2 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/18

Bir kez daha Taksim kararlılığı gösterildi ama...
2014 Taksim 1 Mayısı ve DİSK
Taksim için militan direniş!
Kızılay’da devrimci 1 Mayıs coşkusu!
İzmir’den Taksim’e,
Kızılay’a selam!
Bursa’da 1 Mayıs!
Adana’da 1 Mayıs!
Kayseri'de 1 Mayıs!
İllerde 1 Mayıs
Kürdistan’da 1 Mayıs eylemleri

Greif işçileri: Kral çıplak!

Greif direniş günlüğü
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Dünyada 1 Mayıs
Avrupa’da 1 Mayıs
Köln’de 1 Mayıs!
Wuppertal’da 1 Mayıs
Stuttgart’ta 1 Mayıs
Essen’de 1 Mayıs!
Basel’de 1 Mayıs kutlaması
Irkçı Apartheid rejiminin yıkılışının 20. yılında…
Ukrayna krizi farklı cephelerde sürüyor
Faşizme karşı görkemli zaferin 69. yılı…
DİSK/Tekstil’in
Adana Bossa işçisine ihaneti
Ermenilere yönelik taziye açıklaması
ve gerçekler! - H. Yağmur
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ermenilere yönelik taziye açıklaması ve gerçekler!

H. Yağmur

 

Tayyip Erdoğan Ermeni soykırımının 99. yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada Ermeni halkına yönelik olarak bir mesaj yayınladı. Yayınladığı mesajda; “Yirminci yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermeniler’in huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” dedi. Bu açıklamanın ikiyüzlüce bir yaklaşımın, samimiyetten yoksunluğun göstergesi olduğunu kanıtlamak için özel bir inceleme ve araştırma yapmak gerekmiyor. Zira Erdoğan Ermeniler’e yönelik taziye açıklamasını yaptığı gün Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi taleplerine tepki göstermiş ve “Karabağ sorunu çözülmeden normalleşme olmaz” demişti.

AKP iktidarı ve şefi 2009 yılında da Ermenistan’la normalleşmeye ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Tıpkı AKP şefinin son açıklaması gibi, 2009 yılında da yapılan açıklama da sermaye basınında geniş yer bulmuş, sorunun çözümünde önemli bir adım olarak sunulmuştu. Çok geçmeden yapılan açıklamanın samimiyetsizliğini gösteren AKP şefinin açıklaması gündeme bomba gibi düşmüştü. 13 Mayıs 2009’da Bakü’de yaptığı açıklamayla Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi için Karabağ kriterini öne süren AKP şefi ‘normalleşme’ diye bir derdi olmadığını göstermişti.

AKP şefinin açıklamaları ve gerçekler!

Erdoğan’ın taziye mesajının ardında yatan nedenlerinden biri Ermeni soykırımının 100 yıldönümünde dünya çapında ortaya çıkacak duyarlılığın ve katliamcı devleti algısının zayıflatılmasıdır. İkincisi ise AKP iktidarının uluslararası düzeyde giderek daha fazla öne çıkan yasakçı ve faşist tutumundan kaynaklı ortaya çıkan ağır tablonun bir parça hafifletilmesidir. Zira son internet yasaklarıyla AKP iktidarı önemli oranda tepkilere maruz kalmıştır.

Ermeni halkının uğradığı katliamın üzerinden tam 99 yıl geçti. 1915 sürecinde Ermeniler’in önemli bir kısmı yok edildiler. Ya da yurtlarını zorla terk etmek zorunda kaldılar. On yıllar boyunca sermaye devleti ve bugün üzüntülerini dile getiren Erdoğan vb. sermaye siyasetçileri Ermeni düşmanı söyleme dört elle sarıldılar. İşçi ve emekçileri Ermeni düşmanı politikalarla kesintisiz olarak zehirlediler.

Sadece Erdoğan değil 1915’te yaşanan Ermeni katliamını burjuva siyasetçilerin tümü biliyor. Türk burjuvazisi ve siyasetçilerinin inkara ve yalana dayalı yaklaşımları katliam gerçeğini kapatmaya yetmiyor. Buna rağmen soykırıma dönüşen ve 1 milyon Ermeni’nin yaşamına mal olan tehcir gerçeğini özenle sakladılar. Hala da saklıyorlar. Bu kadar açık olan bir katliamı kabaca bir yaklaşımla inkar etmek artık hızla inandırıcılığını yitiren bir tutum olarak algılanıyor. Zira Anadolu’yu Türkleştirerek halklar mozaiği olan coğrafyayı tek kimlikli hale getirme politikası, tekçi anlayışa dayalı imha ve inkar politikalarının ipliği her gün daha fazla pazara çıkıyor.

Mülkiyet ve çıkar uğruna gerçekleştirilen onca zalimliğin ardından Erdoğan vb. burjuva siyasetçilerin Ermeni katliamı gerçeğini tüm açıklığı ile itiraf etmeleri ham hayaldir. Zira burjuva siyasetçiler gerçeğin diliyle konuşmaya başladıkları anda işçi ve emekçilerin zihinlerine kazıdıkları “Türk asla katliam yapmaz, bizim tarihimizde utanılacak bir şey yoktur” türünden yalanlarla avutulmuş emekçilerin aydınlanmasını önlemek için vardırlar. Milliyetçiliğin prangalarını kalınlaştırmak için vardırlar. Ermeni sorunu çerçevesinde söylenen yalanları emekçilerin anlamaması, gerçeklerin karartılması için mesai yaparlar.

