kiev’deki kukla yönetimi tanımayan Rusya, süreci askerileştirme çabasına son verilmesini, Ukrayna’nın “tarafsız” olmasını, ırkçı-faşist çetelerin hükümetten temizlenmesini ve azınlıkların haklarını güvence altına alacak yasaların çıkarılmasını istiyor. Bu esaslar üzerinde ABD-AB ile anlaşmaya hazır olduğunu ifade ediyor. Nitekim 17 Nisan’da Ukrayna kriziyle ilgili dörtlü (Rusya, ABD, AB, Kiev’deki kukla yönetim) bir toplantının yapılacağı ilan edildi.

Suriye örneğinde olduğu gibi, Ukrayna’da da Rusya hem politik hem diplomatik hem meşruluk alanlarında üstün durumdadır. Elbette Rus burjuvazisi ve onun devleti, bölgesel bir güç olarak çıkarlarını savunuyor ve buna uygun hamleler geliştiriyor. Bununla birlikte, Ukrayna krizini tetikleyen de, bu krizi derinleştirenler de esas olarak ABD-AB emperyalistleridir. Yani ABD ve suç ortakları, halen dünya halkları için “esas tehlike” kaynağıdırlar.

Batılı emperyalistlerle iyi geçinmeye çalışan Rusya ise, kendine güveni artan, ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik alanda güçlenen, “uluslararası yasalara uygun” bir şekilde hem bölgesinde hem Ortadoğu’da etkinlik alanlarını güçlendirmeye çalışıyor. İşbirliği ve hegemonya çatışmasını içeren bu sürecin, askeri çatışmaya evrilmesi ihtimal dahilindedir.

 

 

 

 

 

CIA’in gizli işkence raporu


CIA’in “terörle mücadele” programı olarak “güçlendirilmiş sorgulama teknikleri” adı altında hayata geçirdiği işkence uygulamaları hakkında ABD Senatosu İstihbarat Komitesi’nin yaptığı değerlendirme özeti ve sonuçlarına ilişkin gizli rapor basına sızdı.

ABD Senatosu İstihbarat Komitesi’nin yaptığı 6 bin 600 sayfalık değerlendirmenin özeti ve sonuçlarına ilişkin gizli rapor işkence konusundaki bulguları içeriyor. İki sayfadan oluşan rapor The McClatchy haber servisi tarafından kamuoyuna açıklandı.

Raporda yer alan bulgular CIA’in bilinen gerçeklerini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. CIA’in, 11 Eylül saldırılarının ardından “terör şüphelisi” adı altında sorguladığı insanlara uyguladığı su işkencesi de dahil olmak üzere acımasız ve sert işkence yöntemlerinin verimliliği konusunda ABD yönetimine sürekli yanıltıcı bilgi verdiğini gösterdiği bildirildi.

ABD devlet görevlileri ile “terör” nedeniyle gözaltına alınan kişilerin isimleri ve CIA hapishanelerinin bulundukları yerler de dahil olmak üzere, ulusal güvenlik için tehlike oluşturacak bilgileri gizleyerek yayımlayan haber servisi, Komite’nin raporda bahsi geçen tespitlere nasıl ve ne için vardığını açıklamadı.

Haber servisine göre, Komite’nin belirlenen 20 bulguyu içeren raporu, “güçlendirilmiş sorgulama tekniklerinin” dişe dokunur bilgi sağlamada başarısız kaldığını gösteriyor.

“CIA’in, George W. Bush yönetimini, Kongre’yi ve halkı, gözaltına alınanlara yönelik katı muamelenin, terörle mücadele açısından önemi konusunda yanılttığı”, “gözaltına alınan kişiler üzerinde yönetimce izin verilmeyen sorgu teknikleri kullandığı”, “kişileri uygunsuz şekilde gözaltına aldığı” ve “eylemlerini hiçbir zaman doğru dürüst değerlendirme süzgecinden geçirmediği” Komite raporunda belirlenen diğer önemli sonuçlar olarak sıralandı. CIA’in sorguya çekme teknikleri ve gözaltı şartlarının, kurumun “politika yapıcılarına taahhüt ettiklerinden acımasız ve çok daha kötü” olduğu da raporda vurgulandı.

Rapor, geçen hafta Senato İstihbarat Komitesi’nde yapılan oylamanın ardından ulusal güvenlik için tehdit oluşturacak bilgilerden temizlenerek kamuoyuna açıklanması için ABD Başkanı Barack Obama yönetimin incelemesine açılmıştı.

Senato heyetinin Demokrat Partili Başkanı Senatör Dianne Feinstein, henüz üzerindeki gizlilik ibaresi kalkmamış olan raporun nasıl basına sızdığı konusunda inceleme başlatıldığını duyurdu. Feinstein, “Komite bu izinsiz ifşaat konusunda soruşturma başlattı ve ben bu konuyu Adalet Bakanlığı’na havale etmeyi düşünüyorum” dedi.

CIA açıklaması

Raporun açıklanmasının ardından basına konuşan CIA Sözcüsü Dean Boyd, üzerindeki gizlilik ibaresinin henüz kalkmamış olması nedeniyle raporun yayımlanması konusuna değinmeyeceğini söyledi. CIA’in Senato Komitesi’nin raporun halka açıklanmasını istediği kısımlarına ilişkin “hızlı bir gözden geçirmede” bulunduğunu belirten Boyd, buna karşılık kurumun raporda yer alan çok sayıda hususa katılmadığını vurguladı.

İşkencelerden sadece CIA mi sorumlu?

ABD emperyalizminin tüm kirli işlerinin organizasyonunu yapan, bu planları icraata geçiren, gerektiğinde karargâhlarında masasına yatırdığı çeşitli ülkelerde darbeler tezgâhlayan, başka ülkelerin istihbarat örgütlerine teknik ve pratik dersler veren, kontrgerilla örgütlerinin tüm ihtiyaçlarını karşılayan, uyguladığı işkence tekniklerini meslektaşı olduğu diğer işkencecilerle paylaşan böylesine bir kuruluşun hayata geçirdiklerinin sorumlusunun birkaç gözü dönmüş CIA şefi olmadığı gayet açıktır.

Yaratılmak istenen bilgi kirliliğine karşın, tüm bu uygulamaların gerisinde ABD emperyalizminin olduğu gayet açıktır.




 
§