Erdoğan ve burjuva siyasetçilerin Ermeni katliamı gerçeğini tüm açıklığıyla ortaya koymamalarının önemli ekonomik nedenleri de vardır. Zira Ermeni soykırımının kabul edilmesi durumunda, topraklarından sürgün edilmiş Ermeniler’in torunlarının gasp edilen arazileri için tazminat talep edeceklerini en iyi devletliler bilirler. Açgözlü Türk burjuvazisinin gasp edilen topraklar için tazminat vermesini düşünmek ölüden gözyaşı beklemekle eş değerdir.

Ermeni, Kürt vb. sorunları konusunda burjuva siyasetçilerin yaşanan pratikleri ortadadır. Burjuva siyasetçiler katliamı inkar anlayışıyla hareket etmiş, bu tutumlarını kararlılıkla sürdürmüşlerdir. Tayyip Erdoğan türünden düzen siyasetçileri ise inceltilmiş inkar politikasına omuz vermişlerdir. Devletliler Ermeni sorununun tam anlaşılmaması için kaba sansürcü politik yaklaşıma omuz vermişlerdir. Bu atmosfer, yasakçı abluka, aydınları bile Ermeni katliamına ilişkin inceleme ve araştırma yapmaktan alıkoymuştur. Aydınlar Ermeni sorununa ilişkin olarak görüşlerini yayınlamaktan bile korkmuşlardır.

Yakın geçmişe kadar akademisyenler ve aydınlar Ermeni sorununa, katliamına ilişkin görüşlerini yayınlamaktan özenle kaçınırlardı. Görüşlerini yayınlamaya bile cesaret edemezlerdi. Osmanlı Ermenileri’nin akıbeti hakkında sempozyum ya da tartışma düzenlemeye kalkışan, ya da bu halkın başına gelenlerden ötürü üzüntülerini dile getirmek isteyen aydınlar bakanlar tarafından azarlanmış, şoven basının tacizine hedef olmuş ve kovuşturmalarla tehdit edilmişlerdi. Bu baskılara maruz kalanlardan biri de Hrant Dink’ti. En sonunda Hrant Dink vahşice katledildi. Tüm bunları yapan sermaye düzeni ve düzenin öznesi siyasetçilerin bu kanlı geçmişle yüzleşmeleri mümkün değildir.

İşçilerin birliği halkların kardeşliği için…

Tayyip Erdoğan’ın Ermeniler’e yönelik taziye söylemleri sahte bir manevradan ibarettir. Düzen siyasetçilerinin katliamlarla ilgili olarak döktükleri gözyaşları timsah gözyaşlarıdır. Sermaye devleti ve hizmetkarları hala Osmanlı’dan devraldıkları Ermeni katliamı mirasına sıkı sıkı sahip çıkmaktadırlar. Hakları ve gelecekleri için ayağa kalkan Kürt halkı da katliamlardan payını aldı ve hala da almaktadır. Hrant Dink bu yalın gerçeğin en güncel örneğidir. Ermeni Hrant Dink’i katledenler, Kürt halkının tepesine bomba yağdıranlardır. Devrimciler sokakta, cezaevlerinde katledenlerdir. Yaklaşık 90 yıldır Ermeni halkının hafızasından silinmeyen soykırım gerçeği, Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla da silinmeyecektir.

Anadolu’da yaşanan tüm katliamların ve özelde de Ermeniler’e yönelik katliamların hesabını sormak düzenin ve düzen siyasetçilerinin yapacağı bir iş değildir. Halklara yönelik suçların hesabını soracak biricik güç halkların kardeşliği mücadelesinin öznesi çeşitli milliyetlerden işçi ve emekçilerdir. Katliamların hesabını sormak için yapılması gereken halkların mücadele birliğini sağlamak, tüm katliamların kaynağı olan emperyalist-kapitalist sisteme karşı devrimci politik mücadelenin öznesi olmaktır.

Baskı ve imha politikalarının hedefinde olan halklar katliamlara, asimilasyona karşı mücadele bayrağını yükselttikçe yeni katliamların önüne geçilir, yaşanmış katliamların hesabı sermaye iktidarından sorulur. On yıllardır, baskı, imha, ve asimilasyon saldırılarına direnen Kürt halkı, katledilen ve soykırıma maruz bırakılan Ermeni halkı ve dilleri, kültürleri yok sayılan tüm halkların mücadelesi, halkların kardeşleşmesinin kalıcılaşmasının adı olan devrim ve sosyalizm mücadelesine omuz vermesi hesap sormanın biricik yoludur. Halkların kardeşliğinin kalıcılaştırılması ve gönüllü birliğin, eşitliğin egemen olduğu bir ülke ve dünyanın kazanılması sosyalizmin kazanılmasıyla doğrudan bağlantılıdır.


 
